| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı b) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu c) Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 02 .11.2017 |
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan, Bakan Yardımcısı, kıymetli bürokrat ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Sayın Bakanım, tekrar hayırlı uğurlu olsun diliyorum, başarılar diliyorum. İnşallah Allah muvaffakiyet verir.
Şimdi, sizin çok geniş bir sunumunuz oldu, teşekkür ediyorum. Bunu daha sonra da değerlendirmek mümkün ancak sonuç ne Sayın Bakanım? Şimdi, önüme bu Bakanlar Kurulu Kararı eki Yıllık Program, sizin imzanız da var, diğer bakan arkadaşların imzaları da var. Şimdi, hangi hâldeyiz bir bakalım. Ocak-ağustosta 9,2 milyar dolar ithalat yapmışız. İhracatımız da 10,2 milyar dolar. Aşağı yukarı denk gözüküyor. Peki, bitkisel üretime bakalım: 5,2 milyar dolar bitkisel üretim ithalatı. İhracatı ne kadar biliyor musunuz? 2,7 milyar dolar. Gümlemişiz. Peki, hayvancılığa bakalım: Aynı dönemde 749 milyon dolar ithalatı var. İhracatı da 275 milyon dolar. Bu geldiğimiz noktayı göstermesi açısından çok önemli. Yani ben dün akşam, emin olun, tek tek Tarım Bakanlığı projelerine baktım, taradım ama bu kadar projenin olduğu bir yerde, bu kadar insan kaynağının olduğu bir yerde on beş senelik bir iktidarda meydana gelen sonuç bu olmamalıydı. Çok net bir şekilde söylüyorum. Hani sizin şahsınızla ilgili falan değil, sizden önceki Sayın Bakan da etle ilgili uğraştı, toplantılar yaptığını biliyorum. Hakikaten yapıyorsun dedim ama sizden çıktıktan sonra adam Külliye'ye gitmeye çalışıyor dedim, söyledim yani çözümü bulması lazım. Buradan nereye geleceğim?
Şimdi, sizde bir "Millî Tarım Politikası" var. Nerede gözüküyor? Sizin internet -yanılmıyorum değil mi- sayfanızda var Millî Tarım Politikası'yla ilgili bir şey. Şimdi, burada Cumhurbaşkanımızın Eşi Sayın Hanımefendi Emine Erdoğan "Bu Toprağın Kadınları Millî Tarım Ruhu ile Buluşuyor." etkinliğine katılmış ve söylediği bir şey var: "Bu coğrafyanın bereketi yeteri kadar değerlendiremezsek bu bir kaynak israfı olur; hem insanlığın geleceğini tehdit hem de nimete küfran olur." Bu aynen böyle. Bu kadar insan var, bu kadar projeyi hazırlıyor. Ben Dış Ticarette Müsteşar Yardımcısıydım, 10 bin ton et Avrupa Birliğine taviz verilmiş, olmaması için bin dereden su getirirdik, engellemeye çalışırdık, o gün Tarım Bakanlığındaki arkadaşlar da bilirler. Şimdi, geldiğimiz nokta bu. Hani burada biz iktidar bunu başaramadı diye sevinecek bir durumda değiliz. Biraz önce benim bir ilçe başkanım, Çal İlçe Başkanım hem besicilik yapıyor hem de alıp satıyor. Sordum, Ali nasıl? "Başkanım, girdiler ucuz mu ya?" dedi. Siz şimdi ette tanzim satışa başladınız, ta başa döndük. Bir de bu özel sektörün mağazalarında tanzim satış yaptıracaksınız. Bu normal bir şey değil, ucuza eti verin de eğer onun maliyeti bizim vatandaşımızı, üreticiyi ithalatın dışında kurtarmıyorsa ithal edeceksiniz. Biraz önce verdiğim şeye gidiyor olay. Bu, akşamdan sabaha bir şey değil. Önder hayvancılık yapıyordu, bizim Çindere'dendir. Önder ne yapıyorsun? Hayvanı çaldırdı. Baktım siz sigortalıyorsunuz birtakım şeyleri. Ya, bir de çekleri bir sigorta ettirin. Adamın aldığı çeklerde arıza var yapamıyor. Önder kekik başladı, biraz önce Sayın Bakan söyledi. Önder, nasıl kekikte vaziyet? "Başkanım, hiçbir şey demeyeceğim, şükür Allah'a ayakta duruyoruz, zor." E, şimdi, burada da böyle bir şey var. Aromatik bitki sizin en etkin olabileceğiniz bir alan. Burada da böyle bir problem var.
Şimdi, tabii ki bu özellikle et meselesi son zamanlar çok konuşulduğu için, gündeme geldiği için burada girdide de problem var ama biz bu üreticiliği teşvik etmezsek bunun sonu hüsran, sıkıntı, çözemeyiz. Bu kadar ithalatı artırdığımız zaman ne olacak? Akşamdan beri ben sizin hem bütçenize bakıyorum hem öbür tarafa bakıyorum, hiçbir şey gözükmüyor. Gelir gelmez gündeme oturmuş sorunlarla karşı karşıya geldiniz, yumak yumak girmiş. Hızla işe girdiniz, ilk günden bir kazaya uğradınız. Hatta ben size Maliye Bakanının yanında sahip de çıktım, "Verin hacıma" dedim, öyle değil mi Sayın Bakanım? Sizin hakikaten ihtiyacınız var.
Buradan hareketle gündemde yer alan yükselen gıda fiyatları, hayvancılık sektörü, fındık politikası, enflasyonist etki destekler, tarımın finansmanı, ithalat politikaları gibi sorunlarla başlangıçta birbirinden bağımsız ve kısa dönem itibarıyla pek bakmak istememiştim ama kısmen girmiş oldum. Bunların kısa dönemde bir faydası yok. Kısa dönemde ne yapacaksanız onu yapacaksınız.
Şimdi, size bir şey daha söylemek istiyorum. Tarımsal istatistiklere bakın, sektörün farklı yapıya büründüğünü ortaya koyuyor. Bu nedenle ülkemizde tarıma ilişkin istatistiklerin getirdiği sonuçları uzun dönemli yapısal sorunlar açısından bir değerlendirmek lazım, bir defa tespit yapmak lazım tarım sektöründeki gerilemeyi ve rekabetçiliği kaybetmeye başladığımızı, gerileme olduğunu da söylememiz lazım.
Şimdi, millî gelirin yüzde 6'sı nereden? Tarımdan, üretim. İstihdam ne kadar? 5 milyon kişi. Peki, millî gelirin yüzde 20'si nerede? 6 yerine, tarımda 6, yüzde 20'si nerede? Sanayide. Orada ne istihdam ediyoruz? Orada da 5,3 milyon kişi. İkisinde de aşağı yukarı aynı, 10 bin, 20 bin oynar. Şimdi, diğerine bakıyoruz. Yüzde 74'ünde de istihdamın 60 kişisi var. Şimdi, böyle baktığımız zaman buralarda çok büyük sıkıntıların olduğu gözüküyor. Tarımda 5,3 milyon istihdam diyoruz ama yüzde 6'sını üretiyoruz, verimlilikte bir problem var. Gelirde de aynı, nüfus bağımlılığı tarımda daha yüksek, orada da kişi başına düşen gelir ötekilerden daha düşük, dörtte 1 neredeyse. Burada da bir problem devam ediyor.
Şunu anlarım: İklimsel bir sıkıntı yaşanır, kuraklık olur, sel olur, bu "periyodisite" dediğimiz olay olur, ülkemizin ekolojisi bu ürünü üretmeye uygun olmayabilir, yönetilemeyen süreçler nedeniyle arzda azalma olabilir, talep yani ihtiyaç karşılanamayabilir, arızi bir durumdur ya da bir yıllıktır ya da sadece birkaç ürün için geçerlidir ama bakıyoruz, öyle değil, ithalat kronik bir hâl almış, dönüp bir bakmak lazım "Niye?" diye.
Şimdi, burada özellikle söylemek istediğim bir iş var, Sayın Bakanım, özellikle size söylemek istiyorum; Dâhilde İşleme Rejimi diye bir şey var. Ben, daha önce bana bağlıydı bu birim, biliyorum. Ben bunun rakamlarını Sayın Bakana söylememe rağmen, çok iyi tanımama rağmen, bu birincisi, ikincisi, aynı ilin milletvekili olmamıza rağmen, o işe bakan bürokratların ilk atamalarında imzam olmasına rağmen ben bu Dâhilde İşleme Rejimiyle ilgili bilgiyi alamıyorum, resmî alamıyorum, "Resmî yazı yaz." diyorlar. Ya, saklı gizli mi? Alın, her ay, bakıyorsunuz, Resmî Gazete'de yayınlanıyor Dâhilde İşleme Rejimi. Kaç firmaya vermişler? 454. Kaç tane firma gözüküyor veya alan gözüküyor, sektör gözüküyor? Otomotiv gözüküyor, tekstil gözüküyor, bir de gıda gözüküyor. Kim almış, neden almış, nasıl almış? Aldıktan sonra, bunu hukukuna uygun veriyorsun da takibini uygun yapıyor musun? İşte, burada görüyoruz, bunların ne kadarı dâhilde işlemeden, bakmak lazım. Benim bilgim var ama resmî rakamı... Emin olun, Sayın Bakanım, siz bu işi takip etmezseniz bu sektör, bu mesele Türkiye'nin sanayisini öldürüyor, ihracatını da öldürecek, artı tarımı da öldürecek. Burada çok hassas olun, buna bakın.
Burada, şimdi, bir de bu enflasyon falan yüksek. Nereden geliyor, gıdadan geliyor. Gıdada batıramıyorlar, bastıramıyorlar, aşağı çekemiyorlar, hemen bir komite kuralım. Kurdunuz, siz de üyesisiniz bunun, bilmiyorum hiç toplantısına katıldınız mı. Kim var? Merkez Bankası için şey yapıyor, Kalkınma Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı. Hadi düşürün, onlar sadece enflasyon düşük gözüksün diye bu işin peşindeler. Emin olun, bu iş sizin sırtınızda kalır, bunu da iyi takip etmek lazım. Bilmiyorum, ilk toplantısını yaptınız mı yapmadınız mı.
Şimdi, 2013-2017 Stratejik Planı'nıza bakıyorum: Tarımsal girdilerde dışa bağımlılık ve maliyetin yüksekliği tehdit olarak belirtilmiş. "Girdilerin -işçilik hariç- dövize endeksli olduğu üretim sisteminde üreticiyi koruyacağız." Böyle diyorsunuz. Yoksa tarımsal ürünlerin hasadının en yoğun olduğu şekilde yapıldığı dönemde -biraz önce bahsettim- komitenin yönlendirmesiyle -onu söyleyeceğim, Sayın Bakan Yardımcısı da biliyordur, sizden daha önce oradaydı- gümrük vergilerinin düşürülmesi, Allah rızası için uygun bir yol mu ya? "Fiyatları düşüreceğiz." diye buğdayı götürüyorsunuz, ötekini götürüyorsunuz, var, bir sürü de şey var hem de hasat zamanında, başında yani daha hasada girilmemiş. Ondan sonra bu çiftçi serbest piyasada nasıl dayanacak tüccara karşı? Zaten Türkiye'de çiftçinin problemi finansman. Adam bir sene önceden satıyor. Vallahi, ben tütün sözleşmesi yapan bir adamı seçim gezisinde kahvehanenin önünde gördüm. Adam kurbanlık koyun gibi ya, okumasını bilmiyor, ne anlama geldiğini bilmiyor, orada kahvehanenin ortasında bunu imzalıyor. Buna nasıl doğru diyebiliriz, buna bir bakmamız lazım. Şimdi, bunu nohutta da indirdik, arpada, mısırda, bunlarda şey yaptık, canlı hayvanda da işte, keza oluyor.
Şimdi, biraz önce söyledim, bu üreticiye ne mesaj veriyoruz ya? Biz ithalatta sizin ürünleri almadan bir düşürelim, psikolojik olarak düşünün, ne yapacaksanız yapın. Ha, "Biz uygulamayacağız, bunu ihtiyaten aldık, bilmem ne yaptık..." hepsini diyebilirsiniz, "Tedbiren aldık." diyebilirsiniz ama bunu yaptığınız zaman, şimdi yaptığınız zaman, üretimden önce, hasattan önce yaptığınız zaman ne yapacaksınız? Çiftçi bir daha ekmez bunu, girmez bu alana. İşte, hayvancılık da aynı şekilde, hayvancılıkta da sıkıntı benzer.
Şimdi, üretim süreçleri ve üretim kararlarının kısa vadeli olmaması gerekiyor. Sayın Bakanın dediği gibi, bugünkünü acil tedbir ne varsa mecbur alacaksınız, onun maliyeti ne olursa olsun alacaksınız. Ama bir de oturalım uzun vadeli bir bakalım, getirin buraya da bir tartışalım, neye ihtiyacınız varsa arkanızda duralım. Bu, bir kere çözülsün de bu işin arkasından kalkalım. Her seferinde ithalat, her seferinde ithalat. Sıfır faizle kredi verdiniz, hayvan geldi, hayvanın fiyatını belirlediniz; hayvan fiyatları düştü, yarıya düştü, faiz geldi yüzde 100'e. İstediğin kadar bağır "Sıfır faizli kredi veriyorum." diye. Burada hiçbir arkadaşın benim söylediğime yanlış deme şansı yok böyle baktığımız zaman.
Şimdi, bu Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu tarafından hazırlanan 2016 Raporu'nda yer alan bir şey var; tarımsal pazarlar ve değer zinciri açısından bakmak lazım. "Gümrük vergisi indirimi veya kaldırılması kısa dönemde rahatlatır ancak bir sonraki dönem üretimi düşüreceği için yarattığı enflasyonist etki artarak devam eder." diyor. Bu durumda, tabii ki, ekili alan daralacak. Nitekim, baktığımız zaman, zaten şu Bakanlar Kurulu ekinde de ekili alanların giderek azaldığını görüyoruz, bu Bakanlar Kurulu eki.
Bu millî tarım politikası çerçevesinde faydalı olduğunuz destekler, açıklıyorsunuz, bunlar olabilir. Neredeyse, işte, biraz önce söyledim, hasada başlandığı zaman oluyor. Üreticinin kararsızlığını gidermek lazım. Bir sonraki dönemde, bir sonraki senede ekmiyor, biçmiyor. Millî tarım politikası konusuna bir de bu açıdan bakmak lazım. Tarım politikasını önemli buluyorum, desteklerim de ama "millî tarım politikası" deyince ben ne anlıyorum; Bakan veya Bakanlık bürokratları değiştiğinde politikası değişmeyen, ülkemizin uzun dönemli ihtiyaçlarını analiz ederek oluşturulmuş bir politikayı anlıyorum.
Benim çocukluğumda ilçe tarım müdürlüklerinde birer tane araba verilirdi, o ziraat mühendisi akşam sabah, cumartesi pazar, dağda, taşta olurdu; faydasını da ben o yıllarda kendim küçük bir yerde olmama rağmen görüyordum, biliyordum. Şimdi her köye bir tane ziraat mühendisi verin, adam nasıl yapacağını bilsin. Bu kadar işsiz, burada ben bakıyorum, bunların hepsi de devletten istihdam istiyor, bunun da planlanması lazım ama insanların da bir şekilde yönlendirilmesi lazım.
Şimdi, sizden önceki Sayın Bakan bir açıklama yaptı, "Tapulu bir yeriniz var ama ekmiyorsunuz, o zaman 79 milyonun hukukuyla oynamış oluyorsunuz. Biz kamu adına burayı ekerek kira bedelini hesabına yatıracağız." dedi. Şimdi, bu bir tarım politikası mı, bu konuda ne tür gelişmeler oldu, merak ediyorum. Bu eğer benim söylediğimde bir şey varsa şimdiden özür diliyorum peşinen.
Şimdi, üretim için üreticiyi bu politikanın desteklemesi lazım. Üretici üretti. Peki, sonrası ne olacak, desteklediniz, sonrası ne olacak bunun? Satamıyor, zincir yok. Orada da problem var. Neden yok? Ürettiğini pazarlayacağı sistem hâlen başka aktörlerin elinde. Çal Belediyesi bizde, seracılıkta, domateste fevkalade ilerlediler. Sabah sordum orada, bizim il başkan yardımcısı seracılık yapıyor: "Muhammet, nasıl kardeş?" dedim, "Vekilim, 30-40 kuruşa sattık." dedi, söylediği bu. Şimdi, böyle bir pazarlama ağını bulamazsanız bu insanlar zaten o kesimde sermaye olmadığı için -başlangıçtaki rakamları ondan verdim- ne yapacak? Şimdi, halciliği ortadan kaldıracak. Her gelen bakanın önüne -burada bir daha söyleyeceğim onu- bürokrasi getiriyor böyle halcilikle ilgili bir şey "Bunu yaparız, fiyatları indiririz..." Nereye indiriyorsunuz? O adam finansmanı sağladığı için halcilik ayakta duruyor, olsa finansmanı çiftçi ona niye şey yapsın, sıkıntıya girsin? Şimdi, ürettiğini satamayan bir insana Sayın Bakanım, bir daha üretim yaptıramazsınız.
Sulama sistemine bakın, çok büyük gelişmeler olduğu söyleniyor. Tarımsal İşletmelerin Etkinleştirilmesi Raporu var, sizin elemanlarınızın çoğu bilir, Dünya Bankasının. 62 ülke, belirli tarım göstergeleri açısından sıralanmış. Ülkemiz orta gelir üstü grubu ülkeler grubunda ve sulamada 62 ülke arasında 51'inci sırada. Aynı grupta yer alıyor Rusya, 15'inci sırada; yüksek gelir grubundaki İtalya 10'uncu sırada. Neden 51'inci sıradayız biz bu konuda? O kadar baraj yapıyoruz, vesaire yapıyoruz, her açılışı yapıyoruz, sık sık da yapıyoruz şu kadar baraj vesaire.
Şimdi, dünyada su miktarının sektörel kullanımına bakıldığında Avrupa kıtasında yüzde 25'i, ülkemizde yüzde 74'ü tarım sektöründe kullanılıyor. Suyu bir anlamda da israf ediyoruz. Bu konuda vardır mutlaka çalışma ama. Kalkınma Bakanlığı "Sulama alanlarının yüzde 76'sında yüzeysel sulama yöntemleri kullanılıyor." diyor. Sulama suyunu israf ediyoruz. Modern sulama yöntemi olan yağmurlama sulama sistemi yüzde 16, damlama ise yüzde 8. Şimdi, 2013-2017 Stratejik Planı'nızda "Modern sulama sistemlerinin kullanımında artış var." diyorsunuz. Yine, buna bakıyoruz "fırsatlar" arasında toprak ve su kaynaklarının korunması, çevre konusunda bilinç ve duyarlılığın artması yer alıyor. Aynı raporun "tehditler" kısmına bakıyoruz; bilinçsiz kimyasal gübre, ilaç kullanımları sonucu yüzey, yer altı sularında kirliliğin artması ve bilinçsiz sulamalar yer alıyor. Millî tarım politikasının sulama ayağı nerede?
Şimdi, başka bir şey söyleyeceğim: Sizin bölgenizde bu çiftçilerin sulamayla ilgili pompalarında elektrik hikâyesi vardı. Siz benden daha iyi biliyorsunuz, öyle değil mi? Şimdi, size Hükûmet "Sübvansiyon veriyoruz." diyor değil mi? Çiftçinin hesabına yatırmadan veya yatırdıktan sonra hiç ona kalmıyor. Nereye gidiyor? Özelleştirdiği firmanın elektrik dağıtım şirketine veriyorlar mı vermiyorlar mı Sayın Bakanım? Veriyorlar, siz biliyorsunuz bunu. Bana geldi o firma. "Ya, niye bana geldin?" dedim, "Burada buna şey yapan sen olurmuşsun dediler, ondan geldik." dediler. Şimdi, bir de, buna böyle bakmamız lazım. Demek ki problemi çözemiyoruz. Biz problemi nasıl çözmeye çalışıyoruz biliyor musunuz? O günü çözmeye çalışıyoruz. Ya, bak, ileri bak. Nasıl? "Hayvancılığı geliştirdik, sulamayı geliştirdik..." Ya, her şey meydanda işte. Yani yetmiyor demek ki yapılan yetmiyor, yetmiyor. Kaynak yok, olan da gitti.
Şimdi, Tarımsal İşletmelerin Etkinleştirilmesi Raporu'na bakıyorsunuz Dünya Bankasının. Su bilgi ve iletişim teknoloji, çevresel sürdürülebilirlik, tarımsal araziler, çiftçilerin yaşı konuları dikkati çekiyor. Oradaki nüfus yaşlanıyor, öyle değil mi? Şimdi, sizin orada -siz Belediye Başkanlığı da yaptınız Sayın Başkanım, büyükşehir de yaptınız sonra- bütün şeye bakıyorsanız, ben geldim konut müsteşarı iken, yukarıda ödül alan bir proje vardı. Şimdi, konut ovaya iniyor öyle değil mi? Aşağı doldu, tarım alanlarını ne yaptık? Bütün bu hâle getiriyoruz. Bunları fiilen de yaşıyoruz, görerek yaşıyoruz ve tedbir alamıyoruz, üzücü olan bu. Neden? Ranta önem verdiğiniz için ne yapıyorsunuz? Ranta önem verildiği için iş baskı grubu olarak oraya geliyor, siyasette de etkili oluyor ve bunu yapıyorsunuz.
Şimdi, hafta sonu Ege Ekonomik Forumu düzenleniyor, oturum konularından bir tanesi tarım. Ne konuşuldu? Çiftçilerin giderek yaşlanıyor olduğu konuşuldu, iklim değişikliğinin etkileri, tarımsal arazilerdeki parçalı yapı, su kıtlığı ve bilgi iletişim teknolojileri. Şimdi, hassas tarım, TARIM.4.0 Konuşmacılar kim? Boğaziçi Üniversitesinden, Kanada Toronto Üniversitesinden konuklar. Tarım çok disiplinli bir sektör, farklı meslek disiplinleri açısından çok yakın çalışmalı ancak orada Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da olmalıydı, var mıydı bilmiyorum ama dikkatimi çekti ziraat fakültelerinde de pek görmüyorsunuz ne de tarımsal eğitimden bir temsilci var. Şimdi, baktığınız zaman, bu disiplinlik açısından Tarım Bakanlığını bu personel besleyemiyor. Personeli yetiştiriyoruz, uygulamada kullanamıyoruz. Dolayısıyla buna da bir bakmak gerekli diye düşünüyoruz.
Şimdi, millî tarım politikasının metnine bakıyorsunuz web sitesinde, ana sayfada, işte, gördüğümüz kadar aldım, özet tablo, bu, bütçe raporunun içinde var. Bundan görünen havza bazlı model kapsamında mevcut su kısıtı dikkate alınarak planlanmış üretim ve hayvancılık destekleri esaslı bir sistem. Şimdi, bu politikaların detaylarının çiftçiyle paylaşıldığı bir metni var mı yoksa birbirinden bağımsız hâlinde basından takip etmeye mi devam edeceğiz? Bazen basından... Ben fiilen tarımın desteklenmesiyle ilgili -Faik Bey burada mı bilmiyorum- planlamada bir dört beş yıl da onun üzerinde yoğun bir şekilde çalıştım, biraz rakamları da onun için vermek istiyorum. Şimdi, millî tarım politikasının gerçekten iyi bir metnini görmek istiyoruz, bir şeyler yapmamız lazım ama şunu çok net bir şekilde söylüyorum: Bu çiftçiyi, bu faiz derdinden kurtarın, sıkıntılı. İnsanlar hakikaten sıkıntılı. Bu sözleşmeli olayda da çekte de... Adamın hayvanını çalıyorlar. Çalınan hayvanı sigortalıyorsunuz. Türkiye'de böyle bir olay olmuş, yoğun da zaten. Yani bunu koruyamıyoruz. Bu ne demek? Adamın çalınacak hayvanını sigortalamak için işlem yapıyoruz, bu iyi de... Bizim Yenice'de de adam alıyor üzümü, götürüyor, gidiyor; yok, Allah versin. Adam bana telefon ediyor. Ben ne yapabilirim? Hukuken yapılacak bir iş, sizlere duyurmak, tedbirini almak, sigorta getirmişsiniz, buna da getirmekte yarar var diye düşünüyorum.
Bunun dışında, şimdi, biraz önce değinildi. Hakikaten kayısı... O zaman birlik kurulurken ben kurulmasını arzu etmemiştim, planlamada da o işe bakıyorduk hatta müspet bakmadığımı da söyledim, diğer birliklerin durumunu gördüğüm için onu o zaman öyle söyledik. Şimdi, kayısıyı, hakikaten çok net bir şekilde kendimiz açısından faydalı olacak bir şekle getirmekti, öyleydi, onu bozduk. Fındık, aynı şekilde orada sökeceklere destek veriyoruz bir taraftan, bir taraftan da klimayı bozuyoruz.
Nar, bizim o tarafta hakikaten çok iyi gidiyordu. Burada üretim planlaması da olmadığı için ne yaptınız, şimdi adam fazladan olduğu için ne yaptı, onları da kesmeye başladılar. Şimdi, pamukta biraz bir gelişme var, müspet gibi gözüküyor, sabah televizyonda da gördüm, sizin seçim bölgeniz o tarafta da bir artış var, bizim o tarafta da bir artış var. Şimdi, bunda da bir şeyi tutturmamız lazım. Birkaç sene sonra onu da tehlikeli bir hâle ne yapmamak lazım, getirmemek lazım. Yani bunun bir üretim planlamasının olması lazım, Türkiye'nin ihtiyacının ne olduğunu bilmemiz lazım. Tamam, serbest rekabet piyasası ama tarım, anında üretebildiğim veya üretimi... İşte Denizli'de sipariş aldığı zaman -tekstil de var- on beş gün sonra teslim ediyor Avrupa'ya, bu öyle bir şey değil ki. Bu sene darbe yedin mi gönlün olsa bile neyin yok, yapma imkânın yok, paran yok, batmışsın zaten, ertesi sene ekmeye imkânın yok, kudretin yok, bir sene önceden bağlanıyorsun kendin. Vatandaş hâlâ daha bizim çocukluğumuzdaki küçük yerlerde neyi görüyor, esnafla uzun dönemli ilişkiler kurmaya doğru gidiyor, elinde nakdide olmuyor. Şimdi, bunları uzatmak mümkün.
Ben belki başlangıçta ifade etmeyi unuttum. Bu arada şehitlerimiz için tüm milletimize başsağlığı diliyorum, Allah gani gani rahmet eylesin.
Bunun dışında, ileriki aşamalarda görüşlerimizi beyan etmeye devam edeceğiz. Ben teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.