KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim.

Son söz aldım ama sizi sıkmama sözü veriyorum, çok kısa bir iki notuma değineceğim.

Şimdi, öncelikle bu kentsel dönüşümle ilgili meselede bir şeyi anımsamadan edemeyeceğim. Bu kentsel dönüşüme yasa bazı şeyleri koydu ama o yasa çıkarken komisyona gelip danışmanlık yapan kişi de Melih Gökçek'ti. Dolayısıyla orada bu değerli arazilerde, bir şekilde, yüksek oranda, yüksek emsallerle konut yapılmasına dönük bir kanundu ve bu kanunda da insan ögesi atlanmıştı. Dolayısıyla aslında bizim Meclis olarak raporumuza bunu da yazmamızda belki bir isabet olabilir.

Bir diğer nokta, bu STK'lerin nasıl bu işin içine gireceği meselesi. Gerçi Başkanımız güzel bir şekilde özetledi ama ben tıp alanından kendi deneyimimi size ifade edeyim. Ben beş yıl önce bir ayaktan teşhis tedavi merkezi açma gayretine girmiştim. Gerçi başardım ama bunu yapabilmem bir yılımı aldı çünkü bizim bir yönetmeliğimiz var ve emin olun, nükleer santral açmak daha kolaydır. Şimdi, düşünün, bu bir tıbbi işlem nihayetinde. Yani bahsettiği aslında tıbbi bir işlem. AMATEM'ler de Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlar. Şimdi herhangi bir tıbbi işlem yapmak, en basitini bile yapmak son derece katı kurallara bağlıyken burada birilerinin kendilerini STK gibi tanıtıp onun üzerinden bunu yapabiliyor olmaları aslında Sağlık Bakanlığının bu konuda bence uyuduğunu gösterir. Bence bir an evvel Sağlık Bakanlığının buna bir bakması lazım çünkü bunlar sıkı denetlenmesi gereken alanlar. Yani biz yönetmeliğini yapalım, tamam, yapalım ama yönetmeliği yapılana kadar da bunların yapılabiliyor olması...

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - İçişleri Bakanlığına bağlı oralar, Dernekler Masasına. Sağlık Bakanlığı müdahale edemiyor oralara.

MURAT EMİR (Ankara) - Eder, eder. O iş tıbbi işlemse eder. Bakın, ben şimdi göz hastalıkları derneği kursam göz muayenesi yaptırırlar mı bana? Bakın, tekrar ediyorum: Adına dernek de desek oradaki işlem tıbbi bir işlemdir, tıbbi bir işlem denetime tabidir. Bu yapılmıyorsa burada görevi ifada bir eksiklik vardır. Bunun bir an evvel yapılması gerekir. Orada bir göz yumma olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, yine, bizim bazı şeyleri eleştiriyor olmamız gerekiyor arkadaşlar. Şimdi, kullanıcı ile ölüm arasındaki ilişki kopuk Türkiye'de sizin rakamlarınızla. Yani biz çok az kullanıyoruz ama çok ölüyoruz. Bunu iki şekilde yorumlayabiliriz: Birincisi, Türk insanı bu uyuşturucuyu kullanmayı beceremiyor, bilmiyor. Türk'ün uyuşturucuyla imtihanı biraz kötü. Böyle yorumlayabiliriz. Evet, buna gülüyoruz değil mi? O hâlde şunu dememiz gerekiyor: Bu rakamlar yanlış, bu rakamlar eksik ve Bakanlığın bu rakamları 2015'ten beri bizimle ve kamuoyuyla paylaşmıyor olması da aslında kafasını kuma gömmek. Bunu yapmıyor olmamız gerekir. Daha önceki toplantılarda da ifade etmiştim. Bir defa, resmi bütün açıklığıyla ve öz güvenli bir şekilde görmek, göstermek bu işin A'sı. Yani bunu yapmıyorsak diğer aşamalarda başarılı olma olanağımız yok.

Yine aynı şekilde bir şey sorunu var. Mesela bizde tedavi oranının 10 kat, tedavi süresinin onda 1 süre olması, cidden aslında bizim bu işi yapmaktaki yetersizliğimizi çarpıcı bir şekilde ortaya koyan bir diğer yaklaşım.

Son olarak, yine sıkmayacağım sizi ama bu uyuşturucuyla mücadelenin dinamik bir iş olduğu da ortaya çıkıyor. Çünkü maddeler değişiyor, maddelerin psikotik etkileri değişiyor, belki oradaki satıcı zincirleri vesaireler değişiyor ama bununla mücadele edenler aynı kaldığı anda bu mücadele başarısızlığa uğruyor. İşte, internette maddeler değişik şekilde satılıyor. Demek ki internette de dinamik bir takip gerekiyor. Mesela Sayın Cumhurbaşkanına sosyal medyadan hakaret edenlerin nasıl dinamik bir şekilde takip edildiğini biliyoruz. Bu özenin, bu dikkatin çok daha azıyla internet üzerindeki uyuşturucuyla da mücadele edilebilir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.