KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli Başkanım, Sayın Bakan, Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, değerli temsilciler; ben de hepinize sözlerimin başında saygılarımı sunarak Komisyonumuzun çalışmalarının hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli Başkanım, oldukça geniş ve aynı zamanda da gecikmiş bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız. Bu da, tabiata ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına verilen önemi, daha doğrusu önemsizliği gösteriyor çünkü hatırlıyorum, 2013'te de, 2011'de de sayın Komisyonumuzun üyesiydim, o zaman da Sayın Bakan bu tasarıyı getirmişti, iki defa da kadük oldu, konuşmasının içeriğinde zaten kendisi de belirtmişti.

Şimdi, bu kadar önemli bir kanun tasarısını görüşürken, Değerli Başkanım, siz de bize 6 Kasım 2017'de bunu havale ettiniz. Yani iki gün gibi bir süre içerisinde, geçici maddeleriyle beraber 49 maddeyi bulan bir tasarı üzerinde, tabii ki Komisyon üyelerimizin çok yetenekli ve yeterli üyelerden müteşekkil olduğunu biliyorum ama en azından ben şahsım adına söyleyeyim o zaman, bu kadar, iki günlük bir süre içerisinde de bunu hazırlamak bir bakıma da zor oldu Değerli Başkanım. Keşke bunu daha önceden bize duyurabilseydiniz çünkü Hükûmet bunu mayıs ayında Meclise sevk etmiş, o günden bugüne kadar da herhâlde bazı dosya dolaplarında bekledi bu.

Şimdi, tasarının üzerinde konuşursak -biraz önce söyledim, 2011 ve 2015'te de genel seçimlerle beraber kadük olmuştu demiştim- 2013'te de gene hatırlıyorum, bu, Meclisten geçirilirken, daha doğrusu geçirilmek istenirken bu tasarı, kamuoyundan gelen yoğun tepkiler üzerine tasarı o zaman da geri çekildi ve kamuoyu nezdinde de "tabiatı bozuk yasa" diye adlandırılmıştı Sayın Başkanım.

Şimdi, yasaya şöyle derinden baktığımız zaman, içeriğine baktığımız zaman, Avrupa Birliği uyum müzakereleri içerisinde, özellikle 2009 yılındaki çevre faslının kapanış kriterleri tarafından bakıldığında, ülkemiz açısından taahhüt edilen bir yasadır bu. Hepimiz bunu biliyoruz. Geçtiğimiz Avrupa Birliği ilerleme raporlarında da bu konu sürekli eleştirilmiştir Sayın Başkan. En son, benim elimde Avrupa Birliğinin 2016 İlerleme Raporu var. Bakın, orada "Doğa korumayla ilgili çerçeve mevzuat, ulusal biyoçeşitlilik stratejisi ve eylem planı henüz kabul edilmemiştir." diyor bu yasa tasarısından bahsederek. "Sulak alanlarda, ormanlarda ve doğal sit alanlarında imara izin veren düzenlemeler hâlâ AB müktesebatına uyumlu değildir ve bu kanun taslağının AB müktesebatına uyumlu hâle getirilmesi gerekmektedir." diyor mevcut tasarıya atıf yaparak. "Potansiyel Natura 2000 alanları henüz belirlenmemiştir." diyor. Bu potansiyel Natura 2000 de AB müktesebatı çerçevesinde belirtilen alanlar. "Bunun belirlenmesi ve yönetilmesine yönelik kurumsal çerçevenin geliştirilmesi ve uygun kaynağın da sağlanması gerekir." diyor.

Özellikle, biraz önce Sayın Milletvekilimizin söylediği Tunceli'den yola çıkarsak, "Hidroelektrik ve madencilik gibi alanlarda gerçekleşen yatırımların, bu Natura 2000 alanı olabilecek ulusal koruma alanları ve doğal değeri yüksek alanlar için doğa koruma yükümlülükleriyle de uyumlu olması gerekmektedir." deniliyor. Bu ilerleme raporundan yaptığım bir alıntı.

Şimdi, Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; doğa koruma alanında, kurumsal olarak on beş yıldır süregelen bir karmaşa ve yetki çatışması var. Zaten burada da çatışan alanları Sayın Bakan sunuşunda söylemişti. Burada da bu alanlara paralel uygulamalarda birtakım tutarsızlıklarla karşı karşıyayız aslında biz.

Buna bir örnek verirsem: 2011'de kanun hükmünde kararnameyle kurulan o zamanki bakanlıkların yapısından da biliyorsunuz, anlaşılıyordu bu, hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hem de Orman ve Su İşleri Bakanlığı arasındaki yetki karmaşası ve yetkinin bir türlü paylaşılmak istenmemesi de aslında bizim önümüzdeki bu tasarıya da yansımış gözüküyor. Şu sunuşta ve diğer şeylerde de görüyoruz.

Bu bakımdan, şimdi, hazırlanan bu tasarı Orman ve Su İşleri Bakanlığımız tarafından Komisyonumuza getirilmiş ancak şu ana kadar bu tasarının kapsamında veyahut tabiat ve biyolojik çeşitliliğin korunmasıyla ilgili konulardaki bütün yönetmelikler Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca bugüne kadar hazırlanmış. İşte, 2011'de, 2012'de, 2013'te çıkan birtakım yönetmelikler var ve bunların o zaman Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlandığı gözüküyor.

Şimdi, Değerli Başkanım, bu tasarıdaki koruma vurgusu çok zayıf. Aslında tasarının münhasıran adı korumayla ilgili ama daha çok kullanmaya yönelik uygulamaları görüyoruz içerisinde yani kullanıma açık veyahut yeniden değerlemeye açık -Sayın Bakanın ifadesiyle- maddeler, düzenlemeler var içerisinde.

Yine, bu tasarıda, Orman ve Su İşleri Bakanlığının birçok bakanlık ve kurumdan görüş alması ve uygulamalarını buna göre düzenleyeceğini de anlıyoruz. Zaten, bugüne kadar gelen diğer yasa yapış tekniği açısından da görüyorum, başka komisyonlarda da karşımıza çıkıyor, tasarı maddeleri içerisinde kanunla düzenlenmesi gereken birçok hüküm de yönetmeliklere bırakılmış durumda yani bu bakımdan da, alt mevzuat yönünden de bazı sıkıntılar var.

Şimdi, 2016 sonuna göre -Sayın Bakanın sunuşundan aldığım rakamlar- 42 adet millî parkımız var. Bunların içerisinde arkeolojik, kentsel, tarihî, çakışan ve "karma" diye isimlendirilip ayrılan sit alanları var ve bunların da sayısı 16 bini geçmiş gözüküyor.

Şimdi, tasarıyla, doğal sit alanları, millî parklar, tabiat parkları, doğal alanların korunması ve kullanıma açılması Bakanlığın da yetkisinde artık şu andan itibaren.

Öte yandan, hazine arazileri, meralar -ki torba kanun da şu anda Genel Kurulumuzun gündeminde, gene meralarla ilgili bir düzenleme geliyor- ve ormanlar da üstün kamu yararı gerekçesiyle -bunu tırnak içerisinde belirtiyorum, üstün kamu yararını- bakan tarafından gene kullanıma açılabilecek.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı bu korunan alanları devredebilecek, sınırlarını değiştirecek, sit derecesini düşürebilecek veyahut koruma kararını da kaldırabilecek. Bu tasarının içerisindeki birçok hükümde bunları da görebiliyoruz.

Oysa, gerekçede atıf yaptığımız yani tasarımızın genel gerekçesinde atıf yapılan AB direktifleri bunu böyle söylemiyor. AB direktiflerinde -biraz önce de söyledim- bununla ilgili gelen hükümler çok farklı ve çok daha keskin bir şekilde Değerli Başkanım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tasarı 2012'de -Sayın Bakan "oy birliği" falan dedi ama öyle bir oy birliğiyle falan da buradan gitmedi yani Komisyonun o zamanki tutanakları ortada zaten- bizim de muhalif olduğumuz şekliyle, o tarihten bugüne kadar sivil toplum kuruluşlarında, bilimsel ve akademik çevrelerden de yeterli miktarda ve yeni görüşler alınmadan tekrar hazırlanmış, gelmiş gözüküyor şu tasarı.

Biraz önce de söyledim, yasa yapış tekniği açısından bazı sıkıntılarımız var, etki analizleri yapılmamış ve yönetmeliklere bırakılmış, temel hedef ve etkinlikler de bu yönüyle, tasarının temel hedef ve etkinliği de, zayıf kalmış.

Şimdi, tasarının genel anlayışına baktığımız zaman -çevrecilikte de bu çok sık söylenen ve önemli görülen bir hedeftir, öngörüdür- sürdürülebilir kalkınmanın da farklı yorumlandığını görüyoruz Sayın Başkanım. Bizim anlayışımıza göre sürdürülebilir kalkınma sadece ekonomik kalkınma değil Değerli Bakan; sosyal ihtiyaçlara, çevresel ihtiyaçlara, kültürel ihtiyaçlara ve aynı zamanda ekonomik ihtiyaçlara bir senkronizasyon içerisinde yani birlikte cevap verebilen, bir ihtiyaca cevap veren kalkınma modelidir. Sürdürülebilir kalkınma dünyada da böyle anlanır. Rio Sözleşmesi'nden beri bu konuda temel bir prensip vardır ve bu prensip üzerinden bu gider.

Şimdi, gene, tasarının gerekçesinde bakıyoruz, tabiatı korumayla ilgili mevzuattaki boşluk analizi çalışmalarının yapıldığını ancak sonuçlarının Komisyonumuz üyeleriyle ve kamuoyuyla da paylaşılmadığını görüyoruz.

Biraz önce de söyledim, yani iki günde bu tasarıyı okuyacağız, anlayacağız, bakacağız ve getireceğiz. Komisyonun eski üyeleri, gelen tasarının geçmişi itibarıyla çalışan arkadaşlarımız, tabii ki bir birikimle buna bakacaktır, onda bir şüphem yok ancak biraz önce de söyledim yani bu boşluk analizi çalışmaları veyahut buna benzer diğer çalışmaların bizlere aktarılması, bildirilmesi gerekirdi.

Değerli Başkanım, toparlıyorum ben. Şimdi, hâl böyle olunca, iki yılda bir yayınlanan Dünya Çevre Performansı 2016 Endeksi'ne baktığımız zaman, işte, bu sebeplerden Türkiye 180 ülke arasında 90'ıncı olmuş.

Yine, farklı bir endekse baktığımız zaman, biyolojik çeşitliliği koruma bakımından da maalesef 177'nci sıraya kadar gelmişiz ki bu tasarının esas konusunu teşkil ediyor arkadaşlar.

O yüzden, ben ezcümle diyorum ki bu tasarı, gerekirse, tabii ki Komisyonumuz uygun görürse bir alt komisyon kurarak orada geniş bir katılımla ele alınıp, bu bahsedilen çözümlerin, hep birlikte katılımcı bir şekilde fikirlerimizi ortaya koyup, katkı yaparak bu sorunların ortadan kaldırılması gerekir diye düşünüyorum çünkü bu hâliyle, ne AB direktiflerini yeterince karşılayacak ne de kamuoyunda bizden beklenen yani Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonundan beklenen ihtiyacı gideremeyecek ve bu sıkıntılı düzenlemeler, maalesef, tabiatımızı ve biyolojik çeşitliliğimizi korumada da yetersiz kalacak Sayın Başkanım.

Ben, çok teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.

Tekrar saygılarımı sunuyorum.