KOMİSYON KONUŞMASI

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarımız; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten keşke böyle bir çalışma, örneğin yasama döneminin başında yapılabilmiş olsaydı, hatta çok daha önceki dönemlerde başlatılmış olsaydı çünkü dünyayı gezen insanlar olarak bütün ülkelerde bu tür armalarla karşılaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin de böyle bir arması olması gerçekten uygun olur, bu benim samimi görüşüm. Ancak bu arma, Türkiye Cumhuriyeti'nin arması, müşterek olmalı, herkesi kucaklamalı, efendim, herkesi temsil etmeli. E şimdi bunu, bu teklifi veren arkadaşlarımız da ifade ettiler, biraz önce Zeynep Hanım da ifade etti ama teklife bakıyoruz, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin imzasıyla geliyor. Eğer böyle bir niyet var ise örneğin gruplarla görüşülür, gruplarla bir mutabakat sağlanır ve gerçekten -devlet hepimizin devleti- böyle bir arma için ortak teklif de verilebilirdi. Yani burada âdeta sanki bir ön alma, öncelik alma gibi bir gayreti görmüyor değilim.

Şimdi, bir de tabii, şu hususu eleştireceğim: Yani o kadar önemli gündem maddeleri yaşandı ki bu ülkede, Anayasa Komisyonunu birebir ilgilendiriyordu. Yani bu sözü biraz önce, Sayın Başkanım, sizin ifadeniz üzerine yani "Ben elimden gelen gayreti gösterdim." demenize rağmen söylemem aslında bazı mecralara bu mesajı vermek maksadıyladır. Bu memlekette yargı bağımsızlığı, dokunulmazlığı, hâkim teminatı gibi hususları Anayasa'sına geçirmiş bir devlet, bir hukuk devletinden bahsediyoruz ama Anayasa Komisyonundan kaçırarak HSYK Kanunu'nda, Yargıtay Kanunu'nda vesaire değişiklikler yapıyoruz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili olarak, sanıyorum, Cumhuriyet Halk Partisinde. O zaman, tali komisyon olarak görüşelim diye müracaatta bulunuyoruz, bu da uygun görülmüyor ve aradan aylar geçiyor, yani bir buçuk yıl mı, üç yıl mı, onun çok önemi yok ama Anayasa Komisyonu, seçimlere beş ay kala böyle bir hususla görüşmek üzere toplanıyor. Yani hakikaten bu manada üzülelim mi, sevinelim mi, ben kararsız durumdayım.

Şimdi, Türkiye'nin tabii şu anda çok ciddi sorunları var yani siyasi sorunları var, sosyal sorunları var, kültürel, ekonomik sorunları var, efendim, terör meselesi var. Yani bunlar hangi partiden olursak olalım, hiçbir milletvekilinin yadsıyamayacağı şeyler. Bu meselelerin çözümü için, tedbirler üretmek yerine âdeta gerçek gündemi karartmak için, gerçek gündemi değiştirmek için bir teklif veriliyor "İşte, gelin kardeşim, arma yapalım." şeklinde ve bu açıkçası suni bir gündem maddesi şeklinde algılanmasına da sebep oluyor. Niye bunu böyle söylüyoruz arkadaşlar? Çünkü on iki yıllık AKP iktidarı döneminde biz şu sözleri çok sıkça duyduk: "Devlet küçültülmeli." dendi. Evet, devlet fiziken büyüdü ama itibarı küçültüldü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde. Devlet ve millet olguları birbiriyle çatıştırıldı, sanki bizim kültürümüzde, devlet kültürümüzde devlet ve millet birbirinin hasmıymış, alternatifiymiş gibi bu kavramlar üzerinde bir çatışma yaratıldı. Yani bir kere daha söyleyelim: Devletsiz millet, çatısı olmayan dört duvar, milletsiz devlet de bir kameriye gibidir. İkisi birbirinden ayrılmaz, ikisi birbirini tamamlayan unsurlardır ama Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde bu kavramlar üzerinden çok ciddi çatışmalar yaşandı, kutuplaşmalar yaşandı. Ayrıca, biz bunları her söylediğimizde "Devleti kutsuyorsunuz." dediler. Yani Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin kültüründe zaten bir "ebet müddet devlet" ülküsü vardır. Yani bütün bunlar hafife alındı, devlet kurumları birbirine düşürüldü, yargı yasamayla, idare yasamayla, yargıyla çatıştırıldı. Bütün bunlar hiç olmamış gibi, şimdi bir arma çalışması yapalım, devletin itibarında bir noksanlık var, görünümünde, tezahüründe bir noksanlık var, bunu giderelim gibi bir çalışmayla geliniyor.

Şimdi, arkadaşlar, şimdi öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, basına öyle görüntüler servis ediliyor ki bir ak saray gördük, bir kaçak saray gördük. Yani insanların âdeta yiyecek ekmek bulamadığı, işsizlikle haşır neşir olduğu bir ortamda milyar dolarları bulan harcamalar yapıldı. Sonra birkaç gün önce yine bir fotoğraf servisi yapıldı. Sanıyorum Mahmud Abbas'ı karşılayışında Sayın Cumhurbaşkanı her merdivene 16 Türk devletini temsil eden bir asker kıyafeti koydu, giyinmiş askerler koydu. Yani şimdi sultan var, şaşaa, debdebe, lüksüyle saray var, herhâlde sultanın tuğrası eksik, onun için çalışma yapıyoruz gibi bir kanaat oluşmaya başladı şimdi bende.

BAŞKAN - Yani o 16 asker uygulaması yanlış mı oldu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Efendim, bizim söylemek istediğimiz...

BAŞKAN - Hayır, ben öyle anladım da yani onun için sordum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Düzelteyim...

BAŞKAN - Basın var çünkü içeride, şey olmasın diye...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Tamam Sayın Başkan, sordunuz düzelteyim. Bizi bu meseleler asla rahatsız etmez. Bizi asıl rahatsız eden şu: "Tarihimizle yüzleşiyoruz." deyip Türk tarihini lekelemeye çalışanların, şimdi böyle bir fotoğrafla riyakârlığa soyunmuş olmasıdır.

BAŞKAN - Yok öyle bir şey.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Bizi rahatsız eden budur.

BAŞKAN - Niye öyle olsun yani?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Evet, arma çalışması yapalım.

EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Bu söylenen Cumhurbaşkanlığına hakaret olmuyor mu Sayın Başkan?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Ee, müsaade edeceksiniz arkadaşlar.

EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Cumhurbaşkanına hakaret etmek hiçbir milletvekilinin...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Hayır, hayır... Bir saniye efendim...

EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Bu olmaz!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Cumhurbaşkanı kutsal bir şahsiyet değildir ve millet iradesi...

EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Hakaret olmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Müsaade edin...

BAŞKAN - Bir saniye...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Millet iradesinin üstünde de hiçbir mevki, makam yoktur.

EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Cumhurbaşkanı millet iradesiyle gelmiştir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Cumhurbaşkanı da Cumhurbaşkanı gibi davranacaktır.

EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Hakaret edemezsiniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Cumhurbaşkanı da, Başbakan gibi, Hükûmet başkanı gibi davranıyor.

BAŞKAN - Nevzat Bey, konuya gel, konuya!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Müsaade edin konuyu tamamlayayım.

BAŞKAN - Konuyu tamamlayın.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Söz aldığınızda bana cevap verirsiniz. Bana söz aldığınızda cevap verirsiniz arkadaşlar.

ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - Sözünüzü geri almanızı talep ediyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sözümüzü geri almıyoruz efendim, sözümü geri almıyorum.

ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - Böyle şey olur mu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Efendim, bu çalışmanın daha uygun bir zamanda yapılması gerekiyordu. Söylüyorum, yani şimdi bu zamanı -biraz önce Uğur Bey de söyledi- bu takvimi bilmeyen yok. Yani haziranda seçim olacaksa, aşağı yukarı en geç mart sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını askıya alacak demektir, ara verecek demektir. Yani dolayısıyla bu çalışmanın nihayete ermesi, sonlanması mümkün gözükmüyor. Burada o zaman başka bir amaç var. Nedir amaç? Osmanlıca üzerinden bir siyasi istismar konusu yaratılması. Osmanlıca üzerinden Osmanlıyı sevenler-sevmeyenler gibi bir kutuplaşma, bir ayrışma yoluna tevessül edildi. Şimdi, herhâlde bu tartışmalar içerisinde Osmanlı arması gündeme gelecek, başka hususlar gündeme gelecek; yeni kutuplaşmalara, yeni tartışmalara sebep olunacak. Bundan dolayı bu arma meselesinin bugün gündeme gelmesini hem yersiz buluyorum hem de manidar buluyorum. Yeni bir siyasi istismar alanı açılıyor diyorum.

Şimdi, bir de şu husus var tabii: Yani özellikle bölücü terör örgütü PKK'nın da bölgesel flamalar, armalar, bayraklar istediği bir dönemde bu tartışmalar yaşanıyor. Yani acaba şu mu yapılmak isteniyor? O bölgelerde Türk bayrağını astırmakta sıkıntı çeken, Türk bayrağının gönderden indirilmesine naçar kalan bir Hükûmet, acaba onu kabul ettiremiyoruz da bu devlet armasını falan mı kabul ettirelim olayı içerisinde?

BAŞKAN - Nevzat, bayağı kuşkucu olmuşsun. Ne alakası var bunların? Yapma bunları ya!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Evet, evet, sayenizde, sayenizde Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yapma Allah'ını seversen ya! Ama bu kadar da yani...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - "Bir devlet düşünün ki temsil eden bir arması olmasın." dedi Zeynep Hanım. Doğrudur, hakikaten keşke böyle bir arma bugüne kadar yapılmış olsaydı. Ama "İki unsurdan biri arma" dedi. "İkincisi" dedi... Öyle değil mi Zeynep Hanım, yanlış anlamadım? Yani "Biri bayrak, biri de arma." dedi. Ama arkadaşlar, arma için bu kadar hassasiyet gösterirken o bayrağın gönderden indirilmesine niye bu Hükûmet yeterli sertlikte bir tepki vermedi?

BAŞKAN - Yaptı, yaptı. Olur mu öyle şey?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Yani bunları da sorgulamamız lazım. Bu hususlarla birlikte bu meseleye bakmak lazım.

Ben şu kadarını söyleyeyim, biraz da hiciv dolu bir cümle: Milletin kardeşim, devletin armasına yahut armaya ihtiyacı yok, milletin karnını doyuracak sarmaya ihtiyacı var. Ha, bunun için...

BAŞKAN - Sarmamız var da armamız yok! Sarma var...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Bunun için şu aşamada yapılacak şey, milletin gerçek gündemiyle meşgul olmaktır.

Arma meselesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi kendisinden eğer bir katkı beklenir ise dediğimiz gibi bu katkıyı vermeye hazırdır. Ancak yeter ki niyetler halisane olsun, çalışmalar halisane olsun.

Teşekkür ederim.