| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/884) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 13 .10.2017 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, şöyle bir durum var: 2017 yılının başından itibaren, daha önce de vardı ama Türkiye'de durgunluk var, yatırımlar az, büyümede duraklama var, istihdam azaldı gerekçeleriyle çok sayıda yasal düzenleme yapıldı, bu Komisyonda görüşüldü hemen hemen hepsi. Nitekim, o 2017'nin başında çıkan yasa maddelerinin bazılarında o getirilen istisnaların, teşviklerin bir kısmı bu torbada bir sene daha devam etsin diye yeni maddeler konuldu. Şimdi öyle bir noktaya gelindi ki sadece o teşvikler, onlardan dolayı bütçede ortaya çıkan açık değil, başka sebeplerden dolayı da işte Hükûmetin öngördüğü tasarrufları yapmaması, devletteki savurganlığı önlememesi, hadi, ben saraya falan hiç gitmeyeyim ve en önemlisi de bu paket ortaya konulurken söylenen savunmayla ilgili risklerin artması, dolayısıyla harcamaların da artması gerekçe gösterilerek bütçe açığı ve bundan sonra önümüzdeki o üç sene içinde işin nasıl toparlanacağına dair endişelerle bu vergilerde gelir artırıcı düzenlemeler yapıldı, yapılması düşünüldü ve bu tasarıyla gelindi. Eski Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek de -Hazineden Sorumlu Başbakan Yardımcısı- çok matematik bir şey ortaya koydu; "Kardeşim, masraflar arttı yani bunun tasarrufu da yok. İki şeyle karşılayacağız; ya borçlanacağız ya da vergileri artıracağız." Şimdi, öyle bir şeyle karşı karşıya ki işte muhalefet konuşuyor, kamuoyundan tepkiler geliyor. Belki de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun milletvekillerinden, vatandaştan tepkiler geliyor. Buna karşı, oradan bir santim çekiyoruz, öbür taraftan 1,5 santim ileri gidiyoruz. Yani sadece bu manzarada bile, bugün bu Komisyonda yaşanan manzarada bile ekonomi alanında -diğer alanlarda da bundan daha beter bir durum var ama- gerçekten bir fasit daireye girilmiş, bohça bir şekilde yama tutmuyor, çok büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya. Böyle durumlarda yapılacak şey burada uğraşmak, debelenmek değil. Arkadaşlarımızın bazılarının söylediği gibi bunlar geri çekilir, gerçekten oturulur, tartışılır, Türkiye'nin ekonomistleri var, bu işi bilen insanlar var. Nasıl çıkarız bu işin içinden? Acı reçeteyse acı reçete; ne gerekiyorsa onun yapılması gerekiyor. Bu yapılmadığı müddetçe bu tartışmalar artacak, bu sıkıntılar artacak, bu açıklar artacak ve belki de Türkiye... Hani diyorduk ya geçmişte hep: Zamanında almadığımız tedbirlerden dolayı dibe vurduk, krize girdik ve ondan sonra kriz ve o dibe vurma fırsat kabul edilerek, o zamanında alınmayan tedbirler, o ağır reçeteler kat kat artarak yine vatandaş tarafından ödeniyor. Şu anda Türkiye'nin görünümü, şu tartışmalar böyle bir tablo ortaya koyuyor. Bu söylendiği için hiç kızmamak gerekiyor.
Bir şeyi daha ifade edeyim: Bu yaşamış olduğumuz sıkıntılar, bu risklerin en başında da güvensizlik var. Bütün bunları yaparak, bir adım ileri, iki adım geri giderek bu güvensizliği ortadan kaldırmak mümkün değil. Türkiye'deki güven durumunu ortadan kaldırmak için; bir, biraz evvel söylediğim rasyonel işlerin yapılması; iki, Türkiye'nin demokrasisiyle ilgili, hak ve özgürlüklerle ilgili, 2016 Nisanda yapmış olduğumuz kuvvetler ayrılığının riske girdiğine dair konularla ilgili çok ciddi düzenlemeler yapmak lazım. Başta OHAL'i kaldırarak, o 2007'lerde, 2008'lerdeki, 2005'lerdeki Adalet ve Kalkınma Partisi gibi reformcu, Avrupa Birliğini hedef koyan, demokrasi, hak ve özgürlükleri söyleyen bir programla tekrar milletin karşısına çıkmanız gerekiyor. Çıkmazsanız daha kötüye gidiyor arkadaşlar. Yani bu kötüye gidiyor, birisi düşsün, şu düşsün, bu düşsün diye söylemiyorum, dostça söylüyorum; gerçekten toparlayamıyorsunuz, gerçekten bu bohça artık yama tutmuyor.
Teşekkür ederim.