KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyeleri; tasarının 3'üncü maddesi bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan iş alacağı ile işi iade talebiyle açılacak davalarda dava açılmadan önce ara bulucuya başvurmayı zorunlu hâle getirmektedir.

Geneli üzerinde yaptığım konuşmada da ifade ettim, esasen yargıya gitmeden geliştirilen bazı mekanizmalar aracılığıyla uyuşmazlıkların çözümünden yanayız ancak sizin de ifade ettiğiniz gibi, burada önemli olan sürecin sağlıklı bir şekilde inşa edilmesidir. Ara buluculuğun, yargının iş yükünü azaltan uyuşmazlıkların uzlaşma ve sulh içinde çözen, tüm sorunları bir çırpıda ortadan kaldıran bir sihirli formül olarak görülmemesi gerekir. Zaten, meseleye sadece iş yoğunluğunun azaltılması zaviyesinden de bakılmamalıdır.

Türkiye'yle benzer sosyolojik ve demografik yapısı olan diğer ülkelerde de iş yargısının yükü ve yargılama süreleri aşağı yukarı benzerlik göstermektedir. Bu durum, problemin yargısal olmaktan ziyade sistematik olduğunu ortaya koymaktadır.

Şayet işçi işveren arasındaki dava ve uyuşmazlıkların yargıyı bu derece meşgul etmesi istenmiyorsa öncelikle çalışma hayatının etkin bir şekilde ve yeterince denetlenmesi, taşeron uygulamasını istisnai hâle getirilmesi, profesyonellikten ve kurumsallaşmadan uzak küçük iş yerlerinin fazlalığının önüne geçilmesi, etkin bir sendika ve toplu sözleşme düzeninin kurulması, işçinin iş yeri yönetimine katılması anlayışının güçlendirilmesi gerekmektedir.

Genel olarak ifade etmek gerekirse, ara buluculuk gibi alternatif uyuşmazlık yöntemleri "tarafların eşit olduğu" ve "sözleşme serbestisinin geçerli olduğu" hâllerde kendisinden beklenen faydaları gösterecektir. Bununla birlikte iş hukukunda, taraflar arasında bir denge veya eşitlik olup olmadığının en çok tartışılan husus olduğunu ifade etmek istiyorum.

İşçi, iş hukuku, kamu düzeni ve toplumsal barışla da alakalıdır. Bu nedenlerle zorunlu ara buluculuğun ve buna bağlı olarak müzakere sisteminin son derece iyi ve adil bir şekilde düzenlenmediği durumlarda iş hukuku açısından bu düzenleme uygun olmayacaktır.

Bize göre sistemin sakıncaları şöyle özetlenebilir:

1)

Gerek ceza gerekse hukuk yargılaması aleni olunup, alenilik ilkesi adil yargılanma hakkının en büyük güvencesidir. Oysaki ara buluculuk görüşmeleri tam tersine gizlidir. Ayrıca, ara bulucunun hâkimlik teminatı veya güvencesi de bulunmamaktadır. Ara buluculuk büroları adliye sarayları gibi devamlı şekilde korunan yerler de değildir.

2)

Hâkim güvencesinde olmayan özellikle küçük yerleşimlerde sürekli şekilde orada ikamet eden ara bulucu güçlü işveren karşısında etki altında kalabilecektir.

3) Emek salt bir ekonomik kavram değildir ve emeğe ilişkin birtakım hususlar müzakere edilebilir olmamalıdır. İş yargısında ara buluculuğa bağlı müzakereci anlayış, sendikal haklar, iş yerindeki ayrımcılık yasağı, mobbing gibi temel hak ve özgürlüklerin de dolaylı olarak müzakereye açılmasını beraberinde getirebilecektir.

4)

Ara buluculuk zorunlu olmakla beraber, ara buluculuk safhasında uzlaşmak zorunlu değildir. Bununla birlikte, mevzuata ve uygulamaya vakıf olmayan işçinin, mevzuata ve uygulamaya hâkim kadrolarla çalışan işveren karşısında dezavantajlı olduğu da açıktır. İşçide, ara buluculuğun kesin ve nihai çözüm mercisi olduğu, iyi veya kötü bir şekilde bu noktada uzlaşmak gerektiği yönünde bir algı oluşturulabilmesi muhtemeldir.

5)

Batı ülkelerinde yapılan çalışmalar ara buluculuk gibi alternatif çözüm yollarıyla elde edilen işçi alacaklarının, miktar olarak mahkeme önünde elde edilenlerden daha düşük olduğunu ortaya koymaktadır.

6) Gerek bu tasarıda gerekse 6325 sayılı Kanun'da bahsi geçen ara buluculuk bürosunun görevlendirmeyi nasıl yapacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu hususun, çıkartılacak bir yönetmelikle düzenleneceği de öngörülmüş değildir. Bu düzenleme, seçilecek ara bulucunun bahsi geçen kurulun takdirine bırakılması büroya yakın kişilere kazanç sağlanması yolunu açabilecek ve daha evvel bilirkişilerle ilgili karşılaşılan sorunlara benzer problemler ortaya çıkarabilecektir.

7) Tasarıya göre, yetki itirazını ara bulucu veya kurulacak büro değil, sulh hukuk mahkemeleri değerlendirecektir. Yetki itirazının yapılacağı sulh hukuk mahkemeleri sayısı azaltılmış ve kendi ellerindeki işleri bile yetiştiremez hâle gelmiştir. Bu iş yüküne bir de yetki itirazları eklendiğinde, basit bir yetki uyuşmazlığı için gidecek dosyalar anılan mahkemelerde yığılacak, yıllar içindeki birikimle uzun süreler bekleyecek ve uyuşmazlığın çözümü uzayabilecektir.

8) Ara bulucunun üç hafta içinde kendisine verilen uyuşmazlığı çözememe ihtimali, iş yoğunlukları dikkate alındığında, çok yüksektir. Bu husustaki tek yaptırımın 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 21/2 fıkrasına hasredilmesi hatalı bir yaklaşımdır. Bu konuda, ara buluculuğun zorunlu olması hususu da göz önüne alındığında, ara buluculuk sürecinin kanunda verilen sürede sonuçlandırılamamasının yaptırımının, tarafların anlaşamadığı yolunda bir faraziye olarak düzenlenmesi daha isabetli olacaktır.

9)

Asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığı hâlinde işbu kanunun nasıl uygulanacağı hususunda netlik yoktur. Asıl işveren alt işveren ilişkisi işe iade bakımından değerlendirilmiş ancak işçilik alacakları bakımından dikkate alınmamıştır. Ara bulucuya başvuran fakat asıl işverenin varlığından bihaber olduğu cihetle asıl işverenle ara buluculuk görüşmelerini gerçekleştirmemiş bir işçi, ara buluculuk görüşmeleri sonunda anlaşma sağlanamadığı için dava ikamesi yoluna gittiğinde, asıl işveren açısından bu kanunun 3'üncü maddesinin 1, 2 fıkralarında düzenlenen dava şartı düzenlemesi uygulama alanı bulabilecek; açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilebilecektir. Bu durumda ara buluculuk faaliyetleri asıl işveren açısından yeniden başlayacak, süreç gereksiz yere uzayacak ve uygulamada sürati hedef alan ara buluculuk kurumu bir kez daha esas amacını gerçekleştiremeyecektir.

10) Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle ara buluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği yönündeki düzenleme, ara buluculuk görüşmelerine katılmayan tarafı değil de avukatını cezalandırıcı mahiyette olup, bu durumlarda avukatın tarafları temsilden kaçınmalarına ve bu tarafların savunma haklarının kısıtlanmasına sebebiyet verecektir.

11) Tasarıda, ara buluculuk faaliyetinin sona ermesi ve son tutanağın düzenleyerek durumu ara buluculuk bürosuna bildirmesi için kesin bir süre öngörülmemiştir. İlgili fıkrada geçen "derhâl" ibaresinin, kötüye kullanıma sebebiyet vermemesi açısından net bir süreye bağlanması gerekmektedir.

12)

Kararlaştırılan ücreti alamayan ara bulucunun, ara buluculuk tutanağını taraflara vermekten imtina etmesi ihtimal dâhilindedir. Böylesi bir durum, özellikle menfaati haleldar olan tarafın dava hakkını engelleyecektir. Bu sebeple, ara bulucunun taraflara görüşme tutanağının tevdisinin zorunlu hâle getirilmesi uygun olacaktır.

Bu çerçevede;

Ara buluculuk, zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. İşçi sahip olduğu haklarına ilişkin olarak müzakereye zorlanmamalıdır. Bununla birlikte gönüllü olarak ara buluculuğa başvuruyu teşvik edecek düzenlemeler güçlendirilmelidir.

Ara buluculuk yerine, bazı ülkelerde örnekleri olduğu gibi, mahkeme önünde yargılama öncesi bir uzlaşma safhasının öngörülmesi de mümkündür. Bu uygulamada ara bulucu yerine hâkim görev alacaktır. Şayet kalacaksa zorunlu ara buluculukta, etkin bir adli yardım uygulaması veya ara buluculuk görüşmelerinde işçinin avukatla temasa girmesi zorunluluğu getirilmesi söz konusu edilmelidir.

Son olarak, zorunlu ara buluculuğun sadece işçi sendikalarına üye işçiler için söz konusu olacak şekilde düzenlenmesi de mümkündür. Önemli olan çalışma hayatının ve iş mevzuatının, tüm tarafların hakkını, hukukunu adil hâle getirecek bir sisteme kavuşturulmasıdır.

Dolayısıyla 3'üncü maddeyle ilgili görüşlerimizi bu şekilde ifade ettim. Bunlarla ilgili önergelerimizi de Başkanlığınıza arz ettim.

Teşekkür ederim.