| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/886) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 19 .10.2017 |
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ana noktalar itibarıyla, ana başlıklar itibarıyla birkaç hususu hatırlatarak sözlerimi bitirmek istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, 16 maddelik bir kanun tasarısını çalışarak bugün bitirdik. Tabii, benim en çok tereddüt ettiğim konulardan bir tanesi, ülkemizde, gerçekten, yüzde 99'a yakın Müslüman vatandaşımız, yurttaşımız, kardeşimiz yaşıyor ama bu Müslüman kardeşlerimizin ve arkadaşlarımızın arasında, özellikle, İslami kuralların işleyişi yönüyle çok farklılıklar var, farklı mezhepten olanlar var. O nedenle, farklı anlayışlar çerçevesinde yaptığımız bu düzenlemenin piyasa içinde, iç piyasada çok büyük ayrılıklar, ayrıştırmalar yaratacağını söylemek istiyorum. Bunu bir kere daha düşünmenizi istirham ediyorum.
Daha önce de söylediğim gibi, alt komisyona gönderilerek -her ne kadar şimdi Komisyondan geçtiyse de- konunun yeniden, detaylı bir şekilde değerlendirilmesinde fayda olacağını düşünüyorum. Çünkü şunu açıklıkla belirtmek istiyorum: Bizimle birlikte birçok Müslüman ülkeleri var, bu Müslüman ülkelerin de nüfusunun 1,8 milyar civarında olduğu söyleniyor. Ama her bir Müslüman ülkesinde farklı farklı yaklaşımlar, farklı farklı uygulamalar, farklı anlayışlar var. Şimdi, bu anlayışları tek bir standart içinde birleştirmek, sadece akredite edilen bu belgeyle bütünleştirmek ve bu belgeye dayalı olarak oraya açılacağız, oraya mal satacağız demek biraz hayalî gibi geliyor bana. Bunun dışında birçok etken var piyasanın işleyişi konusunda, alımlar konusunda ve ticaretin işleyişi konusunda. Bunların da göz önüne alınarak bu tür uygulamaların bana göre bir yararı olmayacağını ve ülkemizin de bu alanda önde, öncü olma rolünde olamayacağını çünkü birçok yan etkenler, farklı durumlar bu konunun arzu ettiğiniz noktada oluşmasına olanak sağlamayacağını da belirtmek istiyorum. Çünkü, biliyorsunuz, şimdiye kadar hep söylediniz, İngiltere'de bu tür bir belgenin verildiğini, helal gıdayla ilgili ve diğer konularla ilgili belgelerin verildiğini söylediniz. Konuşmamda da söyledim, biliyorsunuz, İngiltere Avrupa Birliği üyesi bir ülke, o ülkede bu tür belgeler verilebiliyorsa...
BAŞKAN - Şu anda öyle ama çıkacak.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Çıkıp çıkmayacağı da kesin değil, öyle bir talebi var.
Ama şimdiye kadar buna Avrupa Birliği engel olmamışsa, bu belgeyi vermişse bizim Türk Akreditasyon Kurumumuz bu belgeyi neden veremiyor, neden vermedi? Bunun üzerinde durmak ve bunu sorgulamak, bu konuda eksiklikler, aksaklıklar varsa bunun öncelikle giderilmesinin çok önemli olduğunu sayıyorum. Yani mevcut bir kurum varken yeni bir kurum yaratarak bu işi çözmek yerine mevcut kurumda revize etmek, değişiklikler yapmak ve orada neden yapılmadığı noktasını sorgulamak suretiyle bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum.
Bir de, en önemlisi olan, "SMIIC" diye bir İslam birliği teşkilatı var, 36 İslam ülkesinin birlikte olduğu bir kuruluş, bunun Başkanlığını da Türkiye yürütüyor.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - İslam İşbirliği Teşkilatı 36 değil, SMIIC'e katılanlar 36.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - SMIIC'i söylüyorum, SMIIC'te 36 ülke var değil mi?
BAŞKAN - Evet, doğru.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Şimdi, bu 36 ülke bir araya gelmişse bu ülkelerin mutabık kalabileceği kriterler ve ölçüler çerçevesinde bu SMIIC'in bünyesinde oluşturulacak bir akreditasyon belgesinin oluşturulmasının ve böyle bir çalışmanın yapılmasının ben daha itibar göreceğini, daha değer bulacağını ve daha önemli olacağını da belirtmek istiyorum. Bu konunun da değerlendirilmesinin faydalı olacağını sizlere belirtmek istiyorum.
Bir de kabul edilen 11'inci maddenin (ç) bendinde -orada, maddede konuşacaktım ama hızla geçince yetişemedim- "Kurumun tarafsızlığını ve bağımsızlığını etkilemeyecek her türlü gelirleri içinde her türlü yardım, bağış vesaire gelirler..." denilerek paranın nereden ve niçin geldiği konusunun ölçütü ne olacaktır? Yani bağımsızlığını ve kurumun tarafsızlığını etkileyecek bu ölçüyü kim değerlendirecek? Dolaylı olarak, verilebilecek bir bağışın, yardımın farklı etiketlerin verilmesine ve bu tür belgelerin verilmesine sebebiyet vermenin yolu bu yönüyle açılıyor gibi geliyor bana. Bu konunun da değerlendirilmesinin faydalı olacağını düşünüyorum ve bunun her zaman suistimal edilebileceğini ve bazı şirketlere, bazı kişilere avantajlar ve imkânlar sağlayabileceğini ve böylelikle, kurumun işleyişine zarar verebileceğini belirtmek istiyorum.
Evet, bu şekilde, eleştirilerimi ve önerilerimi sunduktan sonra, beni dinlediğin için hepinize teşekkür ediyorum.