KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, sayın bürokratlar, değerli basın mensubu meslektaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, geçen yılki bütçede aile odaklı bir giriş yapmıştınız, daha sonra kadının haklarına, insan haklarına yönelik açıklamalar yapmıştınız; bu yılki bütçede tam tersi, kadınla başladınız. O yüzden, bu değişiklik nedeniyle teşekkür ediyorum. Geçen yıl da bu konuda eleştiriler olmuştu hatırladığım kadarıyla. Ancak arkadaşlarım da söyledi, bazı temel konularda değişiklik gözükmemekte. Sosyal politikalar alanından başlamak istiyorum.

Az önce Musa Bey de bir rakam paylaştı, Bakanlığınız verilerine göre 2016 yılında 10 milyon 610 bin 928 kişiye sosyal yardım yapıldı yani her 8 kişiden 1'inin sosyal yardım aldığı şeklinde bir veri öne çıkıyordu. Ancak daha önceki yıllara baktığımızda, artışın nasıl olduğunu görme imkânımız oluyor. 2012 yılında 8 milyon 333 bin 526 vatandaşa sosyal yardım yapılıyor. O da dört yıl içinde yüzde 27 oranında sosyal yardım alan vatandaşların sayısının arttığı gösteriyor. Bu hep burada konuştuğumuz ama bir türlü çaresini bulamadığımız yani yoksullukla mücadele edilmediği ama yoksulluğun yönetilmeye çalışıldığı gerçeğiyle bizi karşı karşıya bırakıyor, istihdam noktasında bir çözüm bulamadığımızı bize göstermekte.

Bakanlığınızın asli sorumluluk alanlarından olan çocuk hakları konusunda yapılanları aktardınız ancak bizim gördüğümüz tabloda çok sıkıntılı veriler de var. Bunlardan bir tanesi, daha önce Millî Eğitim bütçesinde de söyledik ama size de bir kez daha anımsatmak isterim, çocuklarımızın okullaşma oranı TÜİK verilerine göre net bir şekilde ortada, azalmakta. 2016-2017 verilerine göre ilkokullarda okullaşma oranı yüzde 91,18'le iktidarınız döneminin en düşük seviyesine gerilemiş durumda. Bu oran kız çocuklarında daha da düşük. Okula gidebilen çocuklarımızın ise özellikle eğitimlerini alabilmek için cemaat yurtlarında kalması durumunda yaşadığımız acıları da biliyorsunuz. Geçen yıl Aladağ'da yaşadığımız gibi feci şekilde yanarak can vermekte çocuklarımız.

Çalışmak zorunda bırakılan çocuklarımız eğitim haklarından mahrum bırakılmakta. Çocuk işçiler konusu, çok büyük ölçüde sosyal güvenceden mahrum olarak çalışmak durumunda kalıyorlar ve iş cinayetlerine kurban gidiyorlar. İktidarınızın verilerine göre 2 milyona yakın çocuk, eğitim haklarından mahrum kalırken bunların 1 milyona yakın bir bölümü de çalışmak durumunda kalıyor.

Yine, istatistiklere yansıyan verilere göre son on yıl içinde çocuk istismarı davaları yüzde 700 oranında artarken 18 yaşın altındaki 400 bini aşkın kız çocuğu da evlendirildi, bu istatistiklerde ortaya çıkıyor. Bu verilerin de sıkıntılı sonuçlar, sıkıntılı veriler olduğunu ifade etmek isterim.

Kadına yönelik şiddet rakamları da ne yazık ki hiç düzelmiyor, tam tersine daha vahim noktaya geliyor. 2015 yılındaki verilerden sivil toplum örgütlerinin raporlarına yansıyan rakamlara göre, iktidarınız döneminde kadına yönelik şiddet yüzde 1.400 dolayında artmış durumda. Bu noktada İstanbul Sözleşmesi'nden çok bahsedildi. Siz de, tabii ki, ilk imzacı olduğunuz için Türkiye olarak bizim bunun gereklerini yapmamız gerekiyor, hepimizin omzuna önemli bir sorumluluk yüklüyor. Ancak pratiğe bakıldığında, yani sözleşme imzalandı ama pratiğe bakıldığında bunun gereklerini yerine getirecek özellikle uygulamada adımların atılmadığı noktasında kadın örgütlerinden, bulunduğumuz illerdeki işte, kendi izlediğimiz kadın hareketlerinden raporlar alıyoruz.

Sığınmaevlerinin yetersizliği bir tarafta, bir de özellikle Millî Eğitim müfredatı konusu önemli bir kaygı noktası. Millî Eğitim müfredatına toplumsal cinsiyet eşitliği dersi eklenmesi gerekirken bizler -yine örneklerini her gün görüyoruz- işte, tavsiyeyle hazırlanan kitaplarda erkek egemen, kadının sadece ailedeki yerini öne çıkaran, erken yaşta evliliği önceleyen söylemleri görmekteyiz.

Benzer şekilde sunumunuzda yer alan ŞÖNİM'lerle ilgili de uygulamada çok ciddi sıkıntılarla karşılaşıldığı yani hem STK hem baro hem karakol hizmeti verilmesi, tek kapı sistemi, çok önemseniyor biliyorsunuz bu mücadelede ama burada birçok güncel sıkıntı nedeniyle bu değişik kurumların temsilcilerinin orada olamaması sorunuyla karşı karşıyayız. Şiddete uğradığında karakola giden kadınların gördüğü muamelede de gün geçtikçe daha işte, "Ne var bunda?" yaklaşımının sadece erkeklerden değil kadın hemcinslerinden de bir genel algı biçiminde ya da genel bir uygulama şeklinde gözlendiği rapor ediliyor.

Bir de, bir konuda da fikrinizi almak isterim. Bu bütçeye hazırlık yaparken konuşmamıza, tartışmamıza, değerlendirmemize; şunları çok duydum, kadın örgütlerinin böyle bir algısı var: Partinizin çıkardığı ve belki de işte, önemli bazı konularda mesafe katedilmesini sağlayan 6284 sayılı Yasa'nın uygulamasının partinizin tabanında rahatsızlık yarattığı ve bunun değiştirilmesi gerektiği konusunda size ciddi bir baskı geldiği yönünde duyumlar var, kadın dernekleri bundan çok endişeli, sivil toplum kurumları. Ve işte, özellikle -notlarıma bakayım izninizle- ara buluculuk ve uzlaşma müessesesinin güçlü bir şekilde uygulanmasının hem yasayla hem de İstanbul Sözleşmesi'ndeki sorumluluklarımızla çelişeceği ve bundan da kadınların son derece büyük zarar göreceği konusunda yorumlar ortak. Bu konuda sizin tavrınızın 6284 sayılı Kanun konusunda, ara buluculuk ve uzlaşma konusundaki görüşlerinizi merak ediyoruz.

Yine, Anayasa Mahkemesinin 2015'teki kararından sonra resmî nikâh zorunluluğu olmadan imamların nikâh kıymaya yetkili hâlde oluyor olması, şu anda, aslında yine bu da hep imzalamakla övündüğümüz İstanbul Sözleşmesi'nin gerekleriyle çelişir bir nokta, onu vurgulamak isterim.

Kadın istihdamının artırılması konusu da iktidarınızın en azından hedeflediği, bekleneni veremediği alanlardan biri. TÜİK verilerinde erkeklerde istihdam oranı yüzde 65 iken kadınlarda bu oranın yalnızca yüzde 27,5 olduğu gözlenmekte. Bu konuda yani kadınların istihdama katkısını sağlayabilmek için kreş ve bakımevi yapımının özel, öncelikli konulardan biri hâline gelmesi gerekmekte.

BAŞKAN - Son bir dakika, buyurun.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii Sayın Başkanım.

Daha önceki bütçede de söylemiştik, hatta Bakanlığınız bürokratları biz torba yasa üzerinde konuşurken geldiğinde de söyledik ancak bu konuda da henüz bir düzelme olmadı; o da hepimizin başımızın üstünde yeri olan şehit yakınları ve gaziler konusunda, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminde şehit olan yurttaşlarımıza, o gece yaralanan, gazi olan yurttaşlarımıza sağlanan özlük hakları var ve bunlar önemli, kimse bunlardan şikâyetçi değil, verilebilenin maksimumunu vermemiz lazım demokrasiyi savunmak için o gece çıkıp bedenini ortaya koyan yurttaşlarımıza. Ancak o yurttaşlarımız ile onların şehit yakınları ile gazilerimiz ile vatanımızı savunmak için terörle mücadelede olsun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayın.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bitirmek üzereyim Sayın Başkan.

...diğer işte, savaşlarda olsun kaybettiğimiz şehitlerimiz ya da onların yakınları ya da gazilerimize verilen özlük hakları arasındaki farklılık hâlâ giderilmiş değil, bunun bir an önce giderilmesi gerekmekte.

Yine, benzer şekilde, burada sunumunuzda bahsettiğiniz "şehit yakınlarına getirilen ÖTV muafiyeti" diyorsunuz ama yine siz biliyorsunuz ki ya da en azından yanınızdaki bürokratlar biliyor ki bu ÖTV muafiyetine kısıtlama getirilmek isteniyor, şu anda aşağıda görüşülmekte olan, bu Komisyonda bizim itirazımıza rağmen geçti... Şehit yakınlarına, gazilere ve engellilere araç alımında ÖTV muafiyetinde zaten bir kısıtlama vardı, 1.600 cc kısıtlaması ama şimdi bir de ücret kısıtlaması yani vergisi düşüldüğünde "90 bin liranın üzerinde olamaz." şeklinde bir kısıtlama... Biz buna karşıyız yani şehit yakınlarından, gazilerden, engellilerimizden, ki bunlar hepimizin üzerine titrediği... Burada iktidar da konuştuğunda, muhalefet de konuştuğunda onların iyiliği için konuşuyoruz ve onların üzerinden tasarruf yapılması, onların üzerinden bir bütçe denklenmesi gibi bir düşünce içinde hiçbirimizin olmaması gerekir.

BAŞKAN - Teşekkür edeyim mi artık?

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Son iki cümlem var; birincisi: Bu basında yer alan, 2010 tarihli Başbakanlık genelgesinin değiştirilmesine yönelik taslağın tarafınızdan bir açıklamayla, böyle bir taslak gerçekten var mı ve bu amaçla mı çıkıyor... Çünkü amaç gördüğüm kadarıyla eşit işe eşit ücret, cinsiyet eşitliği denetimi, kadınlara terfilerde yine eşit haklar verilmesi, şiddet mağduru kadınların durumunun araştırılması, kreş denetimi gibi hep işte, ortak, iyi olsun dediğimiz konuların tamamının denetim dışına çıkarılmasına neden olacak -süre nedeniyle böyle özetleyerek söylüyorum- bu genelge konusunda... Eğer bu hâliyle gönderiliyorsa, ki öyle olduğu anlaşılıyor, kadınların eşitliğini, eşit haklara sahip olarak sosyal hayatta yer almasını sağlayacak denetimlerin yapılmasını engelleyecek bir genelgeyse buna hepimizden önce sizin karşı çıkmanız gerekir diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum artık.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Son cümlem Sayın Başkanım, o da şu: Sunumunuzda doğal olarak övünerek bizimle paylaştığınız bir rakam vardı. UNDP'nin insani gelişme raporlarında ülkemizin artık 2'nci kategoride yani yüksek insani gelişme grubunda yer almasını memnuniyetle karşıladığınızı söylemiştiniz. Doğru, biz de yüksek insani gelişme grubunda yer almayı memnuniyetle karşılıyoruz ancak aynı endeksin sizde bir başka -biliyorsunuz- bölümü daha var, o da cinsiyet gelişme endeksi olarak ifade edilen, aynı raporun -biliyorsunuz- cinsiyet eşitliği bölümüne odaklanan bölümü. Orada maalesef aynı durumda değiliz, biliyorsunuz, 5 kategoriden 4'üncüsündeyiz. Yani 1 en iyi, 5 en kötü; biz 4'üncüsüne düşüyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben de yere düşmek üzereyim.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii Sayın Başkanım.

O da eşitlik konusunda sizlerin uygulamaya sokmanız gereken programları sokamadığınız için biz işte Orta Doğu ülkeleriyle aynı kümede görülüyoruz.

Engelliler konusunda geçen yıl söylediğim, işitme engellilerin sıkıntılarının giderilmesi konusunda hiçbir adım atılmadığını maalesef söylemek durumundayım. Benzer şekilde, yine evde bakım desteği alan, evde engelli bakımı yapan özellikle aile bireylerinin şöyle bir sıkıntıyla karşılaştıklarını görüyoruz: Sigorta talepleri oluyor çünkü bir sigortalı bir iş bulduğunda ailesindeki bireye bakamayacak durumda ve genelde işte kendileriyle bir araya geldiğimizde bu konuda bizden bir çözüm bulunmasını, bir sosyal güvence konusunda... İşsizler çünkü evde bakım parasına muhtaçlar ama bir taraftan da temel ihtiyaçları konusunda ne yapacaklarını, sosyal güvenlik konusunda...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum, kayıtlara geçti.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bu konuda bir adım atılmasına ihtiyaç olduğu anlaşılıyor.

Bakanlık bütçenizin hayırlı olmasını dilerim.