| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c) Türkiye Adalet Akademisi ç) Anayasa Mahkemesi d) Yargıtay e) Danıştay f)Hâkimler ve Savcılar Kurulu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 23 .11.2017 |
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın Bakana yeni görevinde başarılar dilerim ve bütçesinin de şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Öncelikle değinmek istediğim konu, biliyorsunuz, 16 Nisan Anayasa değişikliğinden sonra, Cumhurbaşkanının seçildikten sonra partisiyle ilişkisinin kesilmesi maddesini hep beraber kaldırdık. Biz karşıydık ama nihayetinde kalktı. Dolayısıyla, artık Cumhurbaşkanının Türk Ceza Kanunu'ndaki 299'uncu maddenin özel koruması altında olması için bir neden kalmadı. Bakınız, 299'uncu madde, üçüncü bölümde, "Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar" bölümü altında inceleniyor. Oysa şimdi artık Sayın Cumhurbaşkanı ve bundan sonra seçilecek cumhurbaşkanları bir parti genel başkanı olacaklar veya bir partiye mensup olacaklar. Dolayısıyla, o partiye mensup olmanın ve siyaset yapmanın gereği doğrultusunda da ağır eleştirilerde bulunabilecekler veya ağır eleştirilerin muhatabı olabilecekler. Dolayısıyla, artık onları daha önceki, bütün tarafsız ve siyasi parti üyesi olmayan cumhurbaşkanı gibi özel bir koruma altında tutmak, bu millete haksızlık olduğu kadar, aslında o cumhurbaşkanının kişiliğine de bence saygısızlıktır çünkü artık cumhurbaşkanı başka bir minderdedir. Biliyorsunuz, hem AİHM içtihatlarına göre hem bizim Yargıtayımızın içtihatlarına göre de siyasetçiler olağan eleştirilerden dahi daha ağırına katlanmak zorundadırlar. Dolayısıyla, burada da 299'uncu maddede de bir düzenleme yapılması gerektiğini bir kez daha dikkatinize sunmak isterim. Bizim de bu konuda verilmiş kanun tekliflerimiz var.
İkinci değinmek istediğim nokta, ülkemizde son derece yakıcı bir sorun, hepimizin malumu, hain darbe girişimi ve sonrasında OHAL, OHAL'le 100 binin üzerinde kişinin kamu görevinden kararnamelerle ve doğru dürüst soruşturma yapılmaksızın görevlerinden edilmiş olması gerçeği ve bunun akabinde de 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle bir OHAL Komisyonu kurulması. Şimdi, bu OHAL Komisyonu -AİHM bunu yargı mercisi olarak kabul etti, Anayasa Mahkemesi kabul etti- aslında idari niteliği olan bir organ -kişisel düşüncem- ve bunun yargı yeri dahi kabul edilmemesi gerekiyor oysa bu kabul edildi. Burayı geçiyoruz. Göreve başlaması yedi ay sürdü, şimdi dosyaların ne olduğu belli değil, oldukça sıkışıklık olduğunu tahmin ediyoruz ama Türkiye'de çok yakıcı dosyalar var, özellikle Semih Özakça, Nuriye Gülmen dosyası çünkü hayati bir sorunla karşı karşıyayız. Ama ben bir başka konuyu bununla ilgili dikkatinize sunmak isterim. Önemli bir konu Sayın Bakan.
Bazı illerde cumhuriyet başsavcılıkları, terör örgütüne iltisaklı olma iddiasıyla görevden alınanlar hakkında suç duyurularında bulundu ve bu haklarında suç duyurusunda bulunulan kamu görevlilerinin büyük bir kısmı sonrasında takipsizlik kararıyla aklandılar. Dolayısıyla şu hâliyle onların bir an evvel, bu Olağanüstü Hâl İnceleme Komisyonuna takılmaksızın görevlerine başlatılmaları gerekiyor çünkü haklarında suçsuz olduklarına dair bir yargı kararı var. Şimdi, bu insanlar hâlâ bekliyorlar. Bakın, kişisel dramları bir yana, bunlara ödenen o maaşın üçte 1'i bir yana, bunlar kamu görevine döndükleri zaman çalışmadıkları hâlde ödenecek ödenekler bir başka kamu zararı. Sonra, bunların vermedikleri hizmetlerin aslında bu devlete, bu millete eksik verilmiş hizmet olduğunu da düşünürseniz bu sıkıntının bir an evvel giderilmesi gerekiyor. Yapılacak iş çok basittir, bir kararnameyle dahi yapılabilir. Haklarında savcılık soruşturması açılmış ve takipsizlik kararı verilmiş kişilerin bir an evvel görevlerine dönmeleri gerekmektedir. Bana gelen bilgiler, doğrusu, bu konuda 10 bine yakın kamu görevlisinin olduğu şeklinde ama tabii, kesin rakamı ben bilemem, siz daha iyi biliyor olabilirsiniz. Ama bu bir fırsattır hem aklanmış kişilerin kamu görevine başlatılması açısından hem de bu yaranın bir nebze olsun düzeltilmesi açısından bir fırsat olacaktır.
Son olarak, Oğuz Güven'e verilen hapis cezası ve bunun üzerinden yargımızın durumuna değinmek istiyorum. Bakınız, elli beş saniyelik bir manşet için -ki kişisel düşüncem, ben de tasvip etmezdim o manşeti, hoş değil, uygun değil ama yapılmış, geri de alınmış- bu kişiye bakın, üç yıl bir ay hapis cezası verildi. Şu denebilir, işte biraz önce dediniz Sayın Bakan: "Ya, sonuçta bir yargı var ve biz, yargı bağımsız işlesin istiyoruz. Dolayısıyla bizim elimizden gelen bu kadar."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlelerinizi alayım Sayın Emir, lütfen.
MURAT EMİR (Ankara) - Bitireceğim.
Şunu anlıyorum: Elbette ki sizlerin mahkemelere bir emir, talimat vermenizi beklemiyoruz ama sizlerden acil beklentimiz, mahkemelerin yargıçlarının hem mesleki deneyimlerinin hem de niteliklerinin yükseltilmesi için çaba göstermenizdir.
Bir de daha önemlisi, bu "terör örgütü" tanımını tekrar, akademik seviyede, en azından akademik gerçekliklerle ilişkilendirilmesi çünkü şu anda mahkemelerimiz maalesef, bütün eleştirileri, bütün uygunsuzlukları "terör örgütüne propaganda yapmak" olarak değerlendiriyor ve bu çok tehlikeli bir gidiştir. Bu konuya Bakanlığınızın el atmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.