KOMİSYON KONUŞMASI

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Başkanım, az önce konuşmuştuk, Sayıştayın da bu konudaki tespitini de dinlemiştik ki bence dikkate alınması gereken ve değerlendirilmesi gereken bir tespitti. Konu, Samsun'daki arazinin satışıyla alakalı başlayan konu. Aslında bugün "depo KİT" olarak adlandırdığımız Sümerin ve aynı kapsamda ADÜAŞ'ın varlığını bir noktada -neden böyle KİT'lere ihtiyaç var- sorgulamamıza neden oldu ve daha sonra Sayıştaydan gelen açıklamada şöyle denildi: "ADÜAŞ'ın kuruluş amacı ile bugün faaliyette bulunma amacı arasında bir aykırılık var. Dolayısıyla, 2 tane KİT'e bu kapsamda çok fazla ihtiyaç yok. ADÜAŞ ölü doğduğu için bunun değerlendirilmesi gerekir." şeklinde bir öneride bulundu. Ben bu kapsamda bir genel değerlendirmeyle bunu belirtmek istiyorum.

Gerçekten, bir kurumun faaliyetlerini denetlemek, KİT'in faaliyetlerini denetlemek bakımından bu karşılaştığımız örnek güzel bir örnek ve -denetlemeyi olumsuz noktada etkileyecek- objektif kriterden ve kamunun her türlü hareketinde aradığımız "kamuya yararlılık" ilkesinden biraz aykırı düştüğümüzü gösteriyor. Bu bağlamda ADÜAŞ'ın varlığını gerçekten sorgulamamız lazım Komisyon olarak ve bu konuda da çalışmalar yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Daha sonra, Haydar Bey'in söylediği konu önemli bir konu. Şimdi, görüyoruz, örneklerinde de görüyoruz, bir KİT var, bu KİT özelleştirme kapsamına alınıyor; özelleştirme kapsamına alındıktan sonra, uygulamada gördüğümüz üzere, o atıl bir duruma geliyor. Yani "Biz bunu nasıl olsa satacağız, biz bunu nasıl olsa elden çıkaracağız, e, biz buna yatırım yapmayalım." Bununla ilgili gelir getirici çalışmalar biraz daha yavaşlıyor ve sonuçta bu, devletin bir mal varlığı ve halkın mal varlığı. Şimdi, devletin bununla ilgili geliri düşüyor, e, bizim millî servetimiz. Daha da önemlisi, Özelleştirme İdaresinin varlığı, özelleştirmenin daha yüksek bedellerle gerçekleşmesini sağlamak ve buradan devletin kasasına biraz daha para girmesini sağlamak ama Özelleştirme İdaresine kurum devrediliyor, devredildikten sonra atıl durumda kalması sebebiyle değeri düşüyor. Şimdi, o zaman, bu kurumun varlığı neden var?

Şimdi, mesela örnek çok doğru bir örnek, bugün şeker fabrikaları, gündemde olduğu için bundan da biraz bahsedeyim. Mesela benim bölgeme yakın Kırklareli ilinin...

BAŞKAN - Emre Bey...

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Kısaca özetleyeceğim Başkanım, uzatmayacağım çok.

BAŞKAN - Emre Bey tabii ki de. Gündemimiz bir defa, özelleştirmeyi eleştirmek değil; iki, şeker fabrikası gündemimizde yok.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Anladım.

BAŞKAN - Üçüncüsü, arkadaşlarımızın birçoğu da yemek yemedi.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Şimdi bu bir mobbing oldu, manevi baskı oldu gerçekten üzerimde. Mobbing uygulanıyor şu an Komisyon Başkanı tarafından.

Sayın Başkanım, şunu söylemek istiyorum ben: Şimdi, buradaki durum, ben şeker fabrikalarından örnek verirken şunu söyleyeceğim: Mesela benim ilime komşu il Kırklareli'nin Alpullu Şeker Fabrikası. Bu, Türkiye'de ilk kurulan şeker fabrikası, senelerdir çalışmıyor, üretim yapmıyor ama işçileri var, işçilerine maaş ödeniyor. Fabrika üretim yapmadığı için, normal incelemesine bakıldığı zaman "Zarar ediyor bu." diyor. Neden? Özelleştirme kapsamına alınmış. Şimdi, bu kadar zamandır çalışmayıp bir de işçisine maaş ödediği zaman, bu, devletin servetinden gidiyor, hazineden gidiyor. Şimdi, bizim şunu sorgulamamız lazım: Özelleştirme İdaresinin çalışmaları bizim kamu menfaatini baz aldığımız zaman bu halkın, bu devletin menfaatine mi, değil mi? Sorduğu konu şu: Bir şeyin marka değeri... Ya, bunu satmak istiyoruz, satmak istediğimizde -amacımız- ne kadar yükseğe satarsak o kadar başarılı bu kurum. Ama devredilen, marka değeri düşmüş, satılmak istenen kurumun değeri düşmüş.

Şimdi, dolayısıyla, bizim Komisyon olarak bunları değerlendirmemiz lazım. Bu bir Hükûmet politikası olabilir ama hükûmetler de faaliyetlerinde halkın menfaatini, hazinenin menfaatini de korumak zorundadır.

Teşekkür ediyorum.