KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hâlihazırda 14 milyon civarında işçi, 1 milyon 750 bine yakın işverenin bulunduğu ülkemizde işçi-işveren uyuşmazlıkları hem çalışma hayatımızın hem de yargının gündeminde önemli bir yer tutmaktadır. Bu çerçevede, 1950 yılından beri yürürlükte olan İş Mahkemeleri Kanunu'nun yeni gelişme, ihtiyaç ve düzenlemelere paralel bir şekilde yargının adil ve hızlı işlemesini teminen güncellenmesi elbette ki doğru bir yaklaşımdır. Nitekim, 2015 seçim beyannamemizde de yargıya gitmeden bazı uyuşmazlıkların çözümü için yeni müesseseler oluşturulacağını belirtmiştik.

Tasarıyla, iş mahkemelerinin kuruluşu, görev ve yetkileri, yargılama usulü ile en önemli ve tartışılan husus olan zorunlu ara buluculukla ilgili hükümleri içeren kapsamlı bir düzenleme yapılmaktadır. İsabetli ve gerekli olan bazı düzenlemelerin yanı sıra eksik kalan bazı hususlar ve tartışmalara zemin hazırlayan düzenlemeler de tasarıda yer almaktadır. Tasarıya ilişkin tartışmaların ortak noktasındaki husus, işverenlerin işçiler karşısında birçok bakımdan güçlü olmasının bir sonucu olarak ara buluculuk mekanizmasının işçi aleyhine sonuçlar doğuracağı yönündeki güçlü kanaattir. İhdas edilecek hukuk normlarının her hâlükârda böylesi bir sonuç doğurmayacak nitelikte olmasının adaletin tesisi adına bir zorunluluk olduğu açıktır. Ara buluculuk müessesesi ciddi ve önemli sonuçlar doğuracak olmasına rağmen, mekân, taraflar ve görüşme usulü gibi konularda bazı belirsizlikleri ortaya çıkarabileceğine işaret eden bir durum söz konusudur.

Tasarı, ilgili bazı çevrelerce büyük ölçüde işveren yanlısı bir düzenleme olarak nitelendirilmekteyken işveren temsilcileri de düzenlemenin bekledikleri doğrultuda olmadığına işaret etmektedir.

Tasarının şimdiye kadar Türk yargısı ve öğretisi tarafından kabul edilen işçinin korunması ilkesi ve işçi lehine yorum anlayışının işveren ve işletme lehine de olacak şekilde yumuşatılması düşüncesini de içerdiği anlaşılmaktadır. Kanaatimizce, iş hukukunun ve iş yargısının amacı şüphesiz ki işçiyi korumanın yanı sıra sağlıklı bir iktisadi ortamın sağlanması adına işletmenin, işverenlerin ve genel olarak toplumun menfaatlerini de dikkate almak ve korumaktır. Bununla birlikte, iktisadi ve sosyal açıdan daha zayıf ve güçsüz konumdaki işçinin birtakım menfaatlerinin kanun tarafından öncelikle gözetilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. İşçinin korunması ilkesi ile işletmenin korunması anlayışı arasında yeni bir denge arayışını anlayışla karşılamakla birlikte, işçinin korunması ilkesinin göz ardı edilmesini veya terk edilmesini doğru bulmuyoruz.

İş yoğunluğuna göre iş mahkemelerinin birden fazla dairesinin oluşturulması ve ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla iş dağılımının Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenmesi söz konusu olacak. İhtisaslaşmanın uyuşmazlıkların daha adil ve hızlı bir şekilde çözülmesini sağlayacağı açıktır. Bu düzenlemeyle örneğin işe iade davaları bir mahkeme, işçi alacakları bir başka mahkeme tarafından görülebilecektir. Bu şekilde bir ihtisaslaşmanın yargılamayı büyük ölçüde hızlandıracağını düşünmekteyiz.

Tasarıyla ilgili en çok tartışılan husus zorunlu ara buluculuk uygulamasının getirilmesidir. Ara buluculuk 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'yla birlikte uygulanması söz konusu olan alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Ara buluculuk yönteminin uyuşmazlıkları mahkeme önüne taşınmadan, kısa sürede ve gizlilik içerisinde çözebilmesi, çatışmacı değil uzlaşmacı karakteri bakımından müessesenin olumlu yönüdür. Düzenlemeyle, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi alacağı ile işe iade talebiyle açılacak davalarda dava açılmadan önce ara bulucuya başvurmak zorunlu olacaktır. Gerekçe olarak yargılamanın kısa sürede ve daha az masrafla bitirilebileceği, sosyal barışa katkı sağlanacağı, gizlilik ilkesi nedeniyle sırların korunacağı gösterilmektedir. Ara buluculukla ilgili detaylı görüşlerimi ilgili maddede aktaracağımı ifade etmek istiyorum.

Tasarıyla, Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenen hizmet sözleşmesine tabi olan işçi ve işverenler arasındaki uyuşmazlıklar da iş mahkemelerinde çözümlenecektir. Keza, Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklar ile para cezaları, Deniz İş Kanunu ve İş Kanunu'muzdan kaynaklanan idari para cezalarına ilişkin uyuşmazlıklar da iş mahkemelerinin görev alanına dâhil edilecektir. Bu düzenlemeyi, uyuşmazlığın konu itibarıyla işin esasına vakıf ihtisas mahkemeleri tarafından çözüme kavuşturulması açısından olumlu bulmaktayız. Böylece, bu uyuşmazlıklar konuyla ilgili uzmanlığı ve bilgisi sınırlı olan asliye hukuk ve sulh hukuk mahkemelerinde görülmeyecektir.

Tasarının 8'inci maddesine göre işe iade davaları, disiplin cezaları gibi bazı hususlar istinafla kesinleşecek, Yargıtaya gitmeyecektir. Bu düzenleme kanaatimizce yerinde olmamıştır. Yargıtay bir içtihat mercisidir, iş hukukunda içtihadın içtihat hukukunun şekillenmesi açısından son derece önemli olduğu göz önünde bulundurulursa Yargıtayın bu işlevi ortadan kaldırılarak iş hukukunun önemli bir kaynaktan yoksun bırakılması söz konusu olacaktır. Uzun yıllarca büyük bir özveri ve emekle oluşturulan iş yargısı deneyiminin de işlevselliğini yitirip etkisiz hâle gelebileceğinin endişesi içindeyiz. Bir diğer başka konu ise, temyiz yolu açık olmayan hususlara ilişkin farklı kararların verilmesine bağlı olarak içtihat birliğinin bozulması ihtimalidir.

Ben şimdilik geneli üzerindeki bu değerlendirmelerle yetinerek maddeler üzerindeki görüşlerimi ayrıca aktaracağımı ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.