KOMİSYON KONUŞMASI

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Evet, Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun muhterem üyeleri; takip eden arkadaşlarımız bilir, ben Komisyonumuzun çalışmalarında genelde gündemimize çok bağlı kalıp siyasi konulara girmem ama bugün içimden hiç şu kanunu konuşmak gelmiyor. Kanunun adı da "Bölge Adliye, ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunlar..." Biz ilk önce memleketin işleyişinde ortaya çıkan sorunları hâlledelim de bunlara sıra gelir.

1994 senesinde, yanlış hatırlamıyorsam, öğrencisi olmaktan gurur duyduğum Ordinaryüs Profesör Sulhi Dönmezer benim ceza hukukuna olan ilgimi görünce asıl adı Muhyiddin Ahmed olan fakat Hintli Müslümanların direnişinde bir önder olan Mevlâna Ebü'l-Kelâm Âzâd'ın Ölümsüz Savunma'sını okumamı tavsiye etmişti. Ben o zaman okuyup çok ilgilenmiştim, çok etkilenmiştim. Geçenlerde bir komisyonda başka bir milletvekili arkadaşımız onun ismini anınca açtım, bundan yaklaşık bir asır önce, 1921'de yapılan o Ölümsüz Savunma'dan biraz belki bir şeyler öğrenirim diye baktım. Belki tamamı hukukçulardan olan, adalet dağıtmakla görevli olan Komisyonumuzun üyelerine bir yardımı olsun düşüncesiyle buradan kısa bir paragraf okuyacağım. Ebü'l-Kelâm Âzâd, Mekke'de doğmuş, ilk gençlik yıllarında Hindistan'a gitmiş, orada Hindistan Müslümanlarıyla beraber hükûmete karşı, emperyal devletlerin kurdurduğu hükûmete karşı ciddi savaşlar yapmış, senelerce hapiste yatmış, daha sonra Hindistan'a demokrasi dokunduğu zaman da Millî Eğitim Bakanlığı yapmış, Gandhi'yle, Nehru'yla beraber şu anda Hintlilerin millî kahramanı olarak anılan bir İslam büyüğü. Ölümsüz Savunma'sında demiş ki: "Bu durum asrımızdaki diğer durumlar gibi benzersiz bir durum değildir. Hâkim kuvvetler taşkınlık ederek hürriyet ve hakka karşı tecavüz silahlarını kaldırınca mahkemeler, hükûmetlerin elinde birer alet olurlar ve hükûmetler bunlarla kimleri mahvetmek istiyorlarsa onları mahvederler. Bu, tarihî bir hakikattir ve hiçbir şekilde şaşılacak bir durum değildir. Çünkü mahkemelerin elindeki kuvvetin sınırları kanunlarla çizilmiştir. Bu yapıları dolayısıyla mahkemeler adalet icrası için de, zulüm uygulamaları için de kullanılabilir. Adil bir hükûmetin elinde bu kuvvet adaleti temin ve hakkı hak sahibine vermek için en büyük vasıtadır. Fakat zalim hükûmetlerin elinde aynı kuvvet intikam, zulüm, hakka mukavemet ve tecdide engel olmak için en müthiş silahtır.

Tarih gösteriyor ki mahkeme salonları savaş meydanlarından sonra en müthiş zulümlerin işlendiği sahnelerdir. Harp sahnelerinde nasıl birçok masum kanlar dökülüyorsa mahkemelerde de nice nice masum insanlar idama mahkûm ediliyor, öldürülüyor ve zindanlarda çürütülüyor. Nice peygamberler, hâkimler, âlimler ve salihler mahkemelerin huzurunda caniler gibi durmuşlardır. Gerçi zamanın geçmesi ile eski zamanların birçok fenalıkları ortadan kalktı. Artık miladın ikinci asrındaki ruhani mahkemeler, Orta Çağ'ın engizisyonları gibi mevcut değildir. Fakat o eski mahkemelerde mevcut olan ruhi durumdan asrımızın kurtulduğunu iddia edemem. Evet, korkunç esrarın dayanağı olan o müesseseler yıkıldı fakat kendini beğenmişliğin ve zalimliğin korkunç esrarıyla dolu olan kalpleri kim değiştirebilir?" Bu sözleri söyleyen Ebü'l-Kelâm Âzâd, bu savunmasından sonra vatan hainliğinden ceza alarak uzun seneler hapishanede yattı, daha sonra da Hindistan'da uzun seneler, ölene kadar, 1958'e kadar Millî Eğitim Bakanlığı yaptı ve Gandhi'yle, Nehru'yla beraber Hint kahramanlarının arasında yerini aldı.

Ne diyeyim, tarih tekerrürden ibaret. Allah vatandaşlarımızın ve ülkemizin yardımcısı olsun.

Teşekkür ederim efendim.