KOMİSYON KONUŞMASI

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Akşamın bu vaktinde demeyeceğim, dün üç buçukta gittik, şimdi, o nedenle havayı da fazla germeden götürmek istiyorum. Sayın Bakanım, ben aşağıdaki konuşmaların birinde "Siz bunların içinde en iyisisiniz." demiştim, AKP'li arkadaşlar kızdılar, zıpladılar. Onun için bu dönemdekileri tanımıyorum, pek bir şey demeyeceğim ama şöyle bir havayı yumuşatarak gidelim. Ben, geçen Maliye Bakanlığı bütçesinin genel görüşmesinde "Mali disiplinden ödün vermek kolay ancak telafisi çok zor." demiştim, hakikaten zor. Toparlamakta siz de zorluk çekiyorsunuz, kolay bir iş değil.

Bir de finans sektörüne baktığımız zaman, finans sektörünün en büyük aktörlerinden birinin başındaki yetkili bir ayda iki kere konuştu, bir tanesinde şunu söyledi: "Yakıt göstergesine bakarak gidiyoruz." Yani orada da bir sıkıntı var. Oradan kastettiği, benim anladığım kadarıyla "Mevduat artı öz sermaye, krediler bunu aşıyor, bizde bir sıkıntı var." Hükûmete "Bakın, arkadaş, siz bizi sıkıştırıyorsunuz. Faizleri aşağı düşürürüm. Kaynak bulun, kredi verin." diyorsunuz ama biz bu işin sonuna geldik anlamında ben anlıyorum, siz ne anlıyorsunuz onu bilmiyorum. Şimdi, burada böyle bir sıkıntı var.

Bir de sizlerin düşmana ihtiyacı yok. Şimdi, burada Maliye Bakanlığını görüşüyoruz bütçenin genelini, siz bir açıklama yaptınız o gün, Maliye Bakanı fırladı gitti.

BAŞKAN - Açıklama diyeceğim... Hiçbir yere gitmedi, sadece bir "tweet", bir mesajdı o yani.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Arkasından dün...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Müdahil olmayın Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Ama giden falan olmadı, Maliye Bakanımız yerinde oturuyordu, hayret bir şey yani.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Şimdi, dün de yine benzer bir olay oldu. Burada biliyorsunuz, kurumlar vergisi vesaire, finans sektörünün de dışında torba tasarıda arttı. Dün Ekonomi Bakanı da oradan bir şey daha söyledi, "Esasen bu faizleri düşürmek için ne yapmak lazım?" dedi.

BAŞKAN - Vergileri kaldırmak lazım.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - "Bu şeyin üzerindeki vergileri kaldırmak lazım." dedi.

Şimdi, burada ekonomi yönetiminde de bir sıkıntı olduğu anlaşılıyor, kim ne derse desin, biz bunu anlıyoruz. Hakikaten burada büyük bir sıkıntı var.

BAŞKAN - Neyin üzerindeki vergileri dedi?

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Banka muameleleriyle ilgili, mevduat üzerindeki, vesaire üzerindeki veya mali piyasalarda, her neyse.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Kredi maliyetlerinin içindeki vergi artığı.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Şimdi, dün de söyledim veya önceki günlerde de söyledim, bu işte samimi olmak lazım, samimiyetin esas olması lazım. Şimdi, 5 Ekimde siz neyi yayımlıyorsunuz? Bütçe çağrısını, yatırım genelgesini; 17 Ekimde de bütçeyi teslim ediyorsunuz. Bunu kime söyleseniz inanmaz, bu kadar iş bu arada yapılmaz. Daha önce, biliyorsunuz orta vadeli programı mayıs sonu, haziran başında yayımlıyordunuz ama yetmedi çünkü konjonktür, gerek içeride gerek dışarıda, öngörüleriniz çabuk değişiyor veya ekonomik ortam çok çabuk değişiyor, bunda başarılı olmuyor; sıkıntı. Hatta, ben bir gensoru da verdim -daha önce söyledim- araştırma önergesi de verdim, onu size vereceğim. Bu orta vadeli program işi, süreyi ne kadar kısaltırsak kısaltalım, eylülün sonuna da atsak, onu ekimde de yayımlasak burada bir arıza hasıl oluyor. Bugün sizin orta vadeli programı Merkez Bankası deldi, enflasyon hedefleriyle deldi, kim ne derse desin. Ha, bunu isteyerek yükseltmedi, görüyor bir şey olacak, ona göre bir düzenleme oluyor. Tabii, siz diyebilirsiniz "Bu bir öngörü." ama bunun bir de hukuki bazı var, orta vadeli program neticede hukuku olan bir şey, öyle rastgele yayımladığınız bir şey değil. Dolayısıyla buralarda hassas olmak lazım geldiğini düşünüyorum ama şöyle de bir gitmek istiyorum: Şimdi, Türkiye'de, bu mali disiplin konusunda genellikle AKP, iktidar kanadı... Dışarıda da nispeten kamu mali disiplini konusunda uygulamanın iyi olduğuna dair emareler var, içeride de pek... Şimdi, burası da bozuldu yani dış açığa ilave olarak iç açık da. Bu tedbirler böyle geldi.

Biraz önce arkadaşlarla şey yapıyoruz. Biz "47-49"u bir temel kitap olarak görüyorduk -öyle değil mi- kanun olarak görüyorduk. Hiç kimse "4749" demiyor, "47-49", hazineciler de öyle diyor, bizler de öyle diyoruz. Diğer siyasi partiler, ekonomiyle uğraşan, bürokrasiden gelen arkadaşların da ezberinde. Şimdi, hatta geçici maddeye bakmadım ben, Mustafa Bey'e "Torba kanuna bir bak." dedim, 5'inci maddesi, o da milletin ezberinde. Şimdi, siz nihai olarak bunu delmek zorunda kalıyorsunuz, kanununda yapmıyorsunuz, 130 maddenin içinde rastgele bir işmiş gibi... Çünkü o reform olarak addediliyordu. Faik Bey burada, o işin içindeydi o zaman, öyle değil mi? Şimdi, baktığınız zaman bunun pek ciddiye alınmadığı kanaatindeyim.

Bir diğer olay, bugün bir önceki ayın dış ticaret açığına baktık. Dün açıklandı, yüzde 85 dış ticaret açığı artıyor, yüzde 85. Öyle değil mi? Bugün Eximbankın bir toplantısı var, Sayın Başbakana açıklattırıyorlar "Geçen ayın ihracatı son on yılın en iyisi." İsterseniz "Dünyanın en iyisi." deyin yani hal meydanda, mal da meydanda yani gelen rakamlar da meydanda. Dolayısıyla hem samimi hem de olayın güvenilir olması açısından önemli olduğu kanaatindeyim.

Bir taraftan da enflasyon ve işsizliği çözemedik, bunu siz kabul ediyorsunuz, söylüyorsunuz da. "Şu kadar istihdam yarattık." deseniz de böyle, enflasyon aynı şekilde. Ee, cari açık yeniden büyümeye başladı, dış ticaret açığı öyle, bir taraftan yükseliyor, kamu borçlanması artıyor, mali disiplin yara aldı. Hele, ben bir gecede millî gelire oran olarak tasarrufların yüzde 15'ten yüzde 25'e yükseldiğini ilk defa Türkiye'de görüyorum. "Hesap yönteminden kaynaklanıyor." diyebilirsiniz, o oluyor, bu oluyor ama bunun da bir izahının olması lazım.

Bu tasarruflar konusunda siz hakikaten... Sizden alacağım var, ben bunu Genel Kurulda ilk dile getirdiğimde siz müstehzi bir şekilde de alkışladınız, ben biliyorum ama o gün bugün bu başımıza bela oldu, hakikaten sıkıntılı bir alan, yapamıyoruz da.

Siz, netice olarak, en son dün bir açıklama yaptınız, bu bireysel emeklilik meselesini zorunlu hâle getiriyorsunuz. Öyle değil mi? Başından beri geldiğiniz noktaya baktığınız zaman, orada sizin ifadelerinizle hani bireysel olarak işte "İnsanların kendi tercihine bırakıyoruz. Üç ay sonraya bırakıyor." vesaire mutlaka diyorsunuz ama burada ne oluyor? Problem artmaya devam ediyor, zorunlu hâle getirmeye çalışıyorsunuz. Onu öyle anladık biz yani basına öyle bir demeç geliyor.

Şimdi, bütün bunlara baktık. Yatırımlarda, özel sektörün yatırımlarda ciddi şekilde sıkıntı var. Bu millî gelir hesap yönteminden sonra bilmiyorum, ne olur, ne gider, düzelir mi, düzelmez mi. Bu Barzani'ye verilen bir miktar para var; o, bütçede gözüküyor mu? Cari işlemlerden nereden çıktı, çıkmadı, onu da pek bilmiyoruz ama şimdi bütçenin genelini değerlendirirken harcamalarda bir reform gözükmüyor, gözle görülen bir tasarruf olmadığını görüyoruz. Diğer taraftan, 67 milyar bütçe açığı verilecek ancak hiçbir kamu kurumunun bütçesinde tasarrufa yer verildiği kanaatinde değilim, Başbakanın sözlü olarak ifade etmesine rağmen. Enflasyonun çok üzerinde bazı kurumlarda yüzde 25-30'lara varan ödenek artışları söz konusu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde keza öyle, başka kurumlarda öyle. Bunlar bir ölçüde yeni yapılanmayla ilgili ihtiyaçların ortaya çıkardığı, dayattığı harcamalar olarak görülebilir ama bunun, makul bütçe artışları ve tasarruf uygulamalarıyla bütçenin önümüze gelmediğini görüyoruz. Hazinede yüzde 27 artış var, diyorsunuz: "Bu Hazinenin normal kendi işlemesinden dolayı kaynaklanan bir şey değil." Orada "Yüzde 5." diyeceksiniz ama BDDK da yüzde 18 artış talep ediyor, Merkez Bankası benzeri, faiz giderlerine baktığınızda zaten orası öyle. Hazine Müsteşarlığı özelinde bütçe ödeneklerindeki artışın faiz giderlerinden kaynaklandığı görülüyor. Başlangıç ödeneği 2016 yılında 73,2 milyar TL, 77 milyar TL 2017 yılında 5,7 makul bir artış gibi görülüyor. 2018 yılı bütçesinde başlangıç ödeneklerinde yüzde 27 artış öngörülüyor, bu da 97-98 milyara tekabül ediyor. Ancak, bu 20 milyarlık ödenek artışının 13 milyar Türk lirası iç ve dış borç faiz ödemelerindeki artış nedeniyle talep ediliyor. Hazinenin faiz giderlerinin 2016 yılında 50,2 milyardan 2018 yılında 71,7 milyar Türk lirasına, 2019 yılında da 85 milyar TL'ye yükselmesi öngörülüyor. Torba kanunla kamu borçlanma limitinin 37 milyar TL artırılmasının ilk sonuçları zaten hazine bütçesinde görülüyor. Faiz giderlerinin önümüzdeki dönemde büyük bir hızla artması söz konusu. Kamu kesimi borçlanma gereği, 2016 yılında yurt içi hasılanın yüzde 1'i seviyesindeyken 2017 yılında 2,5 kat artıyor, yüzde 2,4 seviyesine yükseliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum.

Hazine nakit dengesi eylül itibarıyla toplam 40,4 milyar TL açık veriyor. Bir de bunları, bu aradığım rakamları, nakit dengesini falan -ben epeydir bakmamışım, çocuklar 'print' alıp geliyor- hakikaten hazinede de Maliyede de bulmakta sıkıntı çekiyorum bazen, bayağı derinlere koyuyorlar, iç içe, iç içe zor oluyor. Baktığınızda hazine ilk dokuz ayda nakit açığının çok üzerinde borçlanmış. Eylül ayı itibarıyla hazinenin toplam nakit açığı 40,4 milyar lira, buna karşılık dokuz ayda yaptığı net borçlanma 67,4 milyar TL. Hazinenin ihtiyacından 27 milyar daha fazla borçlandığını görüyoruz. Bu borçlanmanın gerekçesi de ifade edilmiyor. Yıl sonu beklenen bütçe açığı olduğu görülüyor bize göre. İlk dokuz ayda 32 milyar olan açığın 2017 yılı sonu gerçekleşme tahmini 61,7 milyar. Önümüzdeki üç ayda bu kadar açığın niçin ortaya çıkması bekleniyor? Hazinede buna hazırlık için koşullar uygunken fazladan borçlanmaya mı gidiyor yani önümüzdeki aylarda sıkıntılı bir hâl mi olacak?

Toplam iç ve dış borç yaklaşık 842 milyar TL bugünkü kurdan kabaca baktığınız zaman. Bir ay içinde dolardaki hareket nedeniyle borç stoku 20 milyar civarında sanıyorum yükseliyor. Dolardaki her yükseliş bu yükü TL cinsinden daha da artırıyor. Hazine verilerinden merkezî yönetim borç stokunun kalan vadeye göre ortalama süresinin 4,3 yıl, dış borç stokununsa on yıl olduğu -yanılmıyorsam- görülüyor. Kamu için sağlıklı bir borç yapısı olarak kabul edilebilir mi bilmem ancak kısa vadeli borçlanma özel sektörün üzerinde, daha önceki konuşmalarda söylediler. Şimdi özel sektörün 2017 Ağustos sonu itibarıyla bir yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku 173,5 milyar dolar düzeyinde. Borçlu bazında değerlendirdiğimde toplam içinde kamu sektörünün payı yüzde 15, özel sektörün -Merkez Bankasının daha az- yüzde 85 civarında paya sahip olduğunu görüyoruz. Türkiye ekonomisinin kısa vadeli finansman ihtiyacına baktığınız zaman, 173-174 milyar dolar, 37,5 da cari açığı koyarsanız 211 milyar dolar düzeyine geliyor.

Şimdi, bir taraftan FED, Avrupa Merkez Bankası kararlarıyla uluslararası dış konjonktürde sermayenin gelişmiş ülke piyasalarına doğru yönlenmesi hızlanırsa bu durum Türk ekonomisi açısından kısa vadede bir risk oluşturmuyor mu? Bu borçlanmanın sınırlanması için bir tedbir öngörülüyor mu? Hazinenin iç borç çevirme oranı yükseliyor. Hazinenin iç borç çevirme oranının 2017'de geçtiğimiz yıllara kıyasla daha yüksek düzeyde gerçekleşmesi tahvil faizlerinin üzerinde baskı yaratıyor. Yıllık faiz yüzde 12,25 baktığımız zaman. Diğer taraftan, jeopolitik gelişmelerle merkez bankalarının önümüzdeki dönemde atacakları adımlara ilişkin verdikleri sinyaller küresel piyasaların odağında yer almaktadır. Ancak, Merkez Bankasının ne yaptığıyla pek kimse ilgilenmiyor. Herkes "FED Eylülde ne yapacak?" Eylül ve kasım ayında gerçekleştirdiği, gerçekleştireceği toplantılarda faiz oranlarında değişiklik yapmazken bilançosunu küçültmeye ekim ayında başlayacağını açıklıyor, aralık ayında faiz artırması bekleniyor. FED'in faiz artırma ihtimalinin yükselmesi ABD dolarını destekliyor. Eylül ayı içinde 1,2'ye yaklaşan euro-dolar paritesi ay sonunda 1,18 düzeyinde gerçekleşti. Bu gelişmeler TL'yi de vurdu. Merkez Bankası en son 26 Ekimde gerçekleştirdiği Para Politikası Kurulu toplantısının ardından faiz oranlarını değiştirmedi. Böylece politika faizi yüzde 8'de. Faiz koridorunun alt ve üst bandı sırasıyla 7,25 ve 9,25. Geç likidite penceresi borç verme faiz oranı da yüzde 12,25'te sabit ancak Merkez Bankasının belirlediği faiz piyasayla örtüşüyor mu örtüşmüyor mu, buna iyi bakmak lazım. On yıllık tahviller üzerinde faiz -yanlışımız varsa düzeltin- yüzde 11,86, beş yıllık tahviller üzerinde yüzde 12,22, iki yıllık tahviller üzerinde yüzde 12,75, gecelik faizler de 12,90. Piyasa, Merkez Bankasının yapmadığı faiz artışını kendi yapıyor. Faiz bir maliyet; ekonomide güvensizliğin, istikrarsızlığın, beklentilerin fiyatlanması. Uzun süredir faiz baskısı altında olan Merkez Bankası son dönemde biraz rahatlamış gözüküyor.

Ekonomi Bakanı faizi indirmek için -biraz önce söyledim- formüller söylüyor. Vallahi ben şunu çok merak ediyorum Sayın Bakanım: Siz hiç kabinede falan bir araya gelince "Ya, bu iş ne olacak?" diye konuşmuyor musunuz? Ya, bu çok önemli bir şey, hakikaten. Dışarıda herkes farklı bir şey söylüyor. Ben Denizli Sanayi Odası Başkanının söylediklerini derledim, TOBB Genel Kurulunda Sayın Genel Başkanım adına yaptığım konuşmada adamın söylediklerini söyledim "Bir tane sanayi odası başkanı bunu söylüyor." dedim, "Sanayi odası başkanını bir alkışlayalım." dedim ama "Bu kim?" dedik, Denizli Sanayi Odası Başkanı. Adamın neredeyse başına gelmedik kalmadı yani. Şimdi, bu Garanti Fonuyla ilgili verdiğiniz kredilerde yine bir ilin kamu tüzel kişiliği olan bir kurumun başkanına açtım "Nasıl vaziyet?" dedim "Ağabey, bu ilaç gibi geldi." dedi. "Ne ilaç gibi geldi?" "Bu Garanti Fonuyla ilgili husus." "Ne kadar?" "Şu kadar kullandık. O olmasa batardık." dedi. "Sus, sakın, oturduğun yerde oturamazsın vallahi billahi, oturtmazlar adamı." dedim, "Tamam, demeyeceğim." dedi, öyle kaldı. Yani, hakikaten sıkıntılı bir olay, olmasa problemli.

Ödemeler dengesinde problem devam ediyor. Yurt içi hasılaya oranı yüzde 3,6'ya gerilemiş, tekrar 4,7'ye çıkıyor. İşte, dış ticaret açığı eylülde -biraz önce söyledim- yüzde 85'e yükselmiş. Temmuz ayına kadar 14 milyar dolar portföy yatırımı olmuş, geçen yıl aynı dönemde 6 milyarmış ancak eylülden itibaren bu trend tersine dönüyor. Yabancı yatırım ve portföy girişinde de yavaşlama var. Cari işlemlerin finansmanı da problemli hâle geliyor. 2015'te 10,2 milyar dolar, 2016'da 11,3 milyar dolar net hata noksanı ortaya çıkmış.

Şimdi, bir de bu döviz mevduatlarına baktığınız zaman, dolarizasyonu görüyorsunuz, yurt içi yerleşiklerin döviz tevdiat hesapları rekor düzeyde. Esasen 2012 yılından bu yana hızla yükseliyor. 120 milyar dolar seviyesindeydi 2012'de, Ekim 2017 itibarıyla da 200 milyar dolar seviyesinde. Beş yılda 2 misli büyüdü. Bu neden? TL'ye güven olsa buna geçmez insanlar, mutlaka bir düşündükleri var, üstelik faizler yükselirken bu gelişme yaşanıyor. Merkez Bankasının dövize müdahalesi dth'lar vasıtasıyla yapılıyor. Halkımız paralarının değerini korumak için dolar almaya, işlemlerini dolar yapmaya, mevduatlarını dolar cinsinden tutmaya başlamış vaziyette.

Şimdi, tabii, bütün bunlara bakarsanız bir husus daha var Sayın Bakan, bu torba yasada geldi, Merkez Bankasının Denetim Kurulunun kaldırılmasıyla ilgili, yanlış ifade etmiyorsam. Şimdi, zamanlama açısından sıkıntılı bir zamanlama. Hani kredibilite vesaire ne kadar şey yaparsanız yapın, Ticaret Kanunu'na uyduruyoruz da deseniz, ötekini de deseniz, gerekçeleri ortaya da koysanız "Denetim Kurulunda da -hani size çok yakın olan insanlar olduğu için- bir güvensizlik mi var?" falan diye de kamuoyunda böyle bir şey konuşuldu. Aslında bunların konuşulması bile hakikaten güveni sarsması açısından yeterli bir şey baktığınız zaman.

Bir de, bu hazinede devlet yardımlarıyla ilgili bir genel müdürlük kurduk. Her sene uygulamasını kanunla ileri atıyoruz. Ya, burada ensemizde boza pişirdi Ali Babacan bizim, bir yaz günüydü sanıyorum "Bu çıkacak, Avrupa Birliği böyle..." Hadi, mali kuraldan geçtim, onu zaten Amerikalılar hâlâ bekliyor onun dediğine göre, gelişmiş OECD ülkeleri bekliyor, bizimkileri örnek alacaklardı ama şimdi, hadi ondan geçtim de şu devlet yardımları her sene önümüze geliyor, neden bu böyle oluyor, bir de ona bir bakmak lazım.

Şimdi, ayrıca, biraz önce baktım, Sayın BDDK Başkanımız bir hususu -daha önce Konut Müsteşarlığı yaptığım için de biraz ilgimi çekti- hâlihazırda çeşitli şekillerde işlerlik kazanmış olan konut edindirme sistemlerinin bir mevzuat altyapısına kavuşturulması... Bu bana açıklamaya muhtaç bir şey gibi geldi bizim açımızdan, belki sizin açınızdan net olur. Böyle bir şey nasıl olabilir, ona bakmak lazım.

Bir diğeri de şimdi, siz özellikle bu yapısal reformlarla ilgili birtakım şeyler söylüyorsunuz, artı, buna ilave olarak da yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili bir kurul var, o kurul ne yapar ne eder ben bilmem. Müsteşarlığım dönemimde bize o iş tevdi edilmişti, o kurulun başkanı da -çeşitli kurumlarda- arkadaşımız müsteşar yardımcısıydı, o götürüyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Tabii, hemen, uzatmayacağım, bırakacağım.

Şimdi, bakıyoruz, sizin açıklamalarınızda, kamu harcamaları yüksek, hukuki ve mali öngörülebilirlik hakikaten sıkıntılı, on beş yıldır, beşeri sermaye ve iş gücünün kalitesi iyi değil diyoruz -bu değişim ne olacak- kurumsal kalite iyi değil, bunu düzeltmemiz lazım diyoruz, iş ve yatırım ortamı iyi değil diyoruz, eğitim kalitesiz, tamam, bunu düzelteceğiz diyoruz, hukuki süreçler yavaş ve hukuki güvensizlikten yoksun. Ya, bunu artık söyleyip durmayalım, ne yapacaksak yapalım, biz de destek verelim. Alın gelin, şunlar, şunlar, şunlar diyelim, bu dert bitsin. Yapısal reform, biz konuşuyoruz, muhalefet partileri konuşuyor, hepsi konuşuyor, siz de konuşuyorsunuz aynı şeyi. Planlamadaki arkadaşlar da kendi çalışma arkadaşlarımız, onlarla konuşuyor. Neyse bu yani, bu ne kadar olacak, getirin neyse bir oturalım çıkaralım gitsin. Siz de dert bulmaktan kaçının, olmasın. Dışarı bakıyoruz, gelenle konuşuyoruz, gidenle konuşuyoruz, biz konuşuyoruz, siz konuşuyorsunuz, sıkıntılı.

Ben ileriki aşamalarda belki bir şeyler daha ifade etmek istiyorum. Bütçelerin üzerine fazla bir şey söylemek istemiyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum Sayın Başkan.