| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/943) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .04.2018 |
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli konuklar; öncelikle ben de Sayın Müsteşarın temennilerine katılıyorum. Burada üç yıla yakın bir süredir iyi kötü bir süreç geçirdik ve acı tatlı görüşmelerimiz oldu. Umarım, kimse incinmemiştir, kırılmamıştır çünkü ben bir dahaki dönem aday olmadığım için benim için de son toplantı. O yüzden, hepinize bundan sonraki siyasi hayatınızda da diğer çalışmalarınızda da başarılar dilerim. Eğer kimsenin hakkını rencide edecek bir şey yaptıysam da hakkınızı helal edin derim.
Onun dışında, şimdi, bu süreçte elimizden geldiğince iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalıştık hepimiz. Bu üniversiteler yasasıyla ilgili biraz önce Mustafa İsen Hocanın da dediklerine büyük oranda katılıyorum. Kalite meselesi eksenli çalışma olmalıdır fakat bizim burada temelde ilkesel olarak itiraz ettiğimiz bazı meseleler var. Bunlardan bir tanesi bu usul meselesi. Yani siz dâhil -yani komisyon üyeleri dâhil- belki birçoğu, belki bazılarının haberi var ama en azından kendi adıma benim veya diğer kamuoyunun ya da bu üniversitede çalışan hocaların, insanların yani muhatap olanların, bu yasadan etkilenecek olanların bu meselelerden haberi yok. Yani bu usul ve üslup doğru değil bu çağda. Hani, bir tartışma ortamı olmalıydı, aceleye getirilmemeliydi, bu insanların da fikri alınmalıydı çünkü bu insanlar orada yaşıyorlar, içindeler. Sizlerin birçoğu rektörlük yaptınız, Burhanettin Hocam, Mehmet Akif Hocam; hani, kendi üniversitenizle ilgili bir tasarrufta bulunurken sizinle de bir görüşülmesi en azından nezaketen insani bir şeydir. Hani bu niye böyle alelacele yapılıyor, onu anlamıyorum. Seçime de çok az bir süre kalmışken giderayak bu işleri yapmayın, acele etmeyin, bu kötülüğe gerek yok diyorum. "Giderayak" derken ben kimin olduğunu bilmiyorum, kendi adıma söylüyorum.
Şimdi, şöyle bir şey var: Bu İstanbul Üniversitesi, yani... Siz bir şeye çok vurgu yapıyorsunuz son dönemde: "Millî ve yerli." Yani İstanbul Üniversitesinden daha millî, daha yerli bir şey yoktur herhâlde. Beş yüz elli yıla yakın, neredeyse Fatih'le başlayan bir tarihsel süreci var ve Fatih'in Ayasofya ve Zeyrek Medreselerini birleştirerek hani tarihsel olarak oradan kurulduğunu ve başladığını kabul ediyoruz. Daha sonra Darülfünun falan ve İstanbul Üniversitesi süreci oluştu. Böylesine büyük bir üniversiteyle ilgili ilk gelen tasarı, hani gerçekten kim düşündüyse, yaptıysa hani kötülük boyutunda bir şeydi. Bu kadarına gerek yok, bu kadar rencide etmeye gerek yok üniversitenin çalışanlarını, öğretim üyelerini. Bir de -hani ben oranın mezunu da değilim- çoğunuz da oraların mezunusunuz. Kendi üniversitesine insan bunu yapmaz. Benim şöyle bir şey aklıma geliyor: Hani bazen cezalandırma gibidir bu isim değişikliği falan. Bir markayı... Biz bir şeyler marka olsun diye uğraşıyoruz, siz bir markanın adını değiştirerek bunca yıl bir isim yapmış Mustafa İsen, profesör, isim, altmış yıl, elli yıldır; işte, İsmet Uçma yapmış, Emrullah İşler yapmış, Müsteşar Yusuf Bey yapmış, bir isim yapmış, Gaye Hoca, Mustafa Balbay, değil mi? Bir şöhreti, bir ünü, öyle ya da böyle bir birikimi var ve bir gecede biz Mustafa Balbay'a "Mustafa Karakelle" diyoruz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Onun oğluna diyoruz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hayır ama onun bütün birikimini, onca yıl getirdiği unvanı, bütün o anıyı, öyküyü... Yani insanlar, toplumlar, ülkeler öyküleriyle, anılarıyla anlamlıdır. Biliyorsunuz, çocuklar ilk doğduğu anda ilk gün ölürse adı bile olmaz, bebek, bilmem ne derler biter ama bir çocuk 20 yaşında ölürse onun travması çok farklı olur. Neden? Çünkü aradaki tek fark, biriken anılardır, biriken öykülerdir.
Şimdi, üniversitelerin anıları, öyküleri var. Bir anda siz bunu... İşte, mesela, İstanbul Orman Fakültesi, yüz altmış yıllık bir anısı var, birikimi var; İstanbul İşletme Fakültesi; bir anda onu -gerçi değiştiğini şimdi düşünüyorum- İbni Sina yapmaya çalışmıştınız. Yani bu nasıl olacak? Bunu biraz daha sakin, iyi niyetle düşünmek, biraz daha akılcı yaklaşmak lazım. Birdenbire bu markaları... Dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse bir Mercedes'in, bilmem neyin adını bir günde değiştirip o markayı yok etmez çünkü büyük bir birikim bu. Kaldı ki ben şimdi size hem kayıtlara geçsin diye hem de ilginç olabileceğini düşünerek bir metin okuyacağım. İstanbul Üniversitesinin son rektörünün mektubu var elimde. "Yapmayın bu işi, bu yanlış." diyor. Belki size de göndermiştir. Bu son rektörün mektubu ama bir de kurucusunun mektubu var, onu size okuyayım. Fatih'in mektubu var bu konuda. Fatih bu üniversite oluşurken yani Ayasofya ve Zeyrek birleştirildiğinde, vakfiye olarak kurulduğunda diyor ki... Yani kendisinin gerçekten hayret verici bir öngörüsü var. Sizlerin bu kanunu getireceğini tahmin ederek aynen şu metni yazdırmış vakfiyeye, Fatih'in bu vakıf ve üniversitelerle ilgili vakfiye metnini okuyorum: "Kim ki bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen batıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse, vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse, vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse -size söylüyor yani komisyon üyelerine- veya şeri şerife aykırı olarak vakıfta tasarruf etmeye azmeylerse, mesela şeriata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey talep ederse, kısaca batıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâp eylemiş olur. Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun. Ebediyen cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse, vebali, günahı da bunu değiştirenlerin üzerine olsun."
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Âmin.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Vallaha bilmiyorum işte, Fatih...
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Yalnız, bu söylediğin, üniversitelerle alakalı değil. "Ayasofya" ve "Zeyrek" diye bir üniversite...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Yok.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - ...yok. "Süleymaniye" ve "Fatih" diye...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Söyleyeceğim şimdi, aynen öyle.
Şimdi şöyle: 1 Haziran 1453'teki bir meseleden sonra başlayan bir olay bu. Elbette o zaman adam üniversite diye kurmamış ama Fatih, Ayasofya ve Zeyrek, Ayasofya'nın yanındaki keşişlerin odalarını ve kaldıkları yerleri medreseye çevirerek ve sonra Zeyrek'teki medreseleri de birleştirerek İstanbul Üniversitesinin... Kabaca böyle bir şey olduğu iddia ediliyor. Arkadaşlar, bu benim iddiam değil, İstanbul Üniversitesinin armasında 1453 yazıyor. Yani sonuçta tarih...
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - O bedduanın kapsamlarına şimdi girmeyelim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bakın, beyefendi, ben siyaseten okumadım.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Sizi bağlamaz ki. Lütfen...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sizi niye bağlıyor? Niye üstüne alınıyorsun ki? Bunu üstüne alınacak...
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Benim alındığım yok. Zabıtlara geçiyor ya, doğrusu girsin diye.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bir şey söyleyeceğim, bırak onu, oranın, İstanbul Üniversitesinin uzmanı olanlar söylesinler.
Şimdi, burada söylemek istediğim şey şu: Eğer burada bu komisyonun bir faydası, katkısı olacaksa -elbette sayısal çokluğunuzla her şeyi yapabilirsiniz- o yüzden hiç olmazsa, eğer bu bölünmeye engel olunamayacaksa -yani İstanbul Üniversitesi bölünmesin deriz ama engel olunamayacaksa- hiç olmazsa İstanbul Orman Fakültesi ile İşletme Fakültesi gibi adı bu İstanbul Üniversitesiyle kaim olan bu iki fakültenin korunmasını sizden talep...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Cerrahpaşa korunmasın mı? Hepsi korunsun.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Yani ben Cerrahpaşa, hepsi için söylüyorum ama şöyle bir şey var: Şimdi aldığım bilgiye göre biraz sonra Komisyondan galiba gelecek önerge olarak, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa adıyla zaten devam ediyor.
BAŞKAN - Ceyhun Bey, tabii, siz geneli hakkında konuşuyorsunuz ama genelde İstanbul Üniversitesine odaklandığınız için...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Tabii, tabii, evet.
BAŞKAN - O konuda, zaten İstanbul Üniversitesi markası korunuyor. Önerge de hazır. Biraz sonra önerge dağıtılıyor, şimdi fotokopi çoğaltılıyor. Dolayısıyla...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ama şöyle bir şey var: Şimdi, orada bir teknik uyarım var, önerim var daha doğrusu. Nasıl kabul ederseniz... Şimdi, mesela burada işletme fakültesinin kırk altı yıldır çıkan bir dergisi var. Mesela dünyada kabul edilen ve kabul gören...
BAŞKAN - Aynen korunuyor. İşletme Fakültesi İstanbul Üniversitesinde kalıyor. Onun için, o eleştirilerinizi 6'ncı maddeye geldiğimiz zaman orada yapalım isterseniz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Peki.
BAŞKAN - Geneli hakkında daha verimli olur.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Geneli hakkında söyleyeceğim şey şudur: Genel olarak bu üniversitelerin... Biz sizlerle daha önce konuştuğumuzda biz yeni devlet üniversitesi kurulmasına çok taraftar değiliz ama olası vakıf üniversitelerinin artması yanlısı bir politikamız, siyasetimiz var, diyordunuz. Biraz önce Mustafa İsen Hocanın da söylediği gibi, sadece bu resmî üniversitenin ismen kurulması, siyaseten kurulması, o şehirleri memnun etmek için kurulması elbette doğru değil ama eğer bu konuda yeni üniversite kuruluşları olacaksa bizim de Bursa için önerilerimiz olacaktır çünkü... Ama sizin eğer yeni üniversite öneriniz olacaksa onu biraz sonra Komisyonumuz, Komisyon üyelerimiz dile getirecekler. Onun dışında ben eğer bu önerge değişikliğiyle İstanbul Üniversitesine ait fakültelerin ama isminden ama patentten ama tescilden kaynaklanan meseleleri korunuyorsa ondan sonra görüş bildirmeyi tercih ederim.
O yüzden ben şimdilik hepinize teşekkür ederim.
Burada konuşmama son veriyorum, sağ olun.