| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)(Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .07.2017 |
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, günlerdir, geceler boyu; sabah üçlere, dörtlere, beşlere kadar çalışıyoruz. Hükûmet ve ortağı bu teklifi hazırlarken muhalefeti dışlayan, hiçe sayan ve "Biz en doğrusunu kendi aramızda yaparız." diye düşünen bir yaklaşımla hem de kapı arkasında hem de kimlerin katkı verdiği belli olmaksızın bir teklif hazırlamıştı. Bize de zaman zaman "Yararlanalım, istifade edelim, anlatın, dinleyelim, varsa bir yanlışlık beraber çözelim, hatta katkı verecek idiyseniz daha önce gelseydiniz, bizim bu çalışmalarımıza katılsaydınız." diyorsunuz ama maalesef biz burada ne kadar haklı, ne kadar doğru, ne kadar önemli konuları gündeme getirirsek getirelim, bir noktasına, virgülüne dahi dokunacak cesareti gösteremiyorsunuz ama biz yine de ne olursa olsun görevimizin farkındayız. Siz burada bir sonucu değiştirecek hamle yapmasanız da bize göre asla kabul edilemeyecek, hem içerik olarak hem de şeklen kabul edilemeyecek bu İç Tüzük teklifini olduğu gibi Genel Kurula getirmek niyetinde ve kararlılığında olsanız da biz görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Çünkü bunun, Anayasa değişikliğinden sonra Meclisimizin artık muhalefetin sesinin yok edilmesiyle göstermelik bir Meclis olmasının dahi olanaksızlığını hazırlayan bir İç Tüzük olduğunu biliyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, sizde, tabii, sayısal güce ulaşmış olmanın yeni koalisyon ortağınızla birlikte ve dilediğinizi yapıyor olmanın ve on beş yıllık iktidar olmanın bir doğal rahatlığı var ve bu rahatlık üzerinden de hep böyle olacak zannediyorsunuz. Sizin geçmişinizde bir muhalefet deneyimi yok, muhalefeti bilmiyorsunuz, muhalefette hiç kalmamışsınız; bir Fazilet Partisi deneyimi var kısa bir süre kimilerinizde ama onu da çarçabuk unutmuşsunuz anladığım kadarıyla.
Ben size 2001 yılında getirilen, koalisyonun getirdiği ve o sırada Fazilet Partisinin de DYP'yle birlikte şiddetle karşı çıktığı İç Tüzük çalışmalarından çok küçük, çok kısa alıntılar yapmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, bakın, Bülent Arınç Fazilet Partisi Grubu adına 26/01/2001'de neler söylemiş? Bunu bilmeniz şu açıdan önemli: Bizim söylediklerimizi bir de sizin partinizden ve parti büyüğünüz, özgül ağırlığı yüksek bir partiliden duymak belki birazcık daha ufkunuzu açabilir. Daha da önemlisi, bence, önemsediğim tarafı, bakın, o gün muhalefetti, sonra iktidar oldu ve yarın tekrar muhalefet olma potansiyeli taşıyor. Dolayısıyla bu değişiklikler hepimizi kapsıyor ve kimin hangi maddelere maruz kalacağını ve hangi maddelerden feryat edeceğini bugünden bilmemiz olanaksız. Bakın, ne demiş Sayın Arınç? Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğunluğun azınlıkta olan partilere veya muhalefete karşı tutumunu göstermesi açısından fevkalade önemlidir: "Muhalefet hakkı kısıtlanmak, hatta yok edilmek isteniyor. Muhalefet yok farz ediliyor. Suskun bir Meclis arzu ediliyor ve maalesef bunun neticesini bugün çekilen tekliften daha fazla önümüzdeki teklifle görüyoruz." Devam ediyor, "Çok önemli bir gerçek var. Konuşmamdan bir cümleyi almak istiyorum. Muhalefet partilerinin veya Mecliste muhalefetin çalışmaları sırasında önlerine engel olarak getirilmesi düşünülen bir kısım değişiklikler özellikle bu yeni teklifte var." dedikten sonra "Olsa olsa totaliter rejimler bunlar olabilir." diyor ve muhalefetin öneminden bahsediyor.
Bakın, siz bize sıklıkla gerekçe olarak yazmışsınız. Burada nadiren söz alıyor bu teklifin getirdiği siyasi parti grupları, anlatma ihtiyacı içerisinde değiller ama nadir konuşmalarda bize deniyor ki "İç Tüzük'teki haklar büyük oranda muhalefet tarafından suistimal ediliyor. Bu haklar böyle kullanılmasa biz bunları getirmek zorunda kalmazdık. Bizim iktidar etme, yasamayı yönlendirme ve milletin ihtiyaç duyduğu yasaları çıkarma noktasındaki hızımızı kesmeye dönük çalışılıyor." diye bir eleştiri var.
Bakın, ne demiş bununla ilgili Sayın Arınç? "Demokratik ülkelerde ve çağdaş ülkelerde kabul gören çok önemli bir anlayış muhalefetin obstrüksiyon hakkının sonuna kadar tanınmasıdır yani 'engelleme' denen hak muhalefetin tabii hakkıdır, doğal hakkıdır." Bu önemli arkadaşlar. Bakın, Sayın Arınç'ın on beş yıl, on altı yıl önce söyledikleri. Siz de bunları tekrar söylemek zorunda kalmayın diye söylüyorum, birkaç yıl sonra söylemek zorunda kalabilirsiniz. Ve bir örnek vermiş, burada biz de söyledik zaman zaman. Mesela, Amerika'da Temsilciler Meclisinde bir temsilcinin "filibuster" hakkı vardır yani kürsüye çıktıktan sonra istediği kadar konuşma hakkı vardır ve hiçbir diğer milletvekilinin ne olursa olsun "Sen yeteri kadar konuştun. Sen uzun konuştun. Sen artık buradaki konuşma hakkını suistimal ediyorsun. Sen Temsilciler Meclisinin gündemini kilitlemeye dönük konuşuyorsun." demek aklından bile geçmiyor. Bakın, biz, burada, Komisyonda bile ne zaman Sayın Başkandan ihtar alacağımızı bilemiyoruz. Oysa Amerika'da Temsilciler Meclisinin kürsüsünde bir temsilcinin "filibuster" hakkı sonuna kadar tanınabiliyor.
Kısa birkaç alıntıdan sonra devam edeceğim. Diyor ki: "Mutlaka bir gün muhalefetiyle iktidarıyla hukukun da adaletin de muhalefet haklarının da hepimize lazım olacağının idraki içinde olmalıyız." Bakın, bunların hepsi sizlere derstir parti büyüğünüzden. "Dikensiz gül bahçesi isteniyor." diyor ve Meclisteki müzakere usulünün değersiz görülmesini kınıyor.
Bir önemli nokta daha var, bundan çok bahsedilmedi, bir iki noktada ben söylemiştim özellikle bu usulle ilgili tartışmada 63'üncü madde konuşulurken. Sayın Elitaş, 63'üncü maddede sayın başkan vekillerimize ve başkanlarımıza haksızlık yapıldığını düşünüyoruz. Çünkü sıklıkla uygulama zaten usul hakkında iki veya üç dakika. Oysa zaman zaman gerçekten önemli, teamül yaratıcı, üzerinde gerçekten ayrıntılı konuşulması gereken konular olduğunda başkanın veya başkan vekilinin on dakikaya kadar bunu uzatabilme hakkının olması gerekir, oysa biz burada cimri davranıyoruz ve başkan vekiline o hakkı tanımıyoruz, diyoruz ki: "Ne olursa olsun üç dakika konuşturabilirsin." Bu, aslında bizim yapmamamız gereken bir uygulama, başkanımıza yeterli hakkı vermek zorundayız. Yine Sayın Arınç da burada buna benzer bir şeyden bahsetmiş, bu önemli: "Değerli arkadaşlar, istismarlar olabilir, kötüye kullanmalar olabilir ama bunun ne kadarının istismar, ne kadarının kötüye kullanma, ne kadarının engelleme hakkı olduğunu Meclis Başkanı tayin eder." diyor. Bakın, sayın Meclis başkanlarımıza bu hakkı verelim, bu yetkiyi verelim, değerlendirsinler ve Mecliste teamüller oluşsun, gelenekler oluşsun ve biz önümüzdeki kuşaklara nitelikli geleneği olan, nitelikli iç tüzüğü olan, yasama hukukunu oturtmuş bir meclis bırakmanın onurunu yaşayalım. Evet, arkadaşlar, hatta burada yine altını son olarak çiziyor, diyor ki: "Biz de gideriz, herkes de gider, hiç kimse kalmaz." Sizlerin bunu bilmesinde fayda var, siz de gideceksiniz, herkes gidecek ama burada yaptığınız bu antidemokratik uygulamalar maalesef kalıcı olacak.
Tarih demişken çok kısa bir alıntı da 1957'den almak istiyorum. Şimdi, 1957'de de Demokrat Parti o tek başına çoğunluğunun gücüyle ve Meclisteki ve toplumsal muhalefet kesimlerindeki o kabarmayı görerek bütün yetkileri almak istiyor. Çünkü daha önce bir İç Tüzük var Mecliste ama bu İç Tüzük demokratik ama demokratik koşulların, kuralların uygulanması gerekmiyor çünkü tek partili düzen var sıklıkla. Oysa çok partili yaşama geçtikten sonra kısa sürede Demokrat Parti fark ediyor ki eski rahatlık yok, muhalefet kimi yollarla gündemi belirliyor, kimi yollarla sesini yükseltiyor ve kimi yollarla toplumsal muhalefeti, hatta oyun dışındaki kimi unsurları da siyasal alana çekecek hamleler yapabiliyor ve bizim tarihimizde çok değerli olan 1957 yılındaki o İç Tüzük teklifiyle geliyor. Buna karşılık merhum Bülent Ecevit çok tarihî bir makale yazıyor, çok değerli bir makaledir, bu sıklıkla atıf yapılan bir makale; ismi "Çok partili rejimde tek parti rahatlığı" ve şöyle özetliyor Hükûmetin amacını: "İcra yetkisini taşıyan hükûmetin gereği gibi çalışabilmesi için, Meclis, denetmeyi ileri götürmemeli, hükûmete müdahale etmemeli, tenkit ve kontrol bahanesiyle hükûmetin işini aksatıp geciktirmemeli, onu rahat ve serbest bırakmalı, hükûmetin istediği her kararı derhâl almalı, istediği her yetkiyi derhâl vermelidir." Bunu isteyen, bunu talep eden Demokrat Partinin akıbetini biliyorsunuz.
Şimdi, ben hemen bir suistimali önlemek için tekrar söylemiş olayım çünkü buna çok muhatap oluyoruz. Biz hiçbir şekilde darbeden yana değiliz, 1960 darbesini de onaylamıyoruz elbette ve "Siz böyle giderseniz darbe olur." gibi ucuz bir polemiğe girecek de değilim, bunun için söylemiyorum bunu ama bunlar yaşandı arkadaşlar. Burada önemli olan, siyasal iktidar güçlendikçe ve toplumsal tabanını kaybettikçe İç Tüzük yoluyla da Mecliste muhalefetin sesini kesmeye çalışmıştır tarihimizde. Bu bir defa CHP'nin başına gelmiştir, arada çeşitli zamanlarda başka partilerin başına gelmiştir ama en sonunda Fazilet Partisinin başına gelmiştir. Ama 2001 yılında gerçekten bir Anayasa Mahkemesi vardı ve İç Tüzük değişikliğinin kimi maddelerini iptal etti.
Tabii, biz daha önce konuştuk, çok ciddi, çok açık Anayasa'ya aykırılıklar var. Elbette, biz bu hakkımızı da kullanacağız ama biz Anayasa Mahkemesinin artık bir mahkeme vasfı taşıdığından hiç emin değiliz ve dolayısıyla da oraya da güvenemiyoruz ve sizleri bir kez daha böylesine antidemokratik ve sizin geçmişinizi, sizin geleneğinizi de reddeden, dışlayan, görmezden gelen bu teklifteki bu antidemokratik ve muhalefeti hiçe sayan düzenlemeleri değiştirmeniz konusunda bir kez daha uyarıyorum.
BAŞKAN - Sayın Emir, teşekkür ediyorum.