| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Sağlık Bakanlığı b) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı d) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu e) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .11.2017 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, sayın bürokratlar, değerli basın mensubu meslektaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakana hayırlı uğurlu olsun diyorum.
En temel insan hakkı olan ve herkesin ayrımsız olarak en nitelikli biçimde ulaşabilmesi gereken sağlık hizmetlerinde maalesef durum hiç iç açıcı değil. 2003 yılında sağlıkta dönüşüm politikalarıyla sağlık ortamı baştan sona değişti. Hastaların müşteri, hastanelerin kâr eden işletmeler olarak tanımlandığı bir süreç yaşadık ve bu süreçte sağlık hizmeti bolca tüketilmesi gereken ve üzerinden kâr edilen bir nesneye dönüştü. Sağlıkta finansman modeli olarak genel sağlık sigortası modeline geçildi. Prim borcu olanların hizmet alamadığı bu sistemde milyonlarca kişi primini ödeyemediği için sağlık hizmeti dışına itildi. Bu süreç tabii ki hekimleri ve tüm sağlık çalışanlarını da olumsuz etkiledi, çalışma modelleri değişti. Sağlık alanında taşeron çalışma, sözleşmeli çalışma modelleri önemli yer tutar hâle geldi. Performansa dayalı ek ödeme sistemi, sağlık işletmeleri modeline geçildi. Kârlılığın sağlık ihtiyaçlarının yerini alması sağlık hizmetlerinde endüstriyel üretime özgü yönetim biçimlerinin uygulandığı bu performans sisteminde hasta bakma ve hastalara uygulanan işlem sayısında artış her şeyin önüne geçti. Hekimler kısa sürede çok sayıda hasta bakarak çok sayıda tıbbi girişimde bulunmak zorunda kaldılar. Daha fazla sayıda hasta muayene etmek için her hastaya ayrılan muayene süresi beş dakikaya kadar indi. Ameliyat tercihlerinde hastanın ihtiyacı yerine performans puanı öne çıkmaya başladı. 2002 yılında yılda 3,1 kez hekime başvuran yurttaşlarımız 2015'e gelindiğinde ortalama 8,4 kez hekime gider hâle gelmişti. Yine bu sistemde hastaların hastanede kalış süreleri kısalmaya başladı. Bu süreçte, yoğun çalışma temposu nedeniyle artık hekimler ve sağlık çalışanları tükenmişlik duygusunu yaşamaktalar. İş ve gelir güvenceleriyle ilgili büyük kaygılar yaşamaktalar. Sağlık çalışanları, ücret yetersizliği, adaletsizliği, çalışma barışının bozulması, ağır çalışma koşulları, mesleki tatminsizlik, meslekte yükselmelerde kayırmacılık, liyakatin dikkate alınmaması ve belki de en kötüsü, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet nedeniyle ciddi sıkıntılar içine düşmekteler. Geçtiğimiz haftalarda Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde asistan hekim olarak çalışan Doktor Ece Ceyda Güdemek, Batman Bölge Devlet Hastanesinde çalışan Doktor Engin Karakuş ve Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 4'üncü sınıf öğrencisi Stajyer Doktor Yağmur Çavuşoğlu'nun intihar etmeleri sağlık çalışanlarının zorlu çalışma koşullarını bir kez daha kamuoyunun önüne taşıdı. Bu durum, iktidarınızla gündeme gelen, az önce ifade ettiğim, sağlıkta dönüşüm programının ve sağlık ortamının kâr amacı güden bir alan hâline gelmesinin bir sonucudur.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak sağlıkta dönüşüm programının aslında sağlığın ticarileştirilmesine neden olduğunu ve aslında bir kamu hizmeti olarak verilmesi gereken sağlık hizmetine ticari boyut kattığını hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. Bir milletvekili arkadaşımıza, Sayın Ali Şeker'e verdiği soru önergesi sonucunda verilen yanıtlara göre 2013 yılında 10.715, 2014 yılında 11.174, 2015 yılında 12.245, 2016 yılında 11.867 ve bu yılın ilk altı ayında 5.347 sağlık çalışanı şiddet olaylarına maruz kalmıştır. Bu noktada, 24'üncü Yasama Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisinde dört siyasi partinin katılımıyla sağlık çalışanlarına şiddetin araştırılmasına ilişkin bir komisyon kurulmuştu anımsarsanız. Bu Komisyonun birçok tavsiyeleri oldu, bu öneriler arasında 112 çalışanları için istasyonlarda acil çıkış kapıları, şifreli giriş kapıları, ambulans içi ve dışı mahremiyetini ihlal etmeyecek izleme sistemleri kurulması, sağlık çalışanlarının mesai ve nöbet saatlerinin yeniden düzenlenmesi, uzun çalışma sürelerinden vazgeçilmesi, sağlık iletişim merkezlerinin kurulması ve en önemlisi, Türk Ceza Kanunu'nda sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti caydırıcı nitelikte yeni düzenlemeler yapılması, silahsızlanma politikalarının desteklenmesi, silaha erişimin zorlaştırılması gibi öneriler vardı. Bu rapordaki önerilerin kaçı hayata geçirilmiştir? Bizleri bilgilendirirseniz seviniriz.
Sayın Bakan, bir gazeteye son bir iki gün içinde verdiğiniz bir röportajı okudum, orada, tam gün modeline yönelik ihtiyacın kalkabileceğine, esnek bir çalışma modeline geçilebileceğine işaret etmektesiniz. Tam gün yasası bu Parlamento altında tartışılırken sene 2010'du, ben gazeteciydim, o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri bu yasaya karşı çıktılar, eleştirdiler ve yanlış olduğunu ifade ettiler. Tasarı yasalaştıktan sonra o zamanki vekillerimiz Anayasa Mahkemesine de başvuru yaptılar. Şimdi, siz verdiğiniz röportajda yedi yıl boyunca uyguladığınız bu sistemin hatalarını anlatıyorsunuz. O zaman muhalefete, bizlere kulak vermiş olsaydınız belki de bu hatalı yola hiç girilmeyecekti. Bu nedenle, sağlık gibi, toplumun en temel ihtiyaçlarından biri olan bir alanda çalışmalarınızı paydaşlarla, sendikalarla, tabip odalarıyla, muhalefet partileriyle ve bu konudaki sivil toplum örgütleriyle birlikte yapmanız gerektiği konusunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Bu arada, daha bu konuşma öncesinde temasa geçtiğim Türk Tabipleri Birliği geçmiş bakanda olduğu gibi sizinle de randevu alamadıklarını, görüşemediklerini ifade etmişlerdir. Umarım, bundan sonraki süreçte daha fazla diyalog içinde kalınır.
Sayın Bakan, sağlıkta dönüşüm programı başladığından beri ödenen prim karşılığında elde edilebilen sağlık hizmeti kapsamı daralmakta, Sağlık Uygulama Tebliği sürekli kriz yaratmakta, sağlık kurumlarında yapılan harcamaların maliyetinin altında geri ödeme fiyatlandırması ve kamuya yönelik özelden daha düşük geri ödeme nedeniyle pek çok ameliyat ve diğer hizmetin durma noktasına gelmesine, pek çok ilacın da geri ödemeden çıkarılmasına neden olmaktadır. Bu durum vatandaşları özel sağlık sigortasına yönlendirmektedir. Sağlık hizmeti almak için primini ödemiş olmak da yeterli olmamaktadır. Toplam on iki kalemde ayrıca katkı payı alınmaktadır. Şu an için devlet hastanesinde 6 lira, üniversite hastanesinde ise 8 lira muayene katkı payı alınmakta iken yine, devlet tarafından karşılanan ilaçlar için emekliler yüzde 10, çalışanlar ise yüzde 20 katkı payı ödemektedir. Ayrıca, reçetelerdeki ilk üç kalem için 3 lira, diğer her kalem ilaç için ise 1 lira katkı payı alınmaktadır. Katkı payları, emeklilerin bir sonraki ay maaşlarından kesilmekte, çalışanlarınsa eczanede ödeme yapması istenmektedir. Hane halkları tarafından tedavi, ilaç ve benzeri amaçlı yapılan cepten sağlık harcaması 2009 yılında toplam 8,142 milyon lira iken 2012 yılında bu rakam 11,750 milyon lira olmuştur. Kişi başına 2015 yılında yüzde 3 daha artan hane halkları tarafından cepten yapılan sağlık harcamalarının toplam sağlık harcaması içindeki payı ise yüzde 16,6'yı bulmuştur. Kişi başı sağlık harcaması 2014 yılında 1.232 lira iken 2015 yılında yüzde 9,2 artarak 1.345 liraya yükselmiştir. Kamusal sağlık hizmetinin tasfiyesi, devlete ait kurumlarda sağlığın parayla satılmasının yanında, özel hastane sayısında da hızlı bir artışı beraberinde getirmiştir. 1980-1989 dönemi sonu itibarıyla özel sektör hastaneleri Sağlık Bakanlığı hastanelerinin yüzde 20'si iken 1990-2000 dönemi sonunda yüzde 30'u olmuş, 2014 dönemine gelindiğinde ise bu rakam yüzde 64'e çıkmıştır.
Sayın Bakanım, şehir hastanelerinden bahsedildi, ben de kısaca... Oluşturulan bu model -kamu-özel ortaklığı deniliyor ama- sağlığın, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesidir, saydığım kaygı verici gelişmelerin bir sonraki adımıdır. Buna neden karşı çıktığımızı bir kere daha vurgulamak isterim. Avrupa Yatırım Bankasının verilerine göre kamu-özel ortaklığıyla yapılan altyapı yatırımları normal ihale yöntemlerine göre yüzde 24 daha pahalı, bu yöntem için alınan krediler ise devlet borçlanmasına göre yüzde 83 daha fazladır. Şehir hastanelerinin geleceğimizi ipotek eden bir proje olduğunu sadece biz söylemiyoruz, tüm sivil toplum örgütleri, bu konuya kafa yoran -hatta bundan bir ay önce Mimarlar Odasında bir panele katıldım, onlar da işin çevre boyutları, ulaşım boyutları nedeniyle işin tarafı- herkes söylüyor.
Birincisi, verimli olacağı noktasında bir güvence, garanti yoktur. Ortalama 1.417 yatak olacak biliyorsunuz bunlarda ama bütün dünyada işte bu konuda kafa yoran insanlar 300-600 arasındaki yatak sayısının bir hastanede daha verimli, daha insani, daha kaliteli hizmet açısından, iyi hizmet anlamında ortalama olduğunu söylemektedir yani o gereken rakamın bu olduğunu söylemektedir, optimum rakam olduğu söylenmektedir.
İkincisi, kamu zararının ne olacağı konusunda rakamlar 10 milyarlarca liradan açılmaktadır. Üçüncüsü, trafiğe zararı çünkü bunların çoğu şehir dışına alınacak, şehrin, vatandaşların bu hastanelere gidişi kolay olmayacaktır. Benzer şekilde sağlık emekçilerinin, hekimler ve diğer çalışanların haklarının ne olacağı konusunda belirsizlik vardır. Bir de şu anda örneğin Ankara için düşündüğümüzde şehir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, süre doldu, son cümlenizi alayım lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bir dakika içinde bitiriyorum.
Bir de şehir içindeki, örneğin Ankara'da şehir merkezindeki hastaneleri sayarsanız, bunların ne olacağı, akıbeti konusunda bir belirsizlik vardır.
Sayın Bakan, iki konuyu dikkatinize getirerek konuşmamı bitireceğim. Birincisi, burada geçen yılki bütçede de görüştük. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından askerî hastanelerin ve GATA'nın Bakanlığınıza bağlanması süreci başlatıldı. Bu sürecin ardından GATA başta olmak üzere askerî hastanelerin sivil hastalara da açılmasıyla doluluk oranı arttı ama asker hastaların, özellikle terörle mücadelede yaralanan askerlerimizin GATA'dan yararlanmasında aksaklıklar olduğuna dikkat çekmiştik geçen bütçede. Bu konuda bir gelişme oldu mu? GATA'ya ilişkin bundan sonraki adımlarınızı soracağım.
Son olarak da Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm yurttaşların sağlık hizmetlerinden eşit ve olabildiğince ücretsiz yararlanması gerektiğini düşünüyoruz. Son seçim bildirgemizden örnek verecek olursak, sağlık hizmetlerinden yararlanmak için yurttaşlardan alınan katılım payı ödemelerinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - ...kaldırılmasını, her annenin ihtiyacı olan vitaminlerin ücretsiz verilmesini, doğumların ücretsiz yapılmasını, çocukların ücretsiz aşılanmasını, madde bağımlılığı tanı ve tedavisinin ücretsiz hâle getirilmesini savunuyoruz.
BAŞKAN - Siz de yapacaktınız efendim, evet.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bir teşekkürle bitireyim son olarak.
Hem Sayın Recep Akdağ hem de yanınızda bulunan Sayın Müsteşar Eskişehir'de bir türlü çözemediğimiz Friedreich ataksili bir yavrumuzun tedavisi konusunda çok büyük gayret gösterdiler. Benzer şekilde SMA hastalarının da hepsinin kapsama alınması konusunda -sunumunuzda vardı ama- bundan sonraki süreçte beklenti sadece Eskişehir'e özel değildir, Türkiye'nin dört bir yanınadır.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.