KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, kıymetli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle bütçemizin hayırlı olmasını baştan temenni ediyorum ve dün itibarıyla yine, hem az önce... Bölge tartışılıyor ama Irak'ın kuzeyinde, Gara'da 1 askerimiz şehit, 2 askerimiz yaralı. Yine, Ağrı'da operasyon sırasında 1 askerimiz şehit. Bu vesileyle son şehitlerimiz başta olmak üzere bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralı kardeşlerimize de bir an önce şifalar temenni ediyorum.

Niye bununla başladım? Çünkü ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu kaosun bir sonucu olarak bunlar yaşanıyor. Hem içeride hem dışarıda hem komşularımızda yaşanan bu kaotik ortamın ve terör örgütleri tarafından vesayet savaşları aracılığıyla yapılan sıkıştırmanın sonuçlarını her gün görüyoruz. En son, yine, dün aldığımız haberler maalesef çok iç açıcı değil.

Değerli arkadaşlar, konuşmamda öncelikle MHP'nin dış politikaya bakışını söyleyeceğim, sonra birkaç hususa değineceğim ama... Sayın Bakanım, arada unuturum, şimdi Başkan da müdahale eder, Antalya'mızın bakanı olarak, İbrahim Bey'le ayak üstü konuştum... Biz geçen sene burada tartışmıştık, Manavgat'a bir cezaevi inşa edecektiler; konuştuk, makul gördüler, başka bir yer arıyordular. Bütün vatandaşlarımız ayakta. hemşehriniz olarak ben size yeniden bunu, bir değerlendirme yapılması hususunu, sizin konunuz değil ama Antalya'nın bakanı olarak arz etmiş olayım.

Ben artık Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olmadığım için her zaman uzun söz vermiyor Başkanımız. Sağ olsun arada torpil yapıyorlar ama baştan onu bir söyleyeyim dedim. Çünkü daha önce Akseki'de, diğer yerlerde makul bir şeyler vardı. O hususu bir turizm kenti olarak değerlendirirsek iyi olur diyorum. Unutmayayım diye baştan söylemiş olayım, inşasının başka bir yere doğru alınmasıyla ilgili...

(Oturum Başkanlığına Kâtip Emine Nur Günay geçti)

BAŞKAN - Sayın Günal, şu anda grup sözcüsü olarak konuştuğunuz için zamanınız var.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim, sağ olun efendim, ben şey olsun diye söyledim. Sonra konu çok uzun, dışişlerinin konuları.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şükrü Bey değişmiş, sizin artık daha pozitif baktığınızı biliyoruz bizden tarafa. Sağ olun.

Şimdi, Sayın Bakanım, öncelikle bu söyleyeceğim temel kabuller Milliyetçi Hareket Partisinin -arkadaşların söylediği gibi- konjonktürel değil, yıllardır söylemiş olduğu, seçim beyannamemizde, parti programlarımızda yer alan dış politikaya bakışı, temel vizyonudur. Biz Türkiye'nin huzur ve istikrarın teminatı bir bölgesel lider ülke olmasını, uzun vadede ise uluslararası güvenliğe, barışa, adalete katkıda bulunacak küresel bir güç konumuna gelmesini... Yani bunu da "2023 lider ülke vizyonu, 2053 süper güç" olarak formüle etmiştik. 1990'lı yıllardan başlayan şey, devletimiz de bir devlet politikası olarak bunu benimsemiş. Her ne kadar bazı ekonomik sosyal hedeflerin uzağına düşsek de zaman zaman yaşanan krizler, ekonomik sosyal durum nedeniyle bu hedefimizden kopmadan çalışmamız gerekiyor.

Bu kapsamda da dış politika anlaşımız Türkiye'nin uzun ve köklü bir devlet geleneğine sahip güçlü bir ülke olduğundan hareketle tarihî, sosyal ve kültürel unsurları da dikkate alan çok boyutlu bir dış politika temeline dayanmaktadır. Bu kapsamda Türkiye'nin jeostratejik konumu, Balkanlardan Kafkasya'ya, Orta Doğu'dan Asya'ya uzanan coğrafyadaki ülkelerle paylaştığı ortak tarihî ve kültürel değerler ile Batı dünyasıyla ilişkilerin temelini oluşturan demokratik kazanımlar ülkemizin bu kapsamdaki önemli stratejik birikimleridir. Dünya siyasetinde de itibarlı, etkili ve belirleyici bir güç olmak için Türkiye'nin bütün bu birikimlerini millî güç kaynaklarıyla birlikte seferber etmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, onurlu, basiretli, haysiyetli, şahsiyetli ve çok yönlü bir dış politika izlenmesi gerektiğini her zaman söyleyegeldik ve bu çalışmalar çerçevesinde de "küresel güç Türkiye" hedefinin en önemli unsurlarından birisinin çok yönlü millî dış politikanın hâkim kılınması olduğunu söylüyoruz. Öncelikle bunu esas olarak hatırlatmak istiyorum.

Türkiye'nin millî güvenliğini ve millî çıkarlarını korumak ve geliştirmek çevremizde barış, istikrar ve güvenlik kuşağı oluşturmak, başta komşularımız olmak üzere de bütün ülkelerle karşılıklı saygı ve yarara dayalı ilişkiler kurmak, mevcut sorunları da Türkiye'nin hak ve çıkarlarının korunarak uluslararası hukuk çerçevesinde adil ve kalıcı çözümlere kavuşturmak dış politikamızın temel hedefidir dedik. Bu söylediğim, arkadaşların şimdi söylediği gibi, bugün söylenen şeyler değil. Milliyetçi Hareket Partisi terör ve dış politika gibi temel konularda millî politika izlenmesi gerektiğini, kısır çekişmelerin üzerine çıkarak Türkiye'nin geleceği açısından hep birlikte hareket edilmesi gerektiğini her zaman savunmuştur değerli arkadaşlar.

Bu kapsamda da eğer herhangi bir ülke Türkiye'nin iş birliğini, dostluğunu talep ediyorsa onlarla diyalog kurmak, o ülkelerle de peşin hükümsüz olarak ilişki geliştirmeyi önemli buluyoruz. Bu çerçevede, Türkiye'nin bu stratejik konumunda doğu-batı ve kuzey-güney ekseninde hava, deniz, kara taşımacılığı ve haberleşme alanlarında küresel bir köprü olmasının yanında Orta Asya ve Hazar Havzası enerji kaynaklarının dış piyasalara ulaştırılmasında bir enerji köprüsü ve terminali olması durumu stratejik bir üstünlüğe dönüştürülmelidir. O kapsamda da yapılan çalışmalara destek veriyoruz. Bu konjonktürel değil, her zaman MHP'nin var oluş misyonunun ve dış politikadaki vizyonunun temel çerçevesidir.

Bunları söyledikten sonra hızlıca birkaç hususa değinmek istiyorum. Suriye'de ve Irak'ta yaşanan gelişmeler... Az önce Sayın Bakan da ifade etti, bugün geldiğimiz noktada ciddi bir kaosla, dramla karşı karşıyayız. Tabii, bu kadar hızlı bir şekilde çözüme kavuşması mümkün değil ama bize düşen bu kapsamda devletimizin ve silahlı kuvvetlerimizin yanında olmak, arkasında olmak, alınacak önlemlere destek olmaktır. Burada öncelikli olarak Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden unsurların her türlü dışarıdan ve içeriden gelecek terör saldırılarının bertaraf edilmesi ve bu kapsamda da uluslararası kuruluşlarla ve ülkelerle birlikte hareket edilmesi... Ki az önce Sayın Bakan hem Astana sürecinden hem diğer ülkelerle yapılmış olan görüşmelerden ve şu anda hem İdlib'te hem de Irak'ın merkezî hükûmetiyle yapılan çalışmalardan bahsetti. Bunların faydalı olduğunu düşünüyoruz. Tabii, bir taraftan süreç devam ederken konuşmacıların bir kısmı "muhatap alınsın" gibi bir şey söylüyor ama öbür taraftan da Rusya'yla yapılan görüşmede de orada yapılacak toplantıda belli terör gruplarının temsil edilmemesi gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Sayın Bakan da açıklamasında belirttiler. Bizim için hangi terör örgütü olursa olsun, hangi etnik kökenden gelirse gelsin, bunların hepsinin zaten vesayetle orada bulunduklarını ve birilerinin adına bulunduklarını biliyoruz. Gereken her türlü çalışmanın yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bizler de bu kapsamda destek olmaya devam edeceğiz.

Bu çerçevede de İdlib'de başlayan harekâtın tamama erdirilmesi, daha önce Fırat Kalkanı'nda olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinin orada gerekli temizlikleri yapması gerektiğini söylüyoruz. Yine bunu da bugün söylemiyoruz Sayın Bakanım, 6 Ağustos 2012 tarihinde Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey aynen şöyle söylemişti: "Ülkemize yönelen tehditleri en aza indirmek amacıyla batı ucu Afrin'i ve doğu ucu da Kandil'i içine alacak biçimde tesis edilecek hilal şeklindeki güvenlik kuşağı bir an önce sağlanmalı ve icra edilmelidir." Bir daha söylüyorum, 6 Ağustos 2012. Şimdi, bugün geldiğimiz noktada bunun sadece bizim tarafımızdan değil, bazı uluslararası çevreler tarafından da kabul edilir olması ve orada bir güvenlikli bölgenin oluşturulacağının ön plana çıkması ve bunun görüşmelerinin sürdürülmesi ne kadar isabetli bir öngörüde bulunduğumuzun da bir işaretidir diye düşünüyorum.

Bu kapsamda, Irak ve Suriye başta olmak üzere, bölge ülkeleri küresel vesayeti reddetmeli, insan varlıklarını ve coğrafi bütünlüklerini müdafaa edecek basiret, cesaret ve dirayeti gösterebilmeleridir deyip şu cümleyle kapatıyorum, Sayın Genel Başkanımızın o günkü konuşmasından...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - "Orta Doğu'nun haritasını yeniden çizmek için kolları sıvayan yeni devletler kurmak için fırsat kollayan çevrelere, lobilere, silah ve terör baronlarına karşı herkes uyanık olmalıdır. Türk devleti Misakımillî'nin sınır boyunca sahnelenen fitne kampanyasına karşı tüm millî güç unsurlarıyla birlikte karşı koymalıdır." demişiz 6 Ağustos 2012'de.

Şimdi yaptığımız budur. Hükûmetin iradesi bu konuda tecelli etmiş, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de gerekli çalışmaları yapıp uluslararası çerçevede de görüşmelerini yaparak bu mücadeleyi sürdürmektedir değerli arkadaşlar. Bu kapsamda da o çerçevede mücadele yürütüldüğü sürece destek olmaya devam edeceğiz. Aslında, 2011'de başlayan bu tartışmalardan sonra yaşananları da gördük ve bu haritaların asıl hedefinin Türkiye olduğunu 15 Temmuz hain saldırısıyla bir kez daha görmüş olduk. Biz o zamanlar uyardık ama tehlike şiddetli bir hâle gelmeden her şey görülemiyor. Bugün yaşadıklarımıza baktığımız zaman da ne kadar haklı uyarılar yaptığımız ortaya çıkmış oluyor.

Tabii, buradaki bu talep sadece bizim değil, her ne kadar Fırat Kalkanı'yla belli ölçüde bir şey sağlanmışsa da şu andaki operasyonun devamında Afrin'in de tamamen temizlenmesi gerektiği, Ağustosta söylediğimiz nokta da devam ediyor. Sadece oranın değil, Irak'ın kuzeyindeki terör bölgelerinin de terörden arındırılması ve buradaki bütün unsurların, sadece Türkmenlerin değil, Arapların, Kürtlerin, orada yaşayan kim varsa bütün bu halkların ortak talebi olarak, toprak bütünlüğü içerisinde bir çözüm bulunması gerektiğini, hiçbir ayrıma gitmeden bunların yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Ama bunu söylerken de yıllardır müttefiklik ilişkisi içerisinde olduğunu söyleyen ülkelerin silahlarının hâlâ bizim askerlerimize karşı kullanılıyor olması, oradaki güya kendilerinin meşru ortağı olan PYD'ye, YPG'ye verdikleri silahların bizim askerlerimize, sivillere yönelik olarak kullanıldığının ortaya çıkması, geçtiğimiz günlerde yine bu konudaki bazı çalışmalarla ilgili yabancı medya organlarında çıkan belli iş birliğini yansıtan, onlara verilen silahları yansıtan bazı haberlerin de ortaya çıkması bu konuda çok daha dikkatli olmamız gerektiğini gösteriyor. Bu istikrarsızlığın önüne geçmemiz gerekiyor diye düşünüyoruz. Bu kapsamda da bu çalışmaların devam ettirilmesi ve İdlib'deki uzlaşmadan sonra Afrin'e de bir şekilde Türkiye'nin oradaki kontrol noktaları üzerinden bir çalışma yapması gerektiğini söylüyoruz ve bunların arkasında olacağımızı da söylüyoruz.

Sayın Bakan, hızlıca geçtik ama Kıbrıs'taki çalışmalarda şu anda biraz bu tarafa doğru döndüğümüz için bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum, hızlı geçildi. Maalesef, bir taraftan biz orada bu terör örgütleriyle ülkenin güney sınırlarında, doğusunda uğraşırken Yunanistan Cumhurbaşkanı Çipras Amerika'ya gitti, arkasından bir anda, modern şekilde donatılmış F16'larla -ki yani borç batağında olup ekonomisini Almanya'ya emanet etmiş olan Yunanistan- bir de baktık ki adalarda görüntü yapmaya başladı, insan olmaması gereken yerlere asker çıkarmaya başladı. Bu konularda da bizi biraz daha, aslında, bilgilendirebilirseniz. Çok konu olduğu için siz de doğal olarak hızlı geçtiniz ama son durum nedir hem adacıklarla ilgili hem de Kıbrıs'taki son durumla ilgili? Çünkü geçtiğimiz haftalarda Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı bir dış seyahatinde bir Monaco modeli olabileceğini söyleyince birtakım tartışmalar yaşandı. Biz, esas olarak orada da gerçekçi ve uygulanabilir sürekli bir çözümün iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir ortaklık yapılanması olması gerektiğine inanıyoruz. Böylesi bir çözüm için tek taraflı bir iyi niyetin yeterli olmadığını biliyoruz. Rum yönetiminin hem de Avrupa Birliğinin bu konuda artık iyi niyetli bir yaklaşım göstermesi gerektiğine inanıyoruz. Pek, temenni etsek de yani gerçekçi olarak beklemiyoruz ama... Çünkü sürekli olarak oyunbozan bir vaziyetteler. Kıbrıs'taki bu müzakerelerin şimdilik kesintiye uğramış olması, birtakım uzlaşmaların olmaması demek bizim millî duruşumuzdan taviz vermemizi gerektirmiyor. Bu koordinasyonda, sizin ziyaretlerinizde birtakım şeyler söylemiştiniz geçen yıl, dönem içerisinde bize de Komisyonda bir bilgi arz etmiştiniz ama üzerine çok yeni gelişmeler oldu. İnşallah bu konularda da gerekli çalışmalar yapılıyordur. Hiçbir şekilde Kıbrıs Türkünü 1974 öncesi şartlara zorlayacak bir oldubittinin kabul edilemeyeceğini söylüyoruz, sizler de söylüyorsunuz. Garanti ve ittifak anlaşmasından kaynaklanan haklarımızın da esas olarak korunması gerekir. Onun dışında gerekli çalışmalar yapılır diye düşünüyorum.

Burada, önceki gün içerisinde hem Rusya'da hem Körfez'deki, Sayın Cumhurbaşkanının sizlerle beraber yaptığı ziyaretin arkasından yeniden bir süreç devam edeceği anlaşılıyor, görüşmelerin de devam edeceği anlaşılıyor. Bu kapsamda, güneyimizdeki çalışmalar, Astana süreci ve bunlarla ilgili çalışmalar devam edecek görünüyor.

Ama bunun dışında, bölgemizde, geçtiğimiz haftalarda hem demir yoluyla ilgili hem daha önce enerji nakil hatlarıyla ilgili birtakım çalışmalar, yeni İpek Yolu Projesi kapsamında devam ediyor.

BAŞKAN - Sayın Günal, toparlayalım lütfen.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Toparlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Tabii, burada enerji ve ulaşım hatları önümüzdeki süreç açısından önemli. Bunu da dış politika kapsamında daha geniş bir çerçevede ele almak ki yapılan bazı çerçeve anlaşmalar da bunun göstergesi olarak görülüyor. Bizim burada yapmamız gereken çok şey var.

Bir iki husus da Türk dünyasıyla ilgili, siz Türk Konseyinden bahsettiniz. Önceki haftalarda onların toplantısına -Sayın Bakan Yardımcımız da oradaydı- katıldık. Sonrasında da sohbet ettik. Oralarda biraz daha ivme kazanmamız gerekiyor Sayın Bakanım, özellikle söylüyorum. Geçtiğimiz aylarda yapmış olduğum Kazakistan ve Kırgızistan ziyaretlerinde gördüm, bir ortak tarih kitabının bir kısmı, birinci bölümü diyelim, 15'inci yüzyıla kadar olan, tamamlanmış. Türkiye'de de Millî Eğitim Bakanımıza da ilettik onu ama sizin de inisiyatifinizle TİKA'nın Yurtdışı Türkler Başkanlığımızın, her ne kadar farklı bakana bağlı olsa da topyekûn bir dış politika izlemek gerekiyor... Burada bir eğilim olarak o faaliyetleri de biraz daha Türk dünyasına doğru yoğunlaştırmamız lazım diye düşünüyoruz. Tabii ki bütün ülkelere yardım yapacağız ama "Önce can, sonra canan." diye bizim genel bir geleneksel sözümüz var.

Burada önemli bir şey, Türk dili konuşan ülkelerde de yine aynı şeyi söylediniz. Hem tarihle ilgili hem dille ilgili birtakım çalışmaların biraz hızlandırılması lazım. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Yurtdışı Türkler Başkanlığının kurulmasına "Yetmez ama evet."çi bir yaklaşımdayız çünkü dış Türkler bakanlığı kurulsun demiştik ama bir kurum olarak kurulmuş olması da oradaki öğrencilerle ilgili birtakım faaliyetler, eğitim faaliyetleriyle ilgili, diğer kültürel faaliyetlerle ilgili önemli katkı sağlıyor. İnşallah bunlar da daha kurumsal şekilde takip edilir.

Bir de bununla ilgili olarak son bir şeyi daha hatırlatıp kapatıyorum Sayın Başkanım. İSEDAK kısmını çok hızlı geçtiniz ama önümüzdeki hafta zannediyorum Sayın Cumhurbaşkanının Başkanlığında bir toplantı olacak. İslam dünyasının, Orta Doğu'nun şu anda içinde bulunduğu kaotik ortamın inşallah biraz daha diyalog içerisinde konuşulması karşılıklı anlayışa hizmet eder diye düşünüyorum ama ondan da önemli çok kısa bir şekilde, bir paragrafla Ekonomik İşbirliği Teşkilatı geçmiş, orayı çok önemsiyoruz biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak. Çünkü orada ilk kurucu ülkelerden sonra -Türk cumhuriyetleri bağımsızlığına kavuşunca 1992'de- yine Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan'ın da üye olduğu uluslararası kurum İslam İşbirliği Teşkilatından sonra, önemli bir kurum. Daha dar bir çerçeve olduğu için orada birtakım tercihli ticaret anlaşmaları, ikili ilişkilerin ötesinde kurumsal olarak bu örgüte biraz daha etkinlik verilmesi... Ki Genel Sekreterliğin de -daha önce Kıbrıs'ta Büyükelçimiz, hem DPT'den olan arkadaşımız, eskiden bize genel sekreter yardımcılığı düşüyordu herhâlde- şimdi dönemsel olarak bizde olmasını da aslında bir avantaj olarak kullanalım, zannediyorum bir yılı daha var Halil İbrahim Bey'in. Biraz daha bu kapsamda İran'la da yakın gelişen hem Astana süreci ilişkileri çerçevesinde daha hızlı bir şekilde kurumun işletilmesi ve ortak platformların -ki Ecobank istediğimiz şekilde fonksiyon gösteremedi, kurulmuştu aslında- yeniden ele alınıp ekonomik anlamda da biraz daha hızlandırılması gerektiğini düşünüyoruz.

Tekrar hepinize teşekkür ediyorum.

Bakanlık bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum, Başkana da teşekkür ediyorum.