KOMİSYON KONUŞMASI

LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu kadar kısa bir sürede hangi birini anlatacağımı ben de çok bilemedim ama şöyle başlamak isterim: Eğitimde en önemli şey adalet ve fırsat eşitliği. Millî Eğitim Temel Kanunu'nda her öğrenciye kapasitesinin en üst düzeyinde eğitim fırsatının verilmesi gerektiği ifade edilir, genellik ve eşitlik ilkesi son derece önemlidir. Bu durumda aslında ilk işinizin ülkedeki okullar arasındaki nitelik ve nicelik farklarını kapatmak olması gerekir ama Millî Eğitim Bakanlığının bütçesine baktığımda -önceki yıllarda da- bu sene daha da azalmış bir şekilde eğitime yönelen yatırımların çok yetersiz olduğunu görüyorum. Bu şekilde ne kalkınma ne tekli eğitim sistemine geçme, hiçbir şeyi yapmak, fırsat eşitsizliğini de ortadan kaldırmak zaten mümkün değil.

Sayın Bakan, müfredat konusuna keşke zamanım olsa da girsem. Sadece yandaş sendikanın görüşleri alınarak ve askıda sanki görüş alınmış gibi daha sonra ilan edildiğinde ise ilanından daha öncesinde kitapların aslında basıma verilmiş olduğunu biz belgelerle aslında size ifade etmiştik basın açıklamalarında. Bu konuya hiç girmek istemiyorum, "Bu müfredatla hangi kalkınma?" filan demek de istemiyorum.

Sübyan mektepleri konusunda çok sayıda basın açıklaması yaptık, lütfen, tekrar dikkatinizi çekiyorum. 2,5-3 yaşında, göz teması kuramayan çocuklar hâlen orada hurafelerle eğitiliyor. Lütfen, buna dikkat çekmek isterim.

Ben bugün konuşmamın aslında özünü TEOG üzerine yapacağım çünkü TEOG'u vatandaşlar, veliler çok fazla anlamadı çünkü anlaşılması gerçekten çok zor. Bu konuda, gerçekten, ekibimizle dün gece geç saatlere kadar da ayrıntılarıyla çalıştık, uzman arkadaşlarla bir araya geldik. Basın da ilgi gösterirse, bunun bazı yerlerine lütfen açıklık getirelim diye düşünüyorum.

Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığı bugüne kadar benimsediği eğitim politikalarıyla eğitim sistemini, maalesef, siyasal iktidarın ihtiyaçları ve hedefleri doğrultusunda gerçekleştirdi; bu bir gerçek ve yapboz tahtasına döndü eğitim sistemi, 6'ncı bakan şu anda görevinde. Vatandaşa sorduğunuzda, hiç kimse eğitim sisteminden memnun değil. Hatta bir örneği vereceğim konuşmamın sonunda.

Şimdi, temel eğitimden ortaöğretime geçişte yapılan son değişiklik, Bakanlığın asıl amacının gerçekten herkesin memnun olacağı bir ortaöğretim sisteminin oluşturulması olmadığını bize aslında gösterdi. Bu sistemle -dikkatinizi çekerim bu sistemle- ülke "nitelikli okula gidenler" ve "diğer liselere gidenler" olarak ikiye ayrılmıştır.

Bu sistem öğrencileri maalesef ikiye ayırmıştır. Siz bu sisteme geçerken dediniz ki: "TEOG öğrencileri ve velileri okul dışı kaynaklara yöneltiyor, dershane, etüt merkezi, kurs gibi." E, şimdi daha fazla yönelecekler, aynen devam edecek. "Sınavın olduğu 6'ncı ve 7'nci günlerde okula gidilemiyor." Hiçbir şey değişmedi. "Öğrenciler sınava hazırlık için devamsızlık yapıyordu." Ne olacağını bilmiyoruz, hâlen yine aynı stres içerisinde yaşıyorlar. "Sınava hazırlanırken öğrencilerin sosyal ve psikolojik gelişimleri olumsuz etkileniyordu." Şu anda ailelerin ve öğrencilerin psikolojileri çok daha bozuk. "Öğrencilerin ve velilerin üzerinde sınav stresi olumsuz etki yapıyordu." Şu anda bu sınav stresi, Sayın Bakan, maalesef, artık had safhada.

TEOG'un kaldırılma şekli -buraya dikkat çekmek isterim- usulen ve esastan yanlıştır Sayın Bakan. Bir kere, bir millî eğitim sistemi, bir sınav sistemi, çocukların geleceği bir kişinin iki dudağı arasında olmamalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı bir gün bir ifade kullanıyor, "Kaldıracağız." diyor -daha önceden de biz örneklerini gördük, YÖK'le ilgili "Şu sınav kaldırılacak, yardımcı doçentlik kaldırılacak." falan gibi- hemen arkasından ilgili bürokratlar çalışmaya başlıyor ve de bu sistem hiç görüş alınmadan değiştirilmeye çalışılıyor. Bir değişiklik planlanıyorsa özellikle tüm paydaşların katılımının sağlandığı bir millî eğitim şûrasıyla yapılmalı, fikirler alınmalı, bir model eleştirel desteği alınmadan da ortaya konmamalı Sayın Bakan, siz bunu çok daha iyi biliyorsunuz.

Devlet sözle yönetilemez; şu anda yapılan değişikliğin genelgesi, yönergesi, yönetmeliği yoktur. Zannedersem, modeli taslak olarak alıp, eleştirel desteği alıp sonra geliştirilecek sanırım genelge ama yapboz tahtası olmaya da bu durumda devam edecek diye düşünüyorum.

Şimdi, burada bir başka nokta, şöyle bir ifade var, eğitim uzmanlarınca deniliyor ki: "Aslında imam-hatip ortaokullarının -ki biz imam-hatip ortaokullarının başarılı olmasını isteriz, onların da nitelikli eğitim vermelerini isteriz ama- maalesef, bu yıl girecekleri sınavda başarısız olacakları anlaşıldı, ölçüldü ve böyle bir sisteme geçildi." Aynı zamanda bunun cevabını almak isterim sizden daha önce ama keşke o imam-hatip ortaokulları da başarılı olsalardı. Bunu ifade ettiğimizde imam-hatip ortaokullarına karşı olduğumuzu söylemeyi ya da basında bu şekilde ifade etmeyi son derece yanlış olarak düşünüyorum. Biz talebe göre dengeli olarak tüm okulların açılmasından yana olduğumuzu defalarca söyledik.

Bir başka nokta, nitelikli okul nedir? Bu "nitelikli" kelimesi gerçekten içler acısı bir kelime. Diğerleri niteliksiz mi? Şimdi getirilen yeni sistem, Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahallî Yerleştirme Sistemi'dir, değil mi Sayın Bakan? Öğrencilerin yüzde 90-92'si Adrese Dayalı Sistem'le girecek. Sizin buradaki beklentiniz 1 milyon 200 bin öğrencinin yüzde 10'u yani 120 bini sınava talip olacak, diğerleri yerleştirmeye. Peki, Sayın Bakan, ya yarısı talip olursa, 600 bini talip olursa ne olacak?

Eğitim bölgeleri var, yani şöyle diyeyim: Eğitim bölgesi zaten 1999 yılında çıkarılmış Eğitim Bölgeleri ve Eğitim Kurumları Yönergesi'yle belirlenmişti. Hani, büyük illerde, büyük kentlerde ilçeler 5-6 kilometre çapında ve en az 30 bin nüfuslu ama küçük yerlerde buraya bakılmadan bir bölge tanımlaması yapılmıştı. Şimdi, her eğitim bölgesinde 5 tane okul olması lazım, 5 ayrı yani en az 2, 3'ü akademik lise olarak okul bulunması lazım ama Türkiye'nin her yerinde, bu tanımlanan eğitim bölgelerinin altında, ilçelerin altındaki eğitim bölgelerinde böyle bir kompozisyon var mı Sayın Bakan? Şavşat'ta var mı? O zaman, 70 kilometre dâhilinde böyle bir yapı olmadığı zaman, böyle bir kompozisyon olmadığı zaman bu çocuk ya oradaki liseye gitmeye zorunlu kılınacak veya 70 kilometre ilerideki başka bir yere gitmenin de belki yolunu arayacak. Yani bu aslında adil değil; bu, fırsat eşitsizliği anlamında yorumlanır bence.

Önce sınava girenler yerleşecek, onlar yerleştikten sonra sınava girenlerden yerleşmeyenler ve diğer talep edenler yerleşecek ama ikisinden de talepler aynı anda alınıyor. Yabancı ve özel liseler de kendi sınavlarını yapabilecek. Mesela burada da daha önceden onların sınav yapabilmeleri kaldırılmıştı bir KHK'yla yakın zamanda, şimdi yeni bir KHK yok henüz daha onların kendi sınavlarını yapabilmeleri için. Demek ki bazı şeyler arkadan geliyor, önce söylem geliştiriliyor, sonra arkadan devam edecek.

Şimdi, çalakalem bir çalışma karşımıza çıktı ve biz bundan gerçekten hiç hoşnut olmadık, vatandaş hoşnut olmadı. Bu, genelge, yönerge konusunda bir an önce bir çalışma yapılması gerekiyor.

"Öğrenciler okul dışı kaynaklara yöneliyordu." söyleminiz vardı ama bu bence çürüdü Sayın Bakan çünkü gerçekten yine okul dışı kaynaklara bu öğrenciler yönelecekler.

Yine, bu noktada, bir okulu tercih eden başarılı öğrenci sayısı çok olduğunda ne yapacaksınız yani ikili öğretime mi geçeceksiniz o zaman? Öğrenci tercihleri konusunda 5 okulun 5'inin de akademik lise olması çok zor bir ihtimal çünkü eğitim bölgeleri belirlenirken her okul türünün kapsanmasına dikkat edilse bile, bu, Türkiye'nin her yeri için geçerli değil. Bunun da altını çizmekte yarar görüyorum.

Sonuçta başka bir konuya geçeceğim, çok az sürem kaldı sanıyorum ama öncelikle tekrar belirteyim ki: Gerçekten, şu anda TEOG'un kaldırılması, kaldırılma şekli, yerine yenisinin getirilme şekli son derece yanlış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LALE KARABIYIK (Bursa) - Lütfen, ek süre alayım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Karabıyık.

LALE KARABIYIK (Bursa) - Sayın Bakan, siyaset eğitimden elini çektiği anda herkes mutlu olacak çünkü eğitim, gerçek amacını o zaman görecek yani gelecekteki gençleri ideolojik şekillendirme hedefinden uzaklaşmış olacak. Siyaset hiç elini sürmese, saray yönlendirmese, siyaset elini çekse her şey daha iyi olacak. Millî eğitimcilerin işidir bu, bu ülkede çok değerli millî eğitim uzmanları var, onların işidir.

Son bir noktaya değiniyorum -çok konu var ama- Sayın Bakan, vakıflar. Maalesef, vakıflara verilen bu yetki son derece yanlış. Şunu anlıyorum, şunu görüyorum: Millî eğitim örgün eğitimle ideolojik bazı yerleştirmeleri yapabiliyor; vakıflardan beklenen, yaygın eğitimle hanelere daha çok ulaşmak diye düşünüyorum artık çünkü vakıflara bu kadar yetki verilmesinin -lütfen, beni bağışlayın- içinden ne bir anlam çıkartabiliyorum, anlamı bir tek bu olabilir. Bunun dışında, zaten Millî Eğitim Bakanlığın yapacağı görevleri paralel bir şekilde vakıflara teslim etmesi ve -Ensar Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, TÜRGEV daha önce ismi bazı olaylarda da geçen vakıflar- onların tanıtım yapabilmeleri, gezi düzenleyebilmeleri, yarışma düzenleyebilmeleri, kitap basabilmeleri; böyle bir şey anlaşılır gibi değil. Yani Millî Eğitim Bakanlığı neden vakıflara teslim oldu Sayın Bakan? Bunların hepsi sizin görev alanınız, sizin sorumluluğunuz. "Yaygın eğitimi onlar daha kolay sağlıyorlar."sa sebep bu çocuklara gerçekten günah. Siyasetin eğitimi şekillendirmemesi gerekiyor Sayın Bakan.

Son bir şey söyleyeceğim. Geçen gün İnegöl'deydim -samimiyetinize güvenerek söylüyorum- yaşlı bir amca ve Adalet ve Kalkınma Partisine sürekli oy veren bir amca bana dedi ki: "Kızım, çok uğraşıyorsunuz siz ama zahmet etmeyin, eğitim sistemi götürecek onları." Maalesef, Sayın Bakan, eğitim sisteminden, bu kadar yapbozdan veliler, çocuklar, herkes, herkes son derece memnuniyetsiz. Bunları söylemek istemezdim ama bunlar maalesef gerçeklerimiz. Daha da çok şey vardı ama onları da sorularla artık getireceğim. Lütfen, bu nitelikli eğitim olayını bir kez daha düşünün; öğrencileri bölmüştür, tanımı da yoktur.

Bir de meslek liselerinde katsayıyı daha önce, biliyorsunuz, kaldırmıştınız, demiştiniz ki: "Bu katsayı uygulaması üniversiteye girişi etkiliyor." Bu değişiklikten sonra meslek liselerinden ve imam-hatiplerden üniversiteye lisans düzeyinde giriş ne kadar arttı? Bizim ölçümlerimize göre, dört yıllık lisansa giriş şu anda yüzde 2,5 oranında, yüzde 2,5'u giriyor; oysa, bu uygulamaya siz geçmeden önce yüzde 15'ti. Ne oldu da bu öğrencilerin başarısı bu kadar düştü?

Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarının önemiyle ilgili söylemlerinizden sonra da 2011 yılında bir düzenlemeyle, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarının tamamına öğretmen yetiştiren 50'ye yakın yükseköğretim kurumunu kapattınız. Şu an meslek liselerine öğretmen yetişiyor mu bilmiyoruz, herhâlde mevcutlardan gidiyor. Yedi yıldır meslek liselerine öğretmen yetişmiyor bu ülkede. Bu okullar nasıl gelişecek, nasıl desteklenecek? Herhâlde meslek liselerine öğretmen yetiştiren bu okullar geçmişte birçok mezun vermiş ancak atanmamıştı, şu anda oradan destekleniyor sanırım. Bu çok önemli.

Bir de eğitim-istihdam ilişkisi bağlamında, kaç ortaöğretim ders programının ulusal meslek standartları ve yeterlilik çerçevesinde geliştirildiğini de öğrenmek istiyorum.

Çok konum var, bir kısmını da sorulara bırakacağım Sayın Bakan.

Teşekkür ederim.