| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/837) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 30 .05.2017 |
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli katılımcılar; sözlerimin başında ben de hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Evet, Sayın Bakan bu tasarıyı getirirken bir reformdan bahsetti, hatta adını da söylerken torba tasarı olmasına Sayın Bakan karşı çıkıyor. Bizim yörede torbanın biraz daha büyüğüne "harar" deniyor Sayın Bakanım, galiba bu yasa birazcık ona doğru gidiyor. Adı "torba", "çuval" veya "harar" neyse ama bir paçal yasa olduğu açık yani birçok yasayı bir araya getirmişsiniz, adına da "reform" demişsiniz. Şimdi, "reform"un Türkçe sözlük karşılığı "ıslah etmek, düzeltmek" demek. Şimdi, buna bakıyoruz, eğer üretim reformu olsa mevcut üretim sistemimizi düzeltelim, ıslah edelim diye bir mana çıkması lazım ama buradan öyle bir mana da çıkmıyor yani birtakım maddelerine, sayın Komisyon üyelerinin belirttiği gibi, hemen herkesin katıldığı çok açık, bazıları yetersiz ama bazıları gerçekten sakıncalı ki arkadaşlar zaten bir kısmına değindi, ben de başka bazıları var, onlara değinmek istiyorum.
Şimdi, bizim anladığımız üretim reformu bir sanayi politikasıyla başlayıp buna bir sanayi stratejisi oturtup onun üzerine gitmek zorunda yani elimizde bir sanayi stratejisi olması lazım ama baktığımız zaman, daha çok Organize Sanayi Bölgeleri Yasası'nda revizyon yapan bir tasarı var önümüzde ve bu hâliyle de üretkenlik, katma değer artışı, ileri teknoloji veya firmalarımızın uluslararası rekabete açık hâle getirilmesine de maalesef yapısal bir çözüm de getirmiyor bu tasarı.
Şimdi, bakın, çok ilginç bir konu var, on dört yıllık süreç içerisinde baktığımız zaman, siz de söylediniz gerçi ama, imalat sanayimizde geçen yıl bir önceki yıla göre mukayese yapıldığı zaman vahim bir düşüş var; 2015'te yüzde 5,9; 2016'da yüzde 3,9 yani sizin söylediğiniz yüzde 4,5 rakamı hangisidir bilemiyorum ama imalat sanayisi büyüme hızı 2016 yılında yüzde 3,9 Sayın Bakanım. Şimdi, burada demek ki ithalat bileşeninin payının yüksek olduğu bir sanayi yapısıyla karşı karşıyayız; birtakım üretim yöntem ve tekniklerini geliştirip uyarlama noktasında zayıf kaldığımız da çok açık. Bir endüstri 4.0 rüzgârı gidiyor biliyorsunuz, eğer biz şimdi buna geçeceksek, mesela bir raporda bahsediliyor, diyor ki bu raporda: "Türkiye eğer 4.0'a geçecekse endüstride beklenen verim potansiyeli 50 milyar liranın üzerinde." Bu çok olumlu bir şey, yüzde 3 de büyümeye katkı yapıyor pozitif yanlarına baktığımız zaman ama bunu yaparken bir de ne kaybedeceğiz veya neyle uğraşacağız, ona baktığımız zaman; aşağı yukarı 10 ila 15 milyar dolarlık bir yatırım yapmamız lazım, işini kaybedeceklerin istihdam payı yüzde 20 ila 30 ve bunların içerisinde de "mavi yakalı" dediğimiz birtakım eğitim özelliklerine sahip olan profildeki insanların da daha fazla işsizliğe uğraması söz konusu. Evet, bir millî stratejiye ihtiyacımız var mı? Doğru, yani o şüphesiz, bir stratejimiz olması lazım ama ortada, şimdi, sizin de çok sevdiğiniz o SWOT analizlerinden herhangi bir şey yok yani biz hangi taraftayız ve nasıl netleşeceğiz bunu bilmemiz lazım; böyle bir çalışmanın da ortaya konması gerekir diye düşünüyorum ben.
Şimdi, tabii, 4.0'a geçerken asıl mesele ihracatımızın kilogram fiyatını artırmak Sayın Bakanım. Bakın, 2015'te ihracatın kilogram fiyatı 1,44 sent, 2016'da 1,37'e gelmiş, gerilemiş; öbür tarafta, Almanya'ya baktığımız zaman 4 doların üzerinde, 4,1. Şimdi, demek ki ihracat yaparken yüksek teknolojili ürünlerin hem imalat sanayisi içerisindeki payını artırmanız lazım eğer bir reform getiriyorsanız, bu pay şu anda yüzde 3,5; orta-yüksek teknolojili ürünlerinizin payı da yüzde 33. Bunu değiştirmeye yönelik maddeler olması lazım bunun içinde. Böyle bir şey var mı? Maalesef yok, yapısal sorunlar devam ediyor. Gelinen noktada ya yeni bir yol bulacaksınız ya da bir yol açacaksınız, bunun, ikisinin arasında kalmanız size belirli bir sıkıntı getirir.
Şimdi, bir sanayi stratejisinden bahsettim, bakın, bu sanayi stratejisinin içerisinde şunlar olması lazım: Bir kere, imalat sanayimizin ithalata bağımlılığını azaltmanız lazım, madde bir, bunu yapmanız lazım.
İkincisi: Ürün ve üretim yöntemi tekniklerinizde orta-yüksek veya yüksek teknolojiye geçişi sağlayacak düzenlemeler yapmanız lazım.
Bir diğeri: Nitelikle iş gücünün istihdamını artırmanız lazım.
Bugün olduğu gibi sıcak paraya, varlık satışına, inşaat ekonomisine dayalı bir ekonomik büyüme modelinden ve politikasından vazgeçmeniz lazım Sayın Bakan.
Endüstri 4.0'a geçiş için en kısa zamanda yeterli seviyede çalışma yapmanız lazım. Bunu da yapabilmeniz için sanayiyi teşvik etmeniz lazım. Peki, bu yasada var mı sanayi teşviki? Ciddi anlamda, hiçbir maddede böyle teşvikle ilgili bir hüküm yok. Zaten enteresan olan taraf da şu: Teşviki vermesi gereken Bakanlık sizsiniz, öbür tarafta teşviki dağıtan Ekonomi Bakanlığı diye bir Bakanlık var yani politikayı belirleyen ile teşviki sağlayan arasında bir fark olmasından dolayı beklenen sıçrama da imalat sanayisinde maalesef sağlanamıyor. Ha, Eylül 2016'da -biraz önce Sayın Başkan da konuşmasını açarken söyledi- "Sanayici elindeki parayı arsaya, binaya harcamayacak, arsayı, binayı biz vereceğiz; o sadece makineyi getirecek, anahtar teslim fabrika işletecek." dendi. Çok güzel bir söz yani buna hiç kimsenin diyeceği bir şey yok. Peki, bu konuyla ilgili herhangi bir şey var mı? Bizim önerimiz, bunu birazcık daha ileriye götürerek yani sadece anahtar teslim fabrika meselesi değil; belirli sektörlerde, özellikle, stratejik ve ithalata dayalı sektörlerde devlet alım garantisiyle birlikte bunun daha da ileriye götürülmesini öneriyoruz Sayın Bakan.
Geçtiğimiz ay yine bu Komisyonda değerli arkadaşlarımızla, sizin sunumuzla Bakanlığın ve TÜBİTAK'ın yapısını değiştiren bir tasarıyı görüştük Sayın Bakanım. İki ayağımızı bir pabuca soktunuz. Ne dediniz? "Referandum çalışmaları öncesinde bu tasarı çok acil olduğu için çıkarılacak." denildi. Tasarı şu anda buharlaşmış durumda, Genel Kurul gündeminin, bilmiyorum, hangi sırasında, en son bakmadım. İnşallah, bunun akıbeti de böyle olmaz Sayın Bakan. Çünkü maalesef, her getirdiğiniz, reform niteliği diye söylediğiniz bu tasarılar Genel Kurulda aynı ilgi ve alakayı görmediği için arka sıralara iletiliyor.
Şimdi, Bakanlık mevcut yapısıyla bu üretim reformunu gerçekleştirebilir mi, yoksa yapısal bir değişime ihtiyacı var mı; önce bunu bir sorgulamamız lazım ve bunu gözden geçirmemiz lazım. Onun için, geçmişte kalan işleri yine geçmişteki teknolojilerle götürmemiz ve ileriye sunmamız mümkün değil gibi gözüküyor Değerli Bakanım.
İstanbul Sanayi Odasının bir çalışması var. Her sene yapılır bu biliyorsunuz, Türkiye'nin ikinci 500 büyük sanayi kuruluşu rakamları ortada. Şimdi, bizim konuştuğumuz, biraz önceki konu, bu, sanayiyi eğer teşvik edecekse sanayinin bir problemini halletmesi lazım. O ne? Şirketler finansman giderlerini satış rakamlarına ancak yansıttıkları ölçüde ayakta kalabildiklerini İSO, bu ikinci 500 rakamında gayet açık bir şekilde söylüyor. Bu neye yol açıyor? İşte, sizin hep şikâyet ettiğiniz enflasyon meselesine geliyor. Değerli bakanlar söylüyorlar hep, finansman maliyetli veya faiz kaynaklı bir enflasyonist baskı altında kalıyoruz. Ya işletmeler kapanıyor yahut da işçi çıkarıyorlar. Peki, tasarı, bu önemli tespitte herhangi bir düzenleme getiriyor mu? Maalesef getiremiyor.
Yine bu tasarıda, 2002 yılında 57'nci Hükûmetin çıkardığı OSB Kanunu'yla ilgili değişiklikler yapıyorsunuz. Güzel. Bu kanunun nasıl olduğunu iyi kötü biliyorum. Mevcut OSB Kanunu yürürlük ve yürütme hariç 29 maddeden meydana geliyor, 2 ek maddesi var, 12 tane geçici maddesi var yani toplam 43 madde. Sizin getirdiğiniz bu tasarıda 19 esas, 4 geçici madde yapıyorsunuz, 2 tane ek ve 3 geçici madde daha ekliyorsunuz. Yani mevcut yasayı bir hayli değiştiriyorsunuz. Peki, bu yorgun OSB'lerle ilgili herhangi bir değişikliğe derman olabilecek bir düzenleme var mı? Maalesef, bu bürokrasi yorgunluğu OSB'lerde devam ediyor gidiyor.
Şimdi, bugün KOBİ'lerin de birçok sorunu var. Ben isterdim ki bu reform paketinde KOBİ'leri de koyabilseydiniz çünkü onların üzerindeki yük çok ciddi ve ağır. Finansmana erişim noktasında problemler var. Ölçekten kaynaklanan birtakım rekabet dezavantajları var. Bunların hiçbirisini, maalesef, burada giderebilecek bir çalışma yapmıyoruz. Burada atılacak adımlar, aslında, gerek sosyal barışı gerekse refahın adil paylaşımı noktasında bize çok ciddi birtakım imkânlar getirebilirdi. Yine ben sizin sözlerinizden yola çıkacağım Sayın Bakan. Geçtiğimiz günlerde, ekonomik sıkıntılara çare olmak üzere bir kredi faiz programından bahsedildi biliyorsunuz. Bunun uygulaması farklı oldu, lansmanında "KOBİ ve esnafa 50 bin liraya kadar faizsiz krediyi şartlara uyan herkese vereceğiz." dediniz, bunu bu şekilde duyurmuştunuz. Şimdi, bakıyoruz, 771 bin müracaat var -tabii ki bu rakamların sizin elinizde daha günceli olabilir- bunlardan sadece 460 bin işletmeye kredi faiz desteği verileceği açıklanmış. Yine, bunların da tamamına, duyurulduğu gibi 50 bin lira değil kimisine 20 bin lira, kimisine, işte, 30 bin lira, bir kısmına da belki 50 bin lira daha kredi verilebilmiş. Hak etmeyenler, neden hak etmediklerini bilemiyor Sayın Bakanım yani bununla ilgili hiçbir açıklama yapmıyorsunuz. Onaylandığı söylenenler de miktarın niye 50 bin lira olmadığını bilemiyorlar. Yani niye 20 bin lira veriyorsunuz da 50 bin veremiyorsunuz? Hâlbuki, Sayın Başbakan dedi ki: "Bunların tamamına, başvuranlara faizsiz kredi vereceğim." Ve 460 bine düştü bu.
Şimdi, bu işlemlere baktığımız zaman gerçekten sıkıntıyla karşı karşıya olan bir KOBİ kesimini görüyoruz. Belki daha önemlisi sizin bütçeniz yani KOSGEB'in bütçesi; bundan sonra üç yılı ipotek altında. Çünkü her yıl bütçenin yaklaşık 800 milyon lirasını bu uygulamaya tahsis edeceksiniz. O zaman, yüksek katma değer üretecek, plan ve programı, projeleri KOSGEB tarafından desteklenecek diğer projeler maalesef risk altında olacak, belki desteklenemeyecek.
Sayın Bakanım, sanayicinin temel beklentisi, üretim yapacakları alanın oluşturulup, teknolojik altyapısının kurulup ve geliştirilip kendisine sunulmasıdır, sanayici bunu bekler. Öyle, başka birtakım süslü püslü laflardan da bir şeyler çıkaramazlar. Şimdi, bizim dediğimiz gibi, anahtar teslim fabrika düzgün bir uygulama, bununla ilgili bir sıkıntımız yok ancak bunun stratejik sektörlerdeki alım garantisiyle de desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Yine, bir başka konu var bu tasarıda benim dikkatimi çeken. 135 küçük sanayi sitesinde yer alan 63.649 iş yerini şehir dışına taşıyacağız dediniz, sizin de demeciniz var böyle. Boşaltılacak yerlere şehrin durumuna göre imar planı verilecek, hatta, lüks konutlar, AVM'ler yapılabilecek. Şimdi, bakın, ben daha önce de söyledim, bu beton ekonomisinden ve rant ekonomisinden vazgeçmezsek eğer, üretim ekonomisine, üreten ekonomiye geçemezsek herhangi bir problemimizi çözmemiz ve katma değer yaratacak büyüme artışını sağlamamız asla mümkün olmaz. Burada eğer bir şey yapacaksanız yani esnafı gerçekten düşünüyorum diyorsanız... TESK'in verileri, mesela, 2016'da 2015'e göre kapanan iş yeri sayısı 101.614, 4 bin artış göstermiş. Bunlara bir şey yapalım. Yani "Ben yaptım oldu." anlayışını lütfen bir kenara koyalım Değerli Bakanım.
Bakın, küçük sanayi esnafı için birkaç öneri söyleyeyim size: Birleşme, kümelenme için altyapı ve ortaklık faaliyetlerini destekleyebilirsiniz, Bakanlığınızın yetki alanında. Yenilikçilik ve girişimcilik için yeni açılımlar sağlayabilirsiniz. Teknolojik gelişim ve alternatif yaklaşımlarda eğitim, danışmanlık, mentörlük hizmetleri verebilirsiniz. Hepsinden önemlisi -bunu sona sakladım ama- esnafın üzerindeki şu vergi, sigorta primi ve diğer yükümlülükleri de lütfen azaltın. O zaman işte ciddi anlamda esnafa bir şey sağlarsınız. Yoksa, adamın dükkânını kapatıp şehrin dışına taşımak herhâlde en son yapılacak iş.
Bakın, Millî Eğitim Komisyonu bizim Komisyonumuza bir rapor yolladı Sayın Bakanım, benim elimde var. Şimdi, YÖK'le ilgili maddelere geldiğim için bunu önemsiyorum. 3 tane önemli şey söylemiş Millî Eğitim Komisyonu. Birincisinde, tasarının 19'uncu maddesine bağlı ek madde 35'e ilişkin bir önergeleri var. Diğeri, Yükseköğretim Kalite Kurulunda TÜBA'yı temsilen bir üyenin yer almasını istiyorlar. Bence asıl, üçüncü maddesi çok ilginç, zeytincilikle ilgili maddenin bu tasarı metninden çıkarılmasını söylüyor. Bunu Millî Eğitim Komisyonu da söylüyor, bakın, çok enteresan. Ha, diyebilirsiniz ki: "Üstüne vazife mi?" E, üstüne vazife olmuş çünkü siz bu tasarıyı Tarım Komisyonuna yollamazsanız adamların üstüne vazife olacak tabii yani birileri bir sorumluluk alacak bu konuda.
Şimdi, gelelim diğer konuya Değerli Bakanım. YÖK'le ilgili oluşturulan 13 üyeli kurulun sekretaryasının toplam 9 kişilik bir kadro tarafından yürütülmesini planlıyorsunuz. Şimdi, o kadar ilginç ki bu kadro; bu kadroya bakıyorum, meslek memuru veya akademisyenlerden meydana gelmiyor bu. Mali hizmetler uzmanı, veri hazırlama kontrol işletmeni, yönetici personel. Şimdi, 13 kişiye 9 kişi vermişsiniz zaten, bu da enteresan yani bir yumurtayı dört kişiye taşıtmanın bir başka formülü herhâlde. Böyle baktığınız zaman, bu kadro yapısıyla ve sayısıyla bu faaliyetlerin, önerdiğiniz faaliyetlerin yürütülmesi de çok mümkün gözükmüyor.
Benim açımdan diğer bir mahzurlu konu, sanayiciye kamu alımlarında yüzde 25 fiyat avantajı beklerken biz bu tasarıda yüzde 15'te kalmışız Sayın Bakanım. Niye yüzde 15'te kaldık? Yani on dört yıldır sanayici, bir kanayan yara hadisesi olarak bu konuya bakıyor. Yani bir Başbakanlık genelgesine bakar bu olaylar, böyle bir kanun maddesi getirmenize falan da gerek yok. Birçok soru önergesinde bunları sormamıza rağmen maalesef bu yetersiz oran yükseltilemedi.
Şimdi, geliyorum çok önemli konuya yani -çok özür dilerim- "Zurnanın zırt dediği" diye bir tabir vardır, Komisyonumuzdan da özür diliyorum. Zeytincilik Yasası'nın 20'nci maddesi, bakın, Sayın Bakanım, siz de geçenlerde söylediniz, bayağı da umutlandık, "Bu maddeyi çekebiliriz." diye bahsettiniz. Şimdi, 7'nci kez gündeme gelen bir hadiseyle karşı karşıyayız. Sizden önce de birçok Sayın Bakan 6 kez bu konuyla ilgili değişiklik teşebbüsünde bulundu ve bir sürü hadiselerle karşılaşıldı. 3573 sayılı Yasa'da, gerçekten, Türkiye'de baktığımız zaman yaklaşık 750 bin aile bu işten geçimini sağlıyor yani işin bir nafaka kısmı var, geçim kısmı var; bir de işletilen tarım alanlarının yüzde 3,5'u gibi çok önemli bir hadiseyi konuşuyoruz burada. Şimdi, buradaki hadiseye baktığımız zaman, "Efendim, 100 milyon ağaç vardı, 170 milyona çıktı."yla kurtaramayız meseleyi. O zaman ben size sorarım: "Üretimi ne oldu bu işin?" Yani ne kadar üretim ve ne kadar verimlilik yaptık? Sadece ağaç dikmekle zeytincilik meselesini çözmüş olmuyoruz ki yani o işin bir başka meselesi. Üretime aynı oranda yansımadı Değerli Bakanım, sayının bu kadar artması.
Ha, bir diğer konu, bakın, buradaki hadiselerin içerisine girdiğiniz zaman zeytinlikle ilgili: Dekar başına 15 ağaç meselesini söylüyorsunuz. Şimdi, çok enteresan bir şey -ben de zeytincilik yapılan bir bölgenin çocuğuyum, zeytin ağacı altında büyüdüm- yani dekar başına 15 ağacı binlerce yıldır üretici akıl edememiş, 10-12 ağaçta kalmış, "Bir gün birisi bir kanun tasarısı getirecek, bunu 15'e çıkaracak." diye düşünememiş zavallı insanlar ve 10-12 ağaçta kalmışlar. Şimdi, 100 ila 150 bin verimli ağacın yok olmasına sebep olacak bir değişikliğe gidiyoruz Değerli Bakanım. Bakın, yani burada siyaset ötesi bir şeyi konuşuyoruz, farklı bir şeyi konuşuyoruz.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Nereden hesap ediyorsunuz o dediğiniz rakamı?
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Hangisini Beyefendi?
ŞAHİN TİN (Denizli) - Bu, 100-150 bin dediğinizi.
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - 12'yi 15'e çevirdiğiniz zaman yani giden bir rakam.
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Çok mütevazı bir rakam, az söyledi.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - 125 milyon.
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Yani ondan bahsediyorum, anlatabildim mi? Yani oturup siz de hesaplayabilirsiniz. O, ağaç hesaplaması zor bir şey değil.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Herhâlde hesaplanmıştır zaten.
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Bakın, ben başka bir şey söyleyeyim size: Şimdi, Antalya'da güzel bir EXPO yapıldı, Antalya milletvekili hocamız da yanımızda.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Rezalet, fiyasko bir EXPO yapıldı.
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Ben gene "Güzel." diyeyim.
Ne oldu biliyor musunuz o EXPO'ya? İzmir'in Ödemiş ilçesinin Bademli Köyünden 945 yaşında bir zeytin ağacını söktüler, götürdüler diktiler; sembol oldu. Eğer bu yasa çıksaydı inanın o ağaç kurtulamayacaktı. O götürülüp dikilemeyecekti bile yani o hâle getirilmiş, çünkü o ağacın söküldüğü alanda da dekar başına o kadar ağaç yok da onun için. Anlatabildim mi, yani vahim olay bu. Yoksa, bir tane varsa, iki tane varsa onu zeytin alanı dışına çıkarın, o farklı bir şey, onu konuşmuyoruz burada yani hadise biraz daha farklı bir noktaya geliyor.
Şimdi, Değerli Başkanım, Değerli Bakanım; biz bu zeytincilikle ilgili hadiseyi Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ÇED raporları sürecinde de yaşadık. Bakın, orada da ÇED sürecinde bakanlık bu işleri valiliklere devretti, birtakım yetkileri ve birçok keyfîlikle karşı karşıya kaldık. Şimdi burada da yaşayacağız. Yani siz diyorsunuz ki: "O kurulda..." O kurulda 2 tanesi zeytincilikle ilgili Değerli Bakanım, o 9 kişinin diğerlerini saydınız. Sizin bakanlığınızdan var, Tarım Bakanlığından var, Orman Bakanlığından var, çevre şehircilik il müdürlüğünden var, bir tane Zeytincilik Enstitüsünden bir gariban adam var -ona da zaten iki tokat attıkları zaman susturursunuz, o da çünkü belli yere bağlı- ziraat odasından bir adam var. Kim var başka yani zeytincilikle ilgili? Şimdi, enteresan, kendi yaptığınız yasada zaten bu yazıyor yani bu kurulda kaç kişi olduğu, kimlerden meydana geldiği burada yazıyor. Yani bu keyfîlikle bu işi çözmemiz mümkün değil.
Ben gene de şunu söylüyorum Değerli Bakanım: İyi niyeti muhafaza etmek istiyorum. Gerçekten üretimin artırılmasına ihtiyaç var, o noktada bütün Komisyon üyelerinin katıldığı duygu ve düşüncelere ben de katılıyorum yani üretimi artırmamız lazım ama bunu yaparken de böyle bu birtakım mahzurları olan tasarıdan da vazgeçmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.