| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Millî Savunma Bakanlığı b) Savunma Sanayii Müsteşarlığı c) Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletmesi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 22 .11.2017 |
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokrat ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Komisyona öncelikle ifade etmek istediğim bir husus var: Biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türkiye Cumhuriyeti'nin Millî Savunma Bakanlığının 2018 yılı bütçesi ve 2016 yılı kesin hesabını konuşuyoruz.
Adı "Millî Savunma Bakanlığı". Eğer bunun dışında bir şey konuşacaksak zaten bunu konuşmanın bir anlamı yok. Biz bunu konuşuyoruz. Yani var olan bir olgu var, onu konuşuyoruz, bunun dışında bir şey konuşmanın hiçbir anlamı yok.
Şimdi, ben faaliyet raporunuza baktım. Burada misyonunuzda çok açık ve net ne belirtilmiş? Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ve güvenliğini sağlamak. Eğer biz bunu sağlamayı burada konuşmayacaksak bütçenin hiçbir anlamı falan yok, hiç konuşmanın bir anlamı yok, boşa konuşuyoruz.
Ve diyorsunuz ki arkasından: "TSK ihtiyaçlarını dinamik ve proaktif bir kurum olarak karşılamak." Burada da nasıl olacağı söylenmiş, konmuş. Şimdi, olaya böyle baktığımız zaman, konuyu bir değerlendirmekte fayda var. Büyük bir travma atlatıldı, onları konuşuruz ama savunma hizmetinin iki temel faydası var, beklenti bu: Bir tanesi, ülkeye saldırma niyeti olanları bundan vazgeçirme ve caydırma; diğeri de, saldırı gerçekleşince bunu püskürtme, diğer ifadeyle defetme, daha nazik bir ifadeyle koruma olayı. Şimdi temeli bu. Biz bunlara bakmayacağız, neye bakacağız? Bu içeride olacak, dışarıdan gelecek, içeriden gelecek. Siz İç Hizmet Kanunu'nu başka bir amaçla değiştirdiniz ama neticede, hinihacette o orduya içeride de ihtiyaç duyuldu. Nerede? Meskûn mahal, orada çatışmalarda. Nasıl geldiler onlar oraya, nasıl yerleştiler, kim müsaade etti, kim göz yumdu? Bir kere ona bir bakmamız lazım.
Diğeri, savunma hizmetinin iki faydasının yanında... Ha, orada bir şey de ifade etmek istiyorum: Hem polis hem asker daha önce, çok böyle, yan yana gelmekte sıkıntı -demeyeceğim ama- biraz zorluk olduğu alanlarda beraber orada günlerce ne yaptılar? Ülke bekası için misyona koyduğunuz, vizyona koyduğunuz şeyde ne yaptılar? Birlikte hareket ettiler ve rahatlattılar ülkeyi. Ondan kısa bir süre sonra da 15 Temmuz hadisesi oldu. Demek ki olayların çok farkında da değilmişiz, bir de onu fark etmekte, söylemekte yarar var.
Şimdi, savunma hizmetinin iki temel faydasının yanında, bir kamu düzeninin sağlanması, diğeri de doğal afetlerde halka yardım edilmesi gibi, diğer hizmetleri tamamlayıcı veya destekleyici başka bazı diğer faydaları da var. Bu faydaların etkisi iki temel faydanın yanında ele alınmalı ve incelenmeli. Bu nedenle, savunma harcamalarının da bu iki temel üzerinde tartışılması gerekiyor. Yapılan harcamalara baktığınız zaman bu iki amaca ne kadar hizmet ettiyse o kadar doğru harcama yapmışsınız demektir.
Şimdi, ülkemizin son derece çalkantılı geçen son yıllarında, bu çerçevede savunma harcamalarını değerlendirmek lazım. Dünyada savunma bütçelerinin genel gelişimine baktığınız zaman, bütçelerin millî gelire oranında, çok önceki yıllara, 60'lara falan bakarsanız, bir azalma trendini görüyoruz. Bu eğilim Türkiye için de geçerli. Savunma bütçemizdeki eğilim oransal olarak dünyanın diğer ülkeleriyle benzer bir trend gösteriyor. Siz biraz önce ifade ettiniz, rakamlarda da var ama 2011 yılında millî gelirin yüzde 3,7'si kadar askerî harcama var, şimdi bu yüzde 2'nin altına inmiş durumda. Konuşmanızda bahsettiniz, bu, NATO'daki görüşmeler esnasında ortak kabul edilen, herhâlde 2024'tü yanılmıyorsam, orada yüzde 2 civarına gelmesi söz konusu.
Şimdi, burada da, tabii, onun içinde ne kadar silah, mühimmat imalatıyla ilgili olayda da yüzde 20 söz konusu. Orada da yüzde 30'lar civarında olduğunuzu siz beyan ediyorsunuz.
Şimdi, tabii, bütün bunları değerlendirirken bir şeyi de ifade etmek lazım: Savunma harcaması hem ileriye yönelik hazırlık aşaması bu plan çerçevesinde, bir de mevcut zeminin o anda ne ihtiyacı hissettirdiğini ortaya koyması açısından önemli. Bizim zemin şu anda güney sınırlarımızda nasıl? Fevkalade kaygan. Dolayısıyla öngörmek de çok kolay bir olay değil. Ona göre de bir hazırlık yapmakta yarar olduğunu ifade etmek istiyorum. Bütçe harcamalarına baktığınızda, bütçe harcamaları açısından toplam bütçe içinde 2001'lerden bu tarafa değerlendirdiğinizde, bizde savunma harcamalarının payının yüzde 10,3'ten yüzde 5,3'e -bu bütçenin payı şu anda baktığımız zaman- düştüğü görülüyor. Bu genel eğiliminin yanında Orta Doğu coğrafyasında askerî harcamalarını sürekli artıran iki ülke var; bir tanesi İran, bir tanesi de İsrail. Suudi Arabistan'a ve diğer Körfez ülkelerine son zamanlarda baktığınız zaman, özellikle silah alımlarında bir artış olduğu da -nedeni tartışılabilir ama- gözüküyor, Körfez ülkelerinde. Bu, 2015 yılı sabit rakamlarıyla baktığınız zaman da değişmiyor.
Şimdi, aşağı yukarı son beş altı yıllık döneminizde ülkemizi doğrudan etkileyen, hakikaten, güvenlik alanındaki köklü değişimlere bir bakmak lazım. Bu aslında geliyordu, göz göre göre geliyordu ama biz farklı nedenlerden, farklı tür davranış biçimleri sergilediğimizden belki görmek istemedik, belki de bunun fazla farkına varamadık. Buna bir bakmak lazım. Şimdi, bu son beş altı yıllık değişimde ülkemizi doğrudan etkileyen güvenlik alanındaki köklü değişimlere bir bakalım. Birincisi, Silahlı Kuvvetlerimizin lojistik ve sağlık sistemi tamamen değişti. Biraz önce siz, işte, yemekle ilgili hususu söylediniz, başka lojistik hizmetlerinin temini açısından farklılıklar meydana geldi. Bizim orada bir laf vardır: "Hinihacette gelir dönersin aynı yere." Şimdi, neticede yaptığımız işe baktığımız zaman son dört beş senede, olaylar ilk başa dönmemizi gerektiriyor. Bunu çok iyi etüt etmek lazım. Bu kolay bir iş değil, onu da biliyorum. Özellikle sadece sınırın içinde değil, şimdi dışına da benzer olayı gerçekleştiriyorsunuz. Bu, hem riskli, ona da bir bakmak lazım...
Bu, son dönemdeki değişimlerin ışığında bir değerlendirdiğimizde askerî sağlık sistemimiz Sağlık Bakanlığının yapısında bütünleştirildi. Burada benim şahsen bir itirazım var, Sayın Bakan da söyledi onu. Bu çok hassas bir mevzu. Gitsinler, normal aileleri, şunları bunları, hani farklı bir şey olabilir ama şimdi, savaşan bir insanın veya mücadele eden bir insanın sağlık hizmetleri farklı. Geçenlerde de ben bunu bir Bakanlık bütçesinde beyan ettim. Şimdi, bir mikro el cerrahisi, bir başka şey, başka alanlarda yok bunlar, yetişmişi de yok. Şimdi, dolayısıyla, bu konularda hassasiyet göstermek lazım. Bu meskûn mahal çatışmaları sırasında polislerin bu tür talepleri olduğunu ben biliyorum. Yani ordunun da dışında polislerin de bu tür inceliklerde talepleri olduğunu biliyorum. Şimdi, bunu böyle yaptık, bütünleştirdik. Sınır ötesinde yaralanış olsa, askerlerimiz acil müdahalenin ötesinde müdahaleleri ülkemizde sivil sağlık kuruluşlarında alıyorlar gerçi, hani Gülhane'de, vesairede ben ziyaret ettiğimde de görüyorum, orada da özel ihtimam gösteriyorlar ama böyle bir dönemde böyle bir kararın alınması... Daha önce işleyişinde sıkıntılar olabilir, sizin beğenmediğiniz yönler olabilir vesaire ama işin özünü kaybetmeden ona göre bir yeni şeyi oluşturmak lazım.
Şimdi, lojistik sistemde askerî fabrikaların yapısının ve ağırlığının da değiştiği kanaatindeyim, ona da bakmak lazım. Diğer taraftan, savunma sanayi çalışma esaslarını da yenilediniz kabaca. Bu konuşulanlar, konuşulması gerekenler, bütün bunlar, özellikle Savunma Sanayii Müsteşarlığı geleneksel olarak uluslararası bilgi birikimini Türkiye'ye taşıyan bir kurum olmaktan çıktı sanıyorum, biraz öyle gözüküyor. Savunma sanayisindeki firmalara ihaleler yoluyla biraz yön vermeye başladınız piyasada. Sayın Bakanımın söylediği de, orada, hani, bizde bunu üretebilecek bir kapasite varsa hizmetin özelliği nedeniyle biraz da farklılık... Çünkü onu üreten kuruluşlarımızın personeliyle ilgili de, o, geçen yıllarda meydana gelen olayları, bu konunun ciddiyetini ortaya koyması açısından -çok kötü- intiharları, öldürmeler, vesairleri de dikkate alırsanız özel bir önemi var.
Bir öbür tarafta, askerlerimiz daha farklı coğrafyalarda, sınır ötesi, açıktan harekât yapmaya başladılar. Şimdi, Birleşmiş Milletler Barış Gücü operasyonlarına daha önce de katılıyorlardı. Türkiye'nin katkısının en yüksek seviyelere ulaştığını görmek lazım. Bakın, biz buraya bu kadar katkı veriyoruz ama biz, yanı başımızda olanlara... Bu müttefiklerimiz, 50 bin kişilik PKK'nın muadilini orada yetiştiriyor. Şimdi, bunları bir oturup konuşmamız lazım, değerlendirmemiz lazım.
Bunun ötesinde, askerlerimiz, Irak'ta, Suriye gibi sorunlu bölgelere yönelik faaliyetlerin yanında, Somali ve Katar gibi farklı etkinlik bölgelerinde de görev yapıyor. Bunlar, tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisinin burada verdiği kararla olan bir olay, Hükûmete verdiği kararla. Fakat zaman zaman bunların yanlış kullanılabildiğini de açıktan söylemek istiyorum. Bu Kobani olayında falan yanlış oldu. Şimdi başımıza bela olanı orada biz ne yaptık? Desteklemiş olduk, böyle bir şey olur mu? O zaman söyledik biz bunları. Bir de şu anda vatanımıza yönelik terör eylemleri hız kesmeden artıyor. Genel eğilime baktığımızda 90'lı sayılara neredeyse geldi. Şimdi, Sayın İçişleri Bakanı terörle ilgili şeyi söylerken terör örgütüne katılımın azaldığını söyledi, "Hemen hemen yok." dedi ama aşağı gidiyor, aşağıda kurulan 30-40-50 bin kişi, neyse, onun ne kadarı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğuna bir bakmak lazım, onu da iyi incelemek lazım.
Bu tabloların bize gösterdiği resme bir baktığımız zaman, güvenlik alanında alınacak kararların bir kere, daha verimli, istikrarlı alınmasına her zaman daha çok ihtiyacımız var, uygulamada bu çok önemli. Ancak, uygulamalara bakıldığında karşılaştığımız tablo hiç de bu yönde bir gelişimi işaret etmiyor. Hatta son yıllarda ülkemize yönelik yaşanan pek çok krizin de bu eğilimi değiştirmediğini görüyoruz.
Şimdi, Silahlı Kuvvetlerimizde pek çok alanda köklü yeniden yapılandırma çalışmalarına şahit oluyoruz. Bu dönemde bu değişimlerin bütçe yapısındaki genel eğilim üzerine etkisinin olup olmadığına da bakmak lazım, bize göre pek yok. Yani ona bir dikkatli bakmamız lazım. Bu durum oldukça şaşırtıcı. Konuşmamın başında harcamanın etkinliğinin öyle ölçülmesi gerektiğini de söyledik zaten. Bu belirsizliğin dayattığı soru var. Şimdi, bizim yaptığımız, ülke güvenliğimize yönelik olarak alınan kararlarda yeterince maliyet etkin mi? Bu nasıl ölçülür? Ben bunu teknik olarak bilen bir insan değilim ama bir bakmamız lazım. Bütçeye baktığımızda büyük bölümün cari harcamalar olduğu, gelişim ve yenilik için ayrılan miktarın ise yaratması beklenen etki açısından yeterli olup olmadığını bilemiyoruz, biraz belirsiz gibi geliyor. Örneğin, Suriye'de Silahlı Kuvvetlerin görev alanlarında oldukça karmaşık ve dinamik bir yapı var. Partimiz başından beri, kaç senedir, bu sorunun çözümüne yönelik olarak kararlı bir şekilde güvenli bölgelerin kurulmasını savundu. Biz bunu beyan ettik, çok önceleri. Ama şimdi aynı noktaya geldik. Bunların kısmen de, bu tür gelişmelerin olmasını ne yapıyoruz? İyi olduğunu ifade ediyoruz. Bizim bu niyetimiz başlangıçta, çok açık, net söyleyeyim Sayın Bakanım, Hükûmetten yeterince karşılık görmedi. Şimdi işin şekli değişti. Krizin başlamasından itibaren oluşturulması önerilen güvenli bölge için hakikaten geç kalındı. 2013'ten itibaren ise Hükûmet Türkiye'nin müttefiklerini bu konuda ikna edemedi. Bunun faturası bize çok ağır oldu, net söylemek lazım. Hem Suriye'den göçmen akımı bize yüklendi hem de DEAŞ yabancı savaşçısı akışı bu nedenle bizde terör açısından da büyük zararlara yol açtı, telafisi zor zararlara. Bu konuda, bu bölgedeki gelişmelerde en ağır bedeli, faturayı Türkiye Cumhuriyeti ödedi. Şimdi, biraz önce söyledim, 2014 yılında Hükûmet peşmerge üzerinden bir etkinlik politikası uygulamaya çalıştı ama ülkemiz topraklarından Ayn El Arap'a aktarılmasına izin verdi. Bu bizim benimsediğimiz bir şey değildi, onu söyleyeyim. Bu, peşmergenin, PKK'nın aşağıdaki elemanlarının bağımsızlık hedeflerine hizmet eder bir hâle gelmiş oldu. Bu dönemde etkinliğimizin bizim açımızdan en dramatik göstergesi Süleyman Şah Türbesi olayıdır. Nitekim, Hükûmet tarafından bu olayların gidişatı anlaşıldı. Fırat Kalkanı harekâtıyla işin şeklinin değiştiği net bir şekilde görüldü.
2016 yılında, ÖSO'yla ortak yapılan Fırat Kalkanı operasyonuyla Türk askeri fiilen bölgeye girdi. Mehmetçiğin yüksek bedelini ödeyerek oluşturduğu güvenli bölge, bugün, yüz binlerce sivil için sığınacak bir kalkan. Hükûmet Fırat Kalkanı'nın sınırlı kalmasını tercih etti ve bugüne kadar Afrin ile Menbic bölgelerindeki terörizm kaynağını sonlandırmadı ama beyanatları müspet karşılıyoruz, açık, net söyleyeyim. Özellikle İçişleri Bakanlığının -geçen, burada bütçe görüşmelerinde- sınırımızın güneyine doğru yönelmeyle, Kandil'le ilgili ifadelerini memnuniyetle karşıladığımızı kendisine de beyan ettik, ifade ettik.
Diğer taraftan, partimizin dış politika, savunma, terör konusunda millî birliğini sağlamış anlayış sağlanması anlayışıyla ikaz ve desteğine karşın, Türk askerinin yardımıyla Özgür Suriye Ordusu'nun kontrolüne geçen bölgede yaşanan sorunların etkin olarak tamamının çözülmesi gerektiğini tekrar söylemek istiyoruz. Bunu Türk milletinin bekası için yapacağız, bunu söylüyoruz. Fiilen Suriye'de bulunan askerlerimizin gerek Özgür Suriye Ordusu ve gerekse sivil halkla ilişkilerine ilişkin yapısı önemli. Bir taraftan, burada güvenli bölgeye yönelik olarak lojistik destek sisteminin etkinleşmesine ihtiyaç var, askerlerimizin her türlü operasyonel ihtiyacının en hızlı ve verimli nitelikte çözülmesi lazım. Hükûmetin bu konuda daha etkili çözümler üretmesi de gerekli.
Şimdi, Silahlı Kuvvetlerde yeniden sağlık yapılanmasının eksikleri Suriye'de görev alanında bir ara hissedildi. Şimdi devam edip etmediği hususu görüşülür. Askerlerimizin sahra hastanelerinden itibaren güvenli bir ortamda uzman doktorlarla karşılaşması olasılığı ve süresi arzu edilen kadar değil. Burada önemle söylemek istediğim bir başka husus, tüm bu çerçevede, bütçe açısından öncelikle söylenmesi gereken en yüksek maliyetin yanlış kararlar ve kararsızlık olduğudur. Geçmişte yaptığımızın bugün biraz daha sırtımıza yük olarak geldiğini görüyoruz. Hiçbir bütçe bu maliyeti, bu zafiyetin maliyetini karşılamakla ne değil? Karşılayamaz.
Silahlı Kuvvetlerimizin caydırıcılığının desteklenmesi öncelik olmalıdır. Değilse, Silahlı Kuvvetlerin üstleneceği koruyuculuk görevinin ülkemiz açısından daha yüksek maliyetler yaratacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Bu milletin ödediği bedelin yükü sizlerin sorumluluğunda, sizin sırtınızda Sayın Bakanım. Eğer en başından itibaren ikazlara dikkat edilip kararlı bir şekilde Suriye'nin kuzeyinde fiilen bir güvenlik bölgesi yaratılabilseydi bugün, sadece ülkemiz açısından değil, bölge ve dünya açısından çok daha az acılı bir maliyete katlanılacaktı. Bu konuda hakikaten biz ikazlarımızı yapmaya devam ediyoruz, edeceğiz de. Biraz önce, konuşmamın başında söyledim, burada, biz, şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin Millî Savunma Bakanlığının bütçesini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)
BAŞKAN - Lütfen, toparlarsanız...
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada, şu olay çok önemli: Kısa bir süre önce, birkaç gün önce NATO'da tatbikat sırasında meydana gelen bir olay. Bir kere, Sayın Bakanım, sizden talebimiz bu işin üzerine çok önemli bir şekilde gidilmesi. Bu, bu kadar dünya güvenliğiyle ilgili bir kurumun, yıllardır üyesi olduğumuz bir kurumun böyle bir olayı pas geçmesi, bunun ortaya çıkması falan rastgele bir olay değil. Bir kere bunun çok iyi incelenmesi lazım. Daha sonra, Sayın Genelkurmay Başkanının çıkan resminin durumu da ortada.
Bunun ötesinde, bir de bu 15 Temmuz darbesiyle ilgili, hakikaten bu kimler tarafından, nasıl, ne kadar sürede hazırlandı, bunun iyi incelenmesi lazım. Siyasi ayağı falan devamlı söylüyoruz, bunları söylüyoruz. Hakikaten akşamdan sabaha olmuş bir iş değil. Otuz sene diyen var, kırk sene diyen var ama bu, nereden, hangi noktadan nereye geldi; buna da ne yapmak lazım; iyice bakmak lazım.
Diğer taraftan, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak şimdi, savunma politikalarıyla ilgili "Güçlü ve caydırıcı ordu tesis edilecek." diyoruz. Bir tanesini başlangıçta zaten söyledim. "Askerî savunmada, asimetrik, politik ve ekonomik güvenlik anlayışlarını da dikkate alan ön alıcı bir yaklaşımla millî çıkarlarımızı sınırlarımızın ötesinden başlayarak koruyacak yeni bir stratejik güvenlik anlayışına geçilmesi lazım." diyoruz.
Havacılık ve Uzay Kurumunu söyledik biz. Kanun tasarısı Komisyondan geçti, aşağıda bekliyor. Buna da bir bakmamız lazım.
Biraz önce bahsettiğimiz yeni teşkilatlanma modelinde siber savaş ve elektronik güvenlik komutanlığına da yer verilmesi lazım.
Diğer taraftan, toplumsal huzur ve millî güvenliğimizle ilgili her türlü asimetrik tehdide karşı güvenlik birimlerinin hukuki, idari, teknik ve insan kaynakları bakımından yeterli donanıma sahip olmasını temin edecek gerekli düzenlemelerin de yapılması lazım.
Burada, tabii başka önemli bir şey var. Kurumsal yapılanmada istihbarat faaliyetlerinde, bilgi akışında ve suçla mücadele birimleri arasında etkili bir koordinasyonun da sağlanması gerekli. Bu olmadığı için zaten birtakım sıkıntıları biz yaşadık. Bunları özellikle belirtmek istiyorum. Bu, güvenlik ve savunma ihtiyacı artık tüm ülkelerin gündeminde, özellikle bu dönemde ilk sırayı almış vaziyette. Nereye bakarsanız bakın bu olay gözüküyor. Bu güvenlik projesi, Entegre Sınır Güvenlik Sistemi Projesi, baktım ben incelemelere.
Yalnız bir iki hususa daha değinip bırakacağım.
Bir tanesi, Savunma Sanayii Müsteşarlığının stratejik planlarına baktım. Hakikaten orada 2007, 2011, 2012, 2016, 2017, 2021 değişikliklerinde ifade edilen teknik şeylerdeki tekamülü müspet anlamda yorumluyorum. Bir tanesi tedarik yönetimi, sanayi ve teknoloji yönetimi, uluslararası iş birliği, kurumsal yapının etkinleştirilmesi; bir sonraki, program yönetiminde olgunluk, sanayinin sürdürülebilirliği, teknolojik yetkinlik ve değer yaratan, değer gören çalışmalar; 2017-2021'de de modernizasyon projelerinde hız, kalite, maliyet, etkinlik, bunların gelişmesi devamlı olarak benim açımdan müspet olarak değerlendiriyoruz.
Bir olayı daha söyleyip tamamlamaya çalışacağım.
"Sanayi alanında geleceği tasarlayacak hedefler -bu da Savunma Sanayiinin faaliyet raporunda- içermektedir." diyor. Bu geleceği tasarlamak hakikaten önemli. Bugünü kurtarırsak problem çözmeye devam edeceğiz, sadece bugünü kurtarmayacağız, geleceğe de bakacağız. Bir de burada, rasyonelliğin artırılmasındaki yetkinliklerin tabana yayılarak... Ben, burada, yanlış anlamadıysam bu, sanayilerde KOBİ'lere biraz yönelme gibi anlamaya çalıştım, onu öyle anlamak lazım, o da doğru netice itibarıyla.
Bunun dışında, bir de personelle ilgili... Bu personele de bir moral vermek lazım. Bu kolay bir iş değil yani biz şimdi tenkit ederiz, her şeyi söyleriz ama bulunduğumuz şartlar, personelin...
BAŞKAN - Sayın Ayhan, lütfen son sözünüzü alayım.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - ...özellikle alanda çalışan personelin özlük hakları açısından falan da takviye edilmesi lazım.
Ben, teşekkür ediyor, Komisyona saygılar sunuyorum.