| Komisyon Adı | : | (10 / 392) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Temsilcisi Yardımcı Doçent Doktor Alperen Bıkmazer'in, yurtlarda kalan çocukların karşılaştıkları riskler ve sorunlar hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 17 .05.2017 |
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben teşekkür ediyorum sizlere değerli sunumlarınız için. Konuşmalarınızdan aldığım notlar var, onları sormak isterim.
Öncelikle sizin söylediğiniz nokta çok önemli, genel olarak çok önemli. Diyelim ki burada yangınla ilgili bir sıkıntı vardı ve bunu birisi bildirdi ya da taciz, tecavüzle ilgili bir durum vardı ve bunu birisi bildirdi. Bu bildirenlerin korunmasıyla ilgili nasıl önerileriniz var? Yani devlet bildirenleri korumayla ilgili neler yapabilir mevcut koşullarda ve orayı da düşünürseniz? Yani orası dağların arasında bir ilçe. Böyle bir önerinizi rica ediyorum, lütfen.
Bir de banyo mahremiyeti çok ilginç bir şey. Yani çocuklar için herhâlde en zor konu uyurken ve yıkanırken güvenliklerini alamamak. Ben yedi yıl boyunca Sokak Çocukları Derneğinde yönetim kurulu üyesi olarak çalıştım ve bizim orada çocuklarla ilgili yaşadığımız ve çok ağlayarak dinlediğimiz olaylardan bir tanesi çocukların sokakta yaşarken üç dört tane pantolonu üst üste giymeleriydi, hani o durum olana kadar kaçmak gibi. Uyurken bazı çocukların yurtlarda aynı önlemi aldıklarını da duymuştuk. Bu çok üzücü bir şey tabii. Kıyafetleriyle yıkanan çocuklardan da haberimiz var. Bu konuda önerileriniz varsa almak isteriz.
Bir de tabii psikolojik olarak sizin alanınız, suça yani bir olaya maruz kalan çocuğun sonra kendi hayatında da benzer bir vaka işleme, suç işleme riskinin olduğundan bahsettiniz. Bunu önlemek için ne yapılabilinir yani bununla ilgili nasıl bir çalışma yapılabilir?
Bu soru biraz tabii hepimizi, bütün anneleri ilgilendiriyor. Kontrolsüz uyaranlardan bahsettiniz. Şimdi bunu engellemek çok mümkün değil, çocuk yurtta da yaşasa, annesinin yanında da yaşasa televizyon, internet her yerde; bununla ilgili gerçekten bir çalışma yapıyor musunuz ve topluma böyle bir öneriniz var mı, ben merak ediyorum.
Bu Aladağ özeline geri döndüğümüzde -ben anlatacaktım, Deniz Hanım bahsetti ama- ben de şurasını söylemek isterim. Sabah beşte uyandırılıp gece saat ona kadar kendi skalalarında bir çalışmaya ve eğitime tabi tutulan çocuklardan bahsediyoruz ve bizim zamanımızdaki ilkokul son ve orta 3'e kadar olan öğrenciden bahsediyoruz, tek başına aslında giyinip soyunmayı bile belki beceremeyen çocuklardan bahsediyoruz. Bu çocuklardan 2'si -annelerinin bize söylediğine göre- o yurttan kaçıp bir haftalığına köylerine gelmiş. Yani kendi annesine gelmek için o yurttan kaçıyor. Benim burada sormak istediğim şu: Aileler bile bu kadar ciddi bir psikolojik baskı altındayken çocukların oradaki psikolojik baskıdan kurtulmasıyla ilgili ne yapılabilinir? Yani bu Aladağ için, Aladağ gibi yerler için özel önerileriniz nelerdir?
Bir de tabii meşhur bir yönetmeliğimiz var bizim, yeni çıkan. Biz çok daha iyi bir yönetmelik bekliyorduk, o çıkmadı. Ortaöğretimdeki öğrencilerin barınma sorununun, daha doğrusu benim şahsi fikrime göre Türkiye'deki bütün barınma, yurt ve okulun cemaat ve vakıflardan alınarak devletin tekeline alınması lazım ama özellikle bu yaştaki çocukların barınma sorununun cemaat ve vakıflardan alınarak devletin tekeline alınması lazım. Burada böyle önemli bir açık nokta var. Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
TÜRKİYE ÇOCUK VE GENÇ PSİKİYATRİSİ DERNEĞİ TEMSİLCİSİ YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM SELÇUK ESİN - Ben teşekkür ederim.
Şimdi, ilk sorunuzdan başlamak istiyorum. "Bildirim konusunda nasıl kolaylaştırabiliriz kamu personelini?" Şimdi ben bir süre kendim bildirdim ve de ailelerle sonrasında muhatap oldum. Bu benim için tehdit oldu. Sonrasında "Bunu nasıl aşarız?" diye kendi çalıştığım hastanedeki başhekimliğe "Kurumsal bir bildirim nasıl yaparız, bir komisyon kursak, bu çocuk orada sanki tekrar değerlendiriliyormuş gibi olsa ve de bunun bir şekilde kurumsal bildirildiği gösterilse." dedim ama o konuda bir adım atamadık. Bir süre sonra "İyi Tıbbi Uygulamalar" diye adli tıp ana bilim dalı başkanlığının kurulduğu yeni bir birim kuruldu. Ben bu kurulun bu şekilde de çalışabileceğini önerdim. Sağ olsunlar, Adli Tıp Kurumu da bu şekilde, ana bilim dalı başkanı da bu konuda yardımcı olabileceğini söyledi. Biz şu anda kurumsal olarak bildiriyoruz. Yani başhekimliğimizden "Hastanemize başvuran bir olguda şöyle şöyle şüpheler oluşmuştur; bu durumda gerekli değerlendirmenin yapılması hususunda" diye adli birimlere gerekli bildirim yapılıyor. En azından şu an için bir kurumsal bildirim sağlanmış oldu. Bence diğer kurumlar için aynı şekilde kurumsal bir bildirimin önünün açılmasında fayda var. Bunda çoğu zaman yöneticilerde sıkıntı oluyor çünkü yöneticiler çekinebiliyorlar. Özellikle okuldaki yöneticilerde şöyle bir çekince olabiliyor: "Okulumuzun adı duyulur uygunsuz bir şey okulda duyulduğu zaman" işte "aileler çekinir" işte "adli bir süreç yaşarız" gibi. Bizim rehber öğretmenlerle bir çalışmamız oldu, "Cinsel istismarın farkındalık çalışması." Çoğu kendileri bu konuda farkında olmalarına rağmen, rastlamalarına rağmen çok büyük oranda bildirmediklerine söylediler. Bu çok büyük bir risk. Bence bildirimin çok kolaylaştırılması lazım. Katılımcıların zannedersem yüzde 18'i istismar vakasıyla karşılaşmasına rağmen bildiremediğini söyledi.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Çok özür dilerim, araya girip bir şey söylemek istiyorum. Mesela bir ödül, maaşına bir katkı filan, öyle bir şeyi önerir misiniz siz?
TÜRKİYE ÇOCUK VE GENÇ PSİKİYATRİSİ DERNEĞİ TEMSİLCİSİ YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM SELÇUK ESİN - Ben önermiyorum çünkü o, yine onu ifşa etmek olabilir, öyle bir risk oluşturabilir. Bizim kurumda zannediyorum en çok bildirim yapan benimdir çünkü diğer branşlarda bildirim nedir onu da...
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Gerçek olmayan bildirimlere de belki sebep olabilir.