KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Tüzük'ün 38'inci maddesini hep beraber inceleyelim değerli arkadaşlar. "Komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı veya tekliflerin ilk önce Anayasa'nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler." Birinci paragraf bu. Sizin demin bahsettiğiniz, efendim, işte, maddelere geçilmeden oylanır meselesi ikinci paragrafta. Şimdi birinci paragrafı dikkate alırsak burada aslolan öncelikle ele alınmasıdır. Öncelikle ele almanın içerisinde oylama da vardır. Şimdi, şayet Komisyon Anayasa'ya aykırılık iddiasıyla bu tasarıyı reddederse o zaman tümü üzerinde görüşmenin bir anlamı var mı? Yok. O zaman tümü üzerinde görüşmenin bir anlamı yok. O zaman şimdi, biz sadece efendim buradaki kelimelere bağlı kalırsak bütünü beraber göz önünde bulundurmazsak yanlış yaparız. O nedenle bana göre bu Anayasa'ya aykırılık iddiası öncelikle görüşülmeli, oylanmalı, Anayasa'ya aykırılık iddiası kabul edilir ise görüşmeler sonlandırılmalı; yok, Anayasa'ya aykırılık iddiası reddedilir ise görüşmelere devam edilmelidir. Şimdi, bu hatayı hepimiz yapıyoruz. Belki ilgisi yoktur diyeceksiniz ama üyesi olan arkadaşlarımız vardır burada, zannediyorum İdris Bey üye galiba. Sayın 4 bakanla ilgili komisyon, "Efendim tapelerin imhasına karar vereceğiz." Peki, şimdi, henüz sonuçlanmamış, efendim, işlem devam ediyor, asıl kararı kim verecek? Meclis Genel Kurulu verecek. Meclis Genel Kurulu nihai kararını vermeden nasıl bir ara karar neticesinde, "Efendim, tapeleri imha ediyoruz." Bunlar benzer şeyler. Bakınız, bütünü bizim incelememiz lazım. Yoksa Sayın Başkan şimdi oylamakla biraz sonra oylamak arasında bizim açımızdan çok büyük bir fark yok. Biz doğru yapılsın istiyoruz, yani bizim tüm amacımız o. Yok ne olacak, ben şimdi burada söyleyeceklerimi o zaman söylerim, o zaman oylarsınız ama yanlış olur, yanlış işlem yapmış oluruz. Esas olan önceden Anayasa'ya aykırılık iddiasını görüşmek ve o sonuca göre işleme devam edip etmemeyi kararlaştırmak.

Çok kısa bir şey daha söyleyeyim usule ilişkin. İkincisi: Şimdi, beş ay sonra bir seçim yapılacak en geç. Ya arkadaşlar, çok önemli bir konuyu düzenliyoruz. Bizim acelemiz ne? Yeni gelen Parlamento bu konuyu düzenlesin, onlara bu konuyu izleme, inceleme, tetkik etme fırsatı verelim, niye acele ediyoruz? Bunu da ben öneri olarak sunuyorum. Buna acele etmeye gerek yok. Bu konuda söyleyeceklerim var ama siz ikide bir kafa sallıyorsunuz efendim bitirelim falan diye.

BAŞKAN - Yok, birinciye cevap vermek için yani.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - İsterseniz, uygun görürseniz bitireyim, ondan sonra şey yapalım.

BAŞKAN - Buyurun.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Şimdi bir de Sayın Başkan, bizim komisyonların yani Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonlarının çalışmaları sorunlu. Şimdi, bugün Genel Kurulda görüşülen bir tasarı var, dün görüşülmesine başlandı bu ceza infaz kanunu. Şimdi değerli arkadaşlarım, oradaki efendim komisyon raporuna ben baktım. Bize yani İçişleri Komisyonuna havale edilmiş o tasarı, tali komisyon olarak havale edilmiş. Bu Komisyon üyelerinden hiç kimsenin haberi yok, benim yok, Sayın Tanju Özcan'ın yok, Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun yok, Sayın Mehmet Erdoğan'ın yok, belki iktidar partisine mensup arkadaşlarımızın bir bölümünün de yoktur, bilmiyorum, muhtemelen yoktur. Şimdi, siz ne yapmışsınız? Sayın İdris Şahin, zannediyorum komisyon olarak o şeye katılmış. Şimdi komisyon üyesi katılabilir, ben ona bir şey demiyorum. Değerli arkadaşlarım, tali komisyon olarak bize havale edilmesinin nedeni İçişleri Komisyonun görüşünü almak içindir, bir komisyon üyesinin görüşünü almak için değildir. Orada İçişleri Bakanlığını ilgilendiren hususlar var. Nedir? Siz cezaevlerinin dış korumasını Jandarma Genel Komutanlığından alıyorsunuz, Adalet Bakanlığı bünyesinde yeni kurulacak olan bir teşkilata vereceksiniz ve o yeni kurulacak teşkilat silah kullanma yetkisine sahip olacak. İçişleri Bakanlığına ait olan bir yetkiyi alıyorsunuz öbür tarafa veriyorsunuz ve gene -ben komisyon raporunu inceledim- 1937 yılında çıkarılmış bir yönetmeliğe isnaden devam etmiş, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun'la kanunlaşmış, devam etmiş, seksen yıllık bir uygulamayı şimdi kaldırıyoruz ama İçişleri Komisyonunun bundan haberi yok. Bizim çok işimiz vardı? Gelirdik gene görüşürdük, zaten çoğunluk sizin, gene sizin dediğiniz gibi olacaktı ama biz de görüşlerimizi ifade etme imkânı bulurduk.

Bir başka husus bu bizim tasarıda. Şimdi Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda görüşülmüş ve o Komisyon diyor ki: Bizim Komisyonun genel uygulaması bize gelen teklif veya tasarılar hakkında biz Avrupa Birliği Bakanlığının yazılı görüşünü soruyoruz ve onlar bize yazılı görüş bildiriyorlar. Şimdi, bu tasarıda ne olmuş Avrupa Birliği Komisyonu yazılı görüş bildirmemiş, onun yerine Avrupa Birliği Bakanlığı bir temsilci göndermiş. Şimdi diyeceksiniz ki: Temsilcinin gelmesiyle, yazılı görüş bildirmenin arasında ne fark var? Yazılı görüş bildirildiği takdirde o Bakanlığın görüşüdür ve orada kayıtlara girer, oradaki arşivde yerini alır ama bir temsilcinin gitmesi ve temsilcinin ifade edeceği görüşler bunu sağlamaz.

O nedenle şimdi, bakın, bizim dönemimiz bitiyoruz, beş ay sonra 24'üncü Dönem bitecek ama bizim burada yaptığımız görüşmeler, aldığımız kararlar, yaptığımız uygulamalar arşivden yerini alacak ve bizden sonra gelenler bizi değerlendirecekler. O nedenle bizim yapacağız işlerin usule, hukuka, yönteme uygun olması lazım. Ben özellikle bunun için söz aldım. Lütfen bunu artık bu şekilde, genel uygulama olacak şekilde bir prensibe bağlayalım diyorum. Anayasa'ya aykırı. Niye aykırı? Bakın -o hakkımı madem siz öyle söylediniz, ben öyle kullanacağım- Anayasa'nın pek çok maddesine aykırıdır. Siz Anayasa'ya aykırı olan bir düzenlemeyi, bile bile Komisyondan, daha sonra da Genel Kuruldan geçirirseniz, ki çoğunluğunuz var, geçirebilirsiniz ama iyi bir iş yapmamış olursunuz.

Söz hakkım saklı tümü üzerindeki.