| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı c) Türk Standartları Enstitüsü ç) Türk Patent ve Marka Kurumu d) Türk Patent Enstitüsü e) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu f) Türkiye Bilimler Akademisi g) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ğ) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 06 .11.2017 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanın sunumunda çok bilgi var ama satır aralarıyla ilgili bir eleştiriyle başlamak istiyorum. Sayın Bakan "Bilim, teknoloji ve sanayileşmeyi Türkiye'nin, politikalarımızın önüne koyuyoruz." diyor. Tabii, Bakanlığın adıyla uygun şeyler ama bu bilim, teknoloji ve sanayileşme, büyüme, sadece buna yönelmek bazı şeyleri de ıskalamak anlamına geliyor. Bir bütün olarak bakılması gerekir. İşte, bilim, sanayi, teknoloji, büyüme devam ederken -insanlar için oluyor bütün bunlar- insanları nasıl etkiliyor, buna bakılması gerekiyor. Çevreyi, insanı, emeği, adalet duygumuzu nasıl etkiliyor, buna bakmak lazım. Yani akıl çerçevesinde olmak, bilimi sadece büyüme için değil de gerçekten insan için, insanın çevresi için, gelecek kuşaklar için ne alıyoruz, ne veriyoruz; bunların üzerinde de düşünmek ve konuşmak gerekiyor. Sayın Bakan "Öğleden sonra Çevre Bakanlığının bütçesini konuşacaksınız, bunu da orada konuşursunuz." diyebilir. Öyle değil Sayın Bakanım yani bir bütüncül olarak olaya bakılması gerekiyor.
Sunumunuzda ortaya koyduğunuz, öne çıkan, işte AR-GE'yle ilgili yaptığınız çalışmaları koyuyorsunuz. Rakamlara bakıyoruz, gerçekten son yıllarda, özellikle özel sektörde bu konuda geçmişle mukayese edilmeyecek kadar bir gayret olduğu, harcamaların, yüzdelerin arttığını görüyoruz ama -siz de ifade etmişsiniz- hâlâ Türkiye'nin ihracatının yüksek teknolojideki payı yüzde 4'lere gelmiş değil. Siz "On yıl içerisinde yüzde 4'lerden önce 8'lere, sonra 15'lere çıkarmayı hedefliyoruz." diyorsunuz. Umarım öyle olur ama bu konuyla ilgili çok ciddi problemlerin olduğunu da ifade etmek gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, aslında Sayın Kuşoğlu, Sayıştay raporları konusunda bizim grubun uzmanı, o konuşuyor ama şimdi ilk konuşmayı yaptığı için orayı kısa geçti; ben bu konu üzerinde durmak istiyorum. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla ilgili de Sayıştay raporlarında veriler var ama onları geçeceğim ben, daha KOSGEB'le ilgili yazılanları ifade edeceğim. Sayın Bakanımıza 2016 yılında bu karşılıksız hibe şeklindeki kredilerle ilgili vermiş olduğumuz bir soru önergesini yöneltmiştik ve orada şöyle bir cevap vermişti bize: "Bahse konu iddiaların tamamı gerçek dışıdır." Hemen bizi gerçek dışılığa itmişti. Hâlbuki oradaki iddialarımızın tamamı daha ağırlıklı bir şekilde Sayıştayın 2016 denetiminde görülmektedir. Oraya geçmeden evvel, Sayıştayın -sanıyorum okumuşsunuzdur hepiniz- KOSGEB'le ilgili genel eleştirilerinden birkaç tanesini vermek istiyorum. "KOBİ'lere yönelik, KOBİ tanımına ve ölçek yapısına uygun KOBİ verisinin bulunmadığı, KOSGEB veri tabanının kayıtlı işlemler için verilen bulunsa da KOBİ'lerin ancak sınırlı bir oranının veri tabanının bulunduğu dolayısıyla KOBİ'lerle ilgili yeterli ve doğru veri üretecek bilgilerin olmadığı tespit edilmiştir." Çöktü yani "KOBİ" diye bir şey kalmadı yani sadece bu eleştiri, KOBİ'lerin bundan sonra yapacağı bütün işlemleri açığa düşürüyor. "KOSGEB desteklerinden yararlanmanın temel koşulu olan KOBİ olma vasfının dayanağı verilerin doğruluğunun araştırılmaması ve yararlanıcılar tarafından KOBİ bilgi beyannamesiyle beyan edilen bilgilerin veri kabul edilmeği tespit edilmiştir. Proje destek kararlarının yerinde tespit yapılmadan yalnızca sunulan belgeler üzerinden verildiği tespit edilmiştir. Destek ödemesi öncesinde desteğe hak kazanmış olanların mevcut durumunun tespitine yönelik yeterli sorgulamanın yapılmadığı tespit edilmiştir." Devam ediyor, sonra şu geliyor: "KOSGEB tarafından 15 bin KOBİ için uygulamaya konulan 50 bin liralık sıfır faizli işletme kredisi, faiz destek program sürecinin uygun şekilde yönetilmediği tespit edilmiştir." Biz de bunu soruyorduk Sayın Bakanım. Ve sıralanmış altında neler yapıldığı: "KOSGEB bilgi sistemi destek başvurusu sürecinde yetersiz kalmış ve bunun sonucunda birçok işletme sisteme giriş yapmakta zorlanmıştır. Kredi başvuru ve onay süresi son derece kısa belirlendiğinden müdürlüklerce sağlıklı değerlendirme yapmaya elverişli ortam oluşmamış, bu da beraberinde çok ciddi mali riskler getirmiştir. Belirlenen başvuru süresi içerisinde gerekli belgeleri KOSGEB müdürlüklerine teslim eden bazı firmalar ciddi mağduriyetlere uğramışlardır. Kredi kullanımına esas belge ve bilgiler yeterince kontrol edilmeden onay verilmiştir. Bu kontrol zaafı mali riskleri de berberinde getirmiştir. İl kotaları gerçek KOBİ sayıları üzerinden yapılmamıştır." Bunu sormuştuk, il kotaları gerçek KOBİ sayıları üzerinden yapılmamıştır. "Seçime esas olan çalışan sayısı ve net satış hasılatı beyan verileri esas alınarak ve bu veriler doğrultusunda kontrol edilmeden destek olunmuştur. Uzatmayayım bunları Sayın Bakanım, burada öyle anlaşılıyor ki bu sıfır faizli işletme kredileriyle ilgili gerçekten tamamen keyfî davranılmış ve Sayıştay raporlarıyla bu açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Gerçek işletmecilere bu kredilerin verilmediği iddiaları nelerdi? "Bu seçimler yapılırken partizanca davranıldığı, kayırmalar yapıldığı, büyük adaletsizlikler yapıldığı" tarzındaydı ve Sayıştayın raporlarıyla bu tescil edilmiştir. Sayın Bakanımız sanıyorum bu konuyla ilgili açıklama yapacaktır.
Değerli arkadaşlarım, sanayiyle ilgili bir sürü şeyler verildi, en önemli problem, Türkiye'nin yıllardan beri değişmeyen en önemli problemlerinden bir tanesi de dağılımıdır yani bu sanayinin dağılımı. E, tabii yani serbest piyasa var, elbette yatırım yapacak olan insan en kârlı yeri seçecek, şu, bu ama bir de devlet var ve bu devlet sadece nerede üretilmiş, ne kadar ucuza üretilmiş, ne kadar çok üretilmişe bakmaz; Türkiye'nin geleceğine bakar, nüfus hareketlerine bakar, çevresine bakar, adalet duygusu ne oluyor, bütün bunlara bakar. Bütün bunlara hâlâ bakılmıyor, sanayi sürekli olarak belli bölgelerde toplanıyor, en az pay alan yerlerin de Karadeniz Bölgesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi olduğu, bununla ilgili sizin döneminizde herhangi bir ciddi iyileşmenin olmadığını ifade etmek gerekir.
Sanayi ihracatımızda yüksek teknolojinin payıyla ilgili rakamları vermiştik. Bütün bu AR-GE yatırımlarına rağmen, bu konuda gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin çok çok gerisinde olduğumuz çok açık, çok net. Zaten bunu da görmüşsünüz ve apar topar AR-GE'yle ilgili birtakım teşvikler getirmişsiniz; tabii, bunları da görmüyor ve takdir etmiyor değiliz.
Değerli arkadaşlarım, üzerinde durulması gerekli konulardan bir tanesi de bu Avrupa İnovasyon Endeksi ve Türkiye'yle ilgili karşılaştırmalar. Biraz evvel söylediğim cümleler de -bunları uzun uzun konuşmaya vakit yok- bu iddiaları doğruluyor ya da bu riski, bu tehlikenin ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Yine rekabetle ilgili çalışmalarda 2017 Küresel Rekabetçilik Endeksi'nde Türkiye'nin bir önceki endekse göre 138 ülke arasında 4 basamak gerileyerek 55'inci sırada olduğu görülüyor. Yani hiçbir şey yapmıyorsunuz falan değil ama yani bu sadece sizin rakamlarınız değil, dünya da bunları izliyor ve bu rakamlara baktığımız zaman Türkiye'nin durumunun o kadar iç açıcı olmadığı görülmektedir.
Tabii, bu yerli otomobille ilgili -çok vakit yok, on dakika süre verildi- bu destekleri sormak istiyorum: Ne gibi destekler yapılacak? Sürekli babayiğitler destek istiyor, "Destek." diyor, siz de "Destek vereceğiz." diyorsunuz. Bu destekler nasıl olacak? Bunlarla ilgili gerçekten ciddi hazırlıklar yapılmış mı, bunu merak ediyorum doğrusu.
Bu sanayi siteleriyle ilgili, organize sanayi bölgeleriyle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Bu konuda şehir dışına taşınma, stratejik ürünlerle ilgili, stratejik yatırımlarla ilgili ciddi teşvikler verme, bu konuyla ilgili torba yasalarda çıkardığınız düzenlemeler var, işte çevreye, meralara, tarım arazisine, ormanlara falan eliniz uzanıyor. Bunları tabii Çevre Bakanlığı bütçesinde de konuşacağız ama ben bir şeyi söylemek istiyorum, daha evvel soru önergesi olarak da yönelttik, buna cevap gelmedi, Rize'de "sanayi" dediğimiz zaman çay işletmeleri akla geliyor, işte ÇAYKUR'un ve özel sektörün işletmeleri var, bir de organize sanayi bölgesi kuruldu ve tamamen boş. Rize'deki organize sanayi bölgesi acaba çay fabrikalarının toplandığı bir bölge hâline getirilebilir mi?
Değerli arkadaşlarım, son olarak da, çok kısa geçilen, Sayın Bakan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, ek süre veriyorum, lütfen tamamlar mısınız.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...Şeker Kurumuyla ilgili -ne diyelim- üçte 1 sayfalık bir bilgi verdi bize. Aslında Türkiye'nin 5 milyar dolar civarındaki katma değerli sektörüyle ilgili bu kadar kısa bilgi verilmesinin altında "Aslında Hükûmet olarak yapılan yanlışlıklar mı var?" diye aklıma geldi? Ne yanlışlıklar yapıyor? 2002'de başladı, biliyorsunuz, Şeker Piyasası Kanunu'nun çıkarılmasıyla ilgili, Şeker Kurumunun kurulmasıyla ilgili, Türkiye yani millî hükümetler, millî ve yerli -özellikle siz çok vurguluyorsunuz- şekeri pancarını Hükûmet kararlarıyla sınırlıyor, kota koyuyor, engelliyor. Bunlar anlaşılır şeyler değil. Sizin döneminizde bakıyoruz, nişasta bazlı şekerlerle ilgili her sefer kotaları artırmışsınız ve Türkiye, nişasta bazlı şeker merkezi, cenneti hâline gelmiş.
Başka bir şey var; kotayı artırıyorsunuz, onlara payı artırıyorsunuz ama bir bakıyorsunuz, bu şirketlerin ürettikleri ile verilen kota arasında büyük bir uçurum var. Bir de son yıllarda bu sektörün -yani ne kadar üretiliyor, nereye gidiyor, nasıl oluyor- denetlenmediğini bizzat o sektörün içinde olan insanlar ifade ediyor. Bu da Türkiye'de şeker... Bu sadece ekonomiyle ilgili değil; yerli, millî, kendi değerlerimizle ilgili, çiftçimizle ilgili değil. Aslında çiftçimiz, tabii, çok önemli, milyonlarca insan pancardan geçinir, bir o kadar daha insan geçinebilir, Türkiye'de böyle bir potansiyel var ama devletimiz, millî hükûmetlerimiz, halkın seçtiği hükûmetler, sizin Hükûmetiniz sürekli şekilde yabancı şirketlerin, nişasta bazlı şeker üreten şirketlerin lehine kararlar alarak bunları engelliyor. Bir de sağlığımıza kastediyor. Yani nişasta bazlı şekerlerin ne olduğu, sağlığa nasıl katkı sağladı, gelecek nesilleri nasıl sakatladığı; bu da ayrı bir şey.