| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı b) Rekabet Kurumu c) Gençlik ve Spor Bakanlığı ç) Spor Genel Müdürlüğü d) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu e) Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 08 .11.2017 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarımız, sayın bürokratlar, değerli basın mensubu meslektaşlarım; ben de konuşmama başlarken, sınır kapılarımızdan, gümrük kapılarımızdan çok bahsettik, oradan başlamak istiyorum. Hükûmetinizin yürüttüğü yanlış dış politikanın bir çıktısı olarak Irak'ta Merkezî Bağdat Hükûmeti yerine sadece Erbil'deki Bölgesel Hükûmeti desteklemiştiniz. Bu destekten de güç alan Barzani yönetimi bağımsızlık referandumu düzenledi ve bu referandumdan sonra bağımsızlığa "evet" oyu çıkardılar. Bu referandumun ardından Bağdat ve Tahran ile kurulan ilişkilerin de etkisiyle bağımsızlık kararı dondurulmuş durumda.
Tabii, geç kalınmış bir politikaydı -Irak ve İran- her 2 başkentle ilişkilerin geliştirilmesi. Tabii, referandumdan sonra gelişen hızlı süreçte iktidarınız Habur Sınır Kapısı'nın kapatılması ya da yerinin değiştirilmesi ve vanaların kapatılması gibi bir dizi yaptırım kararı alabileceğini ima eden açıklamalar yaptı.
Türkiye'nin çıkarlarına aykırı olan referandum kararının ardından şu an bölgede bir nevi normalleşme iklimine geçilebilecek midir? Habur Sınır Kapısı'nın karşısındaki İbrahim Halil Sınır Kapısı kısmen Bağdat yönetimine geçmiş durumda. Bu süreçte Habur Gümrük Kapısı'na ilişkin neler yapılacak, onu öğrenmek isteriz.
Bir de, ben gazetecilikte dış politikayı izlemeye çalıştım. Yaklaşık yirmi yıldır bu Habur'a alternatif kapı -ha yapıldı ha yapılacak- gümrük kapısı konuşulur, biz bunun haberlerini yapardık. Ben 1990'ların ortalarını, sonlarını hatırlıyorum. Hâlâ şimdi, bizim ulusal çıkarlarımıza aykırı bulduğumuz referandum kararı sonrasında da yine Hükûmetinizden, sizlerden hep açıklamalar geldi, işte, "Alternatif sınır kapısını açıyoruz, iki ay kaldı, üç ay kaldı." Bu konuda bir net politikamız var mı bizim? Yani bölgesel yönetimi baypas ederek doğrudan Bağdat yönetimiyle ya da daha güneyle ticareti sağlayacak olan bir kapı bizim stratejik önceliğimiz midir? Eğer öyleyle niye yapmıyoruz? Her seferinde, kriz çıktığında "Alternatif kapıyı açıyoruz, açtık." diyoruz. Bu konuyu gündeminize getirmek isterim.
İkinci konu, sebze meyve ihracatından bahsettiniz konuşmanızda, önemli bir alan kendi üreticimiz için. Rusya'ya yönelik bu domates ihracatı meselesi çok tartışıldı. İlişkilerin uçak düşürme hadisesinden sonra rayına oturması zaman aldı. Domates ihracatı konusunda "Oldu.", "Olmadı.", "Oldu.", "Olmadı." şeklinde çok konuşuldu. Son olarak da 4 firmaya sadece domates ihracatına izin verildiği bilgisini duyduk. Ama asıl basında duyduğumuz bir başka konu var ona da açıklık getirirseniz sevinirim. Geçmişte bu ihracatın bir üst sınırı olmadığı ve kriz öncesinde çok yüksek rakamlara kadar ulaştığı bilgisi var iken, şimdi son yapılan anlaşmalar, sizin de içinde bulunduğunuz anlaşmalarda bir üst sınır getirildiği Rusya tarafından, yani buna bir kota konulduğu ve bunun üstüne çıkılamayacağı yönünde haberler okuduk. Bu konu ne ölçüde çözülebildi, onu dikkatinize getirmek isterim.
Benzer şekilde, esnaf ve sanatkârlar konusu tabii Bakanlığınızın sorumluluk alanında bulunuyor ve bünyenizdeki bir genel müdürlük vasıtasıyla bu politikayı yürütüyorsunuz. Ancak Türkiye'de esnafların durumu ortada, âdeta bir borç içinde yüzüyorlar ve yarınlara yönelik bir gelecek tasavvurları da maalesef bulunamıyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak esnaflara verdiğimiz önem gereği yapısal bir düzenlemeyle ayrı esnaf bakanlığı kurulmasını önerdik, öneriyoruz. Esnaflarımızın haksız rekabete karşı korunması konusunda önlemler alınması gerektiği ortadadır. Bunun da ancak bir bakanlık kurularak yapılabileceği kanaatindeyiz.
Sayıştay raporlarında Rekabet Kurumuna ilişkin bir husus dikkatimizi çekiyor. Kuruma ait İstanbul'daki lojmanların galiba on yıldır, on yıla yakın süredir boş durduğu belirtilmekte, bu taşınmazların verimli kullanımı için tedbir alınması istenmekte. Bunun gerekçesi var mı? Bu konuyu nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?
Benzer şekilde, yine Sayıştay raporlarında... İsraf ve usulsüzlük iddiaları söz konusu olduğunda "Temsilde tasarruf olmaz." söylemiyle karşılık veriyor Hükûmetiniz. Saray başta olmak üzere bakanlıklardan yapılan temel savunma bu yönde. Sayıştayın tespitlerine göre bakanlık makamına ilişkin temsil ve ağırlama giderlerinin ödeneği bakanlık bütçesinde olmasına karşın bu harcamaların 1 milyon 585 bin liralık kısmının mevzuata aykırı biçimde iç ticaret hizmetlerini geliştirme payından karşılandığı ve Sayıştayın da bu harcamaların mevzuata aykırı yapıldığını belgelediği ortada. İç Ticaret Hizmetlerini Geliştirme Payının Kullanılması Hakkında Yönetmelik hükümlerine aykırı olan bu harcama karşılığında Bakanlığınız Sayıştaya somut bir belge sunamamış gözükmekte. Bu konuyu dikkatinize getirmek isterim Sayıştay raporlarında vurgu yapılan hususlar arasında.
Benzer şekilde, sadece Eskişehir'imizde değil, Türkiye'nin dört bir yanında ticaret ve sanayi odası seçimleri, takvimi belirlenmiş olmasına rağmen ertelendi. Nisan diye duyuruldu ama nisanda yapılıp yapılmayacağı yönünde de kuşkular var. Bu ertelemelerin gerekçesi nedir? Bu odalarda Hükûmete yakın başkanların, yönetimlerin gelmeyeceği düşüncesiyle eğer bu erteleme yapılıyorsa bu fevkalade yanlıştır çünkü Eskişehir'de olsun, başka illerimizde olsun her kim gelirse -sanayi odasına olsun, ticaret odası yönetimine olsun- onlardan asıl beklentimiz bizim, şu ya da bu siyasi görüşe yakınlığı değil, tam tersine, temsil ettikleri odaların, ticaret erbabının, sanayi erbabının sıkıntılarını en iyi şekilde giderecek yöntemler, politikalar izlemeleridir. Ama biz böyle son dakika müdahalesinin -ki genel algı Türkiye'nin her yerinde odalara müdahale şeklindedir- yanlış olduğunu düşünüyoruz. Nisanda yapılması öngörülen seçimlerin bir kez daha ertelenmesinin bu yanlışı daha da katlayarak olumsuzluğa neden olacağı düşüncesindeyiz.
Benzer şekilde, oda seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına getirilen iki yıllık üyelik şartının sadece seçilebilme açısından uygulanması gerekmektedir. Yani iki yıldan az üyeliği olan firmalar seçilme hakkına haiz olamayabilirler belki ama seçme hakkını kullanmalarının sağlanması gerekmektedir. Bu, Ticaret Odamızın özellikle buradan size aktarılması talebidir. Ticaret odası üyelerimize aynı esnaf kefalet kooperatiflerindeki gibi uygun kredi imkânlarının sağlanmasını da yine Odamız beklenti olarak size aktarmaktadır.
Sayın Bakanım, Tüketici Konseyi var ve Bakanlık temsilcileri, sivil toplum, dernekler, hepsi bir arada ancak Tüketici Konseyinin sivil toplum ayağıyla yaptığımız temaslarda verimli sonuçlara yani bir neticeye gidilemediği üzerinde vurgu yapıyorlar. Özellikle de Konseyin yeni bir düzenlemeyle tüketici haklarının korunması ve geliştirilmesinden birinci derece sorumlu ve icrai faaliyetleri yürüten bir organ hâline dönüştürülmesi gerektiği kanaatindeler. Onu da sizinle paylaşmak isterim çok önemli olduğunu düşündüğüm için.
Sayın Çam'ın vurgu yaptığı Avrupa Birliği ile gümrük birliğinin güncellenmesi konusunu son derece önemli görüyorum, çok hayati görüyorum. Bu konunun hafife alınmaması gerekir. Bu konu özellikle... Aslında bu yıl için düşünülüyordu ancak Avrupa ülkeleri, başta Almanya ama onunla sınırlı olmayıp diğer Avrupa Birliği ülkeleriyle yaşanan siyasi gerginlikler, krizler nedeniyle Avrupa tarafında bu konunun, en azından şu aşamada, müzakereye dahi açılmaması gibi bir yaklaşım olduğunu biz okuyoruz, duyuyoruz. Bunun ortadan kaldırılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, tamamlamanız için ek süre veriyorum.
Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii ki.
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde biz sürekli burada iktidar-muhalefet diyaloğu içinde kendi eksiklerimizi sizlere söylüyoruz ama tabii ki Avrupa'nın da hataları vardır, yok değildir -seçimlerde oradaki ırkçı akımların etkisinde kalma vesaire gibi- ama bizim yine de kendi stratejik önceliklerimiz -ki gümrük birliği bunlardan biridir, hele ticaretimizin yarıdan fazlasını Avrupa'yla yaptığımız için- gümrük birliği uygulamasının güncellenmesi konusunda Avrupalı muhataplarımızı mutlak surette ikna etmemiz gerekmektedir. Bu, anlaşmanın aslında devamı, sürmesi gereken bir şeydir, doğal olarak bunun gelmesi gerekmektedir. Bu konuda tabii ki onlardan taleplerimiz olacak, orayı eleştireceğiz ama öte taraftan kendi içimizde de insan hakları alanındaki eksiklerimizi süratle gidermemiz gerekmektedir. İşte az önce biz kısa bir izin alarak buradan gittik. Mesela bir milletvekili arkadaşımız Sayın Enis Berberoğlu hâlâ cezaevinde haksız, hukuksuz bir yere, üst mahkeme zaten bizim haksız, hukuksuz bulduğumuz bütün mahkûmiyet gerekçelerini ortadan kaldırmasına rağmen hâlâ cezaevinde tutulmakta. Gazeteciler benzer şekilde, işte Sözcü gazetesinin muhabiri Gökmen Ulu tutuklu, dün ve bugün duruşmada hâkim karşısında; akademisyenler işlerinden atılmış durumda, on binlerce kişi dertlerini anlatmak için yargıya ulaşamıyorlar. Bizim bu konuda kendi eksiklerimizi gidermemiz lazım ki sizler, bizler Avrupa Birliğine, muhataplarımıza döndüğümüzde, 2004 yılında Kopenhag Kriterlerini ziyadesiyle karşılamış bir ülke konumundayken şimdi yeniden "Acaba Türkiye Kopenhag Kriterlerini karşılıyor mu, karşılamıyor mu?" gibi bir tartışmaya ülkemizi sokuyor olmamız hepimiz için, vatandaşlarımız için çok büyük haksızlık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, lütfen tamamlar mısınız.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii.
Bu konuda, gümrük birliğinin güncellenmesi konusunda mutlaka bizim üzerimize düşeni yapıp Avrupalı muhataplarımızı da bu konuda haksız bir noktaya gitmemeleri için ikna edici olmamız gerekir diye düşünüyorum.
Bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çakırözer.