| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Dışişleri Bakanlığı b) Kültür ve Turizm Bakanlığı c) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 16 .11.2017 |
EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; hoş geldiniz. Sizi tebrik ediyorum. Hayırlı uğurlu olsun. Bakanlığınızın da değerli bürokratlarına "Hoş geldiniz." diyorum.
Benim Kültür Bakanlığıyla olan hikâyem kuruluşundan beri başlar, 1974'ten. Ülkemiz şanslıdır, Kültür Bakanlarımızın çoğu çok kültürlü insanlardı ve selefiniz de öyleydi. Sizin bu Kültür Vadisi'ndeki büyük yetkinliğiniz ve buna mülzem olarak enerjiniz ve dinamizminiz bize ümitler veriyor. Zaten avuç dolusu hediyelerle geldiniz. AKM, Rami Kışlası, Kuleli Askerî Lisesi Müzesi ve Arkeoloji Müzesi'nin yeniden açılması, UNESCO Yönetim Kuruluna seçilmiş olmamız, bunlar hepsi güzel haberler. Ben bunların bazıları üzerinde ve onun dışında mühim gördüğüm birkaç tane konu üzerinde durmak istiyorum fakat başlamadan önce şunu söylemek istiyorum: Şimdi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, protokolün en sonunda yani Bakanlar Kurulunun sonundaki Bakanlık ve iki vücudu olan, tek başı olan bir acaibülmahlukattır. Şimdi, Kültür Bakanlığı ayrı kurulmuştur, Turizm Bakanlığı ayrıydı, 12 Eylülde Kültür Bakanının o zamanki hoşa gitmeyen bir davranışından dolayı, 12 Eylül Hükûmeti, onu sıkıntıya sokmadan Bakanlar Kurulu dışına çıkarmak için iki bakanlığı birleştirdi ve o günkü mevcut Turizm Bakanı, Kültür Bakanı ve iki bakanlık bir oldu; sonra bunlar ayrıldı, sonra tekrar birleşti. Şimdi, bu ayrılmadan ve birleşmeden kaybeden ve kazanan kim? Kaybeden, kültür tarafıdır. Biraz önce sizin bütçeyle ilgili verdiğiniz rakam ve yüzde olarak azaldığını... En küçük bütçe Hükûmet içerisinde, Kabine içerisinde ve "Yüzde olarak bu sene azaldı." dediniz. Doğru söylüyorsunuz.
Zekeriya Temizel Beyefendi arkeolojik kazılara, hafriyata tahsis edilen 9 milyon 214 bin liradan bahsetti, gerçekten gülünç bir rakam. Ben, uzun yıllar Kırklareli'de, Demirköy'de Fatih Sultan Mehmet devrine ait bir Tophane kazısını yürüttüm ve bakanlıkla beraber iş birliği yaptık filan. Yani bu paraları... Biz başka yerlerden paralar getiriyorduk, öğrencileri bedava çalıştırma, öğle yemeği, akşam yemeği, bir kahvaltı filan, sekiz on sene böyle çalıştık. Sonunda gücümüz kesildi. Onun için bu parayla yürümez.
Şimdi, kültür ne demek? Hangi kültür? Bizim bugün tedavülde olan kültür mü? Türkiye'deki kültür, dünyanın en eski birikimine sahiptir. Yani burada, Anadolu'da beşeri yerleşmelerden itibaren, prehistoryadan, tarım devriminden itibaren başlayan medeniyetler; sayabildiğin kadar medeniyet, her tarafta, ondan sonra Türklerin gelişi, Bizanslıların oluşu, Osmanlı'nın gelişi, Cumhuriyet devri, bütün bunlar kat kat, tabaka tabaka kültür eserleri. Bunların sahibi kim? Bu millet, bu devleti kuran ve bu devleti yaşatan bu millet ve bundan devlet adına sorumlu olması gereken kimdir? Kültür Bakanlığı. Ee, bu terazi bu sıkleti kaldırmaz. O bakımdan ne yapmak lazım? Ayırmak lazım.
Şimdi, dünyaya baktığınız zaman, birçok yerde Kültür Bakanlığı yoktur; İngiltere'de yoktur, Amerika'da yoktur ama Fransa'da var. Bizim daha çok devlet yapımızda, Hükûmet rejim sisteminde Osmanlı'dan gelme bir Fransız etkisi var. O zaman işte, 1970'li yıllarda kuruldu ve bence doğru yapıldı çünkü Amerika'da, İngiltere'de, Avrupa'da Kültür Bakanlığının vazifelerini de gören başka büyük müesseseler var, bunların çok büyük paraları var, "endowment"lar, "foundation"lar. Bunların benzeri yok bizde, işte, bazı yeni yeni şu banka yayın yapıyor, bu banka yapıyor falan, o kadar. Onun dışında bir iki senfonik orkestra himaye eden iş adamları, onun dışında Kültür Bakanlığının müzeleriyle, kütüphaneleriyle, kazılarıyla, diğer faaliyetleriyle yaptığı yapacağı hizmetleri yapacak başka müessese yok. Onun için Sayın Bakanım, bunu tartışmak lazım. Bilmiyorum, şûrada bu tartışıldı mı? Geçen sene biz yine burada konuştuk. Şöyle bir fikir dolaştı: Yani "Kültür Bakanlığı ile Evkaf Genel Müdürlüğünün bir arada olması düşünülebilir." şeklinde bir düşünce vardı, turizmi muhakkak ayırmak lazım çünkü onun ayrı bir yükü var, ayrı bir hizmet anlayışı var, felsefesi var vesaire... O bakımdan bunları sizin gibi dinamik ve kültür sahibi bir devlet adamı ve Kültür Bakanının bunu düşünmesi lazım gelir ve bunu hep beraber tartışmamız lazım.
Bu giriş kısmındaki bu ana hatları, mülahazalarımı ifade ettikten sonra bazı spesifik konular üzerinde durmak istiyorum.
Şimdi, AKM yani Atatürk Kültür Merkezi konusundaki müjdenizi çok memnuniyetle karşılıyoruz. Rami Kışlası, Kitap Vadisi, o da parlak bir fikir, büyük bir şey. Kuleli Askerî Lisesi Müzesi, tabii, çok mühim. Bunu askerî müze mi yapacaksınız yoksa başka bir müze mi yapacaksınız; onu bilmek lazım, biraz da tartışmaya açmak lazım çünkü İstanbul'da çok müze var, bunun bir farklılığının olması lazım. O nasıl olacak? Bir de tabii, bu bina bir mimarlık abidesi -bunu da düşünmek lazım- bu abideye uyacak bir fonksiyon vermek lazım, bunda da acele etmemek lazım.
Bir de tabii, şu var: İstanbul'da müzelerin depoları taşıyor, fışkırıyor eserlerle, bunlar yer arıyor, onu da düşünmek lazım. Onun için bu çok güzel bir haber, ben buna çok sevindim. Arkeoloji Müzesi ayrıca çok mühim çünkü bu dünyanın en eski, İslam dünyasındaki ilk arkeoloji müzesi ve medarıiftiharımızdır, oradaki koleksiyonlar hiçbir yerde yoktur. O bakımdan bunlar hakikaten çok önemlidir.
Şimdi, gelelim, benim temas etmek istediğim başka bir husus var; o da bu müzeler, bunun yanındaki kütüphaneler -İstanbul olsun, Anadolu olsun- en büyük sıkıntıların başında insan gücü var. Yani o kütüphanelerde hizmetleri, o müzelerde hizmetleri yürütecek gerek okuyucu, seyirci, ziyaretçi hizmetleri gerekse işin ilmî tarafı, o objelerin kataloglanması, o objelerin etüt edilmesi, ilgili yayınlar yapılması veyahut yazma eserlere... Mesela o yazma eserlere ayrıca döneceğim. Bunlara insan gücü yetişmesi, "qualified" insanların yani nitelikli insanların yetişmesi, bunun bir planlamasının yapılması lazım, Bakanlığın uzun vadeli on senelik, yirmi senelik bu ihtiyaçları görecek. Şimdi, mesela bizim İstanbul'da tanıdığımız çok parlak birkaç müze müdürü vardı, müdiresi vardı, bunlar kaybolduktan sonra o müzelerin çapı düştü. Neden? Çünkü o tecrübeye sahip değiller. O bakımdan o parlak isimleri, o bize ödül getirecek, bize kupa getirecek insanları yetiştirmek için bunların özel eğitime, bir yerlere göndereceğiz, bilmem ne edeceğiz, bunları ancak Bakanlık yapar.
Bir de tabii, şimdi, kütüphanelerde mesela bizim eski yazmaların, değişik dillerde, Türkçe, Arapça, Farsça, başka dillerdeki yazmaların kataloglanması konusunda başlatılan çalışmalar çok önemlidir. Yani Türkiye yazma eserler dairesi hakikaten çok güzel yayınlar yapıyor fakat katalog konusunda da faaliyet yapması lazım çünkü 1970'li yıllardan beri TÜYATOK diye bir şey var ve bu kataloglar, Türkiye'deki yazmaların katalogları tamamlanmış değildir, bunları tamamlamak lazım, bilim dünyasına açmak lazım. Şimdi hem bunların kitaplar, kataloglar şeklinde hem online şeklinde olması lazım. Bütün bunlar için tabii, imkân lazım, para lazım, plan lazım, insan yetiştireceğiz, başka yerlere, bizde olmayan tecrübeler için, bizde olmayan bilgiler için, hünerler için gençlerimizi bir yerlere göndermemiz lazım. Bunun da planlanmasını temenni ederim.
Bunun dışında, geçen sene de işaret ettim tiyatro meselesinde; biz Devlet Tiyatrolarının piyasadaki tiyatrolardan farklı olmasını istiyoruz. Ne demek? Şimdi, tiyatroyu seven bir insan olarak ben son yıllarda -birkaç yıl içerisinde- Bakanlığın tiyatrolarına boş bulduğum, vakit bulduğum zaman gidiyorum. Bakıyorum ki son yıllarda biraz eğlencevari eserler, müzikli, eğlenceli filan... Bunların piyasası var zaten, bunları yapacak ticari tiyatrolar var, özel tiyatrolar var. Şimdi, biz Bakanlıktan, Kültür Bakanlığından, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünden ne istiyoruz? Gerek dünya tiyatrolarını, şaheserlerini gerek bizim tarihimizdeki şaheserlerini milletimiz öğrensin yani Türk Osmanlı tiyatrosundan eser, Şinasi'nin Şair Evlenmesi'ni görsün, Abdülhak Hamit'in Finten'ini görsün, Tarık Bin Ziyad'ı görsün veyahut Namık Kemal'in Vatan yahut Silistre'sini görsün ama bunları görmüyoruz. Geçen sene de biz rica ettik, "Finten oynanacak." dendi, olmadı. Ben hem İstanbul tiyatrolarında hem Ankara tiyatrolarında online veyahut bizzat ziyaret ettim, oynamadı. E niye yapmıyoruz? Bunları biz, Bakanlık yapmayacaksa kim yapacak? Bakanlık yapacak, başka yapacak yer yok.
Bunları da söyledikten sonra şimdi UNESCO'ya gelmek istiyorum. UNESCO için proje yürütmüş ve kitap bastırmış, uzun boylu, kurumlar arası işler, programlar yapmış bir insan olarak Türkiye'nin UNESCO Yönetim Kuruluna seçilmiş olması gerçekten takdire şayandır ve sevinç kaynağıdır. Çünkü orada olduğunuz zaman UNESCO'nun büyük imkânlarından yararlanabilirsiniz. UNESCO'nun çok büyük imkânları var ama öyle "Bana şunu ver." falan, "Şu kadar paraya ihtiyacım var, ver." şeklinde olmuyor, o çok uzun bir proses, onun bilmek lazım. Ve oraya giden büyükelçilerimiz bir iki sene kaldıkları için öğrenip, kimi öğrendikten sonra hemen gidiyor, yeni gelen büyükelçiler fazla bilmiyor, onun için bunu bilenlerle çalışmak lazım. Ve orada göndereceğiniz yani o yönetim kurulunda oturacak kişinin UNESCO'yu bilmesi lazım, uluslararası iş birliği imkânlarının ne olduğunu bilmesi lazım. Hükûmetler arası organizasyonların, imkânların nasıl kullanılacağını ve sizin oradan nasıl istifade edeceğinizi bilmeniz lazım. Ben burada müşahhas bir örnek vereceğim. Bu 2005 senesinde başlattığım bir çalışma Sayın Bakan, 2005 senesinde başlattığım bir projeydi bu. Süleymaniye Kütüphanesi'ne bağlı uluslararası bir kitap hastanesi yani basma, yazma ve kültür reprodüksiyonu için kullanılan değişik materyaller ki bizim ülkemiz bu konuda çok zengin fakat bizdeki teknolojiler çok basit ve primitif teknolojilerdi, Japon kağıdı vesaire böyle şeyler; 50li yıllardan, 60lı yıllardan, 70li yıllardan... Şimdi, Avrupa'da, İtalya'da, Almanya'da, başka yerlerde çok farklı ve çok daha etkili teknolojiler var. Şimdi, Süleymaniye Kütüphanesi dünyanın en büyük İslam yazmaları kütüphanesidir. O zaman, ben bu projeyi başlattığım zaman Yazma Eserler Kurumu kurulmamıştı ve proje şuydu: Süleymaniye etrafında uluslararası bir hastane kuralım, UNESCO da buna taraf olsun, IRCICA da taraf olsun ve finansman kolaylığı olsun. Uluslararası ekspertiz getirmek lazım. Biz o zaman Hükûmetle, Dışişleriyle, sizin Bakanlıkla vesaire çalıştık. Sonra iş buradan bitti, Ankara, İstanbul'dan bitti, UNESCO'ya gitti. Ben UNESCO'ya gittim, orada uzun boylu çalışmalardan sonra genel müdürlerle konuştum, bunu kabul ettiler ve sonunda anlaşma imzalandı. Anlaşma imzalandı, bir daha gitti, bir daha geldi ve Bakanlar Kurulundan geçti, sonunda 29 Ocak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (İstanbul) - ...2010 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlandı ve resmen Türkiye kanunları gereğince kurulmuş oldu bu hastane ama 2010'dan bugüne -işte 2017'deyiz- yapılmadı. Bunun yapılması lazım, bu, Türkiye'nin kazancıdır. Çünkü oradan UNESCO vasıtasıyla, burada, yaptığımız anlaşmada, sırf Türkiye'deki yazmaları değil, Türkiye'de, Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Asya'da, Orta Doğu'da yani Türkiye'nin tarihî, kültürel ve medeniyet havzasında olan eserlerin merkezi siz olacaksınız. Bu, büyük bir nimettir; bu, böyle hazır gümüş tepsi üzerinde gelmiştir. O hususu zatıalinizin maiyeti erkânı Bakanlığınızın bürokratlarına arz ediyorum.
Son olarak arz etmek istediğim husus -gene geçen sene zikrettim- Orta Anadolu şehirlerindeki eski eserlerin korunması, konakların. Şimdi, Orta Anadolu şehirlerinde 19'uncu yüzyıldan veyahut biraz daha geriye dönerek birtakım konaklar kalmıştır, tek tük, harap hâlde. Bu konakların ihya edilmesi lazım ve o bulundukları yerlerin, tarihî yerlerin korunması lazım. Bu konuda bir örnek olarak, mesela benim mensup olduğum Yozgat şehrinde İstanbulluoğlu Mahallesi diye bir yer var şehirde, Çapanoğlu Camisi ile Başçavuş Camisi arasında birkaç tane konak var. O konakları ihya etmek lazım ama sizin tahsisatınızla bir şey yapılmıyor, bir pencere veya bir kapı falan alınabilir oraya. Peki bunu nasıl yapacağız? Yani, şimdi o konakların sahipleri, bir kısmı "Ben bunu vereyim, 4 katlı bir ev alayım." diyen var, bir tane benim gibi aptal bir adam var, bedava vermeye hazır ama hem onu verecek hem yeniden konağı inşa edecek, o zaman aptallığın ötesinde olur. Ben aptallık derecesiyle yetiniyorum. Şimdi, bunları düşünmek lazım Sayın Bakan, yoksa gidecek. Yani ben sabrediyorum ama sabrım tükeniyor, vermeyeceğim müteahhide ama...
Şimdi, Bakanlığın tabii bu imkânları tercih etmesi lazım. O bakımdan, envanter meselesinin çıkarılması, tarihî envanterin çıkarılması, her kültür değeri için Bakanlığın yürütmesinde büyük faydalar var. Ve ben sizin bugün ilk on dakikada çizdiğiniz bu tabloyla dinamik bir şekilde sizin burada yeni hayat getireceğinizi, dinamizmi getireceğinizi ve iyi hizmetler yapacağınızı ümit ediyorum, temenni ediyorum.
Başarılar dilerim. Bütçemizin hayırlı olmasını temenni ederim.
Sağ olun.