| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Ekonomi Bakanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 09 .11.2017 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, saygıdeğer bürokratlar, değerli basın mensubu arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, sunumunuzdaki amaçlarınız olan dış ticaret yapımızın ülkemiz ekonomisiyle yine geliştirilmesi, ülkemizde yerli ve yabancı sermayeyle katma değerli yeni yatırımların hayata geçmesi, ithal ürünlerin ülkemize girişlerinde kalite ve ürün standartlarının temin edilmesi gibi dış ticaret ve ekonomiyi ilgilendiren amaçlara hepimiz tabii ki bu ülkenin yurttaşları olarak katılıyoruz ancak bu amaçlara ulaşılması konusunda uygulanan politikalara baktığımızda çok da iç açıcı bir tablo önümüzde bulunmamakta. Hele hele istatistiklere baktığımızda ve bunların sebeplerine baktığımızda, önümüzdeki dönemi de sizin sunduğunuz kadar çok pembe ya da umut veren bir durumda maalesef görememekteyiz. 2017 yılının ilk dokuz ayında -daha önce de ifade edildi- bir önceki yılın ilk dokuz ayına göre ihracat yüzde 10,5 artmış görünürken ithalattaki artış oranı ise yüzde 15,5 olarak kayıtlara geçti. Dış ticaret açığı ise bu yılın ilk dokuz ayında 53,8 milyar dolar düzeyinde. Bu da bir önceki yılın ilk dokuz ayına kıyasla yüzde 28'lik bir artışa denk düşmekte. İhracatın ithalatı karşılama oranı bu yılın ilk dokuz ayında yüzde 68,1 gözüküyor. Bu rakam bir önceki yılın ilk dokuz ayı dikkate alındığında yüzde 4,3'lük bir azalmaya işaret ederken 2014 yılı seviyesine kadar düşüldüğünü gösteriyor.
Buradan gelmek istediğim konu, özellikle dış politika. Dış politikada ne kadar çatışmacı, ne kadar gerilimli bir siyaset izlenirse o kadar bunun tabii ki bizim dış ticaretimize etkileri olumsuz olmakta. İşte, bir taraftan, bakın, Sayın Başbakan birkaç gündür Amerika Birleşik Devletleri'nde ABD Başkan Yardımcısıyla görüşmek için ha bugün, ha dün, ha yarın şeklinde randevu bekliyor. Müttefiklik ilişkimizde hiç olmadığı kadar zor duruma giren bir ilişki söz konusu. Amerika Birleşik Devletleri'nin hiçbir ülkeye uygulamadığı vize yasağı uygulamasıyla yurttaşlarımız karşı karşıya. Tabii ki kabul edilemez, bunu biz defalarca söyledik. Amerikan Hükûmetinin bu yönde vatandaşlarımızı cezalandıran tutumu kabul edilemez ama ilişkilerin bu noktaya gelmiş olması da bir o kadar kabul edilemez. Eğer Batı basınında, Amerikan basınında, dünya basınında çıktığı gibi ya da bazı yetkililerimizin ifadeleriyle "Ver papazı, al papazı." şeklinde, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin rehine mantığıyla dış ilişkilerini yürütüyor olacağını biz kabul etmek istemiyoruz ama böyle bir algıya yol açılmış olması, böyle bir algının sonrasında ilişkilerimizin zedeleniyor olması müttefiklerimizle, dostlarımızla, ilişki içinde olduğumuz ülkelerle kabul edilemez. Benzer bir sıkıntı Avrupa Birliğiyle de yaşanmakta. Sizin bizimle paylaştığınız sunumunuzda ve sunum kitapçığınızda gümrük birliğinin güncellenmesinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyorsunuz. İlişkilerimizde -yanlış görmüyorsam- gümrük birliğinin güncellenmesi AB'yle ticari ilişkilerimizde en önemli gündem maddesini oluşturmaktadır, gerçekten de böyle. Ticaretimizin yarıdan fazlasını yaptığımız Avrupa Birliğiyle gümrük birliği ilişkisinin güncellenmesi gerekmektedir, iki taraf için de gereklidir ama biz kendi ulusal çıkarlarımız açısından kendi çıkarımıza bakacağız. Ancak bunun güncellenmesi için Avrupa Konseyinin yani AB Konseyinin bir onay vermesi lazım. AB Konseyinin önemli aktörleri, Almanya'sı ve diğer ülkeleri buna sıcak bakmamakta, bunu da açık açık söylemekteler ve bilebildiğim kadarıyla da bu yıl içinde AB Komisyonuna bu konuda, müzakerelere başlama konusunda bir yetki verme niyetleri bulunmamakta. Bu krizi aşmak için nasıl bir düşünce ya da nasıl bir hareket tarzı izleyeceksiniz, bunu eğer bizimle paylaşırsanız çok seviniriz.
Bizim bu konuda bir önerimiz var Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Aslına bakarsanız, bilinmeyen bir şey değil, markalardan bahsediyoruz, Bakanlığınızın işte yıllardır sürdürdüğü projelerden, marka yaratmaktan. Bize göre Sayın Bakanım, yani Türkiye'yi bir marka hâline getirecek olan -tabii ki, çok fazla marka üretebiliriz ama- öncelikle biz "Nasıl marka oluruz?" dediğimizde marka olarak demokrasi olması lazım. Yani markamız demokrasi olmalı, markamız çoğulculuk olmalı, markamız özgürlük olmalı, markamız iyi eğitim olmalı, bağımsız yargı olmalı. Bunlar olduğunda Türkiye gerçekten işte bir yükselen yıldız, marka, değerli marka olarak tabii ki herkes tarafından değerlendirilecektir. Ama biz içeride yaşadıklarımıza bakarsak en basitinden şurada, işte 2 partiden, bizim partimizden Sayın Enis Berberoğlu, HDP'den yine bazı milletvekili arkadaşlarımız Anayasa Mahkemesinin tüm kararlarına rağmen, bunun aksi kararlarına rağmen özgürlüklerinden mahrum bırakılmış durumdalar, aylardır hatta yılı buldu bazıları için. İstinaf mahkemesinin aldığı karara rağmen arkadaşımız Enis Berberoğlu hâlâ zoraki olarak tutulmakta, bırakılmamakta, tahliye edilmesi gerekmektedir. Milletvekillerinden gazetecilere geçtiğimizde tablo çok yavaş bir şekilde...
İşte dün akşam da çok sevindik, Gökmen Ulu -haksız, hukuksuz, işte altı aylık tutukluğun arkasından- serbest bırakıldı. Eşine, çocuğuna kavuşma görüntülerinden eminim hepimiz, sizler de bizler de hepimiz mutlu olduk. O zaman bu görüntüleri içerideki diğer gazetecilerin de, yazdığı için, düşündüğü için içeride tutulan gazetecilerin de bence yaşamasını hepimiz istemeliyiz. Eğer bunu yapabilirsek işte silsile etkisiyle, yani bir domino etkisiyle o özgürlük ortamına, demokrasi ortamına... O da bizim dış dünyadaki algımızın düzelmesine, itibarımızın daha da yükselmesine katkı sağlar Sayın Bakanım.
Gümrük birliği konusunda az önce dediğim gibi, yani biz mutlak süratle tabii ki Avrupa'daki muhataplarımızın her zaman iyi niyetli olduğunu biz iddia etmiyoruz. Oranın kendi içlerindeki siyasi gelişmeler, yükselen ırkçılık, İslam karşıtı akımlar, yani aklınıza gelebilen birçok konu, burada 15 Temmuz darbesini gerçekleştiren yapının oradaki faaliyetleri, lobi faaliyetleri vesaire bunların hepsini sayabiliriz. Ama biz öncelikle, her şeyden önce kendi içimizdeki kendi demokrasimizi güçlü tutarsak bunların hepsinin üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.
Dış politikada, bahsettiğim gibi, bu çatışmacı söylemi terk etmemiz lazım. Orta Doğu'da, bakın, Suriye'de çok büyük bir hataya saplandık ve bu bizim, işte sizin uğraştığınız dış ticaretteki birçok olumsuzluğun ana faktörlerinden biri. Yurt dışından bakan biri ülkemizde hem hukuki anlamda güvenliği hem asayiş anlamında güvenliği görmediği için belki yatırım yapmakta tereddüt etmekte.
Benzer şekilde, Yolsuzluk Algı Endeksi'ndeki yerimizi bir an önce düzeltmemiz lazım. "İşsizlik" diyoruz, "enflasyon" diyoruz, öte taraftan Merkez Bankasının elini kolunu bir şekilde bağlıyoruz, "İlla siz şöyle yapacaksınız." diyoruz. Onlar öyle yapacaklarını söylüyorlar ama uyguladıkları politika tam tersi oluyor, saklı gizli faiz artırma noktasına gidiyorlar. TL'nin eriyişi gözlerimizin önünde. O yüzden mesela işte dün akşam itibarıyla 1 dolar 3,87 Türk lirasına eşit görülüyor. Tam bir yıl önce yine biz bütçeyi konuşurken 1 doların karşılığı 3,20 Türk lirasıydı. Bir yıl içinde yüzde 20'lik bir değer kaybına işaret ediyor. Tabii, bunun da dış ticaret açığına, ekonomideki diğer parametrelere etkisini sizler de görüyorsunuz, izliyorsunuz.
Benden önce de soruldu, KOBİ'lere yönelik kullandırılan Kredi Garanti Fonu teminatına yönelik veriler bundan sonra nasıl devam ettirilecek ya da güvence nasıl sağlanacak, bu konularda da bizi bilgilendirirseniz memnun olurum.
Benzer şekilde, geçtiğimiz yıl bütçe görüşmelerinde yaptığınız sunumda 23 ülkeyle serbest ticaret anlaşması yapıldığını ifade etmiştiniz. Hem gümrük birliği güncellemesi konusunda hem de aynı şekilde işte Avrupa Birliğiyle Amerika arasındaki -Atlantik arası- gümrük birliği görüşmelerine entegre olmak istiyorduk. O konu -her ikisiyle de ilişkimiz kötü olduğu için bu nasıl olacak bilemiyorum ama- nasıl aşılır, o konuda da bizi bilgilendirebilirseniz memnun olurum.
Benzer şekilde, biz aslında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında konuştuk ama bu kırmızı et, kuru fasulye, kırmızı biber ithalatında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, bir dakika lütfen, toparlayın.
Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Aslında Bakanlığınız işte etkili bir konumda, Gıda Komitesi kurdunuz vesaire ama enflasyon yine düşürülemedi, olan çiftçiyle oldu. Biz işte Eskişehir'in köylerinde dolaşırken insanların buğday ithalatı nedeniyle, kırmızı et ithalatı nedeniyle neler yaşadığını bizzat görmekteyiz.
Benzer şekilde, demir fiyatları konusunda bir kriz yaşanmakta. Demirin ithalat vergisi düşürüldü ama geç kalınmış bir önlemdi. İşte inşaatçılar demir bulamadı, iflas noktasına gelenler oldu. Şu anda o sektördeki son gelişmeleri de öğrenmek isteriz.
Bir de, Sayın Bakanım, Sayıştay raporlarına yansıyan bir-iki hususu aktarmak isterim. Bakanlığınızca uluslararası ihale şartlarını taşımamasına rağmen 4 firmaya vergi, resim ve harç istisnası belgesi düzenlendiği, bu belgelerin iptal edilmesi gerektiği belirtilmekte raporlarda. Bu konuda bir düzenleme yapıldı mı? Yine ihracata yönelik devlet yardımları kapsamında Destekleme Fiyat İstikrar Fonu'ndan yapılan ödemelerden geri tahsil edilenlere faiz uygulanamadığının görüldüğü, 637 sayılı KHK'da yapılan düzenlemeye dayanan bu problem nedeniyle Bakanlığın kayba uğradığı belirtiliyor. Raporda KHK'nın değiştirilerek büyük tutarlara ulaşan faiz alacağından KHK'yla vazgeçilmesinin önüne geçilmesi tavsiye ediliyor. Bu tavsiyeye uyacak mısınız?
BAŞKAN - Teşekkür edeyim mi?
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Hemen bitiriyorum, bir önemli husus daha var.
Şimdi, az önce markalardan bahsetmiştim, Sayıştay raporunda çok önemli bir tespit var, TURQUALITY Destek Programı kapsamına alınan şirketlerin çok büyük bir bölümünün satıldığı hâlde devlet desteğinden faydalanmaya devam edildiği tespiti var, yani yurt dışı firmalara satılıyor bunlar. Neymiş? 2015 Yılı Denetim Raporu'na da girmişti bu konu. Rapora göre, Japon, Belçikalı, Brezilyalı şirketlere satılan markaların tebliğ kapsamında desteklenmesinin tebliğin ruhuna uygun olmadığı vurgulanmakta. Yabancı firmalara satılan markaların desteklenmesinin doğru olmadığının altını çizen bu raporlar doğrultusunda bir adım atacak mısınız? Haksız yere destek alan firmalara ödenen destek miktarları hakkında bizi bilgilendirmek ya da yapacağınız adımlar konusunda bilgi vermek ister misiniz?
Bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Son söz olarak, tekrar gerçekten ekonomideki gelişmelerin, ticaretteki gelişmelerin ya da işte eksikliğini hissettiğimiz, "Şu düzelsin." dediğimiz birçok konunun çözümünün gerçekten demokrasiden geçtiğini, olağan hayattan geçtiğini, KHK'lar rejiminden, Meclisi baypas etmekten geçmediğini, özgürlükten, iyi eğitimden, çoğulculuktan geçtiğini, bağımsız yargıdan geçtiğini hatırlatmak isterim
Teşekkür ederim.