| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 05 .10.2017 |
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yeni yasama yılında Komisyon çalışmalarımızın uyum ve verimlilik içinde sürdürülmesini temenni ediyorum, diliyorum.
Bazı Vergi Kanunlarında ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı bugüne kadar Komisyonumuza intikal eden en geniş kapsamlı torba düzenlemelerinden biri. Kırk gelip iki yüz kırk madde gideni biliyorum ama bu topluca gelen bir şey. Sayın Bakanım, Sayın Başbakanın ifadesiyle "Çok makbul bir iş yapmıyoruz." Onun ifadesi böyleydi. Bu makbul bir iş değil, isteseniz de istemeseniz de yapacaksınız. Yani bu yaptığımız iş çok makbul bir iş değil. İçeride vergi artışları dolayısıyla kamuoyunun da dikkati bu düzenlemeye odaklandı. Esasen torba düzenlemeler konusundaki tavrımız geçmiş dönemdeki uygulamalar vesilesiyle defaatle tekrarlandı. Bu tavrımızı aynen koruyoruz.
Şimdi, tasarının gerekçesinde "Küreselleşen dünyada ülkemizle diğer ülkeler arasında ekonomik, sosyal ve teknik alanlarda önemli etkileşim meydana geliyor, mevzuatta çeşitli alanlarda düzenleme ihtiyacı doğuyor, bunun için düzenleme yapıyoruz." diyorsunuz. Tasarıyla "vergiye gönüllü uyumu artırıcı" diyorsunuz. "Tahsilatta etkinliği artırıcı" diyorsunuz. Kayıt dışılıkla mücadelenin etkinliğinin artırılmasını amaçlıyorsunuz.
Esasen tahsilatta etkinliği matrah artırır yoksa "denetim yaparım"la zaten sağlamış vaziyettesiniz. Bunun en kolay yolu bu. Ama oran olarak ne tutturursunuz onu bilemiyorum, geçmişte. Ama bazı temel alanlarda düzenlemeler yapıyorsunuz. Ne gibi? İletişim, tarım, finans, teşvik ve yatırım, kayıp kaçak önleme, imar planları -ki en önemlisi burada siz de daha önceki görüşmelerimizde beyan ettiniz- merkezî bütçe kanunuyla belirlenen borçlanma limitinin artırılması -ki bu işin temeli bu- enerji, sosyal güvenlik, ticaret -bir de orada elmas işi çıktı- ulaştırma, sanayi, tüketici, vergi ve Merkez Bankası alanlarında çok geniş bir alanı kapsayan değişiklikler yapacağız.
Her şeyi kanunla yapmak zorunda değilsiniz. Daha önce siz Bakanlar Kuruluna yetkileri verdiğinizde muhalefet size "Yetkilerinizi siz Bakanlar Kuruluna kanunla veriyorsunuz veya kanunla olanı Bakanlar Kuruluna veriyorsunuz." dediğinde siz dediniz ki: "Benim yetkilerimi Bakanlar Kuruluna veriyorum." Bu doğru. Ama şimdi görüyorum ki Bakanlar Kuruluna verebileceğimiz yetkiler nereye doğru gidiyor? Kanuna, Türkiye Büyük Millet Meclisine doğru gidiyor. Benim şahsen kanaatim burada, bir sorumluluk almada da bir problem var diye düşünüyorum. Birçok çözülebilecek meseleyi buraya, tasarıya dercederek uzun maddeler hâlinde götürmeye çalışıyorsunuz. Problem birikmiş, bu problemin çözülmesi lazım ama biriken bu problemler nasıl bu hâle gelmiş genel ekonomik ahvale de bir bakmamız lazım.
Şimdi ekonomide hızla artan ikiz açık dönemine girmişiz. Bir süredir ekonomi yönetimi olağanüstü tedbirlerle yapılıyor. Her İhtiyaca binaen çıkarılan torba kanunlarla durum idare edilmeye çalışılıyor. Ekonomi haddizatında gerçekten yönetilemiyor, idare ediliyor. Geçmiş torba yasalarla çıkartılan afların, verilen hesapsız ve verimsiz teşviklerin, devletin eğitim ve savunma gibi temel ihtiyaçları yerine önceliği dikkate alınma yapılan büyük kamu yatırımlarına odaklanmanın, kamunun hesapsız ifrata varan harcamalarının, uzun vadeli katma değer, yüksek teknoloji ye yatırımı özendirmek yerine ekonomiyi inşaat ve ithalat kıskacına hapsetmenin bedeli maalesef ödenmeye başlandı. Ekonomide makro dengelerin bozulması bütçede gelir harcama, dış ticarette ithalat ihracat dengesinin bozulmasına yol açmış bütçe gelirlerini ve mali disiplini etkileme noktasına gelmiştir. Ücretliler ve tüketiciler üzerine yığılmış adaletsiz ve bozuk vergi düzeni reforme edilememiştir. Gelir vergisi ve katma değer vergisi hususlarında Sayın Bakanın ve Hükûmetin beyanları henüz yürürlüğe sokulacak aşamaya da getirilememiştir. Bugün gelinen noktada ülkemizin en temel ihtiyacı olan savunma yatırımlarını ve harcamalarını finanse etmek için olağanüstü vergiler salınmak zorunda kalınıyor. Burada sorumlu belli ancak bu durumdan nasıl çıkacağız? Gelinen noktada bu yükü nasıl daha adil paylaştıracağız? Bunun üzerinde durmamız lazım.
Makro ekonomiye baktığımız zaman, büyümeye baktığımız zaman her ne kadar olumlu gibi gözükse de büyümenin kimyası hâlâ bozuk. Dolar millî gelir bazında artmıyor. Dolar bazında millî gelir 2016 yılının birinci ve ikinci çeyreğine göre sırasıyla yüzde 8,8 ve 5,6 azalmaya devam ediyor. Hâlbuki Hükûmetin genel anlamıyla "Millî geliri geldiğimizden beri 3 katına çıkardık." ifadesi hep dolar bazında ifade edilmekteydi. Şimdi bakıyoruz ki çok büyük artış olarak TL bazında reel fiyatlarla söylediğimiz yüzde 5'lik artışların dolar bazında yüzde 8, yüzde 6 oranında gerilemede olduğunu görüyoruz.
Esasen, son on yıl içinde dolar bazında kişi başına gelirde bir yükselme yok. 2009'dan beri baktığınız zaman dolar bazında kişi başına bir yükselme yok hem de birkaç millî gelir hesabı revizyonuna rağmen. 2008 yılında 10.434 dolar seviyesinde olan kişi başına gelir, 2016 yılında 9.300 dolara gelmiş. 2017 yılında revizyonla tekrar 10.344 dolar seviyesine gelebilmiş, ona da ulaşabilirsek.
Şimdi, millî gelir bazında bunları detaylı olarak söylemek mümkün ama şurada özellikle ifade etmek istediğim bir husus var: Yatırımlardaki, özellikle sabit sermaye yatırımlarındaki gerileme hakikaten geçmiş yıllarda özel sektör açısından çok önemli bir göstergeydi. Bu, bir anlamda Hükûmete gelecek açısından ekonomi yönetimine bir sinyaldi. Yatırımlardaki artışın yarıdan fazlası inşaat sektöründe görülmekte, bu sektörün cari fiyatlarla ikinci çeyrekte gayrisafi sabit sermaye oluşumu içindeki payı yüzde 60'lara ulaşıyor.
Bu sektördeki sabit sermaye oluşumunda ikinci çeyrekte sabit fiyatlarla yüzde 25 artış olurken, ekonominin genelinde makine ve teçhizat yatırım malı ithalatının yüzde 8,6 gerilemeye devam ettiğini görüyoruz. Zira birinci çeyrekte bu makine teçhizat yatırımları yüzde 12 düzeyinde azalmıştı. İkinci çeyrek rakamları ekonomide büyümenin ihracat ve inşaat yatırımlarına ve vergi teşvikleriyle ivmelenen dayanıklı tüketim harcamalarına, Kredi Garanti Fonu'yla artan kredi hacmine dayalı olarak sürdüğünü göstermektedir.
Ekonomide yatırımların çoğunun inşaat sektörü tarafından absorbe edilmesi, inşaat sektörünün ekonomideki diğer üretken yatırımları dışlama etkisi yaşandığını gösteriyor. Bu durum büyümenin sağlıklı ve sürdürülebilir olması konusunda endişeleri de beraberinde getiriyor. Aslolan üretken ve katma değerli yatırımların ve istihdamı arttıracak büyüme sürecinin başlatılmasıdır. Maalesef, kısa süre önce yayınlanan OVP'de buna ilişkin bir emare de gözükmüyor. Daha önceki yıllarda yılda birkaç kez değiştirilen OVP'lere nazaran bir farklılık görülüyor; onları da konuşmamın içerisinde söyleyeceğim. İhracatta hafif bir kıpırdanma gözüküyor. Büyümeye ihracatın katkısı biraz artacak ancak bu noktada ihracat artışından daha hızlı bir dış ticaret açığının varlığı söz konusu, ortaya çıkıyor. Nitekim, eylül ayına ilişkin Gümrük Ticaret Bakanlığı verilerine göre ihracat yüzde 8,7 artarken, ithalat yüzde 30 düzeyinde artıyor. Dış ticaret açığı ise maalesef yüzde 85 oranında büyüyor. Eylül ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 59'a kadar gerilemiş. 2016 yılı Eylül ayında ise bu yüzde 71,3 idi. Bu oran, uzun yıllardır ulaşılan en düşük düzey. Dış ticarette açık üretme dinamikleri hâlen devrede ve dikkatle izlenmesi gerekiyor.
Bütçeye baktığımız zaman merkezî yönetim bütçe gelişmeleri kaygı verici olmaya devam ediyor. Esasen bu 130 maddenin içinde 1 maddesi işin temeli olarak bu torba tasarıyı şekillendiriyor. Geçen yıl ocak- ağustosta 5 milyar lira açık veren bütçe bu yıl ocak-ağustosta 25 milyar lira açık veriyor.
Faiz dışı fazla 40 milyar TL'den 13 milyara gerilemiş. Bu gelişmelere paralel hazine borç stok yılın ilk yarısında 58 milyar TL artarak 817 milyar TL'ye ulaşarak hızlı bir büyüme içerisine girmiş. Enflasyon ağustos ayında yüzde 11,2; son on üç yılın zirvesine yükselmiş.
Geçmişte enflasyonu düşürerek, mali disiplini koruyarak, büyüme performansını gerçekleştirebilen Türkiye ekonomisi maalesef bu vasıflarını yitirmiş durumda. Ekonomi yönetiminin gözden kaçırmaması gereken tablo bu. Ekonomideki en büyük açmazımız maalesef cari açık, dış ticaret açığı ve enflasyon üretmeden büyümenin sağlanamıyor olması; bir de buna, yüksek kamu açığı şu anda eklenmiş durumda.
Orta vadeli programa baktığımız zaman, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu sürdürülebilir ve yüksek büyüme kapasitesini ortaya çıkartacak, yatırım, istihdam ve ihracatı arttıracak, gelir dağılımının düzeltilmesini, üretim ve ihracat yapısını değiştirecek, dış ticaret dengesinin sağlanmasını gözetecek yeni bir anlayış ve model getirmekten uzak. Nitekim orta vadeli program hedefleri ve ulaşılması öngörülen büyüklükler de gerçekçi değil. Artık hakikaten sözde, lafta kalan 2023 hedeflerinin ise yarısına bile ulaşılamayacağı özellikle dış ticaret rakamlarından net bir şekilde sayın bakanlar tarafından ifade edilmeye başlandı. Öyleyse bu neyi gösterir? Ekonomiye bir yol haritası olma vasfını maalesef geçmiş yıllarda olduğu gibi taşımamaktadır.
Orta vadeli programda belirlenen öncelikli politika alanlarının dengeli olduğunu ancak makro büyüklük tahminlerinin ve hedeflerinin tutarsızlık ve ölçüsüzlük barındırdığını net bir şekilde söyleyebiliriz. Esasen, bu programın makro hedefleriyle öngörülen tedbirler arasında çelişki de göze çarpıyor. Bu yönüyle, OVP'nin iç tutarlılığının ve inandırıcılığının çok sorunlu olduğunu değerIendirmek yanlış olmayacaktır.
Bilindiği gibi yılın ilk yarısında alınan mali tedbirler büyümeyi desteklemiştir. Kredi genişlemesi, vergi indirimleri ve makro ihtiyati tedbirlerin esnetilmesi 2017 yılının ilk yarısında yurt içi talebi ve dolayısıyla büyümeyi destekledi. Ayrıca, Kredi Garanti Fonu kaynaklarının ve işletmelerinin finansal erişim imkânlarını kolaylaştırmada, büyümede önemli rol oynadı. Bu tedbirlerden özellikle vergi indirimlerinin sürdürülmesi bu gelen tasarıdan da anlaşılacağı gibi mümkün gözükmüyor. Aksine bugün görüşeceğimiz torba kanunla getirilecek düzenlemelerle kurumlar vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, gelir vergisi, şans oyunları, kira gelirleri, bankacılık faaliyetlerinden alınan vergilerde artışa gidilmesi, OVP'nin büyüme ve enflasyon hedefleri üzerinde olumsuz yansımalar yaratabileceği ve OVP hedeflerinin tutturulması konusunda kamuoyu ve ekonomi çevrelerinde ciddi şüphe uyandırıyor.
Üretim ve ihracatın ithalat bağımlılığının kısa vadede değişmeyeceği varsayıldığında kur artışı da programda öngörüldüğü gibi düşük seviyede olacaksa, büyümenin ithalat ve cari işlemler açığını yükseltmemesinin nasıl başarılacağı programda maalesef gözükmüyor. OVP'ye göre dolar kuru bu yılı 3.58 TL olarak tamamlayacak. OVP'de kur artışının enflasyonun altında kalacağı öngörülürken, düşük kur, düşük enflasyon ile yüksek reel faiz sayesinde zımni olarak sıcak paraya dayalı bir büyüme hedeflendiği anlaşılıyor. Üstelik bu büyüme geçmişte olduğu gibi maalesef istihdama da yansımayacak.
Yüksek büyüme hedeflenirken mali disiplinden çok fazla uzaklaşılmaması, bütçe açığının yurt içi hasılaya oranının yüzde 2'ler seviyesinde korunması dönem sonunda yüzde 1,6'ya düşürülmesi hedefleniyor. Bütçe rakamları yüksek büyüme hedefine ulaşmak için harcamaların devam edeceğini gösteriyor. Bütçe detaylarında faiz dışı harcamaların önümüzdeki üç yıl boyunca ortalamada yüzde 10'luk artışı olacağını varsayıyor. Bütçe harcamalarındaki artış vergi gelirlerindeki kalıcı artışla telafi ediliyor. Bugün görüşeceğimiz torba düzenlemede vergi gelirlerindeki bu kalıcı artışı sağlamak amacıyla finans sektöründen alınan kurumlar vergisi artırılıyor, binek otolardan alınan motorlu taşıtlar vergisi artırılıyor, gelir vergisi tarifesinin üçüncü dilimine yönelik oran yükseltiliyor, şans oyunlarından alınan, veraset intikal vergisinden alınan vergi oranları yükseltiliyor. Şimdi, bütün bunlara baktığımız zaman bütçe açığının önümüzdeki yıllarda önceki yıllara kıyasla genişlese de diğer emsal ülkelere kıyasla kabul edilebilir ve yönetilebilir bir seviyede kalıp kalmayacağını da düşünmek lazım. Bunu yapacağız derken tüm yükün vergilere ve vatandaşın sırtına yüklenmesi, ölçüsüz vergi artışlarıyla iç talebin caydırılması OVP hedefleriyle örtüşmemektedir. Nitekim Cumhurbaşkanlığı danışmanları da daha önce, benim ifade etmek istemediğim şekilde, bu orta vadeli programı ifade ederken bu ifadeyi yumuşatmışlar "utangaç" diye nitelemeye başlamışlardır. Son iki yılda hızla yükselen merkezî yönetim bütçe açığı ve kamu kesimi nakit açıkları, kamu maliyesi yönünde tedbir almayı bir anlamda zorunlu kılıyor. Ancak alınacak tedbirlerin adaletli ve uygulanabilir olması gerekiyor.
Burada ifade etmek istediğim bir husus, özellikle bankacılık konusunda Hükûmetin hassasiyet göstermesini veya göstermesi gerektiğini düşündüğümüz bir alanı söylemek istiyorum. "Gözümüz yakıt göstergesinde." diye Türkiye'nin en büyük bankalarından bir tanesi bir ifadede bulunuyor yani "Kaynak yok." anlamında gelebilecek ve "Biz bunu sağlayamıyoruz." diyebilecek ifadeler bunlar ve son bir ayda da birkaç kere tekrarlandı.
Şimdi, kabaca baktığımız zaman, bankalardaki toplam mevduat belli, bankaların öz kaynakları, sermayeleri belli, yaklaşık bunu aşmış vaziyette bir kredi portföyü de var. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde finans sektöründe de problemlerin giderek artacağını net bir şekilde ifade etmek bizim açımızdan mümkün. Bu konuya Hükûmetin dikkatini çekmek istiyorum.
Sonuç olarak, Hükûmetin vergi afları, yapılandırmalar, vergi istisnaları ve hesapsız verilen teşvikler, kamu harcamaları ve önceliği, tartışmalı mega yatırımlarla kamu maliyesinde açılan yarayı harcama ve vergi reformuyla kalıcı bir biçimde zamana yayarak iyileştirmek daha yerinde ve sürdürülebilir bir yaklaşım olurdu. Bu yönüyle, torba kanunla getirilen ölçüsüz vergi artışlarının yeniden dikkate alınmasını, değerlendirilmesini düşünüyoruz. Bunlarla ilgili maddeler geldiğinde görüşlerimizi de beyan edeceğiz.
Özellikle geniş kesimlere yönelen gelir vergisi üçüncü dilimine getirilen vergi artışı ile motorlu taşıtlar vergisi, özel iletişim vergisi, veraset ve intikal vergisi, kira gelirlerinden alınan vergiler başta olmak üzere getirilen ilave mali yüklerin yeniden ele alınmasında gözden geçirilmesinde yarar olduğunu düşünüyorum.
Burada, hiç sırnaşmayı sevmeyen bir vekil olarak şunu ifade ediyorum, diğer vekil arkadaşlarımı tenzih ediyorum: Hükûmetin dış politika, özellikle PKK, FETÖ terör örgütü ve diğer terörist Barzani konusundaki yaklaşımlarını şu anda destekliyoruz hatta bazı sayın bakanların daha yumuşak tavır gösterdiğini de buradan ifade etmek istiyorum. Bu konuda Hükûmetin alacağı bütün tedbirlerin sonuna kadar arkasında olacağız.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum Komisyona.