KOMİSYON KONUŞMASI

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi öncelikle sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Komisyonumuzun tali komisyon olarak görüştüğü bu anlaşmaya ilkeler düzeyinde olumlu bakıyoruz. Hükûmetin birçok hatalarının yanı sıra, özellikle yakın coğrafyasında dış politikası çöken ve uluslararası itibarı büyük ölçüde itibar kaybeden ülkemiz bu gibi anlaşmalarla yol almalıdır diye belirtmek istiyorum. Özellikle, itibarımızı hem komşularımızla hem çevremizle hem dünyayla yeniden kazanmanın bir yolu olduğunu da belirtmek istiyorum.

Yalnız şunu açıklıkla belirtiyorum, biraz önce arkadaşlarım da belirtti, biliyorsunuz, daha önceki yapmış olduğumuz birçok yasa tasarılarında, görüştüğümüz yasa tasarılarında ve kanunlaşan tasarılarda ülkemizdeki sanayinin ve üretimin teşviki ve desteklenmesiyle ilgili olarak burada birçok yasalar çıkardık, düzenlemeler yaptık. Ama bakıyoruz ki bazı vergiler kaldırılırken o teşviklerde yeni yeni vergiler ilave edilmek, yeni yeni yükler getirilmek, özellikle OSB'lerde kullanılan elektrik üzerindeki yüzde 27'lik zammın nisan başından itibaren uygulanacağını söylemeniz gerçekten bütün sanayicileri kara kara düşündürmektedir. Çünkü maliyetlerin bu kadar çok hızlı yükseldiği bir ortamda gerçekten elektrik fiyatlarının üzerine de bu zammın uygulanmaya çalışılması üretimi de olumsuz etkileyecek, sanayiyi de hem moralman hem de çalışma itibarıyla olumsuz etkileyecek ve dolayısıyla gelecekte daha fazla yatırımların yapılması ve üretimin artması noktasında engel olarak ortaya çıkabilecektir. O nedenle, bu kararın yeniden gözden geçirilmesini ve uygulamadan da vazgeçilmesini özellikle istirham ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler bünyesinde ve üye ülkelerin ortak katkısıyla oluşturulacak bir bütçe dâhilinde Gebze'de teknoloji bankasının kurulacak olması gerçekten sevindirici bir olaydır. Özellikle, en az gelişmiş ülkeler için yapılmış olması hem onların kalkınmasına olanak sağlayacak hem de ülkemiz ile bu ülkelerin ilişkileri kurulması, kurulanlar varsa onların da kuvvetlenmesi noktasında bir çalışma olarak ortaya çıkacaktır. Anlaşmadan, Birleşmiş Milletler üyelerinin bankaya 200 milyon dolarlık bir ekonomi paketi yardımında bulunacağını, ülkemizin de beş yıl içinde 2 milyon dolar taahhüt ettiğini de görüyoruz.

Sürdürülebilir bir kalkınma hedefleri çerçevesinde imzalanan bu anlaşmayla bankaya vergi harç muafiyeti, gümrük vergisi, özel iletişim vergisi, yakıt vergisi muafiyeti de sağlanacaktır. Bundan da önemlisi olan, Teknoloji Bankasının her türlü toplantısında ifade özgürlüğüne saygı gösterileceğine dair de bir beyan bulunması da sevindiricidir, her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak birçok alanda bu konuda kısıtlamalar varsa da bu alanın açık olması, özgürlüğün tanınmış olmasını da önemli sayıyoruz.

Benzer içerikteki anlaşmalarla kıyaslandığında, kurum personeline tanınacak bağışıkların, istisna ve muafiyetlerin diğer kurumsal anlaşmalarda da yer aldığını görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, teknoloji ihracına çok daha fazla yönelmemiz gerektiğini belirtmek istiyorum. Bu çağda, enerjimizi tüketecek kısır siyasi çekişmelerin, etki değerlendirme analizi doğru hesaplanmadan getirilmiş yasa tasarılarının, kamu yararından çok adrese teslim ve kişisel çıkar kokan bazı tasarıların Komisyonumuza ve Meclise sunulmasının faydası olmadığı ortaya çıkıyor. Özellikle son ittifak yasasıyla bunu görüyoruz. Bütün Mecliste bulunan siyasi partilerin değil, sadece 2 partinin ittifakıyla oluşturulmaya çalışılan ve temsilde adaleti de zedeleyen bir tasarının da önümüzdeki günlerde Genel Kurula geleceğini de söylemek istiyorum.

Benzer örneklerini daha önce Elektrik Piyasası Kanunu Teklifi'ndeki kayıp kaçak düzenlemesinde de, Sanayinin Geliştirilmesi Kanun Tasarısı'ndaki zeytinlik, mera maddelerinde ve nükleer santral düzenlemelerinde, gördüğümüz düzenlemelere Komisyonumuzun girmesine gerek yoktu aslında. Bunlara girdik, karşı koyduk, sonra çekildi fakat sonra yine bunun kanun hükmündeki kararnameyle yürürlüğe konulması da gerçekten hem zorlayıcı bir düzenleme, uygulamasında da birçok sıkıntı yaratacağı bir düzenleme olduğunu belirtmek isterim.

Ayrıca, Teknoloji Bankası gibi önemli bir uluslararası anlaşmayı tali komisyon olarak bizde de görüştüren Meclis Başkanlığı ve Komisyon Başkanlığımızın bundan çok daha önemli olan, vergi düzenlemeleri, nükleer ve kömür düzenlemeleri, terminaller, güneş enerjisi panelleri, elektrik piyasası, icra ve iflas gibi alanlardaki kritik düzenlemeleri de mutlaka Komisyonumuzun gündemine alması gerekirken maalesef bunların Komisyonumuzun görüşü alınmadan yasalaştığını görüyoruz. Bu gibi uzlaşmalı kanunlar kadar uzmanlık bilgisi gerektiren, hepimizin tecrübe alanlarıyla faydalı olabileceği kanun düzenlemelerinin sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştürülmesi ve oradan Genel Kurula gelmiş olması yanlıştır. Çünkü bizi çok yakından ilgilendiren, başlığıyla birlikte "Yatırım Ortamının İyileştirilmesi" şeklinde yapılan bir düzenlemenin Komisyonumuza hiç gelmeden Genel Kurula getirilmiş olması gerçekten uygun değildir. Bu hafta Genel Kurulda görüşülecek olan torba düzenlemesinin birçok maddesi de Komisyonumuzun alanına girmesine karşın Komisyonumuz bu kritik maddelerde maalesef yine çalıştırılmamıştır, dışarıda bırakılmıştır. Meclis Başkanlığının ve Komisyonumuzun böylesi kritik torba düzenlemeleri öncelikle bize havale etmesindeki ısrarımızı belirtiyoruz ve bunun Meclise gitmeden Komisyonumuzda değerlendirilmesinin çok uygun olacağını belirtmek istiyoruz.

Komisyonumuzdan hızla geçmesine karşın Türkiye Uzay Ajansı kurulmasına dair tasarı tam bir yıldır neden Genel Kurula getirilmemiştir, bunu da anlamakta zorlanıyoruz.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Eksikler var Kazım Bey, iyi ki gelmedi.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Bakan, niye bekleniyor? Hızla bize Komisyondan geçirttiniz, niye bekliyor, onu anlamakta zorlanıyoruz. Şimdi, Bakanlığımızın birçok çalışmaları iyi, etkin ama birçok yönüyle de bir yandan çok fazla böyle acele ettirirken, bir yandan da Meclise getirilmemiş olmasının gerçekten birçok soru işaretini de beraberinde getirdiğini belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, bugün görüştüğümüz tasarının, ülkemizin imajına olumlu katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu nedenle çalışmaların etkin, verimli ve gerçekten ilişkilerin düzenli gitmesi yönünde bu düzenlemenin gerçekten ülkemize yarar getireceğini belirtmek istiyorum. Özellikle iş dünyasının içinden gelen, rekabete dayalı üretmenin ve kazanmanın ne denli zor olduğunu bilen insanlar olarak bölgemizde öncü rol üstlenmenin ilk şartının kararlı bir dış politika, sınırlara ve yönetimlere saygılı, denge bulucu bir diplomasi olduğunu ve komşularımızla ilişkilerimizin bir an önce düzeltilerek aynı zamanda da OHAL uygulamasından da bir an önce vazgeçmemiz gerektiğini belirtmek istiyorum. Gerek sınır bölgemizde gerekse en az gelişmiş ülkelerin de içinde yer aldığı Afrika coğrafyasında "Yurtta sulh, dünyada sulh." ilkesiyle hareket etmeliyiz. Nitelikli ve yetişmiş insan sermayesine olan ihtiyacı gidermek hususunda bu anlaşmada gördüğümüz adımlara benzer adımları da daha fazla atmalıyız diye belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bölgesinin çekim merkezi olması gereken Türkiye, üyesi olduğu birçok uluslararası ittifaktan vazgeçemez. Gerek ekonomik ve siyasi anlamda gerek insan hakları alanında bu gibi örgütler içinde nasıl değerlendirildiğimizin ülkemize gelecek yatırımlar için de önemli bir karne, önemli bir imaj olduğunu da görmek zorundayız. Ülkemiz, uzun süredir insan hakları, demokratikleşme, dış politika, adalet, şeffaflık, yolsuzluk algısı, gelir dağılımı eşitsizliği, vergilendirme politikaları bakımından hatalı sınavlar vermektedir, gerçekten karnesi çok zayıftır. Bu gibi başlıkların değerlendirildiği evrensel standartlarda ve bağımsız kuruluşların raporlarında ülkemiz son sıralarda gerçekten görülürken ihracat rakamlarına yansıyan yoğun teknolojili ürün bakımından da umduğumuz seviyede değiliz ve birçok ihraç ürünümüzün de gerçekten yüksek teknoloji ürünü olmadığını da görüyoruz.

Dünya ihracatında binde 9 pay alabiliyoruz, ihracatımızın ithalatı karşılama oranı yüzde 72'den yüzde 50'ye düşüyor, ocak ayında cari açık yüzde 108 artmış durumda. 2018 yılı Ocak ayında ihracat yüzde 10,7 artıyor ama ithalatımız yüzde 38 artıyor, yükseliyor. Ayrıca, hep söylüyorum, gerçekten bu çok önemli bir rakam, "İhracatta rekor kırdık." diyoruz ama ithalattaki rekoru hiç seslendirmiyoruz. 2017 yılında 234 milyar dolarlık ithalat yaparak gerçekten rekor kırdığımızı da söylemek istiyorum, bunu da söylemelisiniz Sayın Bakan. İkiz açık veren ekonomiler arasında cari açığı en yüksek ülkeyiz ve ithalata bağımlı tüketim eğiliminin yüksek olduğu, tasarruf bakımından gerçekten sorunlu bir ülkeyiz, tasarruf maalesef sıfırın altında, eksilerde. Yüksek cari açık vermeden üretim yapamıyor, teknoloji ithal etmeden ihraç ürünü de satamıyoruz. Dünyadaki en kırılgan 5 ülke içinde, dış borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranıyla, yüzde 52'lik oranıyla ülkemiz en riskli sıralara yükselmiştir. 2017'nin üçüncü çeyreğinde dış borçtaki 82 milyar dolarlık paranın 12 milyar dolara yakını faiz ödemesidir. Biliyorsunuz, faize karşısınız ama faizin ödenmesi için de yolları hep açık tutuyorsunuz, bununla ilgili bir düzenleme de maalesef getiremiyorsunuz.

Unutmayalım ki Birleşmiş Milletler bünyesinde en az gelişmiş ülkeler ligine teknoloji ihraç edecek Türkiye, özellikle son iki yılda karşılaştırmalı üstünlük sahibi olduğu birçok üründe sırasını gelişmekte olan diğer ülkelere kaptırmış durumdadır. Önemli ihracat kalemlerimizden mekanik demiryolu, selüloz, ısıya dayanıklı ürünler, kaplamalı tekstil kumaşı, poliüretan ve mekanik olmayan taşıtlarda 2016 yılındaki üstünlüğümüzü gelişmekte olan ülkelerin üstünlüğüne terk etmiş durumdayız.

Bu Komisyondan birçok maddesi uzlaşıyla geçen AR-GE Yasası, Marka ve Patent Kanunu, Serbest Bölgeler Kanunu, Sınai Mülkiyet ve Taşınır Rehni Kanunları sanayimizi ihracat alanında hâlen beklenen düzeye getirmiş değildir. İhracatımız artsa dahi ihracat rekoru kırıldığı iddia edilen aylarda ithalatımız çok daha yüksek miktarlara geldiği de bir gerçektir. İmalat sanayisi alanında yüzde 80'e yaklaşan ithalat yüzdesiyle ülkemiz, montaj ülkesi olma modelinden bir türlü kurtulamıyor, ihraç ürünlerimizde yüksek teknoloji ürünlerinin payı hâlen yüzde 3'ü geçemiyor. Buna karşın yüksek teknolojili ürün ithalatı toplam ithalatımız içinde yüzde 13'ü aşmış durumda. Sadece bu yılın ocak ayında yüksek teknolojili ve orta-yüksek teknolojili ürün ithalatımız toplam ithalatımızın yüzde 51,4'üne tekabül etmektedir.

Bazı KOBİ'lerimizde yerli ham maddeyle imalat yüzde 10'lara kadar düşmüşken sorunumuz açıktır: Üretim yapımız belli ve sınırlı ölçüde katma değer üretirken dışarıya büyük ölçüde katma değeri bilmeden, fark etmeden aktarmış oluyoruz. Özellikle imalat sanayisinde kullandığımız ara malların kendi ülkemizde üretilmesi yönünde yerli sermayenin, yerli sanayinin hem güçlenmesi hem de büyümesi yönünde özel bir gayretin olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle bu konuda gerekli istatistiki bilgiler yapılarak gerçekten ülkemizin daha çok sanayileşmesi, daha çok üretim yapması, yatırım yapması, istihdam yaratması, ihracat yapması noktasında bu üretebileceğimiz ara malların bir an önce ülkemizde ürettirilmesi noktasında bir çalışmaya ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Arslan, toparlayabilecek misiniz?

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Toparlıyorum, sonuna geldim.

BAŞKAN - Teşekkürler.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Çok uzun oldu galiba, neyse bitiriyoruz.

Bakanı her zaman yakalayamıyoruz -sizi yakalıyoruz da- hiç olmazsa gelmişken bazı şeyleri söyleyelim.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Kaçırmamak lazım Bakanı yakalayınca.

BAŞKAN - Çok katıldığım bir şey, yakalayınca da kaçırmamak lazım.

Onu istersen yazılı da verelim Sayın Bakana.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Tamam, bitiriyorum.

Değerli milletvekilleri, en az gelişmiş ülkelere Birleşmiş Milletler bünyesinde temel teknoloji ihraç edeceğiz ancak o ülkeler ligindeki eğitim, altyapı, kadın istihdamı, kadın ve genç istihdamı potansiyeli bakımından biz hangi durumdayız? Bu alanda yeterince gerçekten çalışma yapabiliyor muyuz? Gençlerimizin, özellikle eğitim gören gençlerimizin aldıkları bilgileri değerlendirebiliyor muyuz? Bunları ülkemizde çalıştırabiliyor muyuz, onları üretimin içine koyabiliyor muyuz? Kadınlarımız ne oranda bu üretimin içinde yer alıyor? Bunlarla ilgili de önce önemli tespitlerin yapılması, sonra da bir değerlendirme yapılarak bu konuların da öne çıkacağı şekilde bir çalışmanın yapılmasının faydalı olacağını belirtmek istiyorum.

Eğitim çok önemli Sayın Bakan, geçmişte de söyledik, özellikle fen ve teknik eğitime, mesleki eğitime ağırlık veren ve Bakanlığınızı da ilgilendiren konularda bu eğitim alanlarında da gerçekten çocuklarımızın nitelikli olarak yetişmesinin hem hayatı kazanmaları hem ülkemize daha çok faydalı olmaları hem de ülkemizin kalkınması açısından çok faydalı olacağını belirtmek istiyorum. Sizler de zaten bunları biliyorsunuz, farkındasınız ama uygulamaya sokmakta biraz yavaş kalıyorsunuz diye belirtmek istiyorum.

Sözlerimi bu şekilde bitiriyorum.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.