| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .12.2014 |
REFİK ERYILMAZ (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, bu nükleer ve nükleer enerji konusunda çok fazla bilgi sahibi değilim ancak gerek milletvekili arkadaşlarımızın yaptığı açıklamalardan gerek sizin bu sorulara verdiğiniz cevaptan ben şöyle birkaç soru sorma gereği hissediyorum:
Şimdi, bu Japonya'daki nükleer santral kazasından sonra dünyada bu nükleer santrallerle ilgili olarak bir güvenlik tartışması yaşanmaya başlandı ve bunun neticesinde de Japonya'da mevcut olan nükleer santrallerin önemli bir bölümünün kapatılmasına karar verildiğini görüyoruz. Şimdi, bizim anlaşma yaptığımız Japonya, kendisinin daha önce kurmuş olduğu nükleer santralleri kapatma kararı verirken, bizim Japonya'yla anlaşma yapıp böyle bir nükleer santral yapmamız bir çelişki oluşturmuyor mu? Bu bir.
İki: Bu Japonya'daki nükleer santral kazasından sonra dünyada kaç tane nükleer santral kurulmuştur? Bu gerçekten önemli.
Şimdi, burada esas tartışmamız gereken şeyin şu olduğunu düşünüyorum: Evet, Türkiye'nin tabii ki enerji açığını kapatması gerekiyor. Gerekiyorsa tabii ki nükleer santral de kurulabilir ancak Türkiye'nin farklı bir konumu var yani sizin de az önce ifade etmeye çalıştığınız temiz, yenilenebilir enerji potansiyelimizin çok daha iyi bir şekilde kullanılabilmesi konusunda bugüne kadar maalesef Türkiye'nin bir enerji politikasının olmadığını görüyoruz. Bunu şu andaki mevcut iktidar açısından söylemiyorum. Genel anlamda, Türkiye'de maalesef, örneğin bizim rüzgâr veya güneş enerjisi üretimi konusunda çok ciddi bir potansiyele sahip olmamıza rağmen, bu alanlarla ilgili olarak gerekli yatırımların yapılmadığı konusunda kamuoyunda çok ciddi spekülasyonlar ve tartışmalar var. Gerçekten Türkiye'nin geneline baktığımız zaman, bu temiz ve yenilenebilir enerji yani rüzgâr ve güneş enerjisinden yeterince yararlanamadığımız konusunda, devletin bu anlamda bir politika üretemediğinden ve bu konuda yeterli teşviklerin ve politikaların oluşturulamadığı konusunda bir soru işareti var.
Bunun dışında son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Tabii, belki bizim konumuzla direkt bağlantılı değil ama bizim Hatay'da gerçekten bölgenin de taşımayacağı kadar, bölgenin geleceği açısından çok ciddi anlamda risk oluşturabilecek kadar ve Hatay halkını, bölge halkını çok derinden rahatsız eden uygulamaların olduğunu görüyoruz. Yani, hidroelektrik santrallerinin çok ciddi anlamda böyle o bölgenin kaldıramayacağı kadar, kaldıramayacağı sayıda kurulduğunu görüyoruz. Şimdi, bu hidroelektrik santrallerinin saldığı gaz anlamında ve diğer yan etkileri anlamında doğaya ve çevreye uzun vadede çok ciddi anlamda olumsuz etkileri olduğunu bugün tarafsız olan herkesin, enerji politikalarından iyi anlayan herkesin ifade ettiğini görüyoruz. Şimdi, o bölgede bu kadar çok hidroelektrik santralinin kurulmasına izin verilmesini sadece ekonomik anlamda değerlendirerek, ekonomik kazanım açısından değerlendirerek çevreye ve doğaya oluşturabileceği yan etkileri hiç düşünmemek doğru mudur? Bu konudaki ben özellikle oradaki halkımızın hassasiyetlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki bu konuda bir şeyler yapılır.
Ben de nükleer santrallerin, özellikle bizim Türkiye'de kurulmak istenen şu anda tartıştığımız nükleer santralin, işte Türkiye'deki cari açığı kapatma noktasında çok fazla bir katkı sunacağını zannetmiyorum. Ayrıca, Japonya'da veya Almanya'da kapatılmasına karar verilen nükleer santrallerin de tamamının ömrünü tamamladığı için kapatıldığına da inanmıyorum. Hani, bir kısmı, evet, belki ömrünü tamamlamış olabilir ama önemli bir bölümünün de Japonya'daki bu kazadan sonra kapatılmasına karar verildiği yönünde haberler okuduk.
Ben, bu konudaki sorulara cevap verirseniz teşekkür