KOMİSYON KONUŞMASI

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokrat ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben fazla detaya girmeden, mümkün olduğunca olayı basite irca ederek biraz bu konuda görüşlerimi ifade etmek istiyorum Sayın Bakanım.

Şimdi, elinde 2018 Yılı Performans Programı'nız var, burada ifade etmiş olduğunuz olay, zaten bahsetmişsiniz: "2018 Yılı Performans Programı Bakanlığın görev ve fonksiyonları dikkate alınarak hazırlanacak." Zaten işin temeli bu. Bunu yaptığınız zaman işin aksaması mümkün olmaz, zor gider. Eğer konjonktürde olağanüstü olaylar var ise o biraz etkiler ama genellikle ben bu performans programlarında bürokratların, en üst düzey bürokratın yazılmış metinlerine dikkat ederim burada. Sayın Müsteşarım, tenkit etmek amacıyla söylemeyeceğim. Hakikaten başlangıç cümlesi etkili. Biz buradan Bakanlığı da değerlendiririz, biraz bürokrasiden de geldiğimiz için. "Yönetim olgusunun temel bileşenleri arasında yer alan planlama fonksiyonu..." Bu güzel, bunu söyledin mi iş düzene girer. "Yıllardır dünyada yaşanan gelişmeler doğrultusunda değişime uğradı, biz buna göre yapacağız." diyorsunuz, bu tamam, bunda bir sıkıntı yok. "Stratejik planlama süreci üç temel adımdan oluşuyor." diyorsunuz. Bir tanesi hazırlanması, doğru. İkincisi, uygulanması. Üçüncüsü, planın izleme, değerlendirilmesinin yapılmasıyla son bulur. Bunlar çok doğru şeyler. Burada yalnız benim biraz takıldığım, daha doğrusu açıklığa kavuşturulmasını istediğim bir kelime var, o ne kadar doğru yanlış, onu bilemiyorum. "Performans programları, stratejik planın uygulaması aşamasında amaç ve hedeflerin uygulanmasının -ulaşılmasının mı uygulanmasının mı- temel aracı olarak sisteme dâhil edilmiştir." "Ulaşılması" olursa daha mantıklı olacak gibi geliyor bana.

Bir diğeri, olayı bir genel anlamıyla -biraz önce söyledim- basite irca ederek bakalım dedik. Bir kere bazı kurumların dışında hukuk eğitiminde, okullarının da artması nedeniyle, eğitimin kalitesinde bir sıkıntı olduğu kesin. Dolayısıyla eğer biz bunu düzeltmez isek önümüzdeki dönemde hakikaten bir baraj koyacaksınız. Hem sınav açısından hem piyasada avukatlık açısından da otomatik olarak piyasa kendi barajını koyacak. Dolayısıyla bunun, bu hatların dışında kalan mezunların yarın iş açısından, hem de hukuk açısından büyük sıkıntılar yaşayacağını net bir şekilde şimdiden görüyorum ben. Yani bir hukuk fakültesi mezunu bir evladın babası olarak bunu söylemek istiyorum. Burada -yılda herhâlde 15 bini buldu mu mezun bilmiyorum, aşağı yukarı kabaca öyle bunu bir değerlendirmek lazım.

İkincisi, Sayın Bakanım, özellikle ben tasarıların buraya gelişinde, gerekçelerde çok büyük sıkıntılar olduğunu görüyorum, hazırlanışında da. Burada bir problem yaşıyoruz. Hatta yaşadığım bir örneği anlatayım: Bir genel müdür Hükûmeti temsil ediyordu tasarının görüşmeleri esnasında. Aşağı yukarı 3-4 sayfa bir madde metni vardı, gerekçe de 5 kelimelik bir cümleydi aşağı yukarı. Ben sordum: "Bu gerekçe bu şeyi karşılıyor mu?" Bazen de karşılayabilir, olur yani anlamlı olur. "Kafa karışıklığı yaratmasın hiç diye öyle yaptık." dedi, "Onu da yazmasan hiç olmazdı kafa karışıklığı." dedim.

Şimdi, dolayısıyla yani bürokrat arkadaşlar mecbur kaldığı için onu yazıyor, ona da bir şey demek mümkün değil ama... Burada bu inceliği, hassasiyeti dikkate almak lazım. Sonraki evrelerde o kanunun uygulanışında bunun özellikle yargı mensuplarına çok büyük yararı olacağı kanaatindeyim, hukukçu olmamama rağmen onu söylüyorum.

Şimdi, bir diğer husus, bugün herhâlde bu 15 Temmuz FETÖ olayından sonra sanıyorum dörtte 1'ni kaybettik biz yargı mensubumuzun. Bunun yarattığı bir boşluk var. Bunu müspet mi değerlendireceğiz, menfi mi? Böyle bir çürük tarafın buradan uzaklaştırılmasını müspet değerlendirmek mümkün. Ama orada ortaya çıkan boşluğun nasıl doldurulacağına dair de emarelerin net bir şekilde kamuoyuna ifade edilmesi lazım. Siz bu alanda gayret gösteriyorsunuz ama ne kadar başarılı olabiliriz? Çünkü başka bir alan değil. Muhasebeci yetiştirseniz tamam. İçtihat bilecek, hukuk bilecek, vesaire bilecek, hepsini bilecek ki adil olacak, adil olmazsa zaten olmaz.

Bir diğer olay, özellikle ifade etmek istediğim bir şey, yeni mezun avukat olan arkadaşların aşağı yukarı yüzde 80'inin kendi başına işini idame ettirmesinin mümkün olacağı kanaatinde değilim. Bir kere büro açacak, ona göre personel istihdam edecek, vesaire. Onları hem eğitim açısından desteklememiz lazım hem de ayakta durabilmesi açısından maddi anlamda da onlara yardımcı olmanın yararlı olacağı kanaatindeyim, aksi takdirde hakikaten sıkıntılı.

Birçok yere adliye sarayı filan yapıyoruz, Denizli'de de aynı şey söz konusu ama fiziki altyapı kısa zamanda yetersiz hâle geliyor. Bu bir anlamda problem çözemiyoruz, problemler mi artıyor yoksa yaptığımız işte bir yanlış mı var, onu da dikkate almak lazım diye düşünüyorum.

Bir diğer olay, baktığımız zaman, vizyon tamam, önümüzdeki dönemde stratejiye kaynak oluşturacak şeyleri yapıyoruz, vatandaşta karşılığı var yok, ona da bakmak lazım.

Bir diğer hadise, baktım, tarihçe Orta Asya'ya kadar gidiyor. Hakikaten, Türk milleti açısından sadece Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca değil de ta Göktürklere kadar giden uzun bir perspektif içinde olayın değerlendirilmesinden memnuniyet duyduğumu da ifade etmek istiyorum.

Şimdi, burada performans programı, Bakanlığın görev ve fonksiyonu dikkate alınarak hazırlanmış, Müsteşar Bey'in o şeyini söyledim. Bir de bu hani adliyenin şekillenmesinin, biraz yeni hükûmet sistemine göre de bunun nasıl düzenleneceğine dair bir ne yapmamız lazım? Değerlendirme yapmamız lazım.

Yargılamanın makul sürelerde tamamlanması işi önemli. Ama bunu hangi açıdan gerçekleştirebiliriz, hangi açıdan gerçekleştiremeyiz, ona bir bakmak lazım. Neden? Çünkü "yeterli personel yok." diyoruz, "yetişmiş personelde sıkıntı var diyoruz, olaylar hızlı gelişiyor diyoruz. Dolayısıyla geciken adalet, adalet olmaktan çıkıyor. Bunu da bir şekilde çözmemiz lazım.

Cezaevleri fazla kapasiteli, kapasitenin üstünde çalışıyor. Ha, bu Fetullah olayıyla meydana gelen bir şey var. Ama ondan önce de mesela her dönemde kendine has bir olay gelişiyor. Bir ara çekler... Mesela Hükûmet de söylüyordu, biz de söyledik, ne diyorduk? Özellikle "Ekonomik suçlara ekonomik ceza" diyorduk. O zaman getirdi Hükûmet bunu, tasarı olarak geçti, kanunlaştı. Ne yaptık? Ekonomik suça ekonomik ceza. Baktık iş çözülmedi çünkü çekten dolayı çok yatan vardı, bu sefer tekrar eskisini uygulama gibi bir zorunluluk hasıl oldu.

Bir diğer olay, ben Adalet Bakanlığının teknolojiye uyum sağladığını görüyorum, hakikaten elektronik anlamda teknolojiyi kullanıyorlar. Yalnız bu "bilişim hukuku" denilen olay da önemli. Yani şimdi sanıyorum kamunun bu konuda çok geniş bir açığı var. Hani kendi yakınlarım bu işi yaptığı için -kızım yaptı- biliyorum. Burayı da çok iyi değerlendirmek lazım, bu alandaki açığı özellikle kamuda kapatmanın bir yolunu bulmalıyız. Bu, eğitimle mi olur? Mesela baktığınız zaman kamunun her tarafında, sadece adalet mekanizmasının kendi içinde değil, aynı zamanda emniyette, bu benzer, sizinle ilişkili olan alanlarda -diğer istihbarat birimlerinde aynı- diğer alanlarda da sizinle bağlantılı olanlarda bu sorunların ne yapılması lazım? Çözülmesi lazım.

Hukuka erişim pahalı mı? Pahalı. Burada şimdi fakir fukaranın hukuktan hakkını, yani mali anlamda arayabilecek kudretinin olduğu kanaatinde değilim ben, orada da bir sıkıntı var.

Şimdi, iflas mahkemeleri olayı; herhâlde artmaya başladı, buna olan ihtiyaç. Bu biraz da piyasanın sıkıntılı, bu alanda, ekonomik anlamda sıkıntılı olduğunu gösterir diye düşünüyorum.

Şeffaf ve hesap verebilirlik anlamında burada adalette mümkün olduğunca ne yapmak lazım? Şeffaf olmak lazım, hesap verebilirliği ortaya koymak lazım.

Şimdi, bir diğer husus önemli, siz politikalarınızı geliştirirken bugünü çözüyorsanız -şimdiye kadar bugünün problemlerini konuştuk- aslında bir şey çözmüyoruz. Neden? Mevcut problemi çözüyoruz. Geleceğe yönelik hukuki ihtiyaçların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayhan.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - ...tespitini yapıp ona göre tedbir almakta, ona göre yönlenmekte fayda olduğu kanaatindeyim. Bu olayı biraz da öyle değerlendirmek lazım.

Tabii, her şey üst üste geliyor. Çok kısa sürede hatalar görülüyor. Mesela herkes kendi zaviyesinden olaya bakmaya çalışıyor ama mesela hukukun nereden nereye geldiğini görme açısından... Zaman zaman muhalefet de iktidar da hukuk açısından bir araya geldi, Yargıtayla ilgili değişiklikler, vesaireler bunlar oldu ama burada, mesela, baktığımız zaman, Ergenekon olayında geldiğimiz, Balyoz olayında geldiğimiz noktaya, mobil mahkemeler konusunda Habur'daki geldiğimiz noktaya baktığımız zaman bu konuda Türkiye Cumhuriyeti'nin savrulmaması lazım, dik durması lazım. Biz de adalet mekanizmasının neye ihtiyacı varsa burada sonuna kadar arkasında dururuz diyorum.

Ben teşekkür ediyorum.