| Komisyon Adı | : | MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 08 .12.2014 |
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım ve değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu kanunun çıkışı biraz şaşkınlık yaratmıştır, doğru. Çünkü bu kanunun daha önce defalarca kamuoyunda bu tür söylemler ortaya çıkmıştı ancak bu kanunun şu anda çıkarılması, istenmesini manidar olarak görüyoruz. Yoksa, biz bedelli askerlik yapmaya karşı değiliz. Bunda sanki seçim yatırımı yapılıyormuş gibi bir algı oluşmuştur toplumda. Biz bu algının doğru olmadığını ifade etmek istiyoruz. Çünkü, özellikle 1927'den bu yana, 1111 sayılı Yasa'ya göre geçici madde eklenmiştir ve o günden bugüne kadar 5'inci kez, 6'ncı kez bedelli askerlik söz konusu oluyor. Bedelli askerlik konusunda zaten iki yöntem sanıyorsam tespit edilmiş: Dövizle ödeme, bir de parayla yani bedelle ödemedir. Ancak, her zaman istenen hedefe ulaşılmamıştır. Bunu defalarca gördük. 1987 yılında 3358 sayılı Yasa'ya göre 18 bin insan yararlanmıştır, 1993 yılında 35 bin insan yararlanmıştır, 1999'da yine 72 bin insan bundan yararlanmış.Son olarak da 460 bin insanın yararlanacağı söylendi ama sonuçta yüzde 10'luk bir müracaat sonucunda 50 bin civarında insanın yararlandığı söylenilmektedir yapılan tespitler sonucu. Şimdi de 700 bin insanın yararlanacağı söyleniyor ama ne kadar gerçek olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Burada, yine, salt olarak 18 binde diretme var. Madem çıkarıyorsanız, makul bir seviyede hepimizin kendi aramızda bir konsensüs sağlayarak -askere gitmeyen yani iş yerini açan, başka mazereti olanların- gerçekten, 18 bin ödemekten çok 12 bin civarında bir para ödemekle bu giderilebilir. Bir defaya mahsus olarak, zor durumda olup askere gitme olanağı olmayanların da bunu kapsamına alınması gerekir.
Burada, yine, 1988 doğumlu olanlar kapsamında 1 Ocaktan alınması söylemi, bu da muğlaktır yani. Alınacaksa 1988 doğumlu herkesin alınması gerekir.
Bir de burada "kaçak" deniyor ama bu askerlikten firar edenleri kapsıyor mu, kapsamıyor mu, burada net değil. Ben anlamadım. Eğer bu konu da bir izah edilirse, açıklık getirilirse bence... Çünkü, vatandaşlar sürekli telefon açıyorlar ve soruyorlar. Askere gitmiş, askerden firar etmiş, bu da bu kapsamda mıdır, değil midir, bunu biraz netleştirmesi gerekir.
Erler ve erbaşlarla ilgili sözleşme... Ben bunu -geçen dönemde de- yine sakıncalı buluyorum. Şimdi, yedi yıl sonra tekrar askerlik disiplinine alışmış veya bu yasalar çerçevesinde eğitilmiş bir insanın kamuda veya başka bir yerde istihdam edilmesi, idame edilmesi veya uyum sağlamasının zor bir olay olduğu düşüncesindeyim. Çünkü, psikolojik olarak o insanın böyle bir eğitim sonucu toplumla uyum sağlaması zor bir olaydır. Çünkü, gördük yani bugün siz hepiniz de biliyorsunuz. Bunlar götürülüp elbette burada İstanbul'da, Sarıyer'de veya Kadıköy'de istihdam edilecek değiller. Bunların nerede istihdam edildiğini hepimiz biliyoruz. Amaç da budur ama bunu yapacağımıza, gerçekten ordumuz daha disiplinli, daha sevecen, daha insanın kendi içine yönelik istihdam edilmiş olsaydı bence daha elverişli olurdu, daha faydalı olurdu. Çünkü, burada sadece güvenlikle... Güvenliği böyle silahla önlemek biraz zor bir olaydır. Yani, eğer böyle bir konsensüs, böyle bir iç barışa yönelik bir çalışma yapılsa bence daha faydalı olabileceği düşüncesindeyim.
Bu mayınlarla ilgili, sanıyorum önümüzdeki günler gelirse yine düşüncemizi söyleyeceğiz. 2014 yılında sökülüp yani bu yasaya uygun biçimde, Ottawa Antlaşması'na uygun bir biçimde, 2014 yılında bu yasa yerine getirilmiş olacaktı ama maalesef yerine getirilmedi. Şimdi, sanıyorum, bir on yıl daha uzatılmaya çalışılıyor. Bu da şu anlama geliyor: Biz yine savaşta ısrarcı bir tavır ortaya koyuyoruz, görünen şey o yani. Hani, deniyor ya görünen köy kılavuz istemez. Yani, o biçimde değerlendirdiğimizde gördüğümüz manzara biraz bunu aksetmektedir. Bunun da yanlış olduğunu söylüyoruz. Bugün dünyada birçok alanda -Kuzey Kore'nin dışında, birçok bazı devletlerin dışında söyleyelim- Türkiye bu devletlerden biridir yani bunun üzerinde ısrarcı olmamamız gerekiyor.
Kara mayınlarının gerçekten insanlara büyük zarar verdiklerini... Evet, siz doğu ve güneydoğuya gittiğinizde -tabiri caizse- sınır köylerinde her bir evde bir iki kişi sakattır yani engellidir, engelli duruma düşüyor. Biz kendi vatandaşımızı engelli duruma düşürmüşüz. Yani, o vatandaşın gözünün içine baka baka, size vergi veren, gerçekten askerlik yapan bu insanlarımızın yarısını gördüğümüzde -yani ağırlıkta- kiminin kolu yok, kiminin bacağı yok, kiminin gözü yok. Yani, bu açıdan bunları bir an önce bizim söküp atmamız gerekirdi ama görülen odur ki bu konuda fazla gönüllü değiliz, özverili değiliz yani bunu da yasayla daha uzatalım, zaman kazanıp... Eminim ki on sene sonra, biz olmasak bile bu yasa belki bir daha gelir bu Komisyonun önüne.
O açıdan, burada yanlışta diretmenin bir faydası yok, doğruda bir konsensüs sağlamanın faydaları vardır. Bu mayınların bir an önce sökülüp atılmasından yanayız.
Teşekkür ederim.