| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı b) Avrupa Birliği Bakanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 13 .11.2017 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, sayın bürokratlar, değerli basın mensubu meslektaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, geçen yıl burada konuşurken bütçenize, size hayırlı olsun dedikten sonra işte koşulları, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu konuşmuştuk. Önümde geçen yılki konuşma var, demişim ki: "Dün Silivri Cezaevindeydim, meslektaşlarımı ziyaret ettim." Size bazı isimlerden bahsetmişim. Bunlardan biri Ali Bulaç, biri Şahin Alpay, biri Murat Sabuncu. Sayın Bakanım, ben bu hafta sonu yine Silivri Cezaevindeydim. Geçen sunumumda size "Ali Bulaç dört aydır cezaevinde, onu siz benden daha iyi tanıyorsunuz." demiştim, şu anda on beş aydır cezaevinde. 9 tane ilacı olduğunu anlattı. Bu ilaçlarını şu anda orijinalini istediğinde vermiyorlarmış, muadilini getiriyorlarmış. "Muadili de sıkıntılarımızı çözmüyor, ilaçlarımı kendi paramla almam isteniyor." dedi. Dışarıya mektup yazamıyor, mektup alamıyor. Ahmet Turan Alkan'la görüşmüştüm, o da yine on beş ayını doldurdu, içeride 6 kitap yazmış, henüz bastırma şansı yok, dışarıya çıkaramıyor. Murat Sabuncu, içeride, birinci yılını doldurdu, daha sanırım, birinci ya da ikinci haftasıydı ben sizinle burada konuşurken, o da birinci yılını doldurmuş durumda. Geçen yıl az önce Sayın Bakanımız, o da geçen yıl anlatmıştı tam işte Avrupa Parlamentosundaki kararı konuşuyorduk, Murat Sabuncu bana "Çok felaket olur bu, işte böyle bir karar Türkiye-AB ilişkilerini çok yakından ilgilendirir.", işte vesaire yani içerideyken Türkiye'nin gidişatını ve Avrupa Birliği yönelimine nasıl önem verdiğini anlatıyordu. Şahin Alpay'dan bahsetmiştim, 11 kronik hastalığı var 72 yaşında diye, bu sefer 73 yaşındaydı görüştüğümde, kronik hastalıkları devam ediyor ve bakın, on beş ay sonra mahkemeye, biliyorsunuz duruşmaya çıktı ve mahkeme onun talebi olmadan, kendisinin Adli Tıbba giderek işte sağlık kurulundan geçmesini istedi. Şimdi, ben bunu size bir yıl önce söyledim ya da başkalarından daha önce duydunuz, bu adam içeride bekledi, şimdi muayeneye gidecek, aynı şekilde ilaçlarını alıyor, uyku apnesi var, "Ben niye içerideyim?" diye sorguluyor. Hepsi de yazdıkları yazılar yüzünden içerideler.
Geçen yılki bahsettiğim isimlerden bazıları da içeride aylarca kaldıktan sonra çıktılar, kimden bahsetmişim? Aslı Erdoğan'dan, Necmiye Alpay'dan bahsetmişim. Ne kadar yani ne diyeyim hani üzülerek de olsa da çıkmalarına seviniyorum tabii özgürlüklerine kavuşmalarına. Bu yıl gittiğimde onlardan farklı olarak içeride bu sefer Osman Kavala vardı. Bizim sizle görüşmediğimiz süreçte içeriye kimler girdi, işte, insan hakları savunucuları girdi ve Hükûmetinizin en üst düzeyde, Sayın Cumhurbaşkanının ve diğer sözcülerin "Bunlar ajan, bunlar işte yeni darbeyi yapıyorlar, 15 Temmuzun arkasındaki hareket." denilen bu insanlar, aralarında sizin de yakından tanıdığınız, hepimizin yakından tanıdığı insan hakları savunucuları vardı, tanımadıklarımız da vardı, yabancı ama işte bu seminere gelen. İlk duruşmada ve görülmedik bir hızla biliyorsunuz, iddianamesi tamamlanan, arkasından yine görülmedik bir hızla, hiç daha örneğini görmediğimiz şekilde hâkim karşısına çıkan bu insan hakları savunucularının -ki aslında normali bu, bu kadar hızlı olması lazım, iddianamenin de, ilk duruşmanın da- hepsi serbest kaldılar. Tabii, bunları anlatırken şunu söyleyeyim: Sizin Avrupa Birliği yöneliminizi Bakanlığınızdan önce de burada bilen çok kişi var, ben de onlardan bir tanesiyim. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinde Batı yöneliminin, Avrupa Birliği sürecinin yani üye oluruz olmayız ama AB yönelimimizin Türkiye'nin ana çıpalarından biri olduğunu kabullenen, içten kabullenen ve bunun kabinede de kabullenilmesi yönünde çaba harcayan biri olduğunuzu biliyorum. En zor süreçten geçtiğimiz şu günlerde de yine, işte, siz başkent başkent dolaşıyorsunuz ve o kadar zor koşullar altında ki siz başkent başkent dolaşırken buradan da birileri sürekli o başkentlerle münakaşa içindeler; tek taraflı söylemiyorum bunu, oradan da buraya gelen var. Ama, yani bu demokrasi tablomuzu değiştiremezsek biz ne kadar konuşursak konuşalım yani Avrupalıları ne kadar suçlayabiliriz, saatlerce konuşabiliriz, onların hatalarını konuşabiliriz, vardır, evet ama sağduyulu sesler de var. Ama, bizim kendi içimizde bu işi düzeltmemiz lazım. Mesela, gazetecilerden bahsettik, hak savunucularından bahsettik, bu arada işte, bu KHK'larla atılanları temsilen 2 tane genç öğretmen ve akademisyen var, açlık grevindeler; bu konuyu çözemiyoruz. Siz konuşmanızda bahsettiniz, bir komisyon kuruldu, gecikmeyle kuruldu, ite kaka gidiyor ama hâlâ karar alamıyor. Şimdi, başkanı yok biliyorsunuz yani bir başkanı vardı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı oldu, şimdi o olduktan sonra bir başkan atanmadı, aylardır bekliyor ama onun beklemesi... Belki biz dosya üzerinde böyle konuşurken, bekliyor derken on binlerce insan bekliyor, on binlerce insan şu komisyon bir işlese de biz bir hak arasak diye bekliyor. Bunların başında işte Nuriye ve Semih, bu gençler var. Bu süreçte Türkiye'nin dört bir yanında işte uzun tutukluluklar konusu, işte siz de yakından takip ediyorsunuzdur, hatta ve hatta asker tutuklu isimlerden bir yıl sonra, on beş ay sonra tahliye edilenler var suçsuz olduğu anlaşılarak. Biz bunu, bu meseleyi yani içimiz çok yandı, Ergenekon'da, Balyoz'da, Oda TV'de, askerî casuslukta, KCK davalarında gerçekten çok yandı. Sonradan işte, "Savcı şöyleymiş.", "Hâkim böyleymiş." dedik, "Kumpasmış." dedik ama olan insanların yaşamlarına, insanların aylarca, yıllarca sevdiklerinden, ailelerinden ırak kalmalarına neden oldu. O yüzden, sizin Avrupa başkentlerinde gösterdiğiniz çabanın eş değerini ya da daha fazlasını burada, bu yargı bağımsızlığı konusunda, demokratikleşme konusunda, basın yani ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü konusunda göstermeniz gerekmekte Sayın Bakanım; bunu siz de biliyorsunuz. Yani, bahsettiğim isimlerin koşullarını duyduğunuzda ben inanıyorum ki sizin de onları tanıyan kişiler olarak içiniz cız etmekte.
Mehmet Altan'la görüşüyorum, diyor ki: "Beni ilk kurulan Darbeleri Araştırma Komisyonunda uzman kişi olarak çağırmışlardı yani Türkiye'de demokrasinin taraftarı olan biri olarak çağırmışlardı, şimdi ben 3 müebbet hapis cezasıyla yargılanıyorum." Yani, sizin de belki çabalarınızla Sayın Bakan, 2007'de sanırım biz Türk Ceza Kanunu'nu değiştirdik, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek'ti sanırım kabinede. Niye değiştirdik? Gazeteciler, yazarlar, entelektüeller, aydınlar bu ülkede bir görüşü savunduklarında hemen işte "Sen teröristsin, teröre destek veriyorsun." denmesin diye değiştirdik Sayın Bakanım. Ve cebir ve tehdit unsurunu cebir ve şiddete çevirdik, beraber çevirdik yani iktidarıyla muhalefetiyle böyle olsun diye hepimiz.
Şimdi, geldiğimiz noktada yazdıkları için, yorumları için bu insanlar -yani başka konulardaki düşünceleri çok aykırı gelebilir, bu ülkede birçok insanı kırmış olabilir vesaire ama- şu anda düşündükleri için, yazdıkları için bir yılı aşkın bir süredir tutuklular, en ağır şekilde yani en ağır koşullarda cezaevinde tutuklular ve baktığınızda da yargılamalarına işte 3 kere müebbet hapis cezası, artı bilmem ne kadar yıl gibi.
Geçen yıl söylemişim "HDP'li milletvekilleri de burada olmalı, görüşlerini ifade edebilmeli." diye, ne olmuş? Üzerine bir de CHP'li milletvekili cezaevine girmiş. Üzerine işte, mahkeme demiş ki: "Ya, bu cezaevine girmesine neden olan kararlar hukuki olarak temelsizdir." Biz hâlâ mahkeme mahkeme geziyoruz ki yani "Burada hukuk yoktur." diyen bir istinat mahkemesinin kararının arkasından tahliye edecek mahkeme arıyoruz. Bugün belki görmüşünüzdür bir köşe yazarı ağabeyimizin köşesinde Orhan Uğuroğlu'nun köşesinde Hâkimler Savcılar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, lütfen tamamlar mısınız.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - ...başkan yardımcısı diyor ki: "Tahliye edilmeli. Yargıtay Başkanı diyor ki: "Tahliye edilmeli." Barolar Birliği Başkanı diyor ki: "Tahliye edilmeli." Ama, biz hâlâ bekliyoruz ki işte bir mahkeme çıkacak ve tahliye edecek. O yüzden, bizim bunları aşmamız lazım. Bunların aşılmasında da Bakanlığınızın tabii ki sadece Avrupa'ya dönerek bir şeyler söylemektesiniz ama bir taraftan da Türkiye'ye de dönüp içeride... Yani bu OHAL, KHK'lar rejimi, bunların bitmesi lazım, olağan hâle geçmemiz lazım ve bunu biz anlatıyoruz ama sizin de anlatmanız lazım. Bazen siz diyorsunuz ya yani son demeciniz var, sanırım hafta sonuydu: "Türkiye'de muhalefet cari açığı var." demişsiniz. Yani, muhalefeti belki her konuda eleştirebilirsiniz ama demokratikleşme konusunda, Avrupa Birliği konusunda... Az önce Sayın Temizel'in sözlerini siz de dinlediniz ama bu ilk defa Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinden gelen yaklaşım değil. Sayın Genel Başkanımız da, parti sözcülerimiz de buradaki, AB Komisyonundaki değerli arkadaşlarımız da hep sizin yanınızda olduk, işte sabahlara kadar birlikte kanun çıkardık. Biz her zaman bu konunun AB yönelimimizin bir millî politika olduğunu söyleyegeldik. O yüzden, bu konuda hani muhalefeti bu şekilde suçlamak yerine içeride biraz daha işlerin düzelmesine çalışmamız lazım diye düşünüyorum. Mesela bu konuda da benim geçmişte diplomasi muhabirliğim nedeniyle duyabildiğim -kuliste, Ankara'da oturduğunuzda soruyorsunuz sağa sola- bire bir doğruysa eğer benim kulağıma gelen: Konuşuyoruz, kızıyoruz, bağırıyoruz çağırıyoruz Avrupalılara ama örneğin biz hâlâ yol haritamızı, bizden istenen yol haritasını hâlâ vermiş değiliz bildiğim kadarıyla. Yani, bu son gelinen müzakerelerde bir yol haritası vermemiz lazım: "Biz şunu, şunu, şunu yapacağız..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer...
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tamam, bitiyorum.
Mesela bunun bir an önce verilmesi gerekmekte. Yani, biliyorsunuz, partimizin, bizim bu konuda görüşümüz de açık; atılabilecek adımlarda üzerimize düşen her şeyi yapalım biz. Yani, fasıllarda da, hani, ille de "23, 24 açılmadı diye biz insan hakları alanında adım atmayacağız." anlamına gelmiyor. Biz üzerimize düşen her şeyi yapalım; oturalım, ne çıkarılacaksa çıkaralım ve onun müzakerelere ne kadar katkı sağlayacağına sonra bakalım. Ama "Bu çıkmadı; 23, 24'ü açmadılar." diye bizim elimizi kolumuzu bağlayıp beklememiz bence mantıklı değil.
Geçen yıldan kalan, sormak istediğim bir husus vardı, onu da size sorayım: Öğrenciler vardı; siz gelecek yıla, yani bu yıla bırakmıştınız, Jean Monnet burslarıydı yanılmıyorsam. O konuda o öğrenciler gidebilecek mi? Hak kazanıp gidemeyen çocuklar vardı, onların durumunu size sormak istiyorum.
Bir de, bu IPA fonları ve Gümrük Birliği konusunda ben Kadim Bey'e katılıyorum, Gümrük Birliği güncellemesinin yapılması son derece önemli. Şimdi, bir taraftan, hani, sizin başkentlerle, Avrupa Birliğiyle ilişkileri korumaya, geliştirmeye yönelik açıklamalarınız ama bir taraftan burada Sayın Cumhurbaşkanının "İhtiyaç yok." benzeri açıklamaları; bunlar, tabii, sizin işinizi kolaylaştırmamakta. Keşke tek ses çıkabilse Hükûmetten, Dışişlerinden, AB Bakanlığından ama maalesef bu olmuyor. İnsan hakları savunucularının çıktığı gibi meslektaşlarımızın bir bölümü de çıktı bu süreçte, uzun, aylar süren tutukluluklar sonrasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Son cümlemi bitireyim.
Umarım demokratikleşme alanında, hayatın olağanlaşması alanında gerekli adımlar atılır, insanların yargıya hak aramak için erişimi sağlanır, Komisyonun çalışması sağlanır ve sizin de muhataplarınızla müzakerelerde eliniz kolaylaşır.
Biz, tabii ki, her zaman üzerimize düştüğünde, Avrupalı muhataplara olsun, bize sorulursa... Ki Genel Başkanımız her seferinde söylüyor: "Türkiye'de, işte, Hükûmetle bir sorununuz var diye ya da, işte, şey var diye bütün ülkeyi, bütün vatandaşları cezalandırma yolunu seçmeyin. Türkiye Cumhuriyeti'nde bizim yönümüz belli, Batı." Siz de söylüyorsunuz "Çıpamız Avrupa, Batı'yla ilişkiler." diye. Biz sorumlu muhalefet içinde, yapıcı muhalefet anlayışı içinde Türkiye'nin AB yönelimini desteklemeye devam edeceğiz. Üye olsak da, olmasak da bunun, vatandaşlarımızın hayat standardının gelişmesine katkı sunacağı bilinciyle bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.