KOMİSYON KONUŞMASI

DİDEM ENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, Ekonomi Bakanlığımızın değerli bürokratları, iş dünyası kurluşlarından temsilciler, değerli basın mensupları; herkesi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Önceki gün Ekonomi Bakanlığı Müsteşarımız ve bürokratlarımız bir sunum yaptılar konuyla ilgili, ben teşekkür etmek istiyorum Komisyon üyelerimize bilgilendirme yaptıkları için. Tabii, genel bir sıkıntımız var bizim Komisyon üyeleri olarak çünkü gelen kanunların aşağı yukarı hepsi kırk sekiz saat öncesinde bize ulaşıyor, işte bu toplantıda da olduğu gibi bürokratlarımız bize sunuma geldikleri zaman biz maddelerin işte gerekçelerini, konuyu... Daha önceden dokümanların hiçbirisi elimize ulaşmadı. Dolayısıyla, kırk sekiz saatlik bir zamanımız vardı; konuyu incelemek ve en iyi kanunu ülkemiz açısından, ülkemizin menfaatleri açısından nasıl oluşturabiliriz, bu konuda görüşlerimizi belirleyebilmek için sadece kırk sekiz saatimiz vardı. Bu konuda hem Başkanlığımıza tekrar ben rica etmek istiyorum hem de Bakanlığımıza eğer önümüzdeki dönemde benzer kanunlar gelecekse çünkü gerçekten çok sağlıksız bir süreç işliyor ve dolayısıyla sağlıklı bir değerlendirme yapmamız da mümkün olmuyor.

Ben, iktidar partisi temsilcilerimizi dinlediğim zaman da zannediyorum bir kafa karışıklığı var çünkü biz şu an burada, "Türkiye helal pazara girsin mi? Dünyadaki helal ekonomiden istifade etsin mi, etmesin mi?" bunu tartışmıyoruz. Tabii ki Türk şirketleri dünyadaki bütün pazarlardan -helal pazar da olsun ya da diğer pazarlar- en yüksek derecede nasıl istifade edebilir ve bizler de yasama süreçleri açısından nasıl onların işlerini kolaylaştırabiliriz, bu konularda tabii ki onlara destek olacağız. Zaten, Türk şirketleri helal pazarında var, pek çok farklı ülkede satışları yapıyorlar, daha fazla satış yapabilmeleri için bizlerin de onlara destek olmamız gerekecek ama biz burada bunu tartışmıyoruz. Bilgilendirme toplantısında da bahsedilen, benim görebildiğim, burada önümüzde bir SMIIC genel kurulu olacak, dolayısıyla Hükûmet bu SMIIC genel kurulunda Türkiye'nin tekrar başkan seçilebilmesi için orada farklı bir model sunmak istiyor ve bu modelle birlikte... Biraz önce Sayın Bakan da konuşmasını yaparken dedi ki: "Helal akreditasyon sistemiyle diğer İslam ülkeleri Türkiye'nin öncülüğünü bekliyorlar." Yani aslında, ben, burada konuştuğumuz konuyu ekonomik bir konudan ziyade daha çok siyasi bir, Hükûmet tarafından gelen bir model olarak yorumluyorum. Burada, İslami ülkeler içerisinde Hükûmet bu modelle, biraz sonra ifade edeceğim modelle öncülük üstlenmek istiyor yani diyor ki: "Bundan sonraki süreçte helal akreditasyon kurumları olsun diğer bütün ülkelerde ve İslam ülkelerinde ve belgelendirmeler de sadece Müslüman şirketler ve o Müslüman kişiler tarafından yapılsın." Yani belgelendirmede yeni bir model öneriyor Türkiye ve diğer İslam ülkelerinin de bu konuda kendisini takip etmesini istiyor ama daha baştan sekteye uğrayan bir öneri olduğunu düşünüyorum çünkü Bakanlık da sunum yaparken ifade etmişti önceki gün, pek çok İslam ülkesi bu modeli doğru bulmuyor. Suudi Arabistan gibi, Mısır gibi, Pakistan gibi, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, bu ülkeler zaten bir araya gelmişler ve Türkiye'nin Başkanlığını yaptığı SMIIC'e alternatif bir organizasyonu kurmak için girişimlere başlamışlar, Uluslararası Helal Akreditasyon Forumu kuruluyor. Bu ülkeler Türkiye'nin başkanlığını yaptığı ya da liderliğini yaptığı SMIIC'in yöntemlerini uygun bulmadığı için ayrı bir alternatif akreditasyon forumu kurarak zaten Türkiye'nin arkasından gitmek istemediklerini bir şekilde ifade etmişler ve Dubai'de kurulmuş, 15 ülke var buraya üye olan. Dolayısıyla, aslında, bu, dış ekonomik ilişkiler, dış politikayla doğrudan bağlantılı. Yani dış politikada ne kadar güçlü olursanız, bu, dış ekonomik ilişkilerinize de aynı ölçüde yansıyor. Türkiye'nin dış politikalarının, geçtiğimiz yıllar içerisinde ne kadar hatalı dış politikalar yaptığının ve bu dış politikaları uyguladığının ve bu hatalı dış politikaların dış ekonomik ilişkilerimizi ne kadar olumsuz etkilediğinin bir göstergesi. Türkiye İslam ülkelerinde de yalnızlaşıyor ve Türkiye'nin önerdiği ve başkanlığını yürüttüğü SMIIC'in alternatifi İslam ülkeleri içerisinde zaten yoğun bir şekilde oluşturulmaya çalışılıyor. Biraz önce ifade ettim, biz burada 3,9 trilyon dolarlık helal ekonomisinden faydalanalım mı, faydalanmayalım mı, bunu zaten tartışmıyoruz, tabii ki bundan faydalanmak için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz. Burada, Hükûmetin geliştirdiği modelle, belgelendirme pazarına yönelik bir girişimi ben anlıyorum. Helal belgelendirme pazarı da 6 milyar dolarlık bir pazar, bu 6 milyar dolarlık pazarda Hükûmet diyor ki "Biz ayrı kurumlar kuralım, normal Akreditasyon Kurumunun dışında bir Helal Akreditasyon Kurumu ve bu sadece Müslüman şirketlere ve Müslüman kişilere belgelendirme yetkisi versin. Yani bir ürünün ya da bir şirketin helal olup olmadığının kararını verecek olan belgelendirme şirketleri de Müslüman olsun." Biraz önce ifade ettiğim gibi, pek çok İslam ülkesi de böyle olmaması gerektiğini düşünüyor, onlar da ayrı bir organizasyon kurmuşlar.

Etki analizine baktım. Bu kadarlık, kırk sekiz saatlik kısa zaman dilimimizde etki analizini inceledim ve çok yetersiz bulduğumu ifade etmek istiyorum çünkü etki analizinde ben neyi görmek isterdim? Örneğin, ekonomik olarak etkisini. Hani, Sayın Bakan diyor ki "İhracatımızı artırmak için, bu pazarlardan daha üst seviyede faydalanmak için biz böyle bir girişimde bulunuyoruz." İhracatımızı ne kadar artıracak? "Ekonomik etkiler" kısmına baktım, hiçbir şekilde bir ekonomik etki analizi yok bu "analiz" olarak adlandırılan... Yani başlığı "Etki Analizi" olan dokümanın, bize sunulan etki analizi raporunun içerisinde ekonomik etkiler kısmı bir ekonomik analizden ziyade genel değerlendirme şeklinde. Şu cümle yer alıyor sadece: "Müslüman ülkelere ve Müslüman nüfusun yaşadığı ülkelere helal belgeli ürün ihracatı ile mal ihracatımızın artmasına vesile olacaktır." Şimdi, böyle bir cümle... Yani ben bunun detayını öğrenmek istiyorum. Belgelendirme sisteminde eğer bir liderlik üstlenmek istiyorsa Türkiye ve yeni bir model oluşturmak istiyorsa bunun ekonomik etkileri ne olacak? Örneğin, bunu kabul etmeyen Suudi Arabistan'a biz ne kadar daha fazla ürün satabileceğiz ya da bunu kabul etmeyen Mısır'a ne kadar daha fazla ürün satabileceğiz; Birleşik Arap Emirlikleri'ne, Ürdün'e ne kadar daha fazla ürün satabileceğiz? Ya da "Belgelendirme sistemlerini sadece Müslümanlar yapsın." dediğimiz zaman İngiltere gibi önemli bir helal pazarı olan bir ülkeye ne kadar satabileceğiz? Yani İngiltere'deki helal pazara yönelik ihracatımız artacak mı, azalacak mı? İngiltere çok önemli bir ülke, bizim dış ticaret fazlası verdiğimiz bir ülke. Biz aldığımızdan, ithalatımızdan daha fazla ihraç ediyoruz. Dolayısıyla, örneğin İngiltere ihracatımızı nasıl etkileyecek? Dolayısıyla ekonomik bir... Eğer bizim hedefimiz burada ihracatımızı artırmaksa, ben burada Bakanlıktan böyle bir analiz beklerdim, şu kadarlık bir ihracatımızı artırma... "Şöyle bir detaylı çalışma yaptık, ihracatımız şu kadar artacak; İslam ülkelerine bu kadar artacak, diğer, İslam ülkesi dışındaki bizim önemli ihracat pazarlarımıza, Avrupa Birliğine ya da helal pazarların yoğun olduğu Asya ülkeleri gibi..." Buralardan biz ne kadar daha fazla istifade edeceğiz, değil mi? Yani bir adım atarken bunun artısını, eksisini iyi bir şekilde değerlendirebilmemiz gerekli ama gelen çalışmanın ben ekonomik analiz kısmının sağlıklı bir şekilde yapılmadığını düşünüyorum çünkü bize gelen etki analizinde sadece genel, bir cümlelik bir değerlendirme "Artacaktır." Ne kadar artacak, ne olacak, bunun detaylı bilgisi yok. Bu nedenle de zaten konuşmamın başında... Bir ekonomik atılım projesinden ziyade siyasi amaçlı bir proje olarak ben bunu görüyorum. Tamamen SMIIC genel kuruluna giderken Türkiye'nin tekrar başkan seçilebilmesi ve kendini İslam ülkeleri içerisinde bir lider pozisyonuna oturtma çabası olarak ben bunu yorumluyorum ama böyle bir şey yaparken bunun altyapısının çok iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerekli.

Bir başka konu: Eğer böyle bir belgelendirme sistemine Müslüman olan-olmayan ayrımını eğer Hükûmet yapmak istiyorsa bunun iç pazara etkileri nasıl olacak, bunu da tabii ki öğrenmek isteriz. Yine bize yapılan sunumda şu söylenmişti: "Bu, TÜRKAK altında yapılamıyor çünkü Türkiye, Avrupa Birliğine tam üye olma hedefi olan..." Ama aslında Hükûmetin böyle bir hedefinin olmadığını anlıyoruz. TÜRKAK sonuçta Avrupa Birliği akreditasyon sisteminin parçası. Dolayısıyla, belgelendirmeyi verecek olan kurumlar açısından Türkiye, Müslüman olsun-olmasın ayrımını yaptığı zaman bu bir ayrımcılık kategorisine giriyor. Dolayısıyla da Avrupa Birliği sisteminde bir kurum içiresinde yani TÜRKAK bünyesinde böyle bir... Yoksa yani zaten helal belgelendirme veriliyor ama burada Türkiye diyor ki "Bu belgelendirmeyi verecek şirketler ve kişiler Müslüman olsun." Bu, çok ciddi bir ayrım. Bu nedenle de Avrupa Birliğine üye olmak isteyen bir ülkenin akreditasyon kurumunda bu kurulamıyor. Burada da aslında zaten Türkiye'nin AB'ye yönelik hedefi konusunda da bir soru işaret var. Bu konuda da Sayın Bakan, hedefimizin ne olduğu konusunu netleştirirse memnun olurum.

Son bir nokta: Normalde, yasama sürecinde bizlerin Komisyona gelirken ve burada görüş ifade edebilmemiz için metinler bize ulaştığı zaman yani kanun tasarısı bize ulaştığı zaman onu inceleyip, ilgili kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları, iş dünyası kuruluşlarının görüşlerini alarak buraya gelip ona göre bir görüş ifade etmemiz lazım. Tabii ki böyle bir çalışma yapma imkânımız olmadı. İş dünyası kuruluşlarından TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD burada, 3 temsilci var. Onların bu kadar kısa zamanda bir değerlendirme yapma imkânları oldu mu bilmiyorum ama keşke onları dinleyebilseydik, toplantının başında keşke onlar görüşlerini ifade etseydi belki biz daha... Lütfen, iş dünyası kuruluşlarımızın görüşlerini ben çok önemsiyorum ama bu görüşleri ifade ederken yine şu tartışmaya girmeyelim: Helal olsun mu, olmasın mı, helal pazardan Türkiye faydalansın mı, faydalanmasın mı, biz bunu konuşmuyoruz. Hepimiz burada Türkiye'nin helal pazardan daha fazla istifade etmesini istiyoruz. Belgelendirme sistemine yönelik Türkiye'nin önerdiği modelin yani belgelendirmenin Müslüman şirketler ya da kişiler tarafından yapılması... Yani şu anki sistemden farklı olarak önerilen model bu. Bunun artılarının, eksilerinin Türkiye'nin ticaretine, ihracatına... Bizim için önemli olan nokta bu, bu yönde görüşlerini bizlere... Ve bunun önümüzdeki süreçte iç pazara etkileri ne olabilir, o konuda da görüşlerini paylaşırlarsa memnun olurum.

Teşekkür ederim.