KOMİSYON KONUŞMASI

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkürler.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri; ben de tabii, genel olarak yine 6'ncı maddeyle ilgili yoğun olarak görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Evet, sabah Meclisin kapısında kadınlar maalesef Meclise giremediler. Kadınların bu kadar önemli, kendi hayatlarını ilgilendiren konuda görüşlerini dile getirmesinden neden çekiniliyor, neden kadınların Meclise girmesinden bu kadar korkuluyor anlayamadım. Ya, onlar da milletin bir parçası, toplumun bir parçası, onlar da millî iradeyi temsil ediyorlar; bunu doğru bulmadığımı tekrar belirtiyorum, bu uygulamayı kınadığımı.

Şimdi, genel olarak -ben Anayasa Komisyonu üyesiyim- bu tasarıda çok ciddi Anayasa'ya aykırılık iddiaları var özellikle laiklik ilkesi konusunda, inkılap kanunları konusunda. Bizim Komisyona bu tasarının gelmesi gerekirdi, öncelikle bu açıdan Komisyon üyelerimizin bunu değerlendirmesi gerekirdi diye düşünüyorum.

Evet, dün, Medeni Kanun'un yıl dönümüydü ve biz kadınlar hakikaten Medeni Kanun'la bu ülkede eşit yurttaş olma hakkını kazandık, birçok kazanımı, tazminat, nafaka, tanıklık, miras hakları, vesaire... Ama bunların adım adım gittiğini görüyoruz. Yani, şu açıklamayı ben hiç inandırıcı bulmuyorum Sayın Bakan: "Biz sadece nikâh kıyma yetkisini genişletiyoruz, içeriğini, şeklini değiştirmiyoruz, kesinlikle böyle bir şey yok." açıklamasını doğru bulmuyorum. Bu şeye benziyor, Anayasa'yı değiştirirken "Biz rejimi değiştirmiyoruz yani bu Başkanlık değil, işte biz sadece Anayasa'yı değiştiriyoruz." açıklamasına benziyor ki sonradan da en yetkili yerden de bunun bir rejim değişikliği olduğu, bunun bir Başkanlık rejimi olduğu da dile getirilmişti. Bu da aynı şey, hukuk birliği ortadan kaldırılıyor, laiklik ortadan kaldırılıyor ve bu adım adım yapılıyor, bütün on dört yıldır, on beş yıldır yaşadığımız süreç hep aynı. Bu müftülüklere nikâh kıyma yetkisinin verileceğine dair de hatırladığım ilk şey Başbakan Binali Yıldırım'ın 28 Haziran 2016 tarihinde grup toplantısında söylediği şeydi. Hep aynı yöntem kullanılıyor, önce söyleniyor, toplum alıştırılıyor hani kurbağa misali, hakikaten, bu yöntem hep uygulanıyor, yavaş yavaş ısıtıp fark ettirmeden tamamen değiştirmeye, dönüştürmeye yönelik, en çok da kadınları etkileyen kazanımların geri alınmasına yönelik bu uygulamalar fiilen hatta yapılıyor, şimdi de resmîleştiriliyor, kanunlaştırılıyor. Çünkü, maalesef belediyelerde kıyılan nikâhlarda da hani anlatıldı... Bu anlayış, erkek egemen anlayış, kadını yok sayan, erkeğinin bir kölesi gibi gören anlayış, burada kıyılan şimdiki nikâhlarda bile var. Yani, bunun adı da önemli değil. Mesela, bizim Bursa'daki bir belediyenin memuru nikâh kıyarken şöyle diyor -bana anlattı oradaki meslektaşlarım, şahit olmuşlar buna- nikâhı kıydıktan sonra "İşte, yağmurdan sonra ekilen darının, kocadan sonra kalkan karının hayrı olmaz." falan gibi öğütler veriliyor. Yani, belediye memurlarının bu yaklaşımı hani özellikle son dönemde dinin maalesef kullanılması, yozlaştırılması, birtakım din görevlilerinin özellikle bunu yapıyor olması hakikaten din adına hepimizi üzüyor, bütün toplumu üzüyor ve bunlara bu nikâh kıyma yetkisinin verilmesi ne gibi sonuçlar doğuracak düşünmek bile istemiyoruz. Üstelik il ve ilçe müftülerinin bölgelerinde Diyanet İşleri Kanunu'na göre de, 8'inci maddesine göre de görevleri tanımlanmış, nedir? İşte, dinî müesseseleri yönetir, din hizmetlerini gerçekleştirir, din görevlileri hizmetlerini düzenleyip denetler.

Şimdi, mevzuata aykırı olarak son dönemde çok yoğun bir şekilde tabii, belki imam hatiplerin yoğun bir şekilde açılması ve topluma dayatılmasının da bir neticesi, sağlık alanında terapi uygulama yetkisi veriliyor.

BAŞKAN - Toparlayalım Nurhayat Hanım lütfen.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Toparlıyorum.

Boşanma konusunda yine danışmanlık hizmeti veriliyor, şimdi evlilik yetkisi veriliyor. Yani, bir yerde görevlide eksiklik varsa örneğin, insanlar hacze çıkamıyorlar, haciz memurları yetersiz, o zaman böyle bir gerekçeyle bakarsak müftülere hacze çıkma yetkisi mi vereceksiniz? Yani bu mantıklı bir açıklama değil, bu adım adım laiklik ilkesinin yok edilmesidir. Ama, biz şunu her zaman söylüyoruz: Laiklik, din özgürlüğünün de güvencesidir, herkesin inancına saygı duyulmasının da güvencesidir, öyle uygulanmalı, öyle yorumlanmalı, ki bu ülkede işte o yaşadığımız kaygıları, terörü, şiddeti yaşamayalım ve birlik beraberlik içerisinde yaşayalım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Ama, maalesef tek dine, tek mezhebe ait din görevlileri sosyal hayatın bir unsuru hâline getiriliyor, adım adım getiriliyor. En çok da çocuklar için kadınlar olarak biz tabii, belki anneliğin verdiği bir duygu, daha fazla kaygı duyuyoruz. Gerçekten, din görevlilerin inançlarıyla ve hani kötü yorumla diyeyim daha doğrusu, çocuklar konusunda farklı yorumlar yaparak... Hani her ne kadar siz işte "Değişmiyor, nikâh kıyma yeri camide olmayacak." falan diyorsanız bir yönetmelikteki iki cümleye bakıyor, onların değiştirilmesi, yorumların değiştirilmesi fiilen mümkün ve özellikle çocuklar açısından, kız çocukları açısından bu düzenleme çok büyük bir tehdittir bizim için. Bu, hukuk birliğinin ortadan kaldırılmasıdır çünkü başka inançlara, başka mezheplere mensup vatandaşlarımız da çıkıp "Ben de kendi dinime uygun resmî nikâh istiyorum." deme hakkına sahiptir. Böyle bir şey getirilirse bu da onların en doğal hakkı olur, bu da kutuplaştırmanın daha da derinleşmesidir, bu da büyük Türkiye hayalinin maalesef tehlikeye girmesidir diyorum.

Bu arada başta söylemem gerekirdi belki ama terörle mücadelede şehit olan güvenlik görevlilerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum ve diyorum ki hakikaten, öncelikle bunları konuşalım, gelin, bu gereksiz, toplumu ayrıştıran, kutuplaştıran bu düzenlemeyi geri çekin diye çağrıda bulunuyorum.