| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .07.2017 |
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bu kıyafeti size izah etmek istiyorum. Şimdi, bugün kıyafeti konuşuyoruz. Çok insani bir gerekçeyle bu tişörtü giydim, biraz sonra size anlatacağım izin verirseniz.
BAŞKAN - 5'inci maddeyle ilgili söz verdim ben, elbette buranın protesto mekânı olmasına müsaade edemeyiz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Kıyafet konuşuyor zaten.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Evet, kıyafeti konuşacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işlerinden hukuksuz bir şekilde atılan eğitimci Nuriye Gülmen ve Semih Özakça bugün açlık grevinin 132'inci günündeler. Nuriye ve Semih, hayati tehlike boyutunu çoktan aştılar, artık ölümün eşiğindeler ama Nuriye ve Semih yine de umutla işlerine geri döneceklerine ve bu tutuklamanın sona ereceğine inanıyorlar.
Değerli arkadaşlar, Nuriye ve Semih ölmeye çalışmıyor, amaçları ölmek değil, sadece ve sadece özgürlüklerini ve işlerini geri istiyorlar ve bu konuda son derece umutlular. Bu açlık grevi, onlar ölmeden, sakatlanmadan bitmeli ve bitirilmeli.
Değerli arkadaşlar, sizlerin vicdanına sesleniyorum: Nuriye ve Semih ölürse vicdanlar ölür, can çekişen adalet inancı ölür, onlarla birlikte insanlık ölür, bizler de ölürüz.
Buradan Cumhurbaşkanına, Başbakanımıza ve Adalet Bakanımıza sesleniyorum: Gelin, Nuriye ve Semih'i yaşatalım. Onlar için acilen gerekli adımları atın. Onları yaşatalım ki insanlık yaşasın.
Değerli arkadaşlar, İç Tüzük sadece Meclisin işleyişini anlatan kurallar dizisi değildir. İç Tüzük, millî egemenliğin fiilen işlemesini ve millî iradenin en etkili şekilde temsil edilmesini sağlayan Meclisin iç işleyişidir. Bugün İç Tüzük sizlerin eliyle daha da antidemokratik bir şekilde değiştiriliyor. Peki, Meclis çoğunluğu sizde olmasına rağmen neden bu değişikliği yapıyorsunuz? On beş yıldır iktidardasınız. İç Tüzük'ün hangi maddesi istediğiniz yasayı geçirmenize engel oldu? İç Tüzük'te buna engel bir madde var mıdır? Hayır, yoktur. Peki, bu değişiklik hangi ihtiyaçtan doğdu? Bu değişikliğin amacı nedir? Amaç bellidir. Amacınız, muhalefetin sesini kısmaktır, muhalefeti etkisizleştirmek ve Meclisi işlevsiz duruma getirmektir. Teklifte yer alan detaylarda da bu amacınızı çok açıkça ortaya koymuşsunuz.
Değerli arkadaşlar, gelin, birkaç maddeyi birlikte inceleyelim. Örneğin, 2'nci maddede ne diyor? "Grup önerisinde öneriyi veren gruptan bir milletvekili beş dakikayı geçmemek üzere
önerinin gerekçesini açıklayabilir. Açıklamanın ardından diğer gruplardan birer milletvekiline de isterlerse üçer dakika söz verilir." Yani öneri sahibi partiye beş dakika, diğer partilere üç dakika süreyle söz verilecek.
Peki, eskiden nasıldı? Önerge sahibine ve diğer siyasi parti gruplarına onar dakika olmak üzere toplam iki lehte, iki aleyhte yani 4 partiye göre düşündüğünüzde bu teklifte kırk dakikadan on dört dakikaya düşen bir süre kaybı var.
Son aylarda grup önerisiyle gündeme gelen konuları düşünün değerli arkadaşlar. Örneğin, Aladağ yurt yangınını, Ensar Vakfı'nda yaşanan tecavüz olaylarını, terör saldırılarını, yargı bağımsızlığını, kadına yönelik şiddeti, çocuk tecavüzlerini, yurt yangınlarını, FETÖ'yle mücadeleyi, basın özgürlüğünü ve
doğa katliamı gibi akla gelen gelmeyen onlarca skandalı düşünün. Şimdi sadece beş dakikada bir skandalın kapatılması hedefleniyor. Beş dakikada FETÖ'yü, Soma'yı, Cerattepe'yi, Ensar'ı, Aladağ'ı anlattırıp milletin vekillerini susturmak istiyorsunuz. Üstelik beş dakikayı halktan saklıyorsunuz.
Evet, 4'üncü maddede ne diyor? "Türkiye Büyük Millet Meclisi vasıtasıyla yapılacak TV yayınında, önemli ve özel hâller saklı kalmak kaydıyla bu fıkrada düzenlenen toplantı günleri ve saatleri esas alınır." Burada esas alınan saat akşam 20.00'den ibarettir. Bu teklifle sabahlara kadar süren özel gündemleri halkın izlemesini istemiyorsunuz. Tüm toplumu ilgilendiren skandal olayları yine halkın bilmesini istemiyorsunuz.
Muhalefetin sesini kısmanız yetmiyor; halkla, millî irade ile milletin Meclisi arasındaki bağı koparıyorsunuz ve halkın Meclisten haberdar olmasını engelliyorsunuz tam da darbe rejiminde olabilecek kanunlar gibi, tıpkı 12 Eylül rejiminde yapılanlar gibi. 12 Eylülde hiçbir gerekçe gösterilmeden siyasi partiler kapatıldı. Bunun nedeni de cuntacıların aykırı ses, görüş ve düşünceye hiçbir tahammülleri olmamasıydı.
Değerli arkadaşlar, işte, bu tüzük değişikliği de aynı darbeci mantıkla yapılmaktadır. Nasıl 12 Eylülde partiler kapatıldıysa bugün de muhalefetin sesi yasal olarak susturulmak ve muhalefet tümden kapatılmak isteniyor. Bu değişiklikle siyasal sistem iyice işlemez hâle getiriliyor ve ülke tek adam diktatörlüğüne teslim ediliyor.
Aynı mantıkla 15'inci maddeyi de değiştiriyorsunuz. 15'inci maddede ne diyor? "Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına ve Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline hakarette bulunmak, sövmek veya onları tehdit etmek kınama veya geçici çıkarma cezasının nedenidir." Bu suçu işleyen milletvekiline kınama ya da geçici çıkarma cezası geliyor. Kınama hâlinde milletvekilinin bir aylık yolluk ve ödeneğinin üçte 1'i, geçici çıkarma hâlinde ise üçte 2'si kesiliyor.
Düşünün, en küçük eleştiriye bile tahammül edilmeyen ve her gün onlarca kişinin Cumhurbaşkanına hakaretten gözaltına alındığı bir ülkede milletvekilleri aynı korkutma mantığıyla susturulmak isteniyor. Eleştirdi diye milletvekiline para cezası veriliyor. Elbette kimse kimseye hakaret etmemelidir ama bir milletvekilinin söylediği sözde hakaret ya da itham olup olmadığına kim karar verecek? Cumhurbaşkanının önünde el pençe divan duran kişiler mi? Burada hakaret denilen şeylerin birçoğunun aslında hakaret değil, tespit ve eleştiri olduğunu çok iyi biliyoruz.
Şimdi Mecliste "tek adam" dediğimizde, "diktatör" dediğimizde para cezası mı alacağız? Peki, bu durumda ifade özgürlüğü ne olacaktır? Hangi milletvekili özgürce konuşacaktır?
Değerli arkadaşlar, kürsü dokunulmazlığı milletvekillerinin en vazgeçilmez hakkıdır. Hakaret etmemek, terörü özendirmemek kaydıyla bu kürsü millî iradenin, toplumsal görüş ve önerilerin ifade edildiği yerdir.
Bu teklifle milletvekillerinin değil, sizler gibi düşünmeyen milyonların, bu ülkenin yarısından fazlasının sesini kısıyorsunuz. Hiçbir anayasa uzmanına danışmadan, kapalı kapılar ardında ortağınız MHP'yle birlikte itaat eden bir Meclis, sessiz muhalefet ve en sonunda da susturulmuş bir toplum yaratmak istiyorsunuz. Oysa "parlamento" kelimesinin anlamı "Konuşulan yer." demektir, "parlamenter" de "Konuşan kişi." demektir. İşte, bu İç Tüzük'te parlamenterin konuşma hakkı kısıtlanıyor, milletvekillerinin ifade özgürlüğü elinden alınıyor.
Değerli arkadaşlar,
1 Eylül 1973'ten beri kırk dört yıldır uygulanan darbeler döneminde bile değiştirilmemiş İç Tüzük, şimdi AKP ve onun ortağı MHP eliyle değiştiriliyor. O kürsüde AKP'den farklı düşünen bir milletvekili çıkarsa ona ceza veriliyor, hakları engelleniyor.
Değerli arkadaşlar, diğer taraftan, madde 14'te bir de döviz ve pankart yasağı var. 14'üncü madde ne diyor? "Genel Kurulun çalışma düzenini ve huzurunu bozucu döviz, pankart ve benzeri materyali getirmek ve kullanmak kınama cezasıyla cezalandırılır."
Yine, düşünce ve ifade özgürlüğüne kısıtlama getiriliyor. Gerekçe ise düzen ve huzuru bozmak olarak gösteriliyor. Peki, burada hangi düzenden bahsediliyor?
Anayasa sürecinde vekillerimizin darbedilmesinden mi söz ediliyor, yoksa sürekli sayısal üstünlüğünüzü kullanıp muhalefeti yok saymanızdan mı bahsediyorsunuz? Genel Kurulun düzenini vekillerin döviz veya pankartı değil, her şeyi yasaklayan sizin iktidar anlayışınız bozuyor. Hatta, aynı iktidar anlayışınız on beş yıldır bu ülkenin de huzurunu bozmaya devam ediyor. Dünyanın neresinde böyle bir uygulama, böyle bir yasak var? Bu yasaklar sadece demokrasinin olmadığı, darbeyle yönetilen ülkelerde vardır.
Bu değişiklikle Meclis, darbe hukukuna teslim edilmek isteniyor. Türkiye, bugüne kadar birçok kez darbe dönemi yaşadı ama hiçbir darbe döneminde bu tarz yasaklar uygulanmadı, bu kadar mağduriyet yaşanmadı, bu kadar zulmü bu ülke asla görmedi.
20 Temmuzdan bu yana
100 binden fazla kişi gözaltına alındı, 54 bin kişi tutuklandı, 100 binden fazla kişi gerekçe gösterilmeden işinden çıkarıldı, gelecekleri karartıldı, aç ve susuz bırakıldı. 70'in üzerinde gazeteci, yaptıkları haber ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle hapse atıldı. Birçoğunun iddianamesi ise hâlâ ortada yok. 70 bin öğretmen açığa alındı ve binlerce akademisyen mesleğinden atıldı. Televizyonlar karartıldı. İşçilerin, emekçilerin, toplumun değişik kesimlerinin sesi kısıldı. Anayasal hak olanı grev hakkı Cumhurbaşkanı tarafından OHAL'den istifade edilerek fiilî olarak yasaklandı.
Sosyal medya paylaşımları nedeniyle hemen her gün onlarca kişi gözaltına alınıyor. Milletvekilleri içeride.
Tüm bunlara ek olarak şimdi Meclis de fiilen kapatılmak, Parlamento olmaktan çıkarılmak ve AKP'nin "yasa makinesi" hâline getirilmek isteniyor. Üstelik bu İç Tüzük teklifi de buradaki vekiller değil, saray istedi diye yapılıyor. Kendi iradesiyle, hareket etmeyen, biat kültürüyle hareket eden vekiller, saray bu değişikliği istediği için İç Tüzük değişikliğini, gündeme getiriyor. Biat kültürüyle bu ülke idare edilemez. Bu kadar adaletsizliği bu ülke asla kaldıramaz.
Değerli milletvekilleri, bakın OHAL 4'üncü kez uzatılıyor. Hatırlarsınız, ilk OHAL için, "3 aylık sürenin tamamının kullanılmasına gerek kalmayabilir." demiştiniz ama Türkiye, 20 Temmuz'dan beri olağanüstü hâlin artık olağan hâle getirildiği bir ülkeye döndü.
Anayasa referandumunu OHAL'de yaptınız. Bugün İç Tüzük değişikliği OHAL'de yapıyorsunuz. Ülkenin kaderini 0HAL'de belirliyorsunuz. Açık konuşalım, OHAL altında rejim değiştirmek istiyorsunuz ve yeni bir OHAL rejimi yaratıyorsunuz.
Son kanun hükmünde kararnameyle 7 bin küsur kişinin ihraç edilmesiyle birlikte, bugüne kadar 109 bin kişi işinden ekmeğinden edildi. 200'e yakın gazeteci cezaevinde. Yargı, saray ve damatlara teslim edildi.
Şimdi, İç Tüzük değişikliğiyle muhalefet partileri de susturulmak isteniyor. Cumhurbaşkanı "Her şey huzura kavuşmadan OHAL'i kaldıramayız." diyordu. Sanırım ülkede huzur kalmayana kadar OHAL'i kaldırmayı düşünmüyorsunuz.
Değerli Arkadaşlar, bugünkü politik hamleler yarın sizlere de sıkıntı yaratacak. AKP'yi de MHP'yi de tarih yazacaktır.
Değerli arkadaşlar, konuşmamı bir örnekle bitirmek istiyorum. Hatırlarsınız, Saddam kendisini yargılayan yargıca, yargılandığı mahkemede "Adalet istiyorum." demişti. Yargıç da ona aynen şunu söyledi: "Senin yazdığın kanunlarla seni yargılıyorum." Kimse şunu unutmasın ki hak, hukuk ve adalet sizlere de bir gün lazım olacaktır. Bizler, bir gün sizin için de "hak, hukuk, adalet" diye haykırmak değil; sizden hukuka uygun, insan haklarına saygılı, Meclis'in ve millî egemenliğin namusuna sahip çıkan bir anlayış bekliyoruz diyorum, hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.