KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Teşekkür ederim, sağ olun.

Şimdi, ben daha çok, bu yasa tasarısı içerisindeki imar affı adıyla gelen konularla ilgili görüş beyan etmek istiyorum. Burada çok net bir şekilde, planlı kentleşme Hükûmet eliyle yok edilmek isteniyor. Hani, daha önce Sayın Cumhurbaşkanının da söylediği gibi "Her yer beton, beton, beton. Ben de dâhil olmak üzere kentlere ihanet ettik." Sözü, bu geçirilmeye çalışılan tasarıyla daha da derin bir ihanete dönüşebilir. Önce böyle bir uyarıyla başlamak isterim.

Şimdi, burada kişinin beyanının esas alınacağı söyleniyor. Eğer kişi derse ki "Benim yapım depreme güvenliklidir, deprem güvenliği vardır." o yapıyla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunulmayacak ve herhangi bir kaçağı varsa da metrekare bedeli üzerinden para ödeyecek ve diyelim ki strüktürü 2 katlı binaya uygunsa, 5 katlı bina yaptıysa ve ilk depremde, belki de 5 şiddetinde bir depremde yıkılacaksa bile onu kayıt altına alıyorlar. Burada, tabii, önemli noktalardan bir tanesi, bunun yasal hâle getirilmesinin imkânsız olmasıdır. Çünkü böylesi bir çalışmayla anayasaların üzerine; Orman kanunu, Mera Kanunu, İmar Kanunu gibi kanunların üzerine temel yasalara aykırı bir düzenleme yapılması söz konusu değildir. Burada vatandaşın kandırıldığını düşünüyoruz.

Bunun dışında da diyelim ki sizin bir villanız var deniz kenarında, boğaza nazır bir villanız var ya da, burada siz diyorsunuz ki: "Benim bu yapım aslında A sınıfında küçük bir yapı." Aslında sizin yapınız belki de 3/B sınıfında, 4/A sınıfında bir yapı ama siz "Benim yapım bir kümes şeklinde ya da bir baraka şeklinde." dediğiniz zaman sizin beyanınıza uyulacak. Bunun da doğru olmadığını düşünüyoruz. Yapı grubunun, yapı sınıfının ve mülkiyetin kişinin beyanına göre yapılması... Eğer bu düzenlemeye alındıysa şimdiye kadar her yerde Sayın Çevre Bakanının da çokça söylediği, Sayın Başbakanın ve Cumhurbaşkanın da çokça söylediği 6306 sayılı Yasa niye çıkarıldı, riskli yapılarla ilgili çalışmalar niye yapıldı, kentsel dönüşümle ilgili bu kadar mülkiyet hakkını da hiçe sayan düzenlemeler niye yapıldı, bunu sormak lazım. Çünkü kimse çıkıp da herhâlde "Benim yapım depreme güvenlikli değil, benim yapımı yıkın." demez. Burada bir denetim olmadığı da ortada. Bu durum da bilime, akla ve hukuka aykırı.

Mesela diyelim ki bir vatandaş herhangi bir kamu arazisinin üzerinde bir yapı yaptığını söylüyor. "Burasını ben kendi arazim zannediyordum, çevirdim ama yanlışlık yapmışım. Üstüne de yapıyı yaptım. Ne kadarsa bedeli vereyim." derse bunu nasıl engelleyeceksiniz? Yapılacak olan şey, üç kuruş para alıp şu anda darboğazda olan ülke ekonomisini seçim ekonomisine çevirmeye çalışmaktan öte bir sıkıntıdır ve çok da önemli bir sorundur bu.

Bir de burada şunu söylemek isterim: Eskiden gecekondular için imar afları çıkardı çünkü vatandaşın sürekli bir göçü söz konusuydu. Ama bugün ülkemizde artık neredeyse köyde yaşayan yok, herkes kentlerde yaşıyor, nüfusun yüzde 90'ına yakını kentlerde yaşıyor ama bir af çıkarıyorsunuz. Eskiden çıkan aflar gecekondu için çıkarılan aflardı, şimdi çıkan aflar da villalar ve kaçak yapılaşmalar için çıkıyor yani daha önce çıkan imar afları belki fakir halk içindi ama şimdi sadece sermaye ve onun önünü açmak için çıkarılıyor. Daha önce bir mimar arkadaşımız da söyledi, ben de tekrarlamak isterim: Mesela Zarrab beyan etse, dese ki: "Benim villam aslında tek katlı bir kümes ya da bir baraka." Buna, o beyana inanacak mıyız? Milletin anasına küfreden müteahhitlerin yaptığı kaçak yapılarla ilgili olarak onların beyanı esas mı alınacak?

Bu torba niçin hazırlandı, kimin için hazırlandı? Beştepe'nin kaçak olması için mi hazırlandı? Efendim, daha önce çokça söylediğimiz bazı şehir hastanelerinin ruhsatı olmadığı için mi hazırlandı? Yandaş müteahhitlerin bir kısmı için özel mi hazırlandı, yoksa tüm kaçak ve yandaş müteahhitlerin ve sermaye grubunun önünü açmak için mi hazırlandı, onu sormak isterim.

Anayasa'mıza göre ve dünyadaki bütün evrensel kanunlara göre barınma bir temel haktır. Barınma sorununu çözemeyen Hükûmetin, TOKİ eliyle sadece zenginlere inşaat yapan Hükûmetin bugün Türkiye'yi getirdiği durum 25 milyon fazla konutun olmasıdır. Her yeri betona çeviren, sadece betona tapan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - ...ve betonla büyümeye çalışan...

BAŞKAN - Sayın Yedekci, lütfen tamamlar mısınız.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sadece beton üzerinden para kazanmaya çalışan ve üretime dönük değil de inşaata dönük bir ekonomi politikası geliştirmeye çalışan bir anlayışın bugün ülkemizi getirdiği yerde iflas etmiş bir ekonomi ve bunu da yine beton üzerinden para kazanarak yani vatandaşın cebinde kalan üç kuruş parayı da vatandaşı da yalan söylemeye bir anlamda teşvik ederek almaya gayret ediyor. Burada Hükûmetin belki de gözden kaçırdığı çok önemli bir şey var. Hem vatandaşı yalan söylemeye yönlendiriyorsunuz hem vatandaşı kandırıyorsunuz hem de evrak sahteciliğinin önünü açıyorsunuz.

Mesela, diyelim ki yasaya koymuşsunuz "31 Aralık 2017" diye. Vatandaş gidecek belediyeye, tanıdık aracı koyacak, efendim, bakanlığa aracı koyacak, diyecek ki: "Ben 31 Aralık 2017'de yaptım." Hâlbuki belki de daha sonra yapmış olabilir, daha önce yapmış olabilir. Bunun denetimini milyonlarca insan üzerinden yapma ihtimaliniz var mı? Tabii ki yok. Aslında böyle bir niyetiniz de yok. Sadece buradan ne kadar para kazanabilirim mantığı olduğu kanaatindeyiz. Şimdi, konut yapıyorsunuz, iskan alıyorsunuz. İskan aldığınız zaman sizin diyelim ki 5 katlı bir binanız var ve konut alanı ve siz gidiyorsunuz beyanda bulunuyorsunuz "Benim yerim aslında otel." Diyorsunuz ve "Aradaki farkı ödemek istiyorum." diyorsunuz. Siz aslında makro ölçekteki bütün planlama anlayışını da yok ediyorsunuz yani kendi alanınızı otele, motele, ticaret alanına, sanayiye, çevirebilirsiniz ve bütün gerekçeleriyle bakıldığında da ruhsatsız ve kaçak yapılaşmaya göz yumulması ve bu, kaçak yapılaşmaya da kılıf oluşturulması anlamına geliyor. Bundan sonra kimsenin de ruhsatlı yapı yapmamasının, nasılsa üç gün sonra affedilecek anlamına gelmesinin de bir göstergesi.

Bir başka konunun altını çizmek isterim.

İmar afları ne zaman çıkmıştır Türkiye'de? İmar afları, her zaman darbelerden sonra çıkmıştır. 1960 darbesi, 1963 imar affı; 1970 darbesi, 1973 imar affı; 1980 darbesi, 1983 imar affı çıkmıştır. Bizim de ülkemizde hepimizin iliklerine kadar yaşadığı 20 Temmuz sivil darbesi var. Bu sivil darbe sonrası çıkarılan imar affı mıdır diye sormak istiyoruz size. Bunun da önemli olduğunu düşünüyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Yedekci...

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Bitiriyorum. Bir cümle, müsaade ederseniz...

Bu yapılanla hem vatandaş kandırılıyor yani aslında yapısı ruhsatlı hâle gelmiyor, sadece cebindeki parayı veriyor ve bir listelemeye dâhil oluyor ve vatandaşın cebindeki paralar alınıyor ve bu paralarla seçim ekonomisi evrilmeye çalışılıyor.

Sayın Bakan buradayken, kendi alanıyla ilgili tek bir soru sormak isterim.

Az önce SSK'yla ilgili, emeklilerle ilgili bir şey söyledi. Ben alanım dışında çok konuşmuyorum ama buna belki Sayın Bakan cevap vermek ister. 2008 yılında 5000 iş günü pirim ödeyen kişi 1.800 lira emekli maaşı alıyordu. Bugün emekli olmak için 7 bin küsur iş günü prim ödeyen kişi 750 lira emekli maaşı alıyor, hem esnaf için hem işçi için de bu geçerli. Herhâlde bununla ilgili de bir açıklaması vardır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.