| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin (2/2137) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 06 .03.2018 |
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; şimdi, ben de grubumuz adına konuşan vekillerimizin söylediklerine katılıyorum. Bu teklif Anayasa'ya aykırı, eşit oy ilkesine aykırı, seçmenin iradesini yok sayan, seçmenin oylarını gerçek anlamda sandığa yansıtmayan ve bir şekilde iki partinin belli bazı barajları aşması için ortaya konulmuş, ahlaki olmayan, oy hırsızlığına sebep olacak olan, pazarlık neticesinde kurulmuş bir "iltihak teklifi"dir, "ittifak teklifi" değildir.
Neden derseniz? Maddeler çok açık. Özgür Özel Başkanımız da somut bir şekilde örnekleriyle açıkladı. Öyle bir sistem geliyor ki en çok oyu alan parti yerine az oy alan parti milletvekilini çıkarabiliyor, en çok oyu alan parti milletvekili çıkaramıyor bu sistemde.
Şimdi, koalisyon-ittifak tartışmalarına gelince. Anayasa görüşmeleri sırasında da söylemlerden biri şuydu: Koalisyonlar bitecek bu rejim gelirse. Tam tersine biz, bu anayasa değişikliğinin koalisyon sürecini başlatacağını, koalisyon sistemi getirdiğini defalarca söylemiştik. Bir kez daha haklı çıktık. Haklı çıktığımız için de sevinmiyoruz maalesef. Bu kanun üzerine söylediklerimizde de haklı çıkacağız bir süre sonra. Yine sevinmeyeceğiz çünkü kaybeden ülkemiz oluyor, kaybeden çocuklarımız oluyor, kaybeden geleceğimiz oluyor. Keşke zamanında bunları düzeltme imkânımız olsa da biz de haklı çıkmasak.
Koalisyon, evet, parlamenter sistemlerde seçimden sonra kurulur. Ama parlamenter sistemden kaynaklanan bir şeydir bu. Hükûmet kurulması için elbette partiler bir araya gelip orada koalisyon görüşmeleri yaparlar. Ama bugün getirilen sistemde, rejimde tek bir kişi zaten yürütme organı olacağı için, bu kişi bütün bakanları tek başına atayacağı için, bütün diğer yargıyı, bürokrasiyi tek başına atayacağı için seçimden sonra bir koalisyon görüşmesine gerek kalmıyor. Dolayısıyla sistemden kaynaklanan bir yol olarak seçimden önce koalisyon yapılıyor. Bunun adı "koalisyon"dur. Buna "ittifak" diyebilirsiniz, başka bir şey diyebilirsiniz, "iltihak" diyebilirsiniz ama sizin daha önceki savunmalarınızın, söylemlerinizin daha doğrusu çürüdüğünün bir göstergesidir bu yasa teklifi. Bunu bir kez daha buradan dile getirmek istedim.
Demokrasinin vazgeçilmezlerinden birisi, belki ön şartı elbette ki seçimdir, seçim yapmaktır bir ülkede. Ama tek başına seçim yapmanın o ülkede demokrasinin var olduğunu göstermediğini de biliyoruz. Eğer kamuoyu iradesi özgür bir şekilde oluşmuyorsa, eğer o ülkede OHAL varsa, baskılar varsa, özgürce propaganda yapılma imkânı yoksa, eşitlik yoksa, eğer eşit koşullarda serbest bir şekilde seçim faaliyetleri yürütülemiyorsa ve bu teklifteki gibi seçmenlerin iradesi, verdiği oylar gerçek anlamda eşit bir şekilde dağıtılamıyorsa, bir vekil olarak yansıyamıyorsa orada demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
Aslında ben bu teklifi muvazaalı bir evliliğe benzetiyorum. Hani iltica talepleri kabul edilmeyince veya çalışma izni almak için veya işte maaş bağlansın diye şahıslar bazen muvazaalı evlilik yaparlar. Bu da bir nevi öyle. Bir partinin yüzde 10 barajını aşamaması kaygısıyla, birinin de yürütme konusundaki 50 barajını aşamaması kaygısıyla ortada bir muvazaalı evlilik vardır. Muvazaalı evlilik nasıl kanuna uygun olsa da şeklî olarak, aslında ahlaki değildir, hukuki değildir. Bu teklif de maalesef böyledir.
Aslında şimdiye kadar AKP'nin kurulduğundan beri vermiş olduğu sözler, vaatleri, demokratikleşme talepleri, seçim barajının düşürüleceğine dair söylemleri ve verilen bu teklif, maalesef AKP'nin bir kez daha demokrasi konusunda ne kadar geriye gitmiş olduğunun da göstergesidir. 12 Eylül darbesinin ürünü olan barajın kaldırılması yerine çoğulculuğun Meclise yansıtılmasının sağlanması yerine tam tersine, barajın korunması ve başka hesaplarla böyle bir teklif getirilmesi seçmene karşı, milletimize karşı da büyük bir saygısızlıktır diye düşünüyorum. Keşke baraj kaldırılsa veya daha doğrusu artık bu sistemde "yönetimde istikrar" gibi bir ilkenin de söz konusu olmadığı düşünüldüğünde, bütün partilerin, bütün görüşlerin en aykırı olarak kabul edebileceğimiz, hiçbir şekilde hoşlanmayacağımız, bize çok kötü gelen, eğreti gelen fikirlerin dahi Meclise yansımasını sağlayarak demokrasiyi hayata geçirebileceğimiz bir seçim sistemi, bir siyasi partiler kanunu getirebilseydik ama görüyoruz ki bugüne kadar yaptıklarınızdan da bugün bu yasayla getirdiklerinizden de maalesef böyle bir irade söz konusu değildir. Ama bu yasa geçse dahi, biraz önce söylediğim nedenlerden dolayı, seçmenin iradesinin yok sayılması, kanunu dolanarak ya da işte kanunu hukuka aykırı da olsa bir şekilde kanuni yollarla hukuka aykırı şeyleri hayata geçirerek meşruiyet sağlanmaz, tıpkı 16 Nisan referandumunda olduğu gibi. O anayasa nasıl meşru değilse bu yasa da hiçbir zaman meşru olmayacaktır. Çünkü, bahsettiğim gibi muvazaalı evlilik nasıl meşru değilse ya da işte bir kanuna "Hırsızlık suç değildir." yazarsınız, bu nasıl hukuki değilse bu yasa teklifi de kabul görmeyecektir ve tek tipleştirmenin ve toplumu belli kalıplara koymanın bir aracı olarak düşünülmüştür bu yasa teklifi.
Mühürsüz oylarla ilgili olarak da şunu söyleyeyim: Yani çok trajikomik aslında, YSK'nın kararını savunup daha sonra kanuni olmayan bir şeyi kabul edercesine tekrar bunu bir kanunla değiştirmek de yine o gece, 16 Nisanda YSK'nin verdiği kararın hukuka aykırı olduğunun da açık açık tescilidir bu yasa teklifi içerisindeki madde. Bu açıdan da bir kez daha aslında milletimizin bu gerçekleri görmesini istiyoruz, göreceğini de düşünüyoruz, inanıyoruz.
Bu teklifi ahlaki bulmadığımızı, Anayasa'ya aykırı bulduğumuzu, seçmenin iradesine aykırı olduğunu, milletin iradesini temsil etmeyeceğini, yansıtmayacağını düşünüyoruz. Bu nedenle bu maddenin bu tekliften çıkarılmasını talep ediyoruz diyorum, teşekkürler.