| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 08 .01.2015 |
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Evet, Sayın Başkan, yani gerçekten çok fazla zaman almayacağım, zaten söyleyeceklerimizin pek çoğunu biz ifade ettik ancak bazı teknik hususlara değinmekle yetineceğim.
Şimdi, 1'inci madde zannediyorum 5 fıkra. Zaten 1'inci madde sorunlu. Ayrı ayrı madde olarak düzenlenmesi gereken hususlar tek maddede düzenlenmiş. Şimdi ben bunu da öğrenmek istiyorum: Yani, bu fıkralar madde olarak düzenlenseydi ne zararı olurdu? Daha iyi olurdu. Herhâlde şunu düşünüyorsunuz yani ben aklıma geleni söyleyeyim de, öyledir veya değildir demiyorum, muhtemelen öyledir: Daha kısa zamanda görüşelim falan, muhtemelen öyledir. Bunun örneği daha evvel İçişleri Bakanlığında oldu. İçişleri Bakanlığında 11'inci madde düzenlenirken bir cümle 1,5 sayfa falan olarak düzenlendi yani bunun örnekleri geçmişte de görüldü ama artık bu yanlış örneklerden vazgeçelim, yasamayı tekniğine uygun yapalım, her kanun değişikliğini ayrı bir madde olarak düzenleyelim. Farklı kanunlardaki ve farklı maddelerdeki düzenlemeyi tek maddeyle yapıyorsunuz, 5 maddede düzenlenecek bir düzenlemeyi, bir değişikliği tek maddede yapıyorsunuz.
Şimdi, madde neyi getiriyor? 4/A maddesinin başlangıç kısmına bakalım yani madde başlığına. Madde başlığı "Durdurma ve kimlik sorma." Hâlbuki sizin yaptığınız değişiklik durdurma ve kimlik sorma konusunu aşıyor, aramayı düzenliyor. O zaman madde başlığını da değiştirin "Durdurma ve kimlik sorma ve arama" deyin. "Arama" madde başlığı ayrı, maddedeki düzenleme ayrı. Getirilen bu değişiklikle arama yetkisi genişletiliyor. Maddenin şimdiki hâlinde polis -tabii, polis derken jandarmayı da kapsıyor- tehlike hâlinde ve tehlikeyi giderecek kadar şahısların üstünü arayabilmekte, araçların gözle görünen yerlerini kontrol edebilmektedir. Bu işlem için de yürürlükteki mevzuata göre zaten hâkim kararına da gerek yoktur, meri mevzuatta şu anda mevcuttur bu ancak getirilen düzenlemeye göre, şahsın üzeri, eşyası, aracı kolluk amirinin yazılı veya acele hâllerde de sözlü emriyle aranabilecek. Şimdi bu, dıştan bir kontrolü aşıyor, aramayı düzenliyor. Yürürlükteki madde ile teklif karşılaştırıldığında yani tasarı karşılaştırıldığında polise daha önce olmayan bir yetki veriliyor çünkü şahsın üst, eşya ve aracının içinin aranması Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nda önleme araması, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda ise adli arama kapsamında ele alınmıştır. Oysa değiştirilmek istenen madde polisin durdurma ve kimlik sorma yetkisiyle ilgilidir, başta söyledim yani madde başlığı o. O nedenle, yapılması tasarlanan değişikliğin maddenin tümüyle uyuşmadığını bizim görmemiz lazım. Bu madde şahısları ve araçları durdurma, üstlerini kabaca kontrol etme ve kimlik kontrolü yetkisi vermekte. Maddede yapılan değişiklikle de durdurma yetkisi arama yetkisine dönüştürülmektedir. Bu, o zaman ileride bazı sakıncalar da doğurur. Niye? Çünkü aynı kanunun 9'uncu maddesinde de zaten önleme araması düzenlenmişti. O zaman, önleme aramasını başka bir maddede, aynı anlama -hemen hemen- gelebilecek bir aramayı da başka bir maddede düzenliyorsunuz. Biraz evvel söylediğim gibi, 9'uncu maddede önleme araması düzenlenmiş. Önleme aramasının hâkim kararıyla yapılması da emredilmiştir. Yani, 9'uncu maddede arama hâkim kararıyla yapılıyor. 4/A maddesine göre de arama mülki idare amirinin belirlediği kolluk amirinin emriyle yapılmaktadır. O zaman, mevzuatta ikili bir yapı ortaya çıkmaktadır. Bunu ben uygulayıcı arkadaşlarımızın da dikkatine sunuyorum. Bu, uygulamada da sorun yaratacaktır. Mesela, bir örnek olay verelim arkadaşlar: Yolda seyir hâlindeki bir araçtan şüphelenen polis kanun değişikliği olduktan sonra hangi maddeye göre işlem yapacak? 9'a göre, 4/A'ya göre mi? Yani bazı illerde 9'a göre yapılabilir, bazı yerlerde 4/A'ya göre yapılabilir. O nedenle, bana göre ileride çıkabilecek bu karışıklığı gidermek lazım.
Zannediyorum, tümü üzerinde görüşümü açıklarken de ifade ettim. Daha az bir cezayı gerektiren bir işlemde hâkim kararı alıyorsunuz. Nedir bu? Kimlik ibraz edememe. Yani, kimlik ibraz edemediği takdirde siz ne yapılacağını savcıya soruyorsunuz, savcının vereceği talimata göre yapıyorsunuz. Bizim meri mevzuatımızda kimlik ibraz edememe kabahat olarak düzenlenmiş; çok hafif bir şeydir. Bunda savcının talimatını istiyorsunuz. Ama, daha ağır bir işlem olan arama, aracın içini arama, o konularda savcıya gerek duymuyorsunuz, valinin görevlendirdiği kolluk amirinin yetkisini yeterli görüyorsunuz. Yani, bu konu birbiriyle çelişkili.
Tasarının (2)'nci bendiyle de yani (2)'nci fıkrasıyla da polisin yetkileri genişletiliyor. Şimdi kendisinin veya başkalarının can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürenleri yakalama, uzaklaştırma, kontrol altı alma... Bu, kendisinin veya şeyi zannediyorum, alt komisyonda çıkarıldı, başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürenleri yakalama, uzaklaştırma, kontrol altına alma.... Şimdi bu uzaklaştırma ve kontrol altına alma, Sayın Bakan, çok muğlak ifadeler. Uzaklaştırma, ne kadar uzaklaştıracağız? Yani ne kadar uzaklaştıracağız? 5 metre mi, 10 metre mi; başka ile mi, başka ilçeye mi, başka yere mi, nasıl? Koruma altına alma... Koruma altına alma tedbiri de çok muğlak bir ifade. Zannediyorum, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda -hukukçu arkadaşlarımız var- orada delillerle ilgili bir "muhafaza" kavramı var. Ama, şimdi biz şahıslarla ilgili korumayı getiriyoruz. Bu, neyi ifade ediyor? Yani ne tür bir tedbir alacağız da onu korumuş olacağız veya ne kadar uzaklaştırmış olacağız? Bunun da mutlaka vuzuha kavuşması lazım.
Şimdi, bu ibare başka bir sakıncayı da beraberinde getiriyor. Bu ibare aynı zamanda örgütlenme ve barışçıl protesto yapma hakkının özünü zedeler niteliktedir. Çünkü, siz bu konuda zabıtaya geniş yetki verirseniz, bakın, şunu da söyleyeyim: "İlla, bu yetki kötüye kullanılacaktır." falan demiyorum ama kötüye de kullanılabilir. Şimdi siz de diyorsunuz ya işte, efendim, "Bir bölüm polis veya zabıta veya hâkim, savcı, neyse, görevini kötüye kullandı." Demek ki insanlar görevlerini kötüye kullanabilir. O zaman ne yapmak lazım? Kuralları anlaşılır, net ve tatbik edilebilir şekilde koymak lazım. Barışçıl bir protestoya katılıp sesini yetkililere duyurmaya çalışmak isteyen bir vatandaş hiçbir suçu olmasa dahi koruma altına alınıp uzaklaştırılabilecektir, nitekim bunun zaten örneğini çok görüyoruz. Şimdi, diyelim ki bir devlet yetkilisi, efendim, gidiyor, vatandaş sesini duyuracak, ne olacak, bu kötü bir şey değil ki yani bu eskiden olan şeydir; hemen yaka paça alıyorsunuz, uzaklaştırıyorsunuz. Ne kadar uzaklaştırılacak, artık onun insafına kalmış.
Şimdi, siz, Sayın Bakan, bir yandan demokrasiden bahsediyorsunuz, özgürlüklerin genişletilmesinden bahsediyorsunuz, biz buna katılıyoruz ama getirdiğiniz düzenleme bununla ilgili değil. Getirdiğiniz düzenleme aksi sonuçlar doğurabilecek düzenleme. Siz gerçekten, özgürlükçü bir ortam yaratacaksanız bu düzenlemelerden vazgeçmeniz lazım.
Maddenin gerekçesinde suç işlenmesini önleme amacıyla yapılan bu düzenlemenin anayasal seyahat özgürlüğüne aykırı olmadığı belirtilmiş, buna örnek olarak da "Yangın sırasında itfaiye görevlilerinin çalışmasına engel olan veya olay yerinde polisin aldığı tedbirlere uymayan kişilerin bu fiillerinin sona erdirilmesi amacıyla da bu yetki kullanılabilecektir." denmiştir. Zannediyorum, alt komisyonda da bu gündeme geldi.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Geldi, geldi, görüştük. "Kendisi" ibaresini de açıklayabiliriz sonra.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Hayır.
Şimdi, barışçıl muhalif protestolarda "can güvenliğiniz tehlikede" diye insanları oradan uzaklaştırabilirsiniz. Yani, bu çok muğlak bir ifadedir. Bu, aynı zamanda toplantı ve gösteri yapma hakkını da zedeleyen, ortadan kaldıran ve o hakkın kullanılmasını imkânsız kılan bir düzenlemedir.
(3)'üncü fıkradaki düzenleme nispeten hafifletmiştir yani kişinin isteği hâlinde, zannediyorum, alt komisyonda o da değişti, kişinin talepleri hâlinde düzenlenebilir.
Şimdi, asıl olan (4)'üncü fıkra. (4)'üncü fıkra "çok vahim" desem belki biraz şey olur ama hiç de uygun olmayan bir düzenleme. Yasanın 16'ncı maddesinin (7)'nci fıkrasına bir bent ekleniyor: "Molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla açık veya kapalı alanlara yapılan saldırı veya saldırı teşebbüsünde bulunanlara karşın polisin saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla etkisiz kılacak ölçüde silah kullanma yetkisi tanınmaktadır." Siz, silah kullanma yetkisini burada artırıyorsunuz.
Şimdi, elbette, biz şunu kesinlikle söylüyoruz: Biz, şiddet içeren, efendim, Vandalizme kaçan, insanların can ve mal güvenliğini tehlikeye atan tüm eylemlere karşıyız; bunu özellikle ve defaten söylüyoruz, sürekli de söylüyoruz. Kesinlikle biz bu tür eylemlerin karşısındayız ama bunları bahane ederek yurttaşın hak arama özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü, toplanma özgürlüğünü de kısıtlamamak lazım. Bu hem Anayasa'ya hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin son içtihatlarında biber gazı kullanımı sonucu oluşan ölümler, kasten adam öldürme kapsamında değerlendiriliyor. Bunu göz önünde bulundurmamız lazımken, gerekirken daha fazla ağırlaştırıcı bazı tedbirler getiriyoruz. Ve, istihbarat faaliyetini düzenleyen 5'nci maddesi... Burada da siz yirmi dört saat olan süreyi kırk sekiz saate çıkarıyorsunuz. Hâkim yirmi dört saat içesinde karar vereceğine göre, aslında, idari makamlar tarafından verilen izin üzerine yapılan dinleme yetmiş iki saati aşıyor çünkü yirmi dört saatlik süreyi kırk sekiz saate çıkardınız, hâkim de yirmi dört saat içerisinde karar verecek; etti yetmiş iki saat. Bu, kişi haklarını ağır şekilde zedeleyen bir uygulamadır. Ayrıca, bu düzenleme doğal hâkim ilkesine de aykırı. Hakkâri'de olabilecek bir olay için dinleme yetkisini, daha doğrusu dinlemenin uygun olup olmadığına karar verme yetkisini Ankara'daki ağır ceza hâkimine veriyorsunuz, ağır ceza mahkemesine veriyorsunuz. Bu iki açıdan sakıncalıdır. Birincisi, doğal hâkim ilkesine aykırıdır. İkincisi, siz o mahkemeyi, o yargıcı hedef hâline getirirsiniz. Edirne'deki, Hakkâri'deki, Muğla'daki, yurdun dört bir köşesindeki arama kararlarıyla ilgili yetkiyi Ankara'daki mahkemeye, Ankara'daki hâkime tanırsanız, bu yanlıştır, o hâkimi de hedef hâline getirir.
Sayın Bakan, şimdi, orada denetimden bahsediliyor da, denetimin hiçbir kıymeti harbiyesi yok çünkü zaten kayıtlar imha edilecek. Kayıtlar imha edildikten sonra yapılacak bir denetimin hiçbir anlamı yok.
Kısaca, Sayın Bakan, bu madde, düzenlenişi itibarıyla, getirdiği tedbirler itibarıyla kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, toplantı ve gösteri yapma hakkını hemen hemen imkânsız kılan, insanları baştan şüpheli durumuna sokan, herkesi suç işleme potansiyeli altında gören bir düzenlemedir. Bu nedenle, bu maddenin tasarıdan çıkarılmasıyla ilgili zaten bizim önergelerimiz vardır.
Sözlerimi burada bitiriyorum. Teşekkür ediyorum.