| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Ekonomi Bakanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 09 .11.2017 |
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonun değerli üyeleri, kıymetli bürokrat arkadaşlarım, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bugün Ekonomi Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşuyoruz. Daha önce de bazı bakanlıklar üzerinde konuştuk. İlginin yüksek olması beni sevindirdi. Önemli bir alan, üzerinde konuşacağız. Tabii, Sayın Bakanın söylediklerinde katıldıklarımız var, katılmadıklarımız var ama Türkiye'nin gerçeklerini de göz ardı etmemiz mümkün değil.
Özellikle konuşmamın başında şunu bir kere söylemek istiyorum: 15 Temmuz hain darbe kalkışmasından sonra Avrupa'da, Amerika'da FETÖ, ilave olarak PKK'nın organize ettiği lobiler Türkiye'ye karşı hasmane bir tutum takındılar ve ülkemizi siyasi ve ekonomik olarak bir ablukaya da almak istediler; malumunuz, birtakım spekülasyonlarla ekonomiyi de zorlamaya çalıştılar. Bunları biliyoruz ancak bunları bilmekle beraber Türkiye ekonomisinin kendi dinamiklerinden kaynaklanan eksiklerini de söylememiz lazım. Temel olarak şunu söylüyorum Sayın Bakanım: Ekonomi yönetiminin bir kere çok başlılıktan kurtulması lazım. Çok başlılık olunca gelişmeleri iyi okuyamıyorsunuz, sorunları günübirlik tedbirlerle geçiştirmeye çalışıyorsunuz. Ben şahsen bu işlerle de uzun yıllardır ilgilenen bir arkadaşınız olarak ekonomiyi hangi bazda tartışacağımızı bilmiyorum.
Şu, 2018 yılı programı, şu da 2017 yılı programı; bunların ikisi de Bakanlar Kurulu kararı eki. Sizin imzalarınız var. Bakıyorum, 2017 yılında -çok detaya girmeyeceğim; bakın, sayfa olarak sayfa 10- burada kişi başına millî gelir 2008 düzeyinde 2016'da; hatta düşmüş, 9.247'den 9.243'e. Buna -88 fiyatlarıyla bakıyoruz- TL bazında da baksanız yüzde 20 artış gözüküyor; ABD doları bazında, sabit fiyatlarla ikisiyle de baktığınız zaman yüzde 20 artış gözüküyor. Hep 2002'yle mukayese ediyorsunuz. Siz bugün fazla girmediniz bu meseleye ama bir de kendinizle bir yarışın, bir bakın "Bunda ne var, ne yok?" diye. Ekonomi Bakanlığında bu detaya -yarın bu detaya girmek istediğim için- fazla girmeyeceğim ama bazen bu biraz önce özellikle söylediğim ekonomi yönetimdeki çok başlılık gelişmelerde biraz sıkıntı yaratıyor. Buna biraz sonra değineceğim. Haddizatında rakamsal baza fazla girmek istemiyordum bugün ama bir kısma biraz girebilirim belki.
Şimdi, Sayın Bakan, maşallah her alanda beyanat veriyorsunuz. Bizim sizinle bu kadar hukukumuz da var. Güzel bir şey ama doların yükselişine de biraz katkı veriyorsunuz, açık söyleyeyim. Önce "Merkez Bankası faizleri indirsin." dediniz, şimdi Maliye Bakanına bakıyorsunuz...
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - "Merkez Bankası faizleri indirsin." mi dedim, "Faizler düşmeli." mi dedim?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - "Düşmeli." dedin. Bu ne anlama geliyor? Aynı anlama geliyor, istediğin gibi farklı yorumla.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Hayır, ikisi ayrı.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Sayın Bakan, istediğin gibi farklı yorumla, ben diyeceğimi diyeyim. "Haluk Ayhan yanlış konuşuyor, bilmiyor bu işi." de.
Şimdi, siz geçen bir beyanat verdiniz. Maliye Bakanının burada imanı gevriyor muhalefete karşı, ciddi söylüyorum, bizim o tarafın tabiriyle. Bu özellikle mali kurumların üzerindeki vergilerle ilgili "2 puan artıracağım." diye uğraşıyor; sonra iş kalktı, bütün kurumlar gelir vergisinde 2 puana geldi. Tabii burada zorlanıyor, muhalefet de bir şeyler söylüyor. Sizin internette bir haberinizi gördüm ben faizler üzerindeki vergiyle ilgili, hafif gösterdim, burada söyledim, fırladı kalktı gitti. Dün espri yapacağım diye kendisine de söylediğim için burada rahatlıkla söylüyorum. Yani, şimdi, burada bir şey söylediğiniz zaman orada da ne olması lazım? Bir işin ortaya çıkması lazım.
Dolar 2,85 iken siz "Döviz tutanın eli yanar." dediniz, hatta "Üzerinde yüzde 10 da köpük var." dediniz. Bu açıklamadan sonra şimdi 3,85; yüzde 10 köpüğü de ilave ederseniz, dövizdeki artış yüzde 45,50; o tarihten bu tarihe. Şimdi, faiz diyorsunuz, siz söylediğinizde yüzde 8'di bildiğim kadarıyla, bugün itibarıyla yüzde 10. Denizli Sanayi Odası Başkanımız demiş ki: "Mevduat faizinin 14-15 olduğu ülkede kredinin yatırıma dönüştürülmesi için yüzde 20'lerin üzerinde bir rakamla yatırım yapılmaz."
Şimdi, iyi söyleyeceğimizi söylüyoruz, size destek vereceğimiz yerde; özellikle bu terör ile dış politika konusunda sonuna kadar arkanızdayız, ne yaparsanız yapın. Orada da bir Barzani'yle ticarette siz Hükûmetten, Sayın Cumhurbaşkanından biraz farklı bir ray çizer gibi oldunuz; kızdım da yani, alındım da, açık söyleyeyim. Ezin şu PKK'yı, ezin şu FETÖ'yü, bitsin bu iş ya; bir daha, bir daha dönüp buraya gelmeyelim; bir daha, bir daha dönüp gelmeyelim. Bakın, bunlarda bu kadar destekliyoruz, sonuna kadar da arkanızdayız ama hakikaten her gün her bakan farklı bir beyanat verirse anlam farklılığındaki kaymalar, aynı şeyi söylemek istemiş olsanız bile, aynı neticeyi vermiyor, piyasa aynı şeyi algılamıyor. Burada bir ne yapmamız lazım? Dikkatli olmamız lazım.
Şimdi, "Ekim ayında son on yılın en yüksek ekim ayı ihracatı rakamına ulaştık." dediniz, doğrudur. "OVP hedefi, 156 milyar doları yerle bir ederiz." diyorsunuz, doğrudur. Evet, nihayet hedef tutacak ama nasıl Sayın Bakanım ya? 2015-2016 yıllarında Orta Vadeli Program 3 tane hazırlandı, yanlışım varsa düzeltsin arkadaşlar. 2017 yılı için 3'ünde de farklı ihracat hedefi vardı. Geliyoruz 2017'de hazırlanan OVP'ye, 2018-2020, burada farklı bir hedef var. 2015 yılında OVP'de 2017 hedefi 170 milyar dolardı, 2016'daki 175,8'di, yanlışım varsa düzeltin, 2016 revizede 153,3'e çektik, 2018-2020 yani son OVP'de 156,5 milyar dolar. Siz bunu nihayet tutturacaksınız. Yani hedefi tutturamıyoruz da ihracatın geldiği yere hedefi getiriyoruz, bizim yaptığımız iş bu. Ha diyeceksiniz: "Uluslararası piyasalar, Türkiye'nin kendi iç problemleri..." vesaire, mutlaka ama zaten siz şunu söylediniz Sayın Bakanım, makulü de oydu: "160-170 milyar dolar bu ülkenin ihracat kapasitesi var." diye bir açıklama yaptınız yanlış hatırlamıyorsam. Öyle bir şey yok. Doğru hatta bugün -şimdi tenkit ediliyor- 2023 hedefleri koymadınız. Özellikle ben baktım strateji şeyinde -dün, eskiden tenkit ettiğim için- sizin Bakan Yardımcınızın, Müsteşarın ifadelerinde 2023'le ilgili bir şeyler var mı diye? Yok. Memnun oldum, 2023'ten bahsedersiniz de hedeflerin ulaşılıp ulaşılamayacağını da bir ifade etmek lazım.
Şimdi, faizli kur, bunlara bakmak lazım, ne oluyor ne bitiyor. Hakikaten ismi Ekonomi Bakanlığı. Ben bu kurumda üst düzey de görev yaptım. Şimdi, arkadaşların motivasyonu falan da önemli, çalışmaları lazım ama bakın bir ülkenin ihracatını artırmaya en fazla ihtiyacı olduğu bir dönemde üstelik TL son iki ayda neredeyse çok önemli bir değer kaybetmesine rağmen ihracat öyle ahım şahım artmıyor. Şimdi, bakın, ben size söyleyeyim: Ben genellikle AKP döneminde on beş on altı senelik ihracat farkına cari fiyatlarla bakardım, söylerdim, bir de üzerine cari işlemleri söylerdim. Sayın Bakan bunları söyledi, şimdi söylemeyeceğim ama 950 milyar dolarlık dış ticaret açığının aşağı yukarı 257 milyar doları sizin Bakan olduğunuz dönemde. Geliyoruz cari işlemler açığına: 500 küsur milyar dolar cari işlem açığının da 148-150 milyar doları sizin döneminizde oluyor. Şimdi, burada bu işlerde hassasiyetle durmak lazım.
Ben sunuşunuzu falan çok beğendim. Neden? En azından kendi zaviyenizden haklılığınızı ispat ediyorsunuz; bizim zaviyemizden olabilir olmayabilir. Biz destekleyeceğimizi bazı alanlarda çok net bir şekilde söylüyoruz. Şimdi, ihracatın bir kısmı zaten baz etkisinden artıyor. 2014'te göreve geldiniz, 2015 yılında ihracat 2012 seviyesinin altına indi, 2016 yılında ihracat gerilemeye devam etti. Onca açıklanan teşvik ve döviz kurlarındaki hızlı yükselişe rağmen ihracatta sürdürülebilir artış gerçekleşmiyor. Dış ticaret açığı ihracattan çok daha hızlı artıyor. Eylülde sanıyorum yüzde 85'ti eylül ayı itibarıyla, ekim ayında yüzde 75'e düştü galiba, yanlış hatırlamıyorsam. Şimdi, ekim ayında TİM rakamları ihracatta 13,5 milyar dolar olmuş, artış yüzde 15,6; Gümrük ve Ticaret Bakanlığının ekim ayı dış ticaret verileri yüzde 8,9 artmış, 13 milyar dolar; ithalat yüzde 25 artmış, 21,3 milyar dolar. Dış ticaret açığı ihracattan neredeyse on kat fazla artıyor, yüzde 74,5, biraz önce söyledim. İhracatın ithalatı karşılama oranı geçen sene yüzde 75'te, bu yıl ekimde yüzde 65'e, eylül ayında yüzde 59'a geriledi. Yılın ilk on ayına bakalım: Yılın ilk on ayında ihracat yüzde 10, ithalat yüzde 16,5 artıyor, dış ticaret açığı yüzde 32,5 artıyor. Şimdi, "millî ithalat politikası" dediniz, ben çok sevindim. Orada uluslararası kuruluşlarda falan gayretleri biliyorum ama millî ithalat politikamız buysa bir de millî olmasaydı ne yapardık ona şaşarım.
Şimdi, bazı konulara gireyim girmeyeyim diye de mütereddit davranmak istiyorum çünkü hani kurumsal yapıda biraz gönül koyacağım olaylar da var. Şimdi buradan bakıyoruz, ara malı ithalatı yılın ilk on ayında yüzde 27,6 artıyor, buna mukabil sermaye malı ithalatı yüzde 11,7 azalıyor. Şimdi, bunu nasıl değerlendireceğiz? Bu, iyi giden bir ekonominin göstergeleri mi? Nihayetinde bu göstergelerden ben rahatsızım açık söyleyeyim. Ekonomik büyümenin yatırımlarla desteklenmediğini gösteren bir tablo bu. Bu göstergelerden sadece ihracat rakamlarını, ihracattaki gelişmeleri -tasvip etmememize rağmen- okuyabilirsiniz iyi diye ama sadece dış ticarette bundan konuşursunuz. Bu, miyopluk. Bir de ithalatta bakacaksınız. Dış ticaret aleyhimize gelişiyor. Teşvik sistemini üç kere değiştirdiniz. "İthalatçıya yeşil pasaport vereceğiz." dediniz 1 milyar dolara kadar.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - İthalatçıya değil, ihracatçıya.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - İhracatçıya, pardon, özür diliyorum. Şimdi, bir vize olayı oldu işçi yine tıkandı. İnşallah çözülür, öyle değil mi baktığımız zaman.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Normalde Irak'a yeşil, kırmızı pasaport değil.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Tamam yani şimdi başka ülkelerde aynı sıkıntıyı yaşıyordunuz.
Şimdi, adamına göre teşvik, adamına göre pasaport, adamına göre vergi, adamına göre af, adamına göre imar, adamına göre yatırım... Böyle bir ülkenin şeyi olmaz, herkese farklı bir şey davranıyorsunuz, herkese farklı bir hukuk üretiyoruz. Şimdi, biz birine ne veriyoruz? Ekstra bir imkân veriyoruz, ertesi sene gelene daha bir imkân veriyoruz. Tamam, verebilirsin. Öteki diyor ki: "Ya benim işim ne olacak? Ben bu şartlarda geldim." Bunu da dikkate almamız lazım.
Şimdi, özetle, Türkiye sorunlu bir ekonomi yönetimi ve yapısal önlemleri merkeze alan yeni bir ekonomide neye girmek zorunda? Tedbirlerle bu işi götürmek zorunda.
Reel sektörün borçluluğu ve açık pozisyon hızla büyüyor. Bugün konuştuğumuz bütçe, ülke bütçesi 68 milyar TL açık görmüş. Hepimiz bakıyoruz şeye, hazinenin borçlanma olayını geliyoruz torba yasanın 130 maddenin içinde böyle gayet basit bir olaymış gibi sallayıp geçirip gidiyoruz. Olmaz. Nereden geliyor, neden geliyor? Önemli olan yani herkes bir yere oturabilir, sıkıntı olmayabilir ama bir koordinasyonun olması lazım, net bir şekilde de söylenmesi lazım.
Dünyada ve bölgedeki ve ihracat pazarlarının yeniden kazanılması lazım, doğru. Bunun için tedbirler almanız lazım, doğru. İhracatın bir kere dış girdi bağımlılığının ve düşük teknoloji yoğunluğunun mutlaka açılması lazım. Mesela, bugün birçok insan sizi özellikle bu yüksek teknolojik malların ihracat içindeki payının, hedefinin artırılmasını, hedefini koymanızı gerçekçi bulmuyor. Hedef olarak koymanızı bile destekliyorum. Dün söyledim, Sanayi Bakanına da söyledim. Bunu hedef olarak koymanız çok önemli, hakikaten yükseltmemiz lazım. O yükseltmezse ne olacağız? Ama geldiğinizde yüzde 6'lardaydı ihracat içinde o pay, şimdi geldi, yüzde 3'lere düştü. Bunu ne yapacağız? Bunları konuşmadan olmaz. Biz yüksek katma değerli mal üreteceğiz. Aha meydanda, siz dâhilde işlemeyi çok güzel izah ettiniz, toplam ithalatın içinde yüzde 12 gibi bir rakam söylediniz. DİR ihracatının içinde yaptığınız DİR ithalatını şey yaptığınız zaman yüzde 40'ı bulmuyor mu?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Yüzde 40, ihracatımızın neredeyse...
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Yani siz çok usta bir manevrayla onu öyle söylüyorsunuz ama vatandaş bunu bilmiyor.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Yok, manevra değil, soruyorsunuz söylüyorum işte.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Hayır, söylememe gerek yok onu da söylemeniz lazım. Bakın, ben bu DİR'le ilgili -talimatınız var yok bilmiyorum Sayın Bakan, yüzünüze arkanızdan konuşmam- bu kurumda bu kadar yetkiliden çalışmama rağmen DİR konusunda bilgi alamıyorum. "Resmî yazı yaz." dediler bana ya. İlk atanmasında imzam olan arkadaş söyledi bunu bana. "Konuşmayacağım arkadan." dedim.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Demek ki yanlış atama yapmışsın.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Yok, sen yükselttin.
BAŞKAN - İkiniz de yanlış yapmışsınız. Hadi devam edin, tamam.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Yok, yok arkadaşı da severim.
Siz şimdi, biraz önce "Yerinde ziyaret." dediniz. Yerinde ziyaret önemli ama ben bunu görüyorum, takip ediyorum, memnun da oluyorum, nerede görüyorum biliyor musun? Seçim sırası Denizli'de. Tarık Bey çıkıyor ben giriyorum, İbrahim Bey çıkıyor ben giriyorum işletmelere ya, çok güzel...
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Ya, Allah aşkına, her hafta sonu gidiyor arkadaşlar, geçen hafta da gittiler.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Ya, ama bakın, o zaman sesi fazla geliyor.
BAŞKAN - Ya, ben unuttum, sizin bu muhabbet Denizli muhabbetiydi. Ben de diyorum böyle niye sıcak sohbete girdiniz, ha, tamam ya.
Ben araya girmiyorum, bir on dakikanız daha var, buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Hayır, şimdi, özellikle şunu söylüyorum, burada gergin de geçiyor -bu sene makul geçti görüşmeler ama- e, şimdi, tatlı sert götürelim de şöyle bir bakalım.
BAŞKAN - Biraz sertleşmekte fayda var tabii.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Ben geçen size özellikle az çalışıyorsunuz, çok geziyorsunuz diye biraz da siyasi latife yaparak söyledim. Siz de bana dediniz ki: "Ya, sizinle ağabey kardeş ilişkimiz var, bu sözünüze çok alındım. Ben size yoksa hiç cevap vermiyorum." Doğru. Bakın, o tasarıda...
BAŞKAN - Sayın Ayhan, müteakip geziye beraber gideriz, sen merak etme.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Şimdi, orada 24 maddelik kanun, geldi 12 maddeye indi. Serbest bölgeler, biliyor çocuklar Allah'ı var, AKP grubunda yukarıda iki gece çalıştınız. Şimdi, 12'ye indi. Aşağıda görüşüyorum, siz gelmediniz, Hanımefendi Bakan vardı, ona söyledim: Ya, ben söyledim, Bakan Bey kızdı, kendine söyleyecektim ama. Şimdi, böyle bir şey var ki orada da bizim başka vekil arkadaşımız dedi ki: "Üç kuruşluk ihracat yapmayanlar ahkâm kesiyor." O da Kazım Bey üstüne alındı sanıyorum, hemen girdi "Ben ihracatçıyım." diye. Ben ihracatçı değilim, ihracatta çalıştım ama yok, gitmiş Kazım Bey.
BAŞKAN - Affedersiniz, nerede oldu bütün bunlar? Biz niye duymadık, görmedik?
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Denizli'de.
BAŞKAN - Ha, Denizli'de.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Yok ya, Genel Kurulda oluyor bunlar, Denizli'yle alakası yok.
24 maddelik kanun indi 12 maddeye.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - İçinde TİM Kanunu'yla ilgili çok şey var.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Ya, Sayın Bakan, ben diyeyim de siz cevap verirsiniz.
Bunun 19 maddesinde 21 önerge vermiş iktidar, 24 maddede 21 önerge. 19'unda bizim Denizli vekilimizin imzası var. 7'si, 8'i de -şu anda hatırlamıyorum- tek başına onun imzası var, madde metninden çıkarılması, gerekçesini siz okuyun ben söylemeyeceğim burada.
Ya, şimdi, bir şey söylerken hakikaten sizleri rencide etmek için muhalefeten söylemiyorum, bu kadar da hukukumuz var, sen "İhracat arttı." desen, alkışlarım ben, iyi konuştun derim. Niye demeyeyim?
BAŞKAN - Bir dakikanız kaldı bütün bunlar için.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Ya, biraz verin, bu olmaz.
Şimdi, biraz önce de söylendi, coşku olayı. Sabah ATV'de Erkan Tan'ın programında "ver coşkuyu" diyorsunuz. Şimdi Erkan Tan'ın hesabına benziyor. Tamam da, bunların hâli hâl değil Sayın Bakan, bu DİR'i falan hakikaten dikkate alırsanız bu ihracatçıların sıkıntısı fazla. "Eximbank'tan verdik." diyorsunuz, oradan 26 milyar dolar. Ne kadar kredi veriyorsunuz? Biraz önce söylediniz. "Şu kadar ihracata şu kadar verdik." diyorsunuz.
BAŞKAN - Çok özür diliyorum, kodlu konuşmasanız da, "dır" mı, "dur" mu, bir şey diyorsunuz. Nedir o?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Dâhilde işleme rejimi.
BAŞKAN - Ha, dâhilde işleme rejimiymiş. DİR mi, dır mı, ne diye geçiyor?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - DİR.
BAŞKAN - DİR ha. Tamam. Dur olunca neyi duruyoruz diye şey ettik.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Yabancı dilde "i" "ı" karıştığı için böyle oluyor.
BAŞKAN - Onu Hayati Ağabey karıştırıyor zannediyorum bir tek.
Sayın Ayhan, buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Benim hızımı kesiyorsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Ayhan, bu hızla yirmi dakikayı bitirdiniz zaten yani.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Süremi de alıyorsun bak, hemşerime onu da söyleyeyim.
Şimdi, hakikaten, Erkan Tan sabahları mehter marşıyla çıkıyor, hakikaten "Ekonomi coşuyor." diyorsunuz da...
BAŞKAN - Yani kesinlikle Türkiye milletvekilliğini destekliyorum Sayın Bakan, Türkiye milletvekili olmalı, bakanlar da Türkiye milletvekillerinden seçilmeli. Bu Denizli muhabbeti olmaz o zaman.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Sayın Bakan, vallahi, geçen yılki millî gelir rakamı dolarla -siz doları çok seviyordunuz- "Üç kat arttı dolar bazında" falan diye, geçen seneki dolar 2010'dakinden -şuradan bakayım- on sene öncenin millî gelirinden daha aşağı. Bu, korkunç bir şey, dolar bazında baktığın zaman.
Bir şey, bir de bu böyle hesaplanıyor falan deyip de doğrusunu söylemekte de fayda var. Şimdi, bakın, "Lojistik maliyetleri yüksek." diyor ihracatçılar, yüzde 74. "Finansman maliyeti yüksek." diyor yüzde 68. Bunlar benim rakamlarım değil, sizin. "Ham madde ve ara malı fiyatları yüksek." diyor yüzde 66. "Enerji maliyetleri yüksek." diyor yüzde 65. "Döviz kurları olumsuz etkileri var." diyor yüzde 57. "İhracat pazarları, siyasi engeller, belirsizlikler, riskler var." diyor yüzde 51. "Rekabetçi fiyat sunamıyoruz." diyor yüzde 48. "Bu kadar teşvik veriyoruz." diyorsunuz, yüzde 42'si "Teşvikler yetersiz." diyor. Bir de "Niye ithalat yapıyorsunuz?" diye sizler soruyorsunuz, "Yurt içi üretim yok, yetersiz." diyor yüzde 62. "Yurt içi üretim yetersiz." diyor yüzde 57. "Yurt içi kalite yetersiz." diyor yüzde 46.
Sayın Bakanım, ben tenkit etmekle falan zevk almam. Hakikaten, bakın, sadece dış ticaret ve cari işlemlerinin dışında ilk defa uzun süredir kamu maliyesi sıkıntıya girdi. Bu ikisi ne zaman problem olmaya başladı Türkiye'de bunun arkası kriz gelir. Dolayısıyla, bu konuda da hassas olmakta yarar var diye bunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.