KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, her türlü eleştirimizi yapacağız, eksiklerin tamamlanması için gerekli önerileri söyleyeceğiz ki siz de söylüyorsunuz Sayın Bakanım, ara sıra çekingen, biraz daha utangaç da olsa, tırnak içinde söylüyorum yani söyleyebileceğiniz kadarıyla diyerek hep söylüyorum. Ama, burada bir sorunla karşı karşıyayız. Dolayısıyla, bu sorunun çözümü için de bazı şeyleri açık konuşmamız gerekiyor, sizin söyleyemediklerinizi de bizim burada söylememiz gerekiyor. Onun için, eksiklerine rağmen baştan hayırlı olsun diyorum çünkü hepimiz ülkemizin gelişmesi, 2023 hedeflerine -sizin de benimsediğiniz, bizim baştan beri söylediğimiz- ulaşabilmek için, bunların çok çok çok yetersiz olduğunu biliyoruz. Ha, gerekçelerini de tartışarak veya "Şunu yapmıştık, bunu yapmıştık, şuradan geldi." diyerek ki sizin konuşmaya da yansıyor; hâlâ 2002'yi bize söyleyerek "2013'e bakın, 2012'ye bakın, bir krize girdik, oradan nasıl çıkıyoruz, orta gelir tuzağından nasıl çıkacağız?" güzel söylüyorsunuz hâlâ reformları söylüyorsunuz. On iki yıl geçti, bizim burada yaptığımız 8'inci-9'uncu bütçe oluyor, hâlâ biz reformlardan bahsediyoruz. Onun için, burada söyleyeceğimiz şeyler... Burası teknik bir komisyon, normal, aşağıdaki birtakım kanun tasarılarında ve tekliflerinde olduğu gibi, siyasi konularda olduğu gibi, tabii ki bazı siyası şeyler görüşülecek ama bu söyleyeceklerimiz işin esasıdır Sayın Bakanım, baştan bunu belirterek sözlerime girmek istedim.

Şimdi, her sene aynı, klasik olduğu için artık konuşmuyoruz. Bu süreç, bütçe hazırlama süreci sağlıklı değil, bir kere onu tespit etmemiz lazım. Yani, biz arkada görüşüyoruz, yapıyoruz, kurumlardan alıyoruz, doğru. Kalkınma Bakanlığı da alıyor, eskiden DPT alırdı, oradan size de geliyorlar, Plan ve Bütçeye de geliyorlar, arkadaşlarımız bir şeyler... Hesapladığınız deflatöre göre, herkes kendi çapında yatırımının önemini, tüketiminin önemini anlatmaya çalışıyor. Ama, bunun daha erken bir şekilde sonuçlanması gerekiyor. Neden oluyor? Gündelik birtakım siyasi şeylerle uğraşırken maalesef, bu en önemli şeyimiz bütçe olmasına rağmen ki, bizim de en önemli fonksiyonumuz Plan ve Bütçe Komisyonu olarak bütçe hakkının kullanılması, tahsis ettiğimiz kaynakların etkin şekilde kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesi olması lazım ama burada ilgili ilgisiz, Adalet Komisyonunun, Anayasa Komisyonunun, aile komisyonunun, ne varsa onların işini yapıyoruz. Tabii ki, Sayın Başkan başta söyledi, o zaman "Komisyon kursaydık." E, kursaydık. Yani, o ara biz tam üç ay boyunca torbayla uğraşacağımıza, bunun otuz sekiz günü bizatihi Komisyonda geçti, cumartesi, pazar sabahlara kadar, sahura kadar... Siz de bir kısmına şahit oldunuz. Peki, biz onları tartışacağımıza şimdi en azından bu kesin hesapları, birtakım kurumları şimdiye kadar incelemiş olsaydık olmaz mıydı? Olurdu tabii, Ama işte bu sanal gerilim, çatışma gündemi maalesef burada Meclisimizin ve Komisyonumuzun da etkin çalışmasını etkiliyor, etkin çalışmasını engelliyor.

Şimdi, siz burada OVP'yi açıkladıktan sonra, hem sizin hem Sayın Babacan'ın bazı açıklamaları oldu. İşte, öncelik geçen sene biraz daha cari açıktaydı, şimdi enflasyona veriyoruz, onun yanı sıra yine diğer yapısal reformlar, artı cari açık devam ediyor dedik. Ama, bakıyoruz, daha henüz açıklamadan geçen hafta yine Merkez Bankası kendi tahminleriyle oynuyor. Şimdi böyle bir hazırlık nasıl yapılıyor ben anlamıyorum. Yani, "Ya bir şeyi yapalım, biraz düşük söyleyelim, ücretler ona göre ayarlansın, sözleşmeler buna göre bağıtlansın hiç olmazsa ücret enflasyonunu önleyelim." diye mi bakıyorlar. Eğer bu, bu şekliyle algılanırsa o zaman ücretlilere yazık, ücretlileri enflasyonun altında ezdirmiş oluyoruz. "Görüntü olarak ezdirmelik." diyorsunuz ama bunların baştan doğru dürüst bir tahmininin yapılması gerekiyor. Aksi takdirde, Hükûmetin de yapmış olduğu hedefler, gelir hedefleri, vergi hedefleri, harcama, yatırım, tasarruf hedefleri tutmuyor; her sene karavana atmaya devam ediyoruz. Yani, en az iki defa, üç defa hem büyümemizi hem diğer hedeflerimizi revize ediyoruz. Yani, bütçe sadece gelir ve gider rakamının açıklandığını, tutmayan ödeneklerin sizin yetkinizle bir yerden bire yere aktarıldığı, "Geçen sene 15, bu sene 9,5'e yakın 9,3 küsur neyse ödenek üstü harcama yapıldı." diyerek kapatabileceğimiz bir şey değil çünkü bütün kalkınmamızı, yatırımımızı, gelişmemizi bu bütçeden ayırdığımız parayla yapıyoruz. Onun için, "Rakamı tutturduk, tutturamadık, şu oldu, bu oldu." tamam, yani kitabı bir açıklama.

Sayıştayın raporlarında "'Dostlar rapor görsün.' diye özetini buraya koyup ayrıntısını biz sonra kendimiz görüştük, gerekeni de savcı kamu zararı bulunursa yapacak." Yani ne anlamı var? O zaman biz burada hikâyeden gelip el kaldırıp, indirip siz sunmuş olacaksınız, biz de kabul etmiş mi olacağız? Böyle bir sonuç çıkıyor maalesef, senelerdir söylüyoruz, neden öyle söylüyorum? Hâlen daha kalkınma planı açıklananı o kadar ay geçmiş aradan, en önemli şeyde, bütçe sunuşunda, OVP sunuşunda siz diyorsunuz ki: "25 reform alanı tespit ettik, dönüşüm alanı, bunlarla ilgili 1.250 tedbir var. Ya, bu kadar büyük reform olmaz zaten. Yani, adını büyük gösterebilmek için belki öyle söylüyorsunuz ama bunun zaten gerçek olmadığı o zaman anlaşılıyor. Reform, 1.250 tane tedbir olmaz, 25 tane de olmaz, onlar bir reformun alt başlıkları olur. Yani, siz söylüyorsunuz işte, "Vergi reformu yapacağız." Bunun altında idari kısmı var, birtakım teknik kısmı var, insan kaynakları kısmı var, bunun her birini ayrı reform diye sunduğunuz zaman, "Ya, o zaman bize göz boyama yapıyor." derler, örnek olarak söylüyorum. Burada 25 reform alanı öncelikli, tamam, güzel, plan da var. Ama, ben şimdi anlamıyorum hâlâ yeni kurulmuş bir hükûmetin eylem planı gibi on iki yıldır devam eden, her seferinde sürekliliği 2002'ye götürdüğünüz için söylüyorum yani bütün umudunu bu 25 dönüşüm programına bağlamış olmasını anlayamıyorum. "Bütün umudunu" derken "Sürekli bunları yapacağız, yapacağız." dendiği için söylüyorum. Ha, burada bu şu demek: Yine, birtakım niyetleri aynen hedeflerde olduğu gibi söyleyeceğiz. Keşke hemen bir an önce başlamış olsaydı. O kalkınma planına bunlar yazılmadan önce Sayın Bakanım, özel ihtisas komisyonu raporlarında... Bunlar zaten tartışıldı, öncelikli alanlar belirlendi, oraya dercedilirken zaten belliydi, bunların önlemlerinin çoktan alınıyor olması lazım. Yani, tespitlerin doğruluğunu, yanlışlığını tartışmıyorum bakın, öncelik meselesi olarak tabii ki bunlar hemen yapılması gereken şeyler. Niye yapılmıyor olduğunu ve niye hâlâ konuşuluyor olduğunu soruyorum. Eğer biz onlara umut bağlarsak daha çıkaracağız, eylem planı gelecek, bunları açıklayacağız, tek tek o eylemleri yapacağız; geçmiş olsun. Bütçe bitti, seçim takvimi başladı yani bunlar ne demek? Önümüzdeki bütçe geldiği zaman kim hükûmet olursa olsun hâlâ bu planlar yeni hükûmet tarafından daha yeni açıklanıyor olacak; bir senemiz daha gitti demektir. Plan yapılalı zaman geçti, şimdi o planın gerekleri yapmak üzere de seçim geldi, hükûmet kuruldu bilmem ne oldu diyeceğiz, biz hükûmet olsak da, başka bir parti de kazansa daha yeni yeni bütçe hazırlığıyla beraber bütün bu şeyler başlanmamış olacak; işin özeti bu. Dolayısıyla şimdi bakıyoruz buradaki şeyler yani bütün ekonomi için önemli, sadece sizin tutturduğunuz, tutturamadığınız kısmı ayrı bir şey, onun hesap verilebilirliği ayrı. Hedef tutar işte, Merkez Bankası kendi konusuyla ilgili, sizler bütçeyle ilgili açıklama yapıyorsunuz ama bir de ekonomik ajanlar açısından güvenilir olmak var. Şimdi, ben yatırım, tüketim kararı vereceğim, tasarruf kararı vereceğim, siz tasarrufları artıracağım diyorsunuz. Yani buradan bakıyorum, sizin -kısa bir kısmına buradan beraber bakalım tasarruflarla ilgili şeyi artırıyoruz, tespiti de yapmışsınız "Yüksek sürdürülebilir büyüme için artırmalıyız. Düşük tasarruf oranı yatırım iştahı yüksek olan özel sektörün yatırımlarını dış finansman ile yapmaya zorlamakta ve yüksek cari işlemler açığına sebep olmaktadır." Güzel. 2003 yılında da "Tasarrufların oranı düşük." demişiz, gelişmekte olan ülkelerin altında.

Şimdi, bir taraftan bunu söylüyoruz ama şimdi geliri artıramadan yüzde 5 diye koyuyoruz, yüzde 4 oluyor, oluyor, 3 oluyor, 3,3 diye en son büyüme revizesi yapıyoruz. Tasarruf gelirin bir fonksiyonu, her seferinde söylüyorum. Benim gelirim artmadan nasıl tasarruf edeceğim Sayın Bakan? Yani bir gelirim artacak ki önce, sonra yatırıma mı, tüketime mi, tasarrufa mı harcayacağım. Benim gelirimde bir artış olmuyorsa, yeteri kadar olmuyorsa, ihtiyaçlarımı dahi karşılayamıyorsam... "2002 yılında yüzde 23,4 olan özel sektör tasarruflarının gayri safi yurt içi hasılaya oranı 2014 yılında yüzde 11,7'ye gerileyeceği beklenmektedir." Sizin konuşmanızın otuzuncu sayfasından okuyorum. Orada güzel bir şey söylemişsiniz "Azalışta işte finansal derinleşme, krediye erişim kolaylaştı -iyi tarafını söylüyorsunuz- kredi faiz oranları düştü; onun için de tüketim artıyor, yatırım artıyor." Şimdi, bu sanki bir gerekçe gibi görülüyor yani tasarrufların artmamasında. "Tasarrufları arttıracağız." diyorsunuz, Sayın Başbakan da geçende koroya katılmış, eski Başbakan, yeni Cumhurbaşkanı söylüyordu: "Merkez Bankası faizleri düşürsün." Peki, şimdi hem Merkez Bankası faizleri düşürdü, tüketimi, yatırımı teşvik ediyoruz, bir taraftan tüketim artsın, canlansın ekonomi... Yani tasarrufu nasıl artıracağız o zaman? Hem bu faizlerin düşmesinden dolayı tasarruf oranının yetersizliğine bir gerekçe olarak söylemişiz, yani hedeflerin hepsi birbiriyle eğer paralel olarak, tutarlı olarak belirlenmezse, yaptığımız söylemler de bunlarla tutarlı olmazsa bunu yakalama şansımız yok. O zaman hakikaten, dostlar OVP görsün, dostlar bir bütçe görsün, anayasal yükümlülüğümüzü yerine getirelim, sonra bunları aktarır, döndürürüz, bir şeyler yaparız diyor. Bu tahminlere bakıyoruz, hakikaten millî gelir tahminini de revize ettik, büyümeyi de revize ettik... O da nasıl olacak, onu da bilmiyoruz yani her sene OVP... Üç yıllık yapmak güzel ama böyle bir de sıkıntısı var. Yani OVP'yi de her sene yeniliyoruz, geçen sene yaptığımızı bu sene bir daha... Şimdi, 2015 rakamını üç sefer ayrı ayrı revize ettik 2012'den bu tarafa, geçen sene ayrı, bu sene ayrı, seneye Allah kerim. Yani gerçekleşmesini nasıl revize edeceğiz o da gidişata bağlı.

Tabii böyle olduğu zaman ne oluyor? Gayrisafi yurt içi tahmini de geçen sene ne yapmışız? 1 trilyon 719 milyar lira olarak, ne yapıyor 867 milyar dolar. Yeni OVP'ye bakıyoruz, 1,764 milyar TL ama kurda beklenmeyen bir şey olduğu için baktığımız zaman dolar bazında düşüyor; 810, eğer o da gerçekleşirse. Yani tahmini veri kabul ederek. Bu durumda bakıyoruz yani artmayı bırak, azalmış oluyor. Ne oluyor o zaman? 11 bin doların üstünde açıkladığımız kişi başına gelirimiz tekrar 10 bin dolarlara geri gidiyor. Yani azalışa doğru gidiyoruz, 10 binli rakamlara gidiyoruz 11 binden. 280, 300 dolara yakın bu tahmine göre azalış oluyor. Şimdi, yani onun için söylüyorum, benim kişi başına gelirim artmadan ben tasarrufumu nasıl artıracağım; bir. İkincisi, bu hedefleri böyle koyarsak yüzde 9 çıkan bir şeyi yüzde 9,4'e revize ettiğimiz, 9,6'ya revize ettiğimiz enflasyonu hâlâ milleti kendimize güldürerek yüzde 5 demenin bir anlamı var mı Sayın Bakan? Yani, yüzde 5 demenin bir tek anlamı var, demin söylediğim konu çünkü bütün ücret artışlarının endekslemesi, özel sektör, sendika, memur sözleşmesinin hepsi enflasyona göre yapılıyor, olan gene ücretliye oluyor. Eğer biz bunda ısrar edersek yüzde 9, yüzde 10 gerçekleşen bir enflasyonu yüzde 5 açıklıyorsanız ve her sene tutmuyorsa, en az 2 misline yakın oluyorsa, yüzde 50'den fazla sapma oluyorsa o zaman burada enflasyon hedeflemesi, enflasyon fiyat istikrarı demenin bir anlamı yok. Kardeşim kusura bakmayın, olağanüstü hâller var, dünyadaki gidişat iyi değil, bizim de gelirimiz esneklik gösteriyor. Hadi bu sene biraz enerji fiyatlarında geçici bir düşüş var, ondan dolayı hem cari açığa nispeten hem de fiyat enflasyonu anlamında akaryakıttan dolayı gelecek gibi görünüyor ama bu bir iki ay sonra tersine de dönebilir. Yani bilemiyoruz, coğrafyamızda savaşlar, kavgalar, dövüşler devam ediyor.

Onun için burada hakikaten bu hedeflerde dikkatli olmak lazım. İnandırıcılığımız kaybolunca biz yarın gerçekçi hedef de belirlesek millet inanmaz olacak. Millet değimiz de işte ekonomik ajanlar, yatırımcılar, tüketiciler, tasarrufçular, kimse, bunu yapan özel sektör, kamu sektörü, hane halkı. Dolayısıyla bunların biraz daha gerçekçi olması gerekiyor. Tabii az önce söylediğim gibi, reformların arkasındayız ama siz öyle söylüyorsunuz ki sanki muhalefet gibi söyleniyor. Sayın Babacan bu şeyin ekonomiden sorumlu ve Koordinasyon Kurulunun da başı. Siz de Maliye Bakanısınız. Demin de dedim, takdir ediyoruz söylediklerinizi. Tamamını söyleyemediğinizi de biliyoruz. Burada gelip açık yüreklilikle biz torba görüşürken "Bu, kısmen vergi affı sayılır, bizim mutfağımızda pişmedi, biz de Maliye olarak buna karşıyız." dediniz, biz de takdir ettik, o konuda sizin kişisel duruşunuzu biliyoruz. Ama Hükûmetin tamamı böyle katılınca birtakım şeyleri de maalesef çözemiyoruz. Biz muhalefet olarak bile size "Gelin bunları bir an önce çıkarın, destek olalım." derken farklı farklı sesler çıkabiliyor, bunların da Hükûmet içerisinde giderilmesi gerekiyor.

Birkaç şey daha var, tabii, Sayıştay kısmına girsem mi girmesem mi diye bakıyorum ama Başkan, birazdan bakarsın belli olmaz, değişmiş, Sayın Bilgiç biraz daha böyle hemen kestirip atma taraftarı olduğu için ben o konuda da birkaç şey söylemek istiyorum. Divandaki değişiklik bazen tavırları da etkileyebiliyor yani.

(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Etkiler.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Şimdi, Sayın Bakanım, burada tabii ki bütün bunlar hem para hem maliye politikaları açısından etkinliğimizi azaltıyor, onun için genel bir çerçeve çizdim. Kurumlarımız geldikçe görüşeceğiz ama sizi burada görmüşken bunları söylememiz lazım. Sizin için en önemli sonuç ise -Sayıştaya geçmeden- bu hedefler gerçekçi olmaz ise sizin yüzde 5'lik büyümeyle alacağınız vergi kaç olur, yüzde 4'lük büyümeyle alacağınız vergi kaç olur, yüzde 3 olursa kaç olur?

Şimdi, yüzde 5'e göre bize vergi hedefi söylerseniz, bu yüzde 3'e düşerse aradakini nereden çıkaracağız? Yani, ben hâlâ korkuyla bekliyorum. Önceki sene OVP'deki açığı söyledikten sonra ekim ayında bütçe başladı, o arada yılsonu, yılbaşı gelmeden yine bizim ödeneklerimiz yetmiyor diye KDV, ÖTV, yavaş yavaş bir şeyler gelmişti. Ne olacak? O zaman normal kümestekilerden tahsil etmeye kalkacağız yani olanı belli. Bir de burada tabii bu çelişki sizi farklı yönlerden yeni vergi tahsil etmeye yöneltecektir diye korkuyoruz. Bu da doğrudan tüketim üzerinden alınan vergilere doğru gelecektir. Tutmadığı zaman ceremesini vatandaş çekiyor.

Şimdi, bunu söyledikten sonra, birkaç husus var, onları da sizin dikkatinize hızlıca sunacağım, Sayıştayda yine konuşuruz ama özelikle buradaki yedek ödenek kısmı var, ödenek üstü giderler var, bütçeleştirilmiş borçların tamamı, bütçeyle ilgili genel uygunluk bildiriminde birkaç tane husus var Sayın Bakanım. Hakikaten şöyle bakıyoruz, 940 milyon tamam, kanun gereği yüzde 2 bir şey koymuşuz bunu aşmasın diye. "Zaruri hâllerde de bu aşabilir." diyoruz ama Şimdi geriye doğru bakınca, burada yapısal bir sorun var. Hadi diyorsunuz ki bir sene, en fazla... Yukarıdan aşağıya bakıyoruz, 940'tan 35,9, 36 milyar; bütçenin yüzde 9'una yaklaşıyor, 8,77'si diyor rapora göre. Ben hesaplamadım rakamı ama herhâlde Sayıştay söylediğine göre doğrudur. Bayağı ciddi bir şey. O zaman bu bütçe disiplini ortadan kalkmıyor mu? Size birtakım yetki veriyoruz ama acil durumlarda, hani SSK primiydi, memur maaşıydı, bazı acil şeylerde Maliye Bakanı aktarsın bazı ödenekleri ve rahatlama sağlasın. Bu oran biraz fazla gibi geliyor. Bir de Sayıştay Raporu'nda da belirtilmiş, "Bunların ayrıntıları ilan edilmeli." diyor. Demek ki siz de onlara tam olarak vermediniz ki toplamını bulmuşlar gibi veya Sayıştay kısmında biraz daha açık konuşabiliriz. Ben, zamanım az olduğu için hızlı hızlı geçiyorum. Arkadaşlar süre verirse onları açıklayacağım ama raporun sonucunda yazıyor, "Bunların ilan edilmesi gerekir." diye. Demek ki...

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayıştayı konuşacağız zaten.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Burada, tabii, bu söylediklerimizin dışında birkaç temel husus daha var değerli arkadaş. Bütçeleştirilmiş borçlar, yine aynı şekilde burada da gelmiş. Şurada hızlıca bir kısmını size takdim edeyim. Diyor ki "Maliye Bakanlığınca belirlenecek ekonomik kodlardan yapılan ve bütçede ödeneği öngörülmüş olmakla birlikte oluştuğu yer ve zaman açısından bütçeleştirilmiş borçlar hesabı ile ödeneğine mahsup edilecek harcamalar hesabının yıl sonu itibarıyla ödenekler temin edilerek kapatılması ve ertesi yıla devir vermemesi öngörülmesine karşın uygulamada bunun sağlanamadığı görülmektedir." ve bu yıl da değil, geçen yılki miktarı da yazmış, bu yılı da yazmış. Demek ki bir yapısal sorun var ve bu devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Günal, buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Toparlıyorum Başkanım.

Yani buradaki şeyde önceki yılın konsolide bütçe açığına dâhil edilememiş 47,9 yani 48 milyon burada bir rakam var, 2014 kayıtlarında yer var. Siz de söylemişsiniz "Şöyle oldu, böyle oldu, azalttık." diye, eyvallah, teşekkür ederiz ama demek ki hâlâ bir sorun var. Ama asıl, ödenek üstü giderler daha vahim bu rakam azalıyor ama yarın başka yerden fazlası da çıkabilir. Hakikaten, şimdi, ödenek üstü gider önceki yıllarda da devam ediyor, 15 milyarın büyük bir kısmı yine Millî Eğitimdeymiş, daha önceki yıl yine Millî Eğitimdeymiş, şimdi yine Millî Eğitimde. Yani, tamam, eğitime para aktaralım, bakalım ama bunlar öngörülemeyen kadar çok mu? Yani normal şartlarda öğretmen ihtiyacı, planlaması belli, Bakanlığın şeyi belli, size geldiği zaman... Diğer bir iki kurum var ama çok şey yapmıyorum, dediğim gibi, ayrıntısı gelince, o bakanlıkların bütçesinde de biz onları konuşuruz. Sistematik açıdan, bütçe bütünlüğü açısından bir sıkıntı var gibi yani böylece bütçe açığı farklı hâle gelmiş, sizin planladığınızın dışında ekstra ödenek çıkmış oluyor. Gerçekten bu da dikkat çeken bir husus.

Son bir şey daha var, dediğim gibi, ayrıntısına sonra bakarız ama. Burada niye bunu söyledim? Şimdi bu harcamayı yapmışsınız, 9,3 milyar. Sayıştay da işte şu şu şu maddeleri gereği tamamlayıcı ödenek verilip verilmemesi hususunu bize arz ediyor. Şimdi diyelim ki "vermiyoruz" dedik, ne olacak bu? Yani Meclis "vermiyorum" dedi, olur ya, iktidardaki arkadaşlar da "Niye böyle disiplinsiz harcadınız?" derlerse, bize uyarlarsa ne olacak?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Dünya tersine mi dönüyor ya?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, işte, Meclisin bilgisine sunuyor, bu harcandı, "Vallahi biz sizin verdiğinizden fazla harcadık, bunu kayda geçirelim." diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitiriyorum.

Yani bu deminki söylemiş olduğumuz Sayıştay raporlarının neden önemli olduğunu yani yetkinin Mecliste olduğunu, bütçenin bir disiplin içerisinde yani bu sadece gelir-gider açısından değil, uygulanması açısından da, harcamaların denetimi açısından da o disipline riayet edilmesi gerektiğini söylüyor. Tabii, bazen hem ödenek üstü gider hem de ödenek iptal olanlarda -birtakım sistematik diye söylemişler ama- bütçe disiplini açısından bunlara da dikkat edilmesi gerektiğini söylüyorum.

Tekrar hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum.