KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, maalesef yine insanlık dışı koşullarda Parlamento çalışması için gerekli asgari koşulların dahi sağlanmadığı bir durumda, ilerleyen saatlerde -kimden emir alındığı, kime İç Tüzük taslağı yetiştirilecek bilemiyorum ama- çalışmaya devam ediyoruz. Ben de 8'inci madde hakkında görüşlerimizi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Şimdi, bu maddede yapılmaya çalışılan özü itibarıyla iki değişiklik var. Usule ait tartışmalarda "Usul hakkında konuşma" başlığı altında düzenlenen bu maddede, özellikle bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular bu maddeden çıkartılıyor. Yani bir maddeyi öne alma veya geriye bırakmayı artık usul tartışması içerisinde tartışamayacağız. Bu, ilk başta çok anlamlı görülmeyebilir ama aslında 19'uncu maddeye baktığınız zaman oradaki grup önerisi getirme hakkının ve grup önerisinde her grubun konuşma hakkının bu maddeden kaynaklandığını görmemiz gerekiyor. Bu madde dolayısıyla yani bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular sayesinde bir konuyu muhalefet öne alma hakkını kullanıyor ve grup önerisi olarak Genel Kurul gündemine getiriyor. Dolayısıyla, burada yapılanın aslında 19'uncu maddede muhalefetin sesini kısmanız ve grup önerilerini vakit kaybı gibi görmeniz sonucunda getirdiğiniz noktanın bir uzantısı olarak değerlendirilmesi lazım.

Diğer bir önemli konu da şu: Daha önceki uygulamada "on dakikadan fazla olmaz" diyorken bu sefer üç dakikayla sınırlıyorsunuz. Şimdi, biz bu maddelere alıştık. Bu teklifi hazırlayanlar... Nereden hazırlandı, kim hazırladı bilmiyorum, imza ataların da bu teklifi hazırladıklarından hiç emin değilim çünkü teklifle ilgili çok ciddi eleştiriler getirdiğimizde gerek imla kuralları gerek kelime tercihleri gerek içindeki anlam kaymaları gerek hukuk tekniğine aykırı yazımlar ve gerekse içerisindeki antidemokratik, muhalefeti yok sayan, dayatmacı, çoğulculuğu dışlayan İç Tüzük maddelerini kimin yazdığını düşündüğümüzde, araştırdığımızda aslında sahibini bulamıyoruz. Eleştiriler yönelttiğimizde de yazmış gibi görünenlerin, bu teklifi imzalamış gibi görünenlerin bize boş boş baktığını maalesef görüyoruz. Ama onu da sadece bu salonda olurlarsa görüyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Doğru değil.

MURAT EMİR (Ankara) - Maalesef öyle. Bu kadarını da söyleyelim canım.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Söylemeyin canım.

MURAT EMİR (Ankara) - Yahu zaten boş.

BAŞKAN - Sayın Aşkın Bak, burası Genel Kurul değil.

MURAT EMİR (Ankara) - Salon zaten boş. Osman Bey salon boş. Nerede teklif sahipleri? Boş bakıyorlar işte. Nerede teklif sahipleri?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - "Salon boş" diyebilirsin ama "boş boş" lafını diyemezsin.

MURAT EMİR (Ankara) - Ne var bunda? Boş boş bakmakta ne var?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Boş boş bakmıyoruz biz. Bak dinliyorum, onun için cevap veriyorum sana.

MURAT EMİR (Ankara) - Bir şey olmaz. Ama siz "bak bak" bakıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Aşkın Bak, Komisyon gündemine hâkim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - "Boş boş" hakaret ediyorsun.

MURAT EMİR (Ankara) - Siz çakmak çakmak bakıyorsunuz ama bazıları boş bakabilir.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bu bir hakaret.

MURAT EMİR (Ankara) - Bu bir hakaret sayılmaz. Aslında arkadaşlar, bakın bu...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Salon boş olabilir, doğru söylüyor olabilirsiniz ama biz hiçbir zaman boş boş bakmıyoruz.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Komisyon gündemine hâkim.

MURAT EMİR (Ankara) - Ben de sözüme hakimim canım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.

Sayın Aşkın Bak, lütfen Emir'in sözünü kesmeyin.

MURAT EMİR (Ankara) - Aslında değerli arkadaşlar bakın, çok küçük bir örnek yaşadık. 14'üncü maddenin ve 15'inci maddeni nasıl bir tehlike barındırdığını bizzat gördünüz şimdi. Bakın, benim söylediğim küçük bir espri, küçük bir iğneleme, küçük bir eleştiri. Bakın nerede sahipleri? Yoklar değil mi. Bunu gündeminize getiriyorum, hakaret sayıyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya kendinize hakaret ediyorsunuz. Milletvekiline hakaret ediyorsunuz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - İmza sahipleri yok.

MURAT EMİR (Ankara) - Yarın bu İç Tüzük gerçekleştiği, geçtiği zaman "Murat Emir hakaret etti, şunu üç oturum dışarı çıkaralım, üstelik maaşını keselim." diyecekler.

İşte, bakın, neyin hakaret, neyin iğneleme, neyin eleştiri, neyin ağır eleştiri olduğuna ancak ve ancak genel ortalama karar verir. Bir azınlığa...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Milletvekilliği sıfatına hakaret ediyorsunuz ya.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Siz hakaret ediyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hiçbir arkadaşım burada boş boş bakmaz.

MURAT EMİR (Ankara) - Bu hakaret değil, bu hakaret değil.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hayır, hiçbir arkadaşım boş boş bakmaz.

MURAT EMİR (Ankara) - Boş boş bakan çok arkadaş var, hiç merak etmeyin. Yahu zaman zaman boş bakıyorlar. Ben de bakıyor olabilirim, bu kadar ağırınıza gitmesin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bakmaz bizim arkadaşlarımız.

MURAT EMİR (Ankara) - Ben bile boş bakıyor olabilirim.

BAŞKAN - Sayın arkadaşlar, Sayın Emir hem avukat arkadaşımız, meslektaşımız hem de doktor o ifadesi teknik bir ifade lütfen cevap vermeyin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hem de göz doktoru.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Herkesi muayene etmen lazım o zaman.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Göz doktoru "Boş boş bakıyor" diyebilir canım.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Diyemez.

BAŞKAN - Lütfen buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) - Madem keyifli gidiyoruz ben size çok küçük bir fıkra anlatayım, kesinlikle zamana oynamıyorum Sayın Başkan, hiç suistimal etmeyeceğimi bilirsiniz. Şimdi, Mazhar Osman biliyorsunuz Türk psikiyatrisinin kurucusudur kendisi, çok önemli bir isimdir. Heyet yapılıyor, heyette, tabii, şizofrenlerin devamına, tedavilerine falan karar verilecek. Şizofrenlerden birisi diyor ki: "Sen delisin." diyor Mazhar Osman'a. Mazhar Osman'da diyor ki: "Bak, sen bana istediğin kadar deli diyebilirsin ama ben sana deli dersem bir daha buradan çıkamazsın." Dolayısıyla, uzmanlığa lütfen saygı.

BAŞKAN - Bu laf ortaya, kimse sahiplenmiyor. Sayın Emir, teşekkür ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu güzel espriye temas edelim. Önemli olan bakmak değil tabii görmektir.

MURAT EMİR (Ankara) - Elbette, tabii.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, madde gündemine dönüyoruz.

Buyurun Sayın Emir.

MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi, Sayın İyimaya ben sizin şu çalışmanızdan çok yararlandım, hatta o kadar güzel ki...

BAŞKAN - Sayın Emir, sırada bekleyen konuşmacı arkadaşlarımız var.

MURAT EMİR (Ankara) - Yok cidden uzatmıyorum, zaten konu kısa.

BAŞKAN - Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi, bakın, bundan yararlandım, siz de farkındasınız, didik didik ettim, hatta buradan bazı şeyleri de size söyledim. Katıldığım, katılmadığım yerler var. Yalnız, parlamento hukuku, iç hukuk nasıl gelişecek? Bu kitap da bunu anlatıyor, bu yazı da bunu anlatıyor, diyor ki: Günahımız var, biz iç hukukumuzu, İç Tüzük hukukumuzu, yasama hukukumuzu genişletemiyoruz, geliştiremiyoruz. Türkiye'de bu açıdan yazılan yazılar bir elin parmaklarını geçmiyor. Oysa iç tüzükler, yasama hukuku dinamik bir hukuk ve kaynağını uygulamadan alan bir hukuk. Şunu demeye çalışıyorum arkadaşlar: Zaten sınırlı olanaklarla çalışıyoruz, zaten siyasetin ağır vesayeti altında çalışıyoruz, bir de üstüne üstük kritik usul tartışmalarını üç dakikada bitirmemiz beklenecek ve bu üç dakikalar üzerinden de biz bir parlamento hukuku inşa edeceğiz ve gelecek kuşaklara bunu bırakacağız. Ya, bu bence uygun bir şey değil arkadaşlar. Bakın, sıklıkla zaten üç dakika veriliyor, sıklıkla bu yapılıyor ama bunun on dakikaya kadar verilebilmesi gerektiğinde niye bu kadar korkulacak bir şey olsun? Gerçekten olamaz mı on dakika konuşulacak bir konu usule ait? Bakın o tartışmalar, o tartışmalardaki getirilen argümanlar, bunların kayıtlara geçmesi, tutanaklarda olması hepimiz açısından ve gelecek kuşaklar açısından öğretici olmayacak mı? Dolayısıyla, en azından şu gereksiz düzenlemeyi yapmayın, zaten üç dakikayla sınırlanıyor uygulamada ama başkan vekillerinize güvenin, başkan vekillerine güvenin, onlar seçiliyorlar, sıklıkla da, çoğunlukla da iktidar partisinin başkan vekilleri bunlar. Dolayısıyla, burada eli kolu bağlamanın hiçbir doğru tarafı olduğunu düşünmüyorum. Bu da yine "Bir şey yapalım zaman kazanalım, bir şey yapalım hızlanalım, ne olursa olsun gerisi." anlayışının bir uzantısı. Bunlar aslında ne yaparsanız yapın... Çünkü, bu uygulamalar getirilirken "Muhalefet nereden uzatabilir acaba?" diye bakmışlar, bütün o delikleri tek tek tıkamaya çalışmışlar. Ama şunu bilin bu İç Tüzük hâlâ muhalefete sözünü söylemek konusunda, muhalefet etmek konusunda, halkının problemlerini Meclis gündemine getirmek konusunda olanaklar tanıyor. Bu nedenle en azından böylesine anlamsız maddelerle uğraşmayın, Meclisine de saygınlığına da gölge düşürmeyin.

Teşekkür ederim.