| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Dışişleri Bakanlığı b) Kültür ve Turizm Bakanlığı c) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 16 .11.2017 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bakanlığınız hayırlı olsun, kutluyorum.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, değerli dostum, Bakan Yardımcısı Sayın Yayman, sayın bürokratlar, değerli basın mensubu arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, daha önce de ifade edildi ama ben de parti politikamızı bir kere daha ifade ederek Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığının ayrı iki bakanlık olarak düzenlenmesi gerektiğini kayda geçirmek istiyorum. Aslına bakarsanız da Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarına kadar 12 Eylül askerî darbe dönemi dışında zaten ayrı bakanlıklar olarak siyasi hayatımızda yer alıyordu bu iki önemli alanın bakanlıkları.
Turizmle sözlerime başlamak isterim. 2016 yılında Rusya krizi ekseninde Türkiye'ye gelen turist sayısında ve turizm gelirlerinde ciddi bir düşüş yaşandı. 2017 yılının ilk yarısındaki veriler kısmen toparlanma eğiliminde olduğunu gösterse de yıl sonunda 2015 yılındaki rakamlara ulaşmanın çok kolay olmayacağı görülmekte. 2016 yılında Rusya'yla kriz yaşanması ciddi bir kırılmaya neden oldu ancak şunun da altının çizilmesi gerekiyor: Avrupa'dan gelen turist sayısında çok önemli azalma oldu. Az önce ifade ettiğiniz artışlar, özellikle Rusya'yı göstererek ifade ettiğiniz artışlar 2015 döneminin ya da ondan önceki dönemin gelirlerine ulaşılmasını sağlamıyor çünkü Avrupa'dan gelen turistin işte daha fazla harcayan, işte kültüre, gezmeye, Türkiye'yi gezmeye daha önem veren turist olduğunu uzmanlar biliyor. Rakamlarda bir artış gözükse de bir de dikkat etmek istediğimiz bir husus da turizm tesisleriyle -ki görüşmeye başlamışsınızdır, görüşüyorsunuzdur ama- daha böyle, "Gelin, bir samimi ortamda konuşalım." dediğinizde size gelen turistlerin yani artış olmakla birlikte gelen turistlerin niteliğinde çok önemli bir düşme olduğunu ve harcadıkları parada da önemli oranda azalma olduğunu ifade edeceklerdir.
Sayın Bakanım, eğer turizmin gelişmesini gerçekten arzu ediyorsanız ki hepimiz arzu ediyoruz, o zaman OHAL'in kaldırılması konusunda kabine üyelerini teşvik etmenizi bekliyoruz. Aslına bakarsanız OHAL ilk tesis edildiğinde siz Hükûmet sözcüsü sıfatıyla yanlış hatırlamıyorsam üç aya bile gerek olmadığını, bu işin bir buçuk ay gibi kısa bir sürede bitebileceğini ilk ifade eden kabine üyesiydiniz. Dolayısıyla on altı ayı aşmış durumda olan OHAL'in kaldırılması konusunda sadece turizm sektörü değil, bence tüm Türkiye sizden bir çaba beklemektedir Sayın Bakan.
Turizm konusunda vurgulamak istediğim bir husus da 2016 yılında her üç partimizin yaptığı bir çalışmada 2016 yılında her 3 turistten 1'ini kaybettiğimizi gözlüyoruz. 2017 yılı ilk yedi ay verilerinde Rusya pazarında olumlu gelişme olmakla birlikte Avrupa pazarında her 4 turistten 1'inin kayıp olduğu gözleniyor. Eğer turizm gelirlerinin artması isteniyorsa yine dönem dönem Hükûmetiniz üyelerinin ifade ettiği gibi ülkemizin dış politikada düşmanları azaltan, dostları çoğaltan politikalara ihtiyacı olduğu kanaatindeyim.
Sayın Bakan, kültüre geçerken, size dün tabii ki danışmanlarınız göstermiştir, siz de yakından takip etmişsinizdir, 15 Kasım tüm dünyada Hapisteki Yazarlar Günü olarak ortak açıklamaların yapıldığı bir gündü ve siz de Kültür Bakanlığı görevini, önemli bir görev üstlenen bir siyasetçi olarak Türkiye'de cezaevinde on beş aydır, on altı aydır tutuklu yazarlar, gazeteciler bulunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sorunun çözülmesine, yani en azından bu kişilerin, Ali Bulaç gibi, Ahmet Turan Alkan gibi, Ahmet Şık gibi, Şahin Alpay gibi bazılarını sizin de tanıdığınız, Zehra Doğan gibi isimlerin tutuksuz yargılanma imkânları bulunup bulunmadığını, bu konuda kabine içinde ve kamuoyuna yönelik görüşlerinizi paylaşmanızı rica edeceğim.
Sayın Bakanım, müzik ve sahne sanatları alanında kurulan sanat kurumları hem Osmanlı döneminde tabii ki Batı'ya yöneliş anlamında bir başlangıç yapmıştı, aynı zamanda Büyük Önderimiz Atatürk'ün çağdaşlığa verdiği önemin bir sonucu olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaşlaşma yolunda attığı önemli adımlardan biridir. Türk sahne sanatlarının yurt içi ve yurt dışında gelişmesini, yayılmasını ve tanıtılmasını sağlamak, yerli ve yabancı eserlerle halkın genel eğitimini yükseltmek, kültürel gelişimimize katkıda bulunmak, sanat ve estetik duygusunu geliştirmek, temel değerler üzerinde doğru yargılara varılmasını sağlamak amaçlarıyla kurulan sanat kurumları, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi cumhuriyetimizin bize armağan ettiği çok önemli kurumlardır. Bu sanat kurumları kuruldukları günden beri bu amaçlar doğrultusunda aralıksız görev yapmış, bütün zor koşullara rağmen yurdumuzun her köşesinde seyirciyle buluşmanın mutluluğunu yaşamış, insanımızın eğitimine ve gelişmesine önemli katkılar sağlamışlardır. Türkiye'nin ve Türk insanının yurt dışındaki çağdaş temsilcileri olmuş, eserleriyle bütün dünyanın takdirini, övgüsünü kazanmış, ülkemize sayısız uluslararası ödüller kazandırmış çok değerli sanatçılar yetiştirmişlerdir.
Bu bağlamda, az önce Sayın Musa Çam'ın da bahsettiği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Atatürk Kültür Merkezi Tanıtım Toplantısı'nda yaptığı konuşmanın sanatçılar açısından, sanatımız açısından, kurumlarımız açısından çok büyük bir hayal kırıklığı olduğunu vurgulamak isterim. İki önemli mesajı vardı Sayın Erdoğan'ın, birincisi, "AKM daha önce elitlere sesleniyordu, yeni AKM halka seslenecek." şeklindeki sözleri. Sayın Çam da vurguladı, bu salonda bulunanlar da biliyorlardır, AKM iktidarınız döneminde artık işlemez hâle gelmeden önce gerçekten bir sanat merkeziydi ve gençlerin, insanların ucuz biletle tiyatro, opera, bale seyretme imkânı bulduğu, bilet almak için kuyruklara girdikleri bir mekândı. Ben inanıyorum ki belli bir kitleye, belli bir siyasi görüş taraftarına değil, tüm halkımıza, belki sizin partinizin taraftarlarına, belki başka partilerin taraftarlarına, herkese hizmet veren bir kurumdu. O yüzden böyle nitelendirilmesinin büyük haksızlık olduğu düşüncesindeyim. Keşke Sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki danışmanları kendisine AKM'nin geçmişte verdiği hizmetler konusunda doğru bilgilendirme yapabilmiş olsaydı.
Yine, Sayın Erdoğan'ın vurgu yaptığı bir başka konu da bugüne dek Türkiye'den uluslararası çapta opera sanatçısı, aktör, gitarist çıkmamasına ilişkin duyduğu üzüntüyü belirten sözleriydi. Bu konuda da sizler de takip etmişsinizdir, şöyle baktığınızda aklınıza geliveren isimler arasında çok değişik alanlarda ben alt alta yazdığımda örneğin Mevlevi sanatını dünyaya tanıtan Kudsi Erguner, Doğu ile Batı arasında köprü olarak değerlendirilen Mercan Dede, Okay Temiz, Pekinel Kardeşler, Hüseyin Sermet, Leyla Gencer, Suna Kan, Burçin Büke; daha popüler sanatlarda işte Eurovision'u kazanan Sertap Erener, Rusya'da milyonlarca CD'si satılan Tarkan, Fransa'da, Fransa sahnelerinde büyük gururla izlediğimiz Genco Erkal, Hollanda'da, Rotterdam'da, Amsterdam'da oyunlarını sahneleyen Ferhan Şensoy ve İtalya'da artık bir fenomen hâline gelen Serra Yılmaz'ı hatırlıyorum. Başka isimler sizlerin de benim de akılımıza gelebilir. "Gitarist" dediği için Sayın Cumhurbaşkanı, Ahmet Kanneci, flütist Şefika Kutluer, Bülent Evcil, perküstyonist Burhan Öçal, arpist Şirin Pancaroğlu, viyolonselist Efe Baltacıgil, tabii, insanların bir biletini bulmak için saatlerce kuyrukta beklediği Fazıl Say -dünyanın her yerinde, sadece Türkiye'de değil- benim aklıma geliveren isimler, daha birçoğu sayılır. Cumhuriyet döneminin, erken döneminin bestecileri de dünyaca ünlüdür, eserleri dünyanın birçok salonlarında seslendirilmektedir; Saygun'un, Erkin'in, Cemal Reşit Rey'in, Hasan Ferit Alnar'ın, Necil Kazım Akses'in eserleri sadece ülkemizde değil, dünyanın dört bir yanında bugün seslendirilmektedir. Az önceki isimleri, Ayşegül Sarıca'yı, Verda Ün'ü, Gülsin Onay'ı, Timur Selçuk'u da eklemek isterim. Sayın Cumhurbaşkanının bu değerli sanatçıların varlığından bilgisi olmadığını düşünmek istemiyorum, eğer böyleyse çok acıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, lütfen tamamlar mısınız.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bilgisi olduğu hâlde bu görüşleri dile getirmesi ise daha vahimdir. Bunu da düşünmek istemiyorum. Kültür Bakanlığımızın da bu değerlere sahip çıkması, bu sanatçılarla iftihar etmesi gerekirken Sayın Cumhurbaşkanının yanında âdeta kendi varlığını reddeder gibi sessiz kalması da düşündürücüdür Sayın Bakanım.
Tiyatrodan bahsettik. Devlet tiyatrolarında son yıllarda yaşananlar endişe vericidir. Tiyatronun yaygınlaştırılması çabasıyla açılan Gaziantep, Kahramanmaraş, Elâzığ, Malatya, Zonguldak, Denizli tiyatroları gibi tiyatrolarımıza yenilerinin eklenmediği gibi, mevcut olanların faaliyetlerinde de azaltılmaya gidilmektedir. Her yıl yapılan, 81 il, yüzlerce ilçe ve köye gidilen Anadolu turneleri son yıllarda -yanılmıyorsam dört yıldır- yapılmamaktadır. Bakanlığın oyun seçimlerine müdahale etmesi, Aziz Nesin, Nazım Hikmet gibi yazarlarımızın kapalı gişe oynanan oyunlarının kaldırılması, bu yazarların oyunlarının artık repertuvara alınmaması, yine son yıllarda hiçbir sanatçı ve teknik eleman alımı yapılmaması, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Van gibi doğu illerimizde görev yapan sanatçıların altı yıllık görev süreleri dolmuş ve iki yıl geçmiş olmasına rağmen tayinlerinin yapılmaması, bu bölgelerdeki 20 kişilik sanatçı kadrosunun 7, 8 kişiye düşmesi, bu bölgelerin kapatılma endişesi duyar hâle gelmesi gerçekten endişe vericidir. Anadolu'da tiyatro hayatı biterse kültür, sanat alanında yaratacağı yıkımın sonuçları da çok ağır olacaktır.
Ben de az önce bahsedildi ama rakamlarda sizin dikkatinize getirmek istediğim bir husus var, onunla bitireyim, kalan bölümlerini soru bölümünde aktaracağım. TÜİK verilerine göre, Sayın Bakanım, ilginç bir veri çıkmakta, o da sinema salonlarımız ve koltuk sayısı artarken 2015'ten 2016'ya, seyirci sayısında 2 milyonluk bir azalma gözlemlenmekte. Benzer şekilde bu azalmada yerli sinema seyircisinde de azalma dikkat çekmekte. Yerli sinema seyircisinde çok ciddi bir azalma var, rakamları sizinle paylaşabilirim. 2016 yılında yerli sinema seyircisi 31 milyon 661 binden 28 milyona düşmüş gözüküyor TÜİK verilerine göre. Bakanlığınıza bağlı Sinema Genel Müdürlüğü vasıtasıyla belgesellere ve kurgu filmlere destek verilmekteydi, bu desteklerde bir düşüş mü yaşanmaktadır? Bizimle paylaşırsanız seviniriz.
AKM konusunda da tabii çok şey söylendi ancak şunu da hatırlatmak isteriz: Birinci grup anıtsal yapı olarak tescilli, Türkiye'nin opera binası olarak tasarlanan öz kaynaklarımızla gerçekleştirilmiş ilk ve tek yapısıdır kendisi. Taşıdığı kültürel, tarihî, yapısal ve mimari değerleriyle de başta Anayasa ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu olmak üzere, koruma hukuku ve Türkiye'nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelerle varlığı güvence altına alınmış durumda idi. 16 Mart 2010 tarihinde AKM'nin korunması yargı güvencesine kavuşmuş, yargı kararı ve koruma hukuku gereği AKM'nin depreme karşı güvenli hâle getirilerek aslına uygun restore edilmesi konusunda hazırlanan proje koruma kurulu tarafından onaylanmıştı ve Beyoğlu Belediyesi tarafından da ruhsata bağlanmıştı. AKM'nin de dâhil olduğu birinci derece tarihî eser olarak tescillenmiş yapılar ancak koruma kurulu kararıyla ve aynen yapılmak üzere yıkılabilmektedir. AKM, koruma hukukuna aykırı bir şekilde yıkılarak aslında bir suç işlenmiş olacak. Öte yandan, AKM'nin yeniden yapılacak olması hâlinde bir yarışmayla bunun yapılması gerekmez miydi?
Kalan hususları da sorular bölümünde aktarmak isterim.
Bütçenizin de hayırlı olmasını diliyorum.