KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de sözlerime başlamadan önce yarın anmalarını gerçekleştireceğimiz 15 Temmuz darbe girişimini lanetle kınadığımı ifade etmek isterim. Biz bugün burada bir parlamento çalışması yürütme olanağı buluyorsak 249 şehidimizin her birinin ayrı ayrı üzerimizde hakkı olduğunu düşünüyorum ve hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.

Şimdi, biraz önce tanık olduğumuz İç Tüzük'ü önemsemeyen, muhalefetin sesini duymak dahi istemeyen, sataşmalara cevap verme hakkını dahi hiçe sayan anlayışı biz alt komisyonda da aynen gördük. Alt komisyon çalışmaları ve raporuyla ilgili eleştirilerimi ifade etmek üzere söz aldım.

Bir defa, öncelikle ifade etmeliyim ki yanlış bir süreç işletilmiştir. Daha önceki konuşmalarda da bahsedildi, iç tüzükler anayasa değerindedir çünkü kural yapmanın kuralını koyan metinlerdir; bu nedenle, sıradan bir parlamento çalışması gibi değerlendirilemez, tam da bu nedenle Anayasa Komisyonunun işleri arasındadır. İç tüzük yapmanın bir diğer niteliği de yine anayasa değişiklik tekliflerinde olduğu gibi ancak ve ancak milletvekilleri tarafından teklif verileceği düzenlemesidir İç Tüzük'ümüzün 181'inci maddesi uyarınca. Bu, şu anlama gelmektedir: İç tüzükler son noktada parlamento çalışmalarını düzenlediğine göre, milletvekillerinin hakkıyla yasama çalışmalarına ve denetim çalışmalarına etkin bir şekilde katılmalarını güvence altına almak niyetiyle yapıldığına göre olması gereken, milletvekillerinin kendi iç tüzüklerini kendi iradeleriyle yapmalarıdır ve bugüne kadar, diğer bütün çağdaş parlamentolarda olduğu gibi bizim Parlamentomuzda da sıklıkla bu yöntem uygulanmıştır. Nasıldır bu yöntem? Biraz önce bahsedildi, örnekler verildi, Meclis Başkanının Başkanlığında komisyonlar kurulmuştur, bu komisyonlarda bütün partilerin olmasına dikkat edilmiştir, yeteri kadar tartışma yapılmıştır, uzlaşılamayan maddeler olmuştur ama bir şeye dikkat edilmiştir, o İç Tüzük Meclisin İç Tüzük'ü olacaktır ve bütün parlamenterlerin ve bütün parti gruplarının bu İç Tüzük'ü içselleştirmiş olması ve oradaki adalet duygusunun yerleştirilmiş olması önemsenmiştir.

Evet, bir yönüyle elbette ki yasama çalışmaları hızlı olacaktır, etkin olacaktır, verimli olacaktır, nitelikli olacaktır, kaliteli olacaktır ama bütün bunları yaparken mutlaka ama mutlaka her bir milletvekilinin halktan aldığı, milletten aldığı yetkiyi layıkıyla kullanması için olması gereken hakları da sağlıklı bir şekilde dengelenecektir, dengelenmek zorundadır. Bu yoksa, dayatmacı bir anlayışla yapılıyorsa, çoğunlukçuluğa güveniliyorsa -biraz önce bir örneğini gördüğümüz gibi- parmak sayısına indirgeniyorsa elbette ki o İç Tüzük çalışması aslında baştan bizim hem geleneğimizi hem demokrasi anlayışımızı hem de Anayasa'mızın ve İç Tüzük'ümüzün gerektirdiği katılımcılığı sağlamamaktadır ve nitekim alt komisyon çalışmalarında da -birazdan ayrıntılı ifade edeceğim gibi- bunları açıkça gördük, üzülerek yaşadık.

Değerli arkadaşlar, özellikle 23'üncü ve 24'üncü Dönem çalışmaları hakkında bizim de ciddi hazırlıklarımız olmuştu. İç Tüzük teklifi görüşülürken biz her bir madde geldiğinde ve bütünü hakkında, bunun bir bütün olduğunu, bu anlaşmaların bir bütüne istinaden yapılabileceğini, elbette ki bazı konularda kimi anlaşmalar olabileceğini ama bizim önümüze getirilen teklifteki temel maddelerin özünde muhalefeti yok sayan ve muhalefetin muhalefet yapma hakkını sınırlayan ve muhalefetin ve her bir milletvekilinin Meclis gündemini bir şekliyle küçük de olsa etkileme, değiştirme, yönlendirme olanağını sıfırladığını söylediğimizde bize daha önce bir anlaşma olduğundan bahsedildi. Oysa hem sunuşunda hem sahiplerinin konuşmalarında ifade ediliyor, büyük oranda anlaşılan metinlerin getirildiği söyleniyor. Bu, tam bir saptırmacadır, tam bir yalandır. Çünkü bu İç Tüzük teklifinin özü muhalefetin sesini kısmak, muhalefeti yok saymak ve bu arada da Parlamentoyu sipariş üzerine çalışan bir devlet kurumu yapmak ve bürokrasiye mahkûm etmektir ve buna dönük maddelerin hiçbirinde de bizim anlaşmamız yoktur. Biz alt komisyon çalışmalarına başlarken her şeye karşın iyi niyetimizle ve "Komisyonun alt komisyon kurmaktaki niyetinde ola ki bir teknik çalışma öngörüyordur." düşüncesiyle alt komisyona katkı vermeye gayret ettik ama hemen söylemeliyim ki bir madde dışında en ufak bir değişiklik olmamıştır.

Büyük bir zaman baskısıyla çalıştık. Öyle ki daha biz burada alt komisyonda çalışıp salonu terk etmeden Sayın Başkan Cuma günü 14.30'da toplanacağımızı ilan etmişti bile. Dolayısıyla aslında orada daha alt komisyon çalışmalarının öylesine, şeklen, âdet yerini bulsun diye, işte ileride de "Ya, alt komisyon bile çalışmış." dedirtmek için yapıldığını üzülerek fark ettik. Ama yine de biz iyi niyetimizle ve tartışma ortamını belirli bir medeni seviyede tutarak çalışmaya en azından küçük de olsa katkılar vermeye gayret ettik.

Yeri gelmişken ifade edeyim, 15'inci maddede bir değişiklik oldu. O değişiklikler bizim baştaki eleştirilerimizle mi oldu, başka türlü mü oldu, ondan da hiç emin değilim. Bunun da nasıl olduğunu Komisyonun dikkatine sunmak isterim değerli arkadaşlar. Geneli hakkında konuşurken 15'inci maddeyle ilgili de açık eleştirilerimiz oldu. Çünkü tarihî ortak geçmişin, Genel Kurulun huzurunun, bu tip kavramların son derece sübjektif olduğuna, bunların Genel Kuruldaki sayısal çoğunluğa bağlı olarak değişebileceğine, buradan hareketle yapılacak bir milletvekili cezalandırmasının kürsü dokunulmazlığını ihlal etmekten başlayın milletvekilinin bir şekliyle sınırlanması, kısıtlanması, ifade özgürlüğünün yok edilmesi anlamına geleceğine de dönük eleştirilerimizden sonra Sayın Parsak ilerleyen saatlerde bir başka teklifle geldi 15'inci maddede. Dolayısıyla o değişiklikte de alt komisyon çalışmamızın bir katkısı olup olmadığından hiç emin değilim.

Nihayetinde Parlamento geleneğimizi, demokratik teamülleri, Anayasa'mızı, İç Tüzük'ümüzü ve çağdaş parlamentolarda gördüğümüz İç Tüzük yapma süreçlerini bütünüyle dışlayan bir süreçle karşı karşıyayız ve anlıyoruz ki bu teklifi getirenlerin çok ciddi aceleleri var, alt komisyona da vere vere bir sekiz saatlik çalışma olanağı verdiler, sekiz saatlik çalışmada ne kadar böylesine önemli bir konuyu çalışabilirseniz o kadar. Zaten noktasına, virgülüne dokundurtmadıklarından aslında dokunacak kabiliyetleri olmadığını da anlıyoruz. Burası önemlidir arkadaşlar. Çünkü o kadar açık yanlışlıklar, o kadar büyük hatalar vardı ki bunları uyarıyor olmamıza rağmen hiçbirinin bir cümleyi, bir kelimeyi bile değiştirecek ne niyeti ne cüreti vardı.

Tabii, mühürsüz bir seçimden sonra, Yüksek Seçim Kurulunun kendi kanununu ve uygulamalarını hiçe sayar tarzda hukuksuz bir seçim ilanından sonra gerçekleşen Anayasa değişikliğiyle bütün yetkilerin bir kişide toplandığı, devletin şahsileştirildiği ve olağanüstü hâllerde muhalefetin muhalefet yapma ve derdini anlatma olanağının neredeyse tamamen bitirildiği bir ortamda şaibeli bir seçimle gerçekleşmiş bir Anayasa sürecinden sonra bu Anayasa'ya uygun olarak yapılacak veya bu Anayasa'nın emrettiği uyum yasalarını hızla geçirmek niyetinde olan Hükûmetin aynı zamanda ve onun artık ortağı mı, değil mi bilemediğimiz ama kritik noktalarda hep desteğini veren MHP'nin bizim önümüze demokratik, muhalefetin muhalefet yapma hakkını güvence altına alan, çoğulculuğu önemseyen ve Parlamentonun nitelikli, kaliteli çalışmasını ve kanun yapmasını bir şekliyle öngören bir teklifle gelemeyeceğini beklemek de aklın gereğiydi arkadaşlar.

Şimdi izin verirseniz ayrıntılarına girmeden maddelerle ilgili bizim alt komisyondaki tartışmalarımızdan birkaç örnekle konuşmamı bitireceğim, çok uzatmayacağım. Şimdi, özellikle 19'uncu maddeyle ilgili tartışmalar oldu. Bize göre 19'uncu madde bu teklifin ana omurgalarından birisidir. Çünkü grup önerisi getirme olanağı varmış gibi görünüyor ama aslında grup önerilerinde anlatılan, getirilen konuların ciddiyetine bakarsanız ve buna beş dakikanın yetmeyeceğini de değerlendirirseniz aslında grup önerilerinin kuşa çevrildiği ortadadır. Üstelik grup önerisi sonrasında diğer partilere verilen üçer dakikalık hakkın da 63'üncü maddeden kaynaklanan, usul tartışmasından kaynaklanan doğal bir hak olduğunu ve burada o üçer dakikanın da sanki başkaları da konuşsun hakkı verilmiş gibi sunuluyor olmasını da aslında İç Tüzük'ü ya bilmemek ya da kasıtlı olarak bilmiyormuş gibi görünmekten kaynaklandığını düşünüyoruz arkadaşlar. Daha önce iktidar partisinin de desteğiyle çok önemli araştırma komisyonları kuruldu, önemli çalışmalar yapıldı. Bunları biliyorsunuz, Aladağ'daki yangını, çocuk istismarını, kadına karşı şiddeti, 15 Temmuz darbe girişimini düşünürseniz aslında grup önerilerinin ne kadar değerli olduğunu değerlendirebilirsiniz.

Grup önerilerinin şöyle bir yanı da var değerli arkadaşlar: Elbette ki sayısal çoğunluğu olan iktidar partisinin yapacağı işler var, yasa çıkartmak zorunda, elbette ki -ülkenin beklediği- acil sorunlara acil çözümler gerekiyor ve bunlar için de Hükûmetin bir şekliyle Meclis gündemini önceleyerek onu belirlemesi, inisiyatifi elinde tutması elbette ki anlaşılabilir bir şeydir ama millî iradenin yüzde 50'si orasıysa bir yüzde 50'si daha var. Eğer millî iradeye saygılıysak o yüzde 50'nin de Meclis gündemine önemli gördüğü, hükûmetin o gün için Meclise getirmediği bir konuyu getirme hakkını elinden almak, beş dakikayla sınırlamak -demokrasi anlayışıyla da, Parlamentonun saygınlığı anlayışıyla da- milletvekilinin kendi başına, tek başına grup dışında çalışabilmesi ve milletten aldığı görevi layıkıyla yerine getirebilmesi adına yeterli olabilir mi? Üstüne üstlük, burada bir anlaşma olmadığı, anlaşma varmış gibi gösterildiği de hepimizin malumudur.

Değerli arkadaşlar, çok kısa değineceğim çünkü benim bütünü hakkında Komisyon üyesi olarak konuşma hakkım olduğunu biliyorum, o nedenle birçok değerlendirmemi o bölüme saklayacağım. Bunun ötesinde, televizyon yayınlarıyla ilgili bir tartışma yaşanmıştır. Televizyon yayınlarının -Sayın Elitaş'ın ifade ettiği gibi- Meclis çalışmalarının hepsini vereceğini düşünmüyoruz elbette çünkü bu teklif böyle önerilmemiş, bu teklifte "...21.00'e kadar" diyor, "...esas alınır" diyor. Yapıp yapmayacağı çok da belli değil, üstelik de Meclis çalışmaları 21.00'den sonrasına sarkarsa ne olacağı ortada. Meclis, öyle günler olacak ki ciddi tartışmalar, ciddi çalışmalar yapacak ve o çalışmaları milletin gözünden kaçıracaksınız. Oysa hiç de zor değil, daha önceki mutabakatlarda da var; Meclis çalışıyorsa, Meclis TV de çalışsın. Ne var bunda? Bundan çekinecek, korkacak ne var? Madem millî iradeye saygılısınız, her yaptığınızı millî irade görsün. Mesela, ben alt komisyon çalışmalarıyla ilgili kendimce önemli olduğunu düşündüğüm değerlendirmeler yapıyorum, hepiniz börek yiyorsunuz karşımızda. Uygun mudur bu? Bence değil. Bence ciddi bir konu tartışıyoruz, on dakika ara verin efendim.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Arkadaşların da yiyor.

MURAT EMİR (Ankara) - Hayır, Başkan bunu düşünecek, Başkan bunu değerlendirecek. Ben burada önemli bir şey konuştuğumu düşünüyorum. Ha, siz önemsemiyor olabilirsiniz...

(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdurrahman Öz geçti)

BAŞKAN - Sayın Emir, Komisyon, gündemine hâkim. Şu an ben sizi dinliyorum Başkanlık Divanı olarak. Zaten bize cevap verdiğiniz için alt komisyon olarak, dinliyorum ben sizi.

MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bakın, burada garip bir şey oldu, bunu paylaşmam lazım. Sayın İyimaya'nın bu konuda titiz davranacağını umuyorum. Bakın, burada bir cümle var, diyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi vasıtasıyla yapılacak TV yayınında, önemli ve özel hâller saklı kalmak kaydıyla bu fıkrada düzenlenen toplantı günleri ve saatleri esas alınır." Buradan -hukukta vardır, hepiniz hukukçusunuz- ortalama, makul, mantıklı, orta zekâlı bir insanın ne anladığına bakılır. Ben öyle bir insan olduğumu düşünüyorum. Ben bunu okuyorum, "özel hâller saklı kalmak kaydıyla"dan anladığım, özel hâllerde Meclis TV'nin yayın yapmayacağını anlıyorum. Bir de siz okuyun. Ya, bu cümle yanlış, cümle çarpık. Bakın, alt komisyon çalışmaları teknik çalışmalar, biz bunu söyledik. Düzeltilebilirdi bu cümle, ihtiyaç duyulmadı çünkü o yetki, o güç, o cüret yok. O hâlde, bu alt komisyon çalışması niye yapıldı? Bir de siz okuyun bu cümleyi, bu cümledeki çarpıklığı göreceksiniz.

Bunun dışında -madem millî iradeye saygılısınız- bu Komisyon çalışmaları, mesela grup toplantıları niye televizyondan yayınlanmaz? "Efendim, yayınlanıyor..." Niye İç Tüzük'te bunu bir güvence altına almıyoruz? Öyle ya, bir gün değişebilir bunlar. Madem yapıyoruz bunu, "komisyon çalışmaları" da deyiverirsiniz. Özel hâllerde Meclis TV'nin daha çok yayınlayacağını varsayalım; özel hâllerde, önemli hâllerde. Bakın, biz, 16 Nisanda bir Anayasa değişikliği yaptık. Burada dilimizde tüy bitti; gelin, şu komisyon çalışmaları çok önemlidir, Genel Kurul çalışmaları çok önemlidir, bizi Şeker TV'ye mahkûm etmeyin, Meclis televizyonu yani hepimizin vergileriyle çalışan Meclis televizyonu bunları yayınlasın dedik, "Yok." dediniz. Demek ki siz milletin önüne çıkıp "Tarihî bir rejim değişikliği yaptık, çok önemli bir devrim yaptık, milleti şahlandıracağız." dediğiniz Anayasa değişikliğini yeteri kadar önemli ve özel bulmuyorsunuz. O hâlde "Önemli ve özel nedir?" diye sorduğumuzda -çünkü alt komisyonda bunun yazılması gerekirdi- cevap veremediler. Bunu komisyonun dikkatine sunuyorum arkadaşlar.

Bunun ötesinde, Anayasa'ya aykırılığını uzun uzun konuştuk ama bizim, Anayasa'ya aykırılıkla ilgili zaten bir değerlendirmemiz var, bir önergemiz olacak ve o konuda ayrıntılı bir şekilde muhalefetimizi yazacağız. Yalnız bir konunun altını çizmek isterim sözlerime son verirken: Şimdi, benim elimde, aynı zamanda, 2011 yılında -Sayın Elitaş gitmiş, belki de iyi olmuştur gittiği ama duysa daha iyiydi bence- Sayın Elitaş'ın imzasının olduğu İç Tüzük değişiklik teklifi var; bakın, burada, bir de yeni gelen İç Tüzük değişiklik teklifinin gerekçesi var. Her iki gerekçe birbirinden kopyalanmış arkadaşlar, "cut/copy" yapılmış. "Cut/copy" yapılmış Sayın Parsak, altını imzaladığınız şey "cut/copy" maalesef; kesmişler, yapıştırmışlar. Bunu kim yaptı bilmiyorum ama şunu bilmenizi isterim: Bakın, şu ikinci gerekçeyi imzalayanlar bunu akademik bir yazıda yapmış olsalardı -içinizde akademisyenler de var- doktora tezi, doçentliği, profesörlüğü iptal olurdu. İlk paragraf birbirinin aynısı, birinci cümle ikinci cümlenin yerine geçmiş. Üçüncü paragraf "yeni yüzyılda" diye başlıyor. Bakıyorsunuz, "Oh, herhâlde bu paragrafı çalmamışlar, yapmamışlar. Bak, yeni bir paragraf geldi." diyorsunuz; bakıyorsunuz ki "yeni yüzyılda" diye başlayan paragraf diğer gerekçenin son paragrafı olmuş. Bu kadar gülünç, bu kadar içler acısı bir durum. İkisinde de imzası olan Sayın Elitaş, bence bu Komisyona da, bu Meclise de saygınız varsa bu işleri kim yapıyorsa bir daha gözden geçirsin. Bu gerekçeler böyle yazılmaz, doğru değildir. Oturursunuz bir sayfa yazıyı yazarsınız, bunu "cut/copy" yapacak şeye ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum.

Ama iki şey eksik, iki temel nokta eksik, bunu ifade ederek sözlerime son vereceğim. Birinci yani 2011'deki teklifte iki tane kavram var değerli arkadaşlar, bu da diyor ki: "Demokratik muhalefet hakkına saygılı." İşte bu silinmiş. Yani önümüze gelen metinde, gerekçede "Demokratik muhalefet hakkına saygılı" demek istememişler, içlerinden gelmemiş. Yani bu kadar antidemokratik maddenin önüne "demokratik muhalefet hakkına saygılı" demek, demek ki içlerinden gelmemiş, vicdanları yetmemiş bunu yazmaya. Sayın İyimaya, siz bu konularda titizsiniz, bakın lütfen.

Bir şey daha eksik. Bir paragrafı, 2011'den okuyorum, yine diyor ki: "Bu teklifle milletvekillerinin yasama faaliyetlerindeki konuşma süreleri ve denetim yollarıyla ilgili herhangi bir değişiklik getirilmemiştir. Yasama faaliyetleri toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek üzere gerçekleştirilmektedir. Bu faaliyetlerin kanunlaşması aşamasında da toplumun temsilcileri olan milletvekillerinin görüş ve önerileriyle katkı sağlamasının önemi göz ardı edilmemiştir." Bakın, bu iki cümle özellikle kesilmiş buradan intihal yapılırken.

Bu -hangi kelimeyi kullanacağımı bilemiyorum ama- sonuçta sizin değerlendirmeniz gereken bir konudur ama yine de sözlerimi bağlarken -yine sizin 2011'de önemle altını çizdiğiniz- demokratik muhalefet hakkı ve milletvekillerinin ve muhalefetin söz söyleme hakkının sonuna kadar yok edildiği bir İç Tüzük teklifiyle karşı karşıya olduğumuzu, alt komisyon çalışmalarının göstermelik olarak yapıldığını, hiçbir teknik çalışma yapılma olanağının olmadığını kayıtlara geçirmeyi bir görev biliyorum.

Komisyonu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Emir, katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.