KOMİSYON KONUŞMASI

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle üç ayların sonuncusu mübarek ramazan ayınızı tebrik ediyorum, mübarek olsun diyorum.

Ali Bardakoğlu geçen gün mülakatında ramazan ayını şöyle tanımlıyor, diyor ki: "İradelerin merhametle eğitildiği ve özgürleştiği, ferdi hayatta dindarlığın, sosyal hayatta kaynaşma ve paylaşmanın yoğun olarak yaşandığı bir ay. Ben ramazanı farklı algılıyorum. Hayat gelip geçiyor ve insanların zaman zaman durup kendini, hayatını gözden geçirmesi gerekiyor. Şirketler yapar ya, biz de onun gibi öz denetim ve muhasebe yapmalıyız. Ötekinin yapıp ettikleriyle değil de hatta ne kadar dindar olduğuyla ilgilenmek yerine kendimizin ne kadar iyi bir insan ve iyi bir dindar olduğuyla ilgilenmemiz önemlidir." diye ifade ediyor."

Bence en çarpıcı olan bir öğüdü de var, ondan sonra konuya gelmek istiyorum: "Kur'an-ı Kerim'le aramız açıldı. Kur'an-ı Kerim'in bize verdiği öğütlere kulak tıkadık ve kendi yanlışlarımıza kendimiz fetva verir olduk. Neden? Çünkü dinî bilgi üretiminde metot kalmadı. Serbest pazar mantığıyla fetva arayan, müşteri memnuniyetine göre fetva verenler kapladı ortalığı. İslam âlimlerinin, içinde yaşadığı hayatla ve gerçekliklerle bağı koptu. Üçüncü, beşinci asırda yazılan kitaplardaki bilgileri tekrar ederek insanlara dini anlattığımızı düşünemeyiz. 50 küsur İslam ülkesi var, paramparçayız. 'İslam barış dinidir.' diyoruz ama kimseyi inandıramıyoruz çünkü birçok yerde Müslümanlar birbirinin boğazını sıkıyor. Birbirinin Müslümanlığını beğenmez oldular, birbirini itham ve tekfir ederek sürekli camdan aşağı atmakla meşguller."

Ali Bardakoğlu'nun bayağı uzun bir röportajı var, bence bunu esasında her milletvekilinin bu ramazan ayında bir iç değerlendirme yapmak açısından okumasının çok uygun olacağını düşünüyorum.

Şimdi, bakıyoruz, vakfın karar organlarında ve mütevelli heyetinde kimler var? Kültür ve Turizm Bakanı ve Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, Maliye Bakanlığı Müsteşarı, Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı, Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek 5 kişi, bir de Türkiye Maarif Vakfı Mütevelli Heyetinden seçilecek 1 kişi var.

İcra kurulunda kimler var? Kültür Turizm Bakanlığı Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Yurt Dışı Tanıtım ve Kültürel İşler Genel Müdürü, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı ve Mütevelli Heyetten seçilecek 2 kişi.

2007'de kuruldu, on yıl sonra değiştirmeye çalışıyoruz.

Şimdi, bu gelince, biz bunun 2007'de, kuruluşunda, işte bu Goethe Enstitüsünü ve British Council gibi kurumları örnek göstererek bunu anlattık.

Şimdi, British Council'in ve Goethe Enstitüsününün yönetimlerine bakıyoruz. Yani eğer 15 kişi var ise bunların 10'unun Hükûmete bağlı olmayan kişilerden olduğunu görüyoruz. Burada bakıyoruz -sizin zaten temel anlayışınız da bu- Komisyonlara bakıyoruz, karma parlamentonun uluslararası zorunluluğu dışında bütün komisyon, başkan, başkan yardımcıları, sekreterleri, sözcüleri hepsi aynı partiden. Ondan sonra da diyorsunuz ki "Yurt dışında, gelin, hep beraber Türkiye'yi savunalım." Biz gittiğimiz yerlerde tabii ki savunuyoruz ama ya bir tane de bir komisyonda bir başkan yardımcılığını muhalefetten birisi, bırakın ana muhalefeti, başka muhalefetten birisine verin ya. Yani bu anlayışla ne kadar Türkiye'yi tanıtacağız, ne kadar Türkiye'de yol alacağız; bunu zaten anlayabilmiş değilim.

Ama onun ötesinde bu dar kadrocu anlayışın, tamamen sadece muhalefete yönelik olmadığı, içinizde olan insanlara karşı da nasıl bir tavır sergilediğinizi bundan iki gün önce sahur programında Sayın Ahmet Davutoğlu şu sözlerle dile getirdi: "AKP kendi değerlerini -daha doğrusu Davutoğlu "Adalet ve Kalkınma Partisi" diyor- Adalet Kalkınma Partisi kendi değerlerini hızla zayıflatıyor. Yapılan şey itibar suikastıdır. Bizi üzen dostlarımızın suskunluğudur." diye size de esasında bu mübarek ramazan ayında, iç muhasebenizi yaptığınız dönemlerde, teravi namazından sonra, duanızı ederken, kendinizi gözden geçirdiğiniz anlarda, bayram namazına gittiğinizde; kendiniz, ülkeniz ve aileniz için dua ettiğiniz zaman çok güzel bir değerlendirme fırsatı veriyor bu sözlerle.

Ben Sayın Davutoğlu'nun bu sözlerinden başka bir şey söylemek istemiyorum. Ama bu Ali Bardakoğlu'nun ve Davutoğlu'nun konuşmalarında, mutlaka bu ramazan ayı döneminde kendimize çıkaracağımız hisseler olduğunu düşünüyorum. Bunu önemsiyorum ve kendi içinizdeki insanlara değer verme konusunda bile belirli şüpheler olduğu dönemde, bizim de bir muhalefet partisi olarak beklentimizin, işte "Ya bu yönetim kurulu içerisinde neden muhalefetin de temsilcileri yok? Neden entelektüel insanlar da buralarda, belirli alanlarda..." Mesela, üniversite öğretim üyeleri arasında bir seçim yapılsın, Türk dili bölümlerinden 2 adam neden konmaz oraya? Bunu düşünüyorum.

Yurt dışında daha güçlü olmamız için sadece kendimizin olması yeterli olmuyor. Bakın, geçen hafta Gürcistan'da NATO Parlamenterler Asamblesi Genel Kurulu vardı. Bizim milletvekili temsilimiz nüfusa göre olması gerekenden azdı, 12'ydi 18'e çıkartılması için milletvekili sayımızın orada Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlar teklifte bulundular. Genel Kurulda reddediliyordu ancak ben BIO üyesiyim, hani bizi NATO Parlamenterler Asamblesi Türk Grubu Başkan yardımcısı, sözcüsü, sekreteri yapmadınız ama o 28-29 NATO ülkesi oy birliğiyle beni NATO Parlamenterler Meclisinin Başkan Yardımcısı seçti İstanbul'daki toplantıda. Sizin arkadaşınız aday oldu ve sizin arkadaşınız, çok da sevdiğim, değerli bir arkadaşım Osman Aşkın Bak bu yaptığınız "sadece benden olma" anlayışı nedeniyle muhafazakâr grup içerisinde 24'e 46 gibi bir oyla reddedildi başkan yardımcılığı, ben sosyal demokratların olduğu bizim grup içerisinde oy birliğiyle aday gösterildim. Şimdi, orada, tekrar Gürcistan'daki toplantıda, BIO toplantısında bana sordular "Hocam sen kefil oluyor musun?" dediler. Ben dedim ki: Bu bir parti meselesi değildir, bizim Hükûmetle ilgili eleştirilerimiz saklıdır, Türkiye 80 milyondur, 80 milyon 18 milletvekiliyle temsil edilmelidir; ben Türk halkı adına bunun doğru olduğuna inanıyorum ve sonuna kadar destekliyorum. Şimdi, bu anlayışı sergileyebilmek için el ele tutuşmamız lazım. Siz şu vakıf yönetim kurulunda bile şöyle elinizin kenarını bile uzatmamışsınız bize ya. Ondan sonra bu Yunus Emre Vakfından kalkacaksınız Türkiye'nin tanıtımı ya da işte Türkiye'ye ait birtakım işlerin anlatılması konusunda iş bekleyeceksiniz. Kendinizi tanıtabilirsiniz, bir yere kadar tanıtıyorsunuz. Bakın, Avrupa Konseyi toplantılarında artık komisyon toplantılarına katılamıyoruz biliyor musunuz arkadaşlar, Türkiye'ye uygulanan ambargo nedeniyle. Korkuyorum bu Katar'dan sonraki ambargolar acaba Türkiye'ye de olabilecek mi diye. Lütfen arkadaşlar, çok kötü bir döneme doğru giriyoruz. Bu dönemi mutlaka akıl sağlığıyla ve ortak akılla değerlendirip el ele tutuşmamız lazım. Sizi ancak biz koruruz bizi de siz korursunuz. Bizim birbirimizden farkımız yok. Biz sizin düşmanınız değiliz arkadaşlar, biz hep beraber Türkiye'yiz. Hep beraber Türkiye'ysek bunun gereğini yapmamız gerektiğini düşünüyorum ve bu vakıf yönetim kurulunun bu şekilde tamamen kendi yönetim anlayışınızın, kendi parti ve ideoloji anlayışınızın içerdiği insanlardan oluşmasını bütün Türk milletinin vicdanına bırakıyorum, sizlerin vicdanına bırakıyorum. Sonra kalkıp da gelip "Ya, şu uluslararası mesele var, burada beraber çalışalım, şey yapalım." demeniz için en azından bir tane ya, bir tane de muhalefet partilerden birinin temsilcisi deyin ya, biz söylemeden deyin, bir el uzatın ya. Hani ramazan ayı kucaklaşma ayıydı arkadaşlar? Hani kucaklaşıp el ele tutuşacaktık? Ama kusura bakmayın, siz kendi partinizdeki değerlere bile el açıp kucaklaşamazken bizim bunu beklememiz belki biraz sarfınazar yanlış oluyor ama o yüzden ben daha fazla konuşmak istemiyorum.

Bunu tamamen reddettiğimi, yani bu 2007'de getirdiğinizden çok daha dar kadrocu bir anlayıştır. "Efendim daha iyi yöneteceğiz." falan bunlarla olmaz arkadaşlar. Türkiye'nin tanıtımı böyle olmaz. Lütfen, aklımızı başımıza alalım, bu konularda iyi niyetli olduğumuzu bilin. "Bu ülke için can verilecek." deniyor ise biz bunu hayatımızın geçmiş dönemlerinde ispatlamış bir insanız, canımızı vermeye hazırız ama lütfen sadece kendinize yönelik, kendi pencerenizden bakarak Türkiye'yi yönetemiyorsunuz arkadaşlar, bunu çok açık yürekle söylüyorum.

Tekrar ramazan ayınız mübarek olsun diyorum, Allah ramazanın bitimini hep beraber sağlıkla, afiyetle, ailelerinizle, dostlarınızla, arkadaşlarınızla erişmeyi nasip etsin diyorum.

İyi günler diliyorum efendim.