KOMİSYON KONUŞMASI

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Şimdi, gecenin bu saatine kadar çalışıyoruz ve ister istemez seçmenlerimize burada olup biteni iletmek, kamuoyunu bilgilendirmek zorundayız. Yani milletvekilinin aynı zamanda yasama sorumsuzluğunun -ki birazdan ondan da bahsedeceğim- en önemli getirilerinden biridir, milletvekilinin burada yapmış olduğu faaliyetlerin kamuoyuna yansıtılması. O bakımdan da biz yaptığımız her türlü faaliyeti kamuoyuna yansıtmak zorundayız. Keşke Sayın Parsak da burada olsaydı, yapmış olduklarını kamuoyuna yansıtabilseydi. Keşke biraz...

BAŞKAN - Sayın Köksal, sataşmaya mahal vermeden.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Yok, aynı bölgede sataşma olmaz zaten.

BAŞKAN - Ben de biliyorsunuz aslen Afyonluyum bir ucundan, sorun yok.

Buyurun.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Ne güzel, ne mutlu. Sorun yok zaten o konuda.

BAŞKAN - Buyurun.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2002 yılında söz hakkının on dakikaya indirilmesine karşı çıkıp dilekçe veren AKP, bugün vekillere üç dakikalık söz hakkını lütuf olarak görüyor. Böyle bir tezatlıkla karşı karşıyayız.

Bakın, hep Parlamentonun çalışma süresinin fazla olmasından, uzun olmasından, kanunların hızlı bir şekilde çıkarılamamasından yakınıyorsunuz. Sorun bence kanunların görüşülme sürecinin uzamasında değil, hangi alanda çıkacaksa o alandaki ihtiyaca cevap verememesindendir. Çoğunlukla önümüze adrese dayalı, kişiye teslim torba yasalar getirdiğiniz için, bunların toplumsal etki analizinin yapılması, kamuoyunda tartışılması da dolayısıyla çok işinize gelmiyor. Onun için de yasaların mümkün mertebe çok da Genel Kurulda dillendirilmeden, kamuoyunda tartışılmadan jet hızıyla çıkarılmasını istiyorsunuz. Bu yüzden de muhalefetin sesini kesmeye çalışmak, sesini kısmak işinize geliyor. Biz çalışmaktan şikâyet etmiyoruz. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk bile "Tek bir şeye ihtiyacımız var, o da çalışkan olmak." demiş. Onun için de bizim için uzun çalışma süreleri ya da burada uzun saatler boyunca bir konuyu tartışmak, çalışmak, çıkacak bir yasa tasarısıyla ilgili görüşlerimizi beyan etmek, doğruları, yanlışları söylemek, eleştirileri yapmak şikâyet ettiğimiz bir şey değil. Onun için, çalışma sürelerinin uzunluğu ya da bir konunun Genel Kurulda uzun saatler boyunca tartışılması sorun değil, zaten Parlamento bunun için var; çalışmak için, tartışılmak için. Kanunların gerçekten toplum yararına, kamu menfaatine olup olmadığını, kamuya ne şekilde etkileri olacağını, topluma ne şekilde yarar ya da zarar sağlayacağını konuşup tartışarak bir ortak akıl bulmak için, sorunları çözmek için var. Onun için, bırakın, hep beraber konuşalım, tartışalım, konuları dillendirelim.

Şimdi, ayrıca, çıkacak yasalar eğer böyle apar topar çıkarılırsa, alelacele oldubittiye getirilirse yarın telafisi mümkün olmayan zararlar da ortaya çıkabilir ve bundan hepimiz yara alırız. Onun için bir örnek vereceğim: Geçtiğimiz haftalarda zeytin yasası geldi. Eğer biz o zeytin yasasını Genel Kurulda konuşmasaydık, tartışmasaydık, bunu kamuoyuna yansıtmayıp dillendirmeseydik o yasayı çıkaracaktınız ve bugün çok büyük doğa katliamları olacaktı. Demek ki neymiş, Parlamentoda, Genel Kurulda bir şeylerin konuşulması, tartışılması, dillendirilmesi, kamuoyuna yansıtılması, vatandaşın bu tartışmalardan bilgi sahibi olması yararlıymış. Onun için, lütfen, bu muhalefetin sesini kesmek, hani oldubittiye getirip adrese dayalı yasa çıkarmak, gece yarısı önergeleri -hep yaptığınız şey zaten, ona alıştık- ve torba yasalarla... Ki ben ona "torba" demiyorum, "çorba" diyorum çünkü bir torba yasa geliyor, o torba yasanın içinde o kadar çok kanun maddesi değişiyor ki hayretler içinde kalıyorum. Yani hiçbir şekilde hukukçu kimliğimle de bunu algılayamıyorum nedense.

Şimdi, bir de diğer bir konu var arkadaşlar. Kürsüdeki ifadelerimiz, kullandığımız söz ve materyaller için disiplin para cezası getirerek âdeta aklınızca muhalefet milletvekillerini...

BAŞKAN - Sayın Köksal, o bu maddenin konusu değil, o ileriki maddelerin konusu. Siz gündeme davet ediyorum.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Hayır, ben şimdi tasarının bütünü hakkında konuşamadığımız için bunu da özellikle belirtmek istedim. Çünkü tam da biraz önce hani o kamuoyunu aydınlatmayla ilgili yasama sorumsuzluğuyla da alakası olduğu için söylüyorum özellikle.

Bizim, kürsüde kullandığımız söz, ifade ve materyaller için disiplin ve para cezası getirmeyi öngörüyorsunuz. Şimdi, "yasama sorumsuzluğu" diye bir şey var. Nedir bu? Vekilin Mecliste kullandığı oy, söylediği söz, ileri sürdüğü, ifade ettiği düşünce nedeniyle Parlamento dışında bir makam tarafından sorumlu tutulmamasıdır. Yasama sorumsuzluğu niye var? Vekil millet iradesini tam bir serbestlikle ifade etsin, vekillik yaparken düşüncesini herhangi bir soruşturma, kovuşturma, baskı, tehdit ve korku olmadan yapabilsin, sürdürebilsin diye. Vekil halkın çıkarlarının savunucusudur, bir kişi ya da zümrenin çıkarlarının savunucusu değildir vekil. Onun için, muhalefet vekili iktidarı denetlemeli ve bu denetimi yaparken de iktidarın yanlışlarını, hatalarını, eksikliklerini, aksaklıklarını çekinmeden ortaya koyabilmelidir. Eğer vekil, vekillik yaparken hükûmetin veya üçüncü kişilerin cezai ve hukuki kovuşturma tehdidine maruz kalırsa kendinden beklenen görevi yerine getiremez, o vekilliği yapamaz. Yasama sorumsuzluğu özellikle muhalefet vekilleri için bir nevi güvencedir. Şimdi tam da bu noktada muhalefet vekillerinin Genel Kurulda kürsüde söyledikleri söz, ifade ve düşüncelerinden, hatta yanlarında getirdikleri materyallerden dolayı disiplin ve para cezasıyla tehdit ediyorsunuz, susturmaya kalkıyorsunuz. Bu bence demokrasiye balta vurmaktır. Hani şu İç Tüzük'e... Daha doğrusu, bir yasa çıkarın, deyin ki: "Bundan sonra AKP ve bir de bu İç Tüzük değişikliğine destek veren Milliyetçi Hareket Partisi dışında hiçbir parti seçime girmesin, Meclise gelmesin, konuşmasın." Yani bunun bir anlamı bu olacak çünkü...

BAŞKAN - Sayın Köksal, sizi gündeme davet ediyorum.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Tam da gündem bu.

BAŞKAN - Gündem 9'uncu madde şu an.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Yani şimdi siz bir İç Tüzük değişikliği yapmaya çalışıyorsunuz, beni buraya gönderen, milletvekili arkadaşlarımızı buraya gönderen o millî iradeye, o seçmenlere karşı bizim vekillik görevimizi yerine getirmemize engel olmaya çalışıyorsunuz, söz hakkımızı kısıtlıyorsunuz, "Paran varsa konuş." diyorsunuz resmen, disiplin tehdidiyle bizi baskı altına almaya çalışıyorsunuz. Bir kere, yasama sorumsuzluğunu ortadan kaldırıyorsunuz. Ne demek ya, vekil konuşurken "Acaba disiplin cezası alacak mıyım, para cezası verecekler mi, kovuşturma yapılacak mı?" tehditleriyle kürsüye çıkacak. Nasıl vekillik yapacak, nasıl serbestçe düşüncelerini ifade edecek? Onun için...

BAŞKAN - Sayın Köksal, haddim değil belki ama lütfen "milletvekili" diye hitap edin, Anayasa'mızda ve İç Tüzük'ümüzde "milletvekili" olarak geçiyor, "vekil" değil. Onu bir düzeltelim, maddi hatayı bir düzeltelim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Bakın, milletvekili, milletvekilliği görevini eğer bir korku, tehdit, baskı altında kalırsa nasıl yerine getirebilecek? Her an bir disiplin cezası, bir para cezası veya bir kovuşturma tehdidi varken nasıl kürsüde ifade edebilecek düşüncelerini, ben bunu merak ediyorum. Bu yasama sorumsuzluğu sadece milletvekilinin değil, yasama çalışmalarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesini sağlama bakımından değil, aynı zamanda, biraz önce, tam da konuşmamın başında söylediğim gibi, kamuoyunun sağlıklı bir şekilde aydınlatılması açısından da önemli, onun için de bir güvence.

Yaptığınız şey şu an Anayasa'ya aykırı, şu an hukuk kurallarına aykırı. Bizim yasama sorumsuzluğumuzu ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz. Onun için, gelin, bu İç Tüzük değişikliğini lütfen geri çekin. Bugün iktidar mensubusunuz, iktidara sahip bir partiye mensupsunuz; yarın bağımsız bir milletvekili olabilirsiniz, partinizle ters düşebilirsiniz veya iktidardan düşebilirsiniz, muhalefette olabilirsiniz. E o zaman, katlettiğiniz hukuk, katlettiğiniz yasalar, katlettiğiniz İç Tüzük size de lazım olacak. Hukuk herkese lazım. Onun için, gelin, bu İç Tüzük değişikliğini geri çekin, hep beraber Mecliste konuşarak, tartışarak, dillendirerek... Gerekirse biz sabahlara kadar konuşmaya, tartışmaya razıyız bütün milletvekilleri olarak. Bundan hiçbir şekilde şikâyet eden, gocunan bir arkadaşımız yok. Gelin, Mecliste tartışalım, konuşalım, doğru yol bulalım, ortak akıl bulalım, uzlaşı olsun.

Herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum.