KOMİSYON KONUŞMASI

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; hoş geldiniz.

Öncelikle hepinizin ramazanını kutlarım ve gelecek bayrama kadar da bir daha Meclisin toplanmama ihtimaline karşı şimdiden bayramınızı da kutlarım.

Şimdi, ben aslında konuya başka yerden girecektim ama madem böyle arkadaşlar devamlı "Tahrik etti." falan diyorlar. Bakın, olay şuradan kaynaklanıyor: Siz göstermelik şeyler yaptığınız zaman bunun tamamı, bütünü zannediyorsunuz. Örneğin Komisyona bir kişi, sözcü bırakma. Ne dedi Metin Lütfi Baydar? "Bir bütünlük içinde" dedi, hepsi için olursa bu samimiyet olur. Tabii ki yurt dışına gittiğinde de arkadaşlar, iktidar milletvekilleri, yurt dışındaki komisyonlarda ve görüşmelerde bizi öyle gösteriyorlar. Neden? Ya bakın, işte muhalefet bile bu darbe konusunda, şu konusunda, bu konusunda bizim gibi. Niye? İhtiyaç var çünkü. Elbette yapacağız ama ülkenin içine geldiği zaman... Biz o samimiyeti sorguluyoruz hocam, suçlama diye bir şey yok, biz bir tespitte bulunuyoruz.

Yani, burada bir kere -biraz önce Balbay'ın dediği gibi- adı Yunus Emre yani hoşgörünün, uzlaşının, Anadolu kültürünün simgesi, bunun içinde nerede uzlaşı var Hocam, nerede var? Hiçbir yerde yok.

Ayrıca, biraz önce sayın üye dedi ki: "Saplantınız, sizin saplantınız." Bizim bir saplantımız yok. Bugün biz halkın seçtiği Cumhurbaşkanını Cumhurbaşkanı olarak kabul ediyoruz, her zaman da Sayın Cumhurbaşkanı dedik ama bugün o Sayın Cumhurbaşkanı halkın Cumhurbaşkanı değil artık, bir partinin genel başkanı. Bunu da kabul etti. Siz kabul ettiğinize göre, bizim de buna eleştiri getirmemizi kabul edeceksiniz. O bir partinin Genel Başkanı arkadaşlar, o bir partinin Genel Başkanı. Siz bizim Genel Başkanımızı eleştiriyorsanız, biz sizin Genel Başkanınızı haydi haydi eleştireceğiz. Ayrıca, siyasette demokrasi böyle olur.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Ona da alışman lazım ama.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Niye cevap veriyor Başkanım?

İSMET UÇMA (İstanbul) - Özür dilerim. Bu üslupla gideceksen sevgili dostum...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ama "saplantı" deyip bizi suçluyor. Bu kadar nefret ve kin içinde konuşulmaz ki. Biz başka bir şey anlatacaktık burada.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Hem ramazan kutlamasıyla başlıyorsunuz ama maşallah peşinden zehir zemberek...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ne diyelim efendim?

İSMET UÇMA (İstanbul) - Efendim, gayet basit: Şahsiyata dökmeden fikirlerinizi, görüşlerinizi...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Biraz önce şahsiyata dökerek konuşuyor üye.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Ben "halkın seçtiği Cumhurbaşkanı" dedim, isim vermedim.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - "Saplantı" diyorsunuz bize, "saplantı" ne demek?

BAŞKAN - Arkadaşlar, bir dakika.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Böyle sürdüremeyiz Sayın Başkan.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ama "saplantı" diyerek bizi suçlamasın. Metin Lütfi Baydar'ın ismini anarak suçluyor. Bakın, size konuşma hakkı veriyor, ona vermiyor, niye?

BAŞKAN - Şimdi, kimseye...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hakkımızı savunuyoruz diye mi şimdi kötü oluyoruz?

İSMET UÇMA (İstanbul) - Korsan konuştum beyefendi bak.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Tamam, o da korsan konuşsun o zaman.

BAŞKAN - Şimdi, Ceyhun Bey...

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Biz de mi korsan konuşalım yani? Bize söz vermiyorsunuz. Bir yanlış bilgi var, yanlış bir şey söylüyor Leyla Hanım, ben de onun cevabını vereceğim. Yanlış bir bilgi var.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Sıranız gelince verirsiniz.

BAŞKAN - Arkadaşlar, bir dakika, müsaade eder misiniz?

Görüştüğümüz konu çok somut bir konu. İstirham ediyorum, konunun çok dışına çıkmadan... Tamam, kültür konusu tabii, Kültür Bakanımızı da bulmuşken o konularda arkadaşlar düşüncelerini söyleyebilirler ama karşılıklı tartışmayla biz bunu yürütemeyiz, ben de ona müsaade etmem, kusura bakmayın. Söz isteyen herkese söz veriyorum, vereceğim ama "O, onu söyledi, hemen cevabını sen ver." diye, komisyonlarda böyle bir çalışma usulü yoktur. Onun için...

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Efendim, ama korsan konuşmaya AKP'den olana müsaade ediyorsunuz, bizim konuşmamıza müsaade etmiyorsunuz.

BAŞKAN - Yanıyor mikrofonunuz, size söz vereceğim Sayın Baydar.

Şimdi, lütfen, siz devam Sayın İrgil.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Şimdi, şöyle: Bu tartışmanın buradaki...

BAŞKAN - Tasarıyla ilgili konuya gelerek devam ederseniz de sevineceğim yani.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hayır, konu şöyle birbiriyle bağlantılı: Bu arkadaşların bu tartışmada yani İsmet ağabeyin de Leyla Hanım'ın da söylediği, aslında hepsinin bir bağlantısı var. Neden? Bir hoşgörü ve uzlaşıyla olur bu vakıflar yani öyle yürür. Burada özünde söylenen şey şu: Bu vakıf başından beri siyasi bir kurum olarak kuruluyor, siyasi bir yönetim tarzı benimseniyor, buna itiraz ediyor. Yani tüm muhalefet üyeleri de aynı şeyi söylüyor. Denen şey şu: Bu gibi kültürel, sanatsal çalışmalarda siyaset olmaz, torpil olmaz. Bunları torpille, atamayla, siyasetle başaramazsınız. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanı da -ve AKP Genel Başkanı da- Sayın Recep Tayyip Erdoğan bütün konuşmalarında aynı şeyi söylemiyor mu size? "Biz kültür ve eğitim alanında başaramadık, beceremedik." diyor, kendisi ifade ediyor, daha yeni söyledi. Bu ne demek? Yani bu işlere siyaseti çok fazla soktuğunuz için, çok fazla içine girdiği için bunu yapamazsınız, bu yolla sanatı, kültürü yayamazsınız demeye çalışıyor. Buradaki üyeler ne diyor? Bizi mi alın diyor içine? CHP'li mi girsin diyor, MHP mi girsin diyor? Hayır. İlber Ortaylı gibi biri olsun diyor, tüm toplumun, tüm milletin... Halil İnancık gibi bir hoca olsun diyor, Türk Dil Kurumunun Başkanı olsun diyor. Siz kimi koyuyorsunuz? Bütün bakanlıkların müsteşarlarını koyuyorsunuz. Kim bu adam? Siyasi bir atama. Ne bu? Zaten işi başından aşkın. Ne üretecek bu müsteşar? Hiçbir şey. Kültürle, dille ne ilgisi var bu adamların? Bunlar herhangi biri olabilir mi yani bir kriteri olmayan biri de olabilir mi? Olabilir. Yani burada söylediğimiz şey şu: Bu, ülkenin menfaatine mi? Bu, ülkemizin çıkarı için mi yapılıyor? O zaman yurt dışına götüreceğimiz insanlar da bizi temsil eden, bizim saygı duyduğumuz, önce bizim saygı duyduğumuz insanlar olacak ki yurt dışındakiler de saygı duysun. Siz Yunus Emrede çalışan insanların birçoğuyla tanıştınız mı? Çoğu, bırak o ülkenin dilini bilmek, kendi Türkçemizi zor konuşuyorlar. Siyasi atama, evet, efendim, çoğu öyle, ben birçoğuyla tanıştım. Ha, iyileri yoktur demiyorum ama şu var: Biraz önce hoca sordu. Diyor ki: "Tahrik etmek için işte, sen bir şey..." Ben şunu iddia ediyorum size, bak, iddia ediyorum: Bu Mecliste ve bu ülkenin üniversitelerinde "Yunus Emre Vakfı var mıdır, nedir, nerededir, kimdir?" diye sorun; bak, üniversiteleri, bu ülkenin insanları dahi bilmez, bu Meclisin milletvekilleri içinde iddia ediyorum, AK PARTİ milletvekillerine sorun, yarısının Yunus Emre Vakfından haberi yoktur, oradaki vatandaşlarımızın da haberi yok. Kaldı ki bu bizim vatandaşlarımız için mi kuruldu yani bizim kültürümüzü yaymak için mi kuruldu? Ne yaptı bu vakıf on yılda, ne üretti? Mesela bu vakfın ne kitabı var? Biraz önce Balbay'ın dediği gibi, bizim çatır çatır hepsini duyuyor olmamız ve haberdar olmamız, okuyor olmamız gerekiyordu.

Yani söylemek istediğimizin özü şudur: Bu yapıyı bu kadar siyasi bir yönetim hâline getirirseniz, içine özerk insanları, özgür insanları sokmazsanız siz bundan bir şey elde edemezsiniz.

Hocam, siz, kendiniz yıllarca eğitimcilik yaptınız. Yani belli kurumların, kalite kurumlarının bağımsız olması... Mesela Goethe Enstitüsü herhangi bir partinin midir? Yani CDU'nun mudur, SDP'nin midir, kimindir?

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Almanya devletinin.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Tamam, bravo!

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Bu da Türkiye Cumhuriyeti devletinin.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Burada sadece AKP var, devletin diğer organları nerede? Hani nerede devletin diğer organları? Allah, Allah!

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bravo! İşte, biz bunu söylüyoruz.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Biz de bunu getiriyoruz.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Nerede getiriyorsunuz ya?

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bu Yunus Emre Vakfı Türkiye devletinin değil, AKP iktidarının vakfıdır diye, işte, biz onu söylüyoruz.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Ne alakası var?

BAŞKAN - Şimdi, sana söz vereceğim Mehmet Akif.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Siz kendinizi kandırıyorsunuz, o yüzden de başaramıyorsunuz. Olmuyor kültürde çünkü partiyle olmaz. Efendim, bak, hani biraz önce Balbay dedi, "Gelin, tanış olalım."ı falan geçtim. Hani "Yaratılanı severim, Yaradan'dan ötürü." var ya Yunus Emre'nin -Yunus Emre'nin kemikleri sızlıyor- sizin anlayışınız artık "Yaradan'ı severim, bizim partiden ötürü."ye döndü, "Bizim partiden ötürü"den başka Yaradan'ı sevdiğiniz bir şey yok. Siz bu gerçeği görmüyor musunuz? Yani o yüzden... Ha, biz boşuna mı haykırıyoruz? Bize ne yani? Yunus Emreye gidip görev mi alacağız? Bizim bir talebimiz mi var, bir çıkarımız mı var? Biz, memleketimiz daha iyi olsun diye uğraşıyoruz. Biraz önce Balbay söyledi, on iki, on beş yıldır fiilen iktidardasınız, Türkçeyle ilgili doğru düzgün ne bir şey yaptınız ne Türk diliyle ilgili bir çalışma yaptınız ne bir şey. Neden biliyor musunuz? Çünkü ümmet anlayışının öne geçtiği noktalarda millet anlayışı geriler, millete ait kültürler geriler, bu böyle.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Saçmalıyor ya!

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Şu anda, aynen söylüyorum, bakın, Yunus Emre çalışmalarında da dâhil birçok kültürel çalışmalarda Türk kültürü, dili...

İSMET UÇMA (İstanbul) - Ya, doktor, gene CHP'li olduğunu söylüyorsun. Yapma bunu.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Efendim, Türk dili, kültürü ve folkloruyla ilgili çalışma...

İSMET UÇMA (İstanbul) - Bu CHP genlerinden bir kurtul. Bu, seni dar bir alana sokuyor.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ya, bırak, şu CHP... Ne alakası var bunun ya?

İSMET UÇMA (İstanbul) - Gerçekten öyle.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Sen de kendi şeylerinden kurtul İsmet Bey.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Çok ideolojik, çok Jakoben bir yaklaşımla konuşuyorsun. Olmaz böyle, olmaz böyle. Kurtul onlardan.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Bu nedir Başkanım?

BAŞKAN - Siz, Ceyhun Bey, buyurun.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Bu konuda susalım, devam etsin, artık konuştuğumuz zaman bizi sustur bakalım.

BAŞKAN - Sayın Baydar, Hocam, mikrofonunu açmadım ben onların ya.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bir şey söyleyeceğim; şu Meclisin yayınları içerisinde İsmail Kahraman geldiğinden beri bir tane Türk kültürüyle ilgili doğru düzgün bir çalışma elinize geldi mi? Bırakın. Yani şu da var...

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Lüks davetiyeler geliyor sadece, iftar davetiyeleri. İsrafın haram olduğu yerde lüks davetiyeler...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Yani şunu kabul edin ki Türk millî kültürüne ait, ben Türk tarihine meraklı ve ilgili bir insan olarak söylüyorum ki -işte, şu an, burada da yeni çıkan tarih kitabı elimde, bir rastlantı- siz Türk tarihiyle ne ciddiyetle, samimiyetle ilgileniyorsunuz ne... Arap şeyi, ümmet meselesi sizin için daha önemli. Bu, bir gerçek, bunu kabul etmek zorundayız ya da en azından bizim algımız böyle, biz böyle görüyoruz. O yüzden de...

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Sayın İrgil, az önce Yunus Emre'de insanı sevmekten bahsettiniz.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Aynen öyle.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Şimdi, milliyetçiliğe döndünüz. Çok ciddi bir çelişki içerisindesiniz.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bakın, bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN - Ceyhun Bey, bitti mi?

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bir saniye... Hocam, sataştı, cevap vereceğim.

BAŞKAN - Lütfen, lütfen, lütfen...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bitmedi o zaman sözüm Hocam.

BAŞKAN - Hadi, tamamlayın, lütfen, istirham ediyorum.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Sizin mantığınızda sadece Türkleri seveceğiz, diğerlerini sevmeyeceğiz. Böyle bir şey var mı ya?

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bak, kardeşim, kültür...

BAŞKAN - Cevap vermeyin, siz konuşmanızı bitirin.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - O zaman laf atmasın Hocam.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Tamam, özür dilerim.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar, bitirsinler.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Arkadaşlar, kültür, tüm insanlığa ait bir şeydir, tüm insanlığa. Yani o yüzden Arap kültürü...

İSMET UÇMA (İstanbul) - Ümmeti inkâr ediyorsun, tüm insanlık diyorsun.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Söyleyeceğim Hocam, nedenini söyleyeceğim, farkını. Ben tek tipli...

İSMET UÇMA (İstanbul) - Ya, bu CHP'li olmak nasıl bir şey doktor?

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Söyleyeceğim Hocam.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Hem tüm insanlık diyorsun hem ümmeti inkâr ediyorsun. Allah Allah ya!

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Aynen öyle. Bak Hocam... Ama bir şey söyleyeceğim: Hintliler ümmet mi Hocam size göre? Değil. Hintliler ümmet mi? Değil.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Nerelere konuyu çekiyorsunuz? Nerelere gidiyorsunuz?

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Tamam, işte, siz çekiyorsunuz yani.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Ümmet tartışmasına nereden getirdiniz?

İSMET UÇMA (İstanbul) - Her topluluk ümmettir ya. Yapmayın böyle şeyler.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Irktan bahsetmiyoruz burada ya.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ya, neyse, siz benim kastettiğim ümmetin ne olduğunu siz biliyorsunuz Hocam. Ben küçümsemiyorum. Ben zamanında Arapçayı ya da Arap kültürünü küçümseyenlere de şu cevabı veriyorum: Bizim daha yazarlarımız birkaç yıl önce Nobel alırken Necib Mahfuz 1970'lerde... Arapça da büyük bir dildir, kültürdür. Her dili ve kültürü önemsiyorum, o ayrı bir şey, Hint kültürünü de Çin kültürünü de. Ama benim sorunum şu: Biz Türkiye'de yaşıyoruz, Türk milletini temsil ediyoruz, Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ediyoruz. O zaman Yunus Emre gibi vakıfların gidip orada öncelikle Türk kültürünü, Türk dilini savunması lazım, Türk dilini öncelemesi lazım, öznesinin bu olması lazım, özeti bu kadar basit. Anlaşılmayacak ne var bunda?