KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, çok değerli Komisyonumuzun üyeleri, kıymetli Bakanlık mensubu arkadaşlar; hepinizi öncelikle saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, bugünkü anlamlı günümüzü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Ancak bizim, hem kadınlarımızın kariyer planlamasında hem de aldıkları ücret açısından OECD ülkeleri içerisinde en kötü 3'üncü ülke olduğumuzu da dikkatlerinize getirmek istiyorum. Umarım ve dilerim ki gelecek 8 Martlarda bu haksız rekabet bir an önce düzelme şansına kavuşur.

Değerli Başkanım, ben son söyleyeceğimi başta söyleyeceğim ve ondan sonra da bu söylediklerimi bir miktar açarak konuşmalarımı temellendirmeye gayret edeceğim. Biraz sonra dile getirmeye gayret edeceğim ana politikaları aslında ekonomimize kazandıramazsak bu tasarıdaki hedeflenen rakamların gerçekleşmesi de maalesef çok güç olacak çünkü sistemi parça parça değil, bütünsel bir yaklaşım içerisinde ele almamız gerekir diye düşünüyorum.

Bu tasarı, aslında, çok tarihî, bilimsel bir kurumumuz olan TÜBİTAK'ın da yeniden yapılandırma adı altında eritilmesinden başka bir şey değil, önce bunu bir tespit edelim. Esasında, TÜBİTAK'la ilgili olarak 2002'den itibaren yapılan iktidarın 3'üncü müdahalesi bu. İlki, 5344 sayılı TÜBİTAK Yasası'ndaki değişiklikle bunun 3'üncü maddesi aslında dönemin Cumhurbaşkanı tarafından yeniden görüşülmek üzere o dönem Meclise iade edildi, Meclis 2'nci kez bunu kabul etti ve daha sonra bu yasa geçti ama maalesef, her zaman karşımıza çıkan uygulama gibi Anayasa Mahkemesi bunu 29 Ocak 2004'te iptal etti. 2'nci müdahale 5798 sayılı Yasa'ydı Sayın Bakan, o da gene TÜBİTAK'ın kurulmasıyla ilgili olan kanundu. Bu da Ağustos 2008'te Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Şimdi, 3'üncü kez TÜBİTAK Yasası'nın değiştirilmesiyle karşı karşıyayız. Aslında, Sayın Bakanın birkaç gün önce sunduğu, o TÜBİTAK Yasası'yla ilgili olarak sunumda da belirtildiği üzere, birtakım kurulların oluşturulması, yeni kadroların getirilmesi ve belki de bu yasanın en can alıcı kısmı olan "özel hesap" adı altında ortaya konulan yeni mali yapı yasaya bir kılıf uydurmak için ortaya konulmuş bir şeyler. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulumuz vardı zaten, siz bunu değiştiriyorsunuz, bir icra kuruluna dönüştürüyorsunuz. TÜBİTAK'ta TÜBİTAK altında kurulu enstitülerimiz vardı, o enstitüleri oradan alıyorsunuz, Yüksek Teknoloji Araştırma Merkezi diye yeni bir yapılanma yapıyorsunuz, onun arkasına koyuyorsunuz ve neticede, AR-GE faaliyetlerinin tek bir elden yürütüleceği ve harcamalar için de 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim Kanunu'nun kapsamı dışında tutulan bir de özel hesap oluşturuyorsunuz. Evet, bu hesap Sayıştay denetimine açık ama aslında farklı bir uygulamanın içerisinden geliyor. Tahmin ediyorum, sizin eski foncu yapınız da bu hesabın oluşturulmasına katkı yapmış Sayın Bakan.

Tabii, bu yeni oluşturulan YÜTAM'ın yönetim yapısı oldukça dar kapsamlı ve yetersiz. Bununla ilgili birkaç şey söyleyeceğim ama bir de gene sizin, Sayın Bakanın açıklamalarından yola çıkarak bir konuyu da merak ediyorum, onu da öğrenmek istiyorum. KOSGEB'in faizsiz 50 bin lira kredisini tam olarak bugüne kadar kaç kişi aldı, kaç girişimci aldı? Çünkü, girişimciler bankalarda oldukça mağdur ediliyor Sayın Bakan. Bu açıklamalar, aslında, gene sizin de kamuoyuna bir süre önce verdiğiniz, Anadolu Ajansının da geçtiği bir haberde 460 bin işletmenin başvuruda bulunduğu, işte bunun yaklaşık 362 bininin form doldurduğu, ondan da 43 bininin 6 Mart itibarıyla bankalar tarafından karşılıklı olarak bir muameleye tabi tutulduğu söyleniyor. Şimdi, örneğin, kimisinin 10 bin lira aldığı, kimisinin hiç alamadığı bir konuda Bakanlığımızın bunlara yönelik yeni bir uygulaması olacak mı? Her ne kadar bu tasarımızla ilgisi gözükmese de bunlar da sanayimize ışık tutacak olan konular.

Şimdi, tasarıda YÜTAM'ın gelir kalemlerine net bir çizgi çekilmemiş yani ne olduğu çok açık seçik ortada değil. "Genel bütçeden yardımlar" diyorsunuz, tamam, bunu açalım biraz. Genel bütçeden bu yardımlar nedir? Aslında, bu yardımlarla ilgili iddialar şimdiden çürüyor çünkü yapılması gereken bütçeden ne kadarlık bir payın ayrılacağının bu tasarıda, burada belirtilmesi lazım. Hani, biraz önce Sayın Başkan çok güzel tabir etti, "Burası bir mutfak." dedi ama pişirdiğiniz yemekler bir süre sonra bayatlayabiliyor Sayın Başkanım, Sayın Bakan da bunu herhâlde çok iyi bilecek. O yemeği taze yemek istiyorsak, o zaman bu mali yapılarla ilgili olarak çokça verdiğiniz önergelerin bir kısmını da bu konulara ayırırsanız çok memnun oluruz.

Bir diğer konu bu tasarının 8'inci maddesinin (2)'nci fıkrası. "YÜTAM Başkanının onayı ile gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilir." ifadesi de aslında çok enteresan bir ifade. Yine Hazine dışında genel bütçede yer almayacak birtakım borçlanmalara atıf yapan bir konu bu çünkü (3)'üncü fıkra yine aynı şekilde Hazine garantisini akıllara getirecek bir uygulamayı bize çağrıştırıyor. Hâlbuki bu uygulamalar -biliyorsunuz- yıllardır hep eleştirdiğimiz ve geleceğe yönelik olarak kamunun ve tabii ki toplumun tamamının borçlanma yükü altında ezileceği birtakım uygulamalar diye hep eleştirdiğimiz konular Sayın Bakanım.

Tasarıyla, Bilim, Teknoloji, Sanayi Danışma Kurulu oluşturuluyor, bunun çalışma usul ve esaslarını Bakanlık olarak siz belirliyorsunuz, bir yönetmelikle bu işi yapacaksınız ama burada da enteresan bir konu var, bilimsel bir kurul, Bakanlığın çıkaracağı bir yönetmelikle eli ayağı bağlanmış bir durumda. Yani, Bakanlık çok mu bu konuları biliyor da... Eğer bu konuları belirleyecekse, bilimsel faaliyetleri, o zaman bu kurula ne danışacak Bakanlık veya bilimsel çevreler ne danışacak? Bilimde böyle bir kısıtlama olabilir mi? Olamaz. Ama, Bakanlık bu konuların üzerinde, kendini bunun üstünde görüp danışma kuruluna böyle bir yönetmelikle müdahale edecekse o zaman niye bize danıştırıyoruz, niye böyle bir şey oluşturuyoruz?

Bir diğer konu, bu tasarının içerisinde oldukça masum gözüken ama yine ileride başımıza belki de büyük işler açabilecek olan küçük sanayi sitelerinin ve işletmelerin şehir dışına çıkarılmasının istenmesindeki izlenecek yöntem; bu da çok enteresan geldi bana. Şimdi, bu nasıl olacak ve hangi yöntemle yapacaksınız? En az bizim kadar bu işletme sahiplerinin de merak ettiği bir konu bu Değerli Bakanım, bunu da bizlere açıklarsanız çok seviniriz.

Bu tasarıda bilim, inovasyon, AR-GE konularında adım atılmaya çalışılıyor ancak baktığımız zaman, siz bir adım atarken öncelikle on beş yılın muhasebesine de bir bakmanız lazım yani biz neler yaptık da şimdi ileriye doğru doğru adım atabiliyor muyuz? Şimdi, şöyle bir bakarsak, imalat sanayisinin millî gelir içindeki payı düşmüş; AR-GE'nin yenilik, teknoloji yaratma kapasitesi geriye gitmiş, yüksek katma değerli, AR-GE yoğun bir üretim yapısına maalesef geçememişiz ve nitekim, yüksek teknolojili sanayinin üretim ve ihracat içindeki payı da yine 2002'ye göre düşmüş Sayın Bakanım.

AR-GE harcamalarının millî gelire oranına bakmamız lazım. Şimdi, bu millî gelir oranı da biraz önce söylendi, hangi millî gelir rakamını aldığınız konusu da önemli yani burada cari fiyatlarla olanı mı alıyorsunuz, sabit fiyatlarla olanı mı alıyorsunuz, değiştirdiğiniz millî gelir rakamlarını mı alıyorsunuz, açıkçası o da ayrı bir merak konusu ama 2018 yılı için yüzde 1,8 hedeflemişsiniz, 2023 için de yüzde 3 hedeflemişsiniz; oldukça iddialı hedefler. Şimdi, geçmiş performansa baktığımız zaman bunun gerçekleşme şansı ne kadar ona da bakmamız lazım yani bir miktar planlama tecrübesi olan insanlar bir model yardımıyla geleceğe yönelik olarak bu verilerin nasıl gerçekleşeceğini de iyi kötü tahmin eder. Ben size biraz ufuk açmak için bir örnek vereyim: TÜİK'in verileri kullandığımız veriler. TÜİK'in, Sayın Başkanın da açılışta söylediği, atıf yaptığı 2015 yılı AR-GE araştırma faaliyetleri var. Bu 18 Kasım 2016'da yayınlanmış bir araştırma, en son elimizde o veri var. 2002 yılında yüzde 0,58 millî gelir içindeki payı. 2015'te yüzde 1,06'ya yükselmiş. Şimdi, geçmiş on üç yılda sadece 0,48 puan artış gösteren bu oranı siz nasıl olacak da bir yılda 0,74 artıracaksınız, hemen üstüne altı yılda da yaklaşık 2 puan yani 1,94'lük bir artış kaydedeceksiniz? Sayın Bakanım, bunlar tabii gönülden bizim de istediğimiz şeyler yani olması noktasında ben eleştirmiyorum, yanlış anlamayın, bunun nasıl olacağı noktasını aslında konuşmamız gerekir diye düşünüyorum.

Sizin tarafınızdan yapılan sunumda da bakıyoruz -yanlış hatırlamıyorsam slayt 9'da olması lazımdı o sunumda- ulusal AR-GE harcamamız bizim, dünyada en fazla AR-GE yapan ülkelerin içerisindeki ilk on bir ülkenin gerisindeyiz. Sizin sunumunuz bu, tespitiniz. Öbür taraftan, Avrupa Birliği tarafından yapılan özel sektör AR-GE yatırımları konusundaki çalışma -yine sizin sunumunuza atıf yapıyorum, slayt 10 olması lazım- ilk 2.500'de sadece 9 firmamız var, ilk binde de sadece 2 firmamız var. Reklam olmasın, adlarını söylemeyeyim bunların, siz tespit etmişsiniz aslında, orada var. Demek ki ortada, şu anki yapıya baktığımız zaman, oldukça düşük bir durumumuz var.

Şimdi, üretim ve ihracatın teknoloji seviyesi düşük ve son veriler bu teknolojik seviyenin kötüleştiğini de gösteriyor yani iyileşme belirtisi de yok bu noktada. Bunu durdurabilmek için daha fazla imalat sanayisine yönlenmemiz lazım ve AR-GE desteklerinin de nitelikli hâle gelmesi lazım. Bu konuda bütün Komisyon üyeleri zaten mutabıkız, bu tasarının böyle bir şey yapmasını umut ediyoruz aslında ama teknolojide atılım yapmadan, eğitim ve iş gücünü nitelikli hâle getirmeden, kalitesini artırmadan herhâlde orta gelir tuzağından çıkma şansımız da yok. Hep duyduğumuz konular bunlar ama bir de tespitte bulunmamız lazım. O zaman, bizim bu konuda uluslararası alanda rekabetli duruma geçmemiz için bu bilgi ve teknoloji yoğun yüksek katma değerli ürünleri hem üretip hem de ihraç etme durumunda olmamız lazım. Bunun yolu da iyi bir ekonomik yol haritasından geçiyor Değerli Bakanım. Hem beşerî sermaye yatırımlarını hem öngörülebilir bir ekonomik faaliyet alanını gerçekleştirebilmemiz lazım. Buraya baktığımız zaman da hakikaten önemli bir konu bu.

Bakın, bir başka tespitimi sizinle paylaşmak istiyorum: AR-GE politikalarını sadece bir arz yönlü kaynak sunumu olarak görmememiz lazım, yani buraya gelen tasarıların hemen hemen tamamında Değerli Başkanım, işin bir kaynak boyutu ve bir mali portresi var. Bunu bir yere kadar anlayabiliyoruz yani kaynak bulma noktasında ama bir kayda değer başarı sağlanabilmesi için hem yatırım ve dış ticaret politikalarını hem sanayi politikalarını AR-GE'yle eş güdümlü olarak tespit edip bir ekonomik modelleme yapmamız lazım, yoksa parayı ayıralım, "özel hesap" değil, "tüzel hesap" diyelim adına, fark etmez, sonuçta paranın harcandığı yer bellidir. Hepimiz bütçecilik yaptık, belirli yerlerde kamu görevinde bulunduk; bu görevleri yaparken zaten bir senenin bütçesini bitirmeden diğerine aktarana kabiliyetli bir insan denmez, o parayı mutlaka yemek lazım değil mi Sayın Müsteşarım, siz daha iyi bilirsiniz. Şimdi, demek ki teknoloji seviyesi yüksek, üretken bir ekonomi ve sanayi tabanına ihtiyacımız var; bu bir.

Bir diğer konu, bakın, gene, arkadaşlarımızın çoğu dile getirdi, 2002 yılının sonunda yüzde 5,7; bizim yüksek teknolojili ürünlerin sanayi üretimi içindeki payını söylüyorum. Geçen yılın sonunda bu yüzde 4'e gerilemiş.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Yüzde 3,4.

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Yüzde 3,4 diyor arkadaşımız. Ben 4 diye biraz daha iyimser söylemişim.

Şimdi, gene geçen yılla 2002'nin sonunu mukayese edeceğim bir başka gösterge, gene arkadaşlarımız söylediler, yüzde 4,8'lik bir ihracat payımız vardı 2002'nin sonu itibarıyla, bu da 2006'da gene yüzde 4'e -yaklaşık olarak- düşmüş değerli arkadaşlar. Demek ki AB ülkelerine baktığımız zaman, Avrupa Birliğinde bu pay yüzde 20'lerde yani bizim kendimizi mukayese yaptığımız veya bir hedef olarak belirlediğimiz ülkelere gelirken önümüze koyacağımız makro hedefleri de buna göre tespit etmemiz lazım. Şimdi, böyle bir sıçrama yapmadan, bu sıçramayı hedeflemeden nasıl acaba yapacağız?

Bakın, çok daha enteresan bir başka veri size söyleyeyim: 2007'den itibaren toplam ithalat içerisinde yatırım malları ithalatımızın payı da düşüyor Sayın Başkanım. Bu ne demek? Yatırım yapmayan bir ülke durumundayız. Yatırım yapmazsanız büyümeyi nasıl sağlayacaksınız? Yani sadece cari harcamalarla veya diğer kaynaklara para ayırarak yapacağınız büyüme işte o "hormonlu büyüme" diye tabir edilen büyüme olabilir.

Size bir başka gösterge daha söylemek istiyorum. Evet, rekabet etmemiz lazım ama bakın, bugün Borsa İstanbul içinde fonlar dâhil 576 şirketin toplam piyasa değeri bir Apple kadar etmiyor. O zaman bizim derinliğine koyacağımız piyasa değerleri de olması lazım yani piyasalarımızı daha derin hâle ve rekabet edebilir hâle de getirmemiz lazım. O zaman yüksek katma değerli üretime tekrar gelecek.

Neler yapılmalı? Hemen kısaca söylemek istiyorum: Bir, teknolojik üretim seferberliği. Bu tip yasalar evet, bizim arkasında durmamız gereken, Komisyon olarak katkı yapmamız gereken konu burası olmalı, kişisel olarak görüşüm. Bir diğer konu: Üniversitelerin bilgi ve teknoloji üreten merkezler hâline getirilmesi. Yani üniversitelerin çoğunda... Maalesef, lise, yüksek lise ayarında üniversite her ile kurarsak onların hiçbirinde böyle bir kapasite sağlamayız. Bir diğer konu: Kamu kaynaklarının AR-GE'ye daha fazla pay ayırması. Özel sektörün AR-GE teknoloji ve üretim yatırımlarını desteklemesi. Ve bakın, bu, belki şu sıra Hükûmetimizin dikkate alması gereken en önemli konulardan biri, maalesef kamu satın alma politikalarını belirlerken hem kalkınmamızın ve hem sanayileşmemizin itici gücü hâline getirmiyoruz. Kamu satın alma politikaları farklı çalışıyor Değerli Bakanım. Dolayısıyla, bunun tasarlanması da önem arz ediyor.

O zaman, gelin, ülkemizdeki AR-GE teşvik sistemini ÜR-GE teşvik sistemi yapmayalım yani AR-GE'yi teşvik edeceğimize üretimi geliştirme sistemi hâline getirip bir başka şeyi teşvik eder hâle gelmeyelim. Bizim gerçek anlamda, AR-GE'yi teşvik edecek politikaları hayata geçirmemiz gerekir diye düşünüyorum. O da yeni bir büyüme hikâyesini ortaya koyuyor. Yani yeni bir ekonomik model, yeni bir ekonomik büyüme hikâyesinin bu ülkeye kazandırılması ve uygulamaya konması gerekir diye düşünüyorum.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, sağ olun.