KOMİSYON KONUŞMASI

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Aynen öyle.

Deminki konuşmaya başlarken de, ilk söz verildiğinde -hay Allah- ben aslında başka bir şey hazırlamıştım ama maalesef bu suçlamalardan dolayı başka şekilde başladım. "Yok saplantı, şu bu..."

BAŞKAN - Şimdi oraya dönün, suçlamalar kısmını bırakın.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bakın, arkadaşlar -siz farkında mısınız değil misiniz bilmiyorum ama- biz konuşurken devamlı bir şeyler aralardan -dediği gibi Gaye Hoca'nın- mikrofon açmadan muzip çocuk gibi söylüyorsunuz, sonra karşı taraftan bizler yüksek sesle konuştuğumuzda bana dönüp veya etraf bize sanki suçlu, sorumluymuş gibi davranıyor. Mesela, devamlı farkında değilsiniz, artık o pelesenk olmuş, örneğin İsmet Ağabey gibi olgun bir insan bile kalkıp "CHP kafası" diye... Ya, ne demek ya? Ben hayatınızda birine -tutanaklara bakın- "AKP kafası" falan diyor muyum? Böyle bir şey denebilir mi? Kime ne? Benim iradem beni bağlar. Sizin iradeniz neyi bağlar ben bilmem. Ben kendi irademden sorumluyum. Ne parti ne... Ben kendi aklımla karar veririm, kendi aklımla değerlendiririm. Ben memleketimin yararını düşünürüm.

Şimdi gelelim Yunus Emre Vakfına. Mesela biraz önce öyle bir tutum sergiliyorsunuz ki biz bu vakfa karşıymışız gibi. Biz karşı olabilir miyiz ya böyle bir şeye? Türk dilini, Türk kültürünü tanıtan neye karşı olabiliriz? Aksine, doğmuştur, artık büyümesi ve gelişmesi için elimizden gelen neyse onu yapmalıyız. Biz onu zaten takdir ettiğimizi daha önce söyledik. Ben Mustafa İsen Hoca'ya daha önceki sohbetlerimizde ne kadar takdir ettiğimi ne kadar doğru bir şey olduğunu söyledim. Biz şunu söylüyoruz: Bir şey büyüyebilir ama gelişmeyebilir. Bunu sadece birçok ülkeye açıyor olmak... Büyüyor olabilir ama büyümek başka şey, gelişmek başka şey. Bizim dikkat çektiğimiz şey şuydu, benim asıl dikkat çekeceğim iki nokta vardı: Bir tanesi, Türk dili konusunda yoğun çalışma ama Türk tarihi ve folkloru konusunda çalışmalar zayıf. Yapılan kitapları birazdan söylesin Başkanımız; A1, A2 ve C düzeyindeki Türkçe kitapları ve birkaç tane de vakfın kendi tanıtımına ait kitaplar var, onun dışında şu anda yok.

Peki, haklısınız, olabilir, geliştirilir, bu ayrı bir şey. Burada asıl tehlike şuydu, ben ona dikkat çekmek istiyorum. Biraz önce aslında Mustafa İsen Hocam üstü kapalı söyledi. Bakın, arkadaşlar, biz burada sistem değiştirmiş olabiliriz, biz burada kendi kendimize kararlar veya partiler, şu bu olabilir ama dünya bunu sallamaz, dünya bunu umursamaz. Yurt dışında bu vakıflar tam devlet bağı olarak, tam devlet içerikliyse birçok ülke tarafından -yani bunu burada ifade etmek istemiyordum ama Mustafa İsen Hoca aslında üstü kapalı biraz ifade etti zannediyorum- istihbarat teşkilatı olarak kabul ediliyor. O yüzden birçok konuda faaliyetleri engellenir ve birçok konuda faaliyetlerinin önüne taş konur. Biz bu açıdan da sizi uyarıyoruz. Diyoruz ki: Gelin, biraz sivilleştirin bunu çünkü yeterince sivil olmazsa dünyada kabul alamayız, dünyada yaygınlaştıramayız, sorun orada. Senin burada çok seviyor olman, çok yüceltiyor olmanın anlamı yok, o ülkeler dışlar bunu. O yüzden Yunus Emre Vakfının tüm dünyaya yayılabilmesi için, her tarafta saygı ve kabul görebilmesi için mutlaka sivil içeriğinin olması gerekiyor. Bakın, bunu lütfen iyi algılayalım. Sadece devlet müsteşarları yönetimde olursa bunu dünya kabul etmez. Dünyanın bütün vakıflarına bakın birazcık vakıflarla ilgilenen varsa dünyanın bütün vakıflarında sivil gruplar ve sivil kişiler yönetimdedir. Özü budur.

BAŞKAN - Peki, çok teşekkür ederiz. Ne güzel, son konuşmanız daha toparlayıcı.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hocam hep tahrikle başladı, ondan sonra yaramaz çocuk gibi kenara çekildiler.