KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, ben de Musa Bey'in bıraktığı yerden başlayayım. Üç yıldır çalışıyoruz, tatsızlıklar da güzel günlerimiz de oldu; böyledir Meclis çalışmaları. Söylediğimiz hiçbir söz hiç kimsenin kişiliğiyle ilgili değildir. Dolayısıyla, umarım, bir dargınlık filan oluşmadan dönemi kapatıyoruz. Ama durun bakalım, bir mesaj geldi. Anayasa Mahkemesi seçimi iptal etmiş Sayın Başkanım, dolayısıyla devam ediyoruz. Şakaydı, tabii, bu. (Gülüşmeler)

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; seçim kararı alındıktan sonra, herhâlde, bu dönem Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen çok sayıda torbanın arasında ekonomik boyutu olarak da çok önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Ekonomik boyutu derken Sayın Bakan bize bir etki değerlendirme filan göndermiş ama bunlar doğru değil herhâlde Sayın Bakanım. Çünkü buna göre, ben yanlış anlamadıysam, bu emeklilere bin lira-bin lirayı 2019'da bırakıyorsunuz, kesiyorsunuz; 2019'a gider kaydetmemişsiniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - 2019 sütunu yok mu?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle yapmayın yani millete seçim yılında verip ondan sonra kesmeyin. Burada bir yanlışlık var.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten bu kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bugüne kadar yapılan düzenlemelerin en kapsamlılarından bir tanesi geliyor. Yine çok eleştirdiğiniz, işte Sayın Bakanın, başka bakanların işte "Kaynak yok, bu nasıl olur?" filan dediğiniz emeklilere dinî bayramlarda ikramiye geliyor biner lira. 65 yaş üstü maaş katlanıyor. İşte, genç Bağ-Kur'lularla ilgili düzenlemeler var, emekli esnafın sosyal güvenlik destek primleriyle, Bağ-Kur'la ilgili düzenleme var. Üniversite öğrencilerine yeni bir af geliyor. Ecrimisillerle ilgili... İşte "imar barışı" diyorsunuz, imar affı getiriyorsunuz öyle diyerek. Bu kamunun alacakları noktasında ciddi bir şekilde büyük bir miktar, Sayın Bakanın ifadesine göre 200 milyar TL'ye yaklaşan bir yapılandırma geliyor ve elbette ilk sorum şu: Niye bugün geliyor? Özellikle imar affıyla ilgili on beş seneden beri bu ülkeyi yöneten bir Hükûmet ilk defa mı bunun farkına vardı? Gerçekten, vatandaşın vatandaşla, vatandaşın özel kuruluşlarla, vatandaşın devletle ciddi sorunlarının olduğunu, bu konunun artık mahkemeleri kilitlediğini, mahkemeleri bırakın, ciddi bir şekilde deprem riski olan ülkemizde yapı stokunun neredeyse yüzde 60'ının, yüzde 70'inin sorunlu olduğunu yeni mi keşfettiniz de böyle bir düzenleme yapıyorsunuz?

Başka bir soru hemen arkasından, Sayın Bakan gittiler kendileri buradan ama: Bu yapılan, "imar barışı" diyelim, "imar affı" diyelim, her neyse, bunun gerçekten... Yapıların bazı sorunlarını Sayın Bakanımız arka arkaya sıraladı ama riskleriyle ilgili çok fazla bir şey söylemedi. İşte "Bunların imarı yok.", işte "Kamu arsası üzerindedir.", işte "Birtakım belgeler verilmiş ama o belgeler..." Bir sürü şeyler söyledi, "Mahkemelerde ihtilaflar var." filan dedi ama bu yapıların gerçekten risk konusunda -deprem riskinden söz ediyorum değerli arkadaşlarım- ne durumda olduklarıyla ilgili hiçbir şey söylemedi. Aslında bundan on sene evvel, on beş sene evvel yani hükûmetler, belediyeler bu yapıların depremle ilgili risklerinin ne olduğunu çok fazla da bilmiyorlardı, araştırma yapamıyorlardı ama son zamanlarda birtakım çalışmalar yapıldı, bir kısmını biliyoruz.

Peki, ben şimdi bir soru soracağım değerli arkadaşlarım. Burada yapılan haksızlıklar, adaletsizlikler, işte böyle bir şey yapmayan, devletin ya da işte özel kuruluşların, vakfın, komşusunun arazisine falan tecavüz etmeyen, vergisini ödeyen, usulüne uygun bir şekilde imarını yapan filan insanlara yapılan haksızlıkları bir tarafa bırakıyorum ve soruyorum: Şimdi, siz bu kanunu çıkardığınız için gerçekten bu sorunu halletmiş mi oluyorsunuz? Yani depremle ilgili İstanbul'umuzda bir problem kalmadı mı? İstanbul'daki yapıların yüzde 70'inin depremle ilgili sorununun olduğunu biliyoruz, artık bunu tahminle filan söylemiyoruz, bu konuyla ilgili çok sayıda araştırma yapıldı, çalışma yapıldı, hem Şehircilik Bakanlığı yaptı hem üniversitelerin de içinde olduğu, yabancıların da içinde olduğu çok ciddi bir çalışma yapıldı ve biliyoruz, yüzde 60'ın üzerinde, 70'e yakın yapıda çok ciddi problem var. Herhangi bir deprem ortaya çıktığında, büyük bir depremde, Sayın Bakanımız defalarca kendileri dillendirdiler, 200 bin, 300 bin insandan, ölümden söz edildi değerli arkadaşlarım -Allah göstermesin- ve neleri yaşayacağımızı, ekonominin ne olacağını filan kimse tahmin bile etmiyor.

Değerli arkadaşlarım, biz tozları filan halının altına süpürdüğümüzde bitiyor mu? Görmezden geldiğimizde gerçekten deprem riski filan ortadan kalkıyor mu? Şimdi bunu yaptığınızdan dolayı bu konuyla ilgili bir şey mi yapmış oluyorsunuz? Hayır, hiçbir şey yapmadınız. Siz düpedüz, çok açık bir şekilde on beş sene sonra gerçekten bir seçim endişesiyle, ciddi bir şekilde reisinizin tekrar seçilememe endişesiyle bugüne kadar uygulamış olduğunuz politikaları her şeyi bir tarafa bırakarak böyle bir yasal düzenlemeyle karşımıza geldiniz arkadaşlar. Bu millet bunu bilecek, tabii değerlendirecek. Bizim muhalefet olarak bunu engellemeye gücümüz de yetmiyor, engellemek de bu işi çözmüyor. Evet, devlet ile millet arasındaki bu problemlerin halledilmesi gerekiyor ama bu şekilde de halledilmez değerli arkadaşlarım. Zaten siz bu yasal değişiklikle, bu yasayla böyle bir şeyi halletmeyi de düşünmüyorsunuz, böyle bir düşünceniz de yok. Olsaydı değerli arkadaşlarım, siz Sayın Bakanın geldiği günden beri ciddi uzmanların ve üniversitelerin de yapmış olduğu çalışmaları beklerdiniz, ilgili komisyonda uzmanlarla, ilgili meslek kuruluşlarıyla çok ciddi bir çalışma yapılırdı, kaynaklar da bulunurdu ve Türkiye hem dönüşümü yani depremle ilgili dönüşümü, gerekli olan dönüşümü bilimsel bir şekilde yapardı hem de vatandaş ile devlet arasındaki bütün bu problemleri, çatışmaları çözebilirdi ama siz öyle bir şey yapmadınız. Bu, bal gibi bir seçim şeyidir.

Bakın, değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisinden çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım; 2002'de söylediğiniz her şeyi çiğnediniz. 2003'te koyduğunuz programların hepsinin tersini yapıyorsunuz, hâlâ aynı şeyi yapıyorsunuz. Bakın, hiçbir zaman popülizm yapmayacaktınız, seçim ekonomisi uygulamayacaktınız, ortak akılla kararlar verecektiniz, komşularla sıfır sorun olacaktı filan, bunların hepsini ortadan kaldırdınız. Herhâlde 2002'den sonra sizden uzaklaşan arkadaşlar televizyonlarda konuşma imkânı bulsalar ki artık bulamıyorlar, kimseyi konuşturmuyorsunuz, diyecekler ki: "Biz 2002'de Adalet ve Kalkınma Partisini kurarken 2003'lerde hiçbir şekilde böyle bir şey murat etmemiştik."

Bakın, siz 1 Kasım seçimlerinden bu yana çok sayıda torba yasayla değişik alanlarda düzenlemeler yaptınız, teşvikler getirdiniz ve böyle bir panik şeklinde "Ekonomi gidiyor, bunu mutlaka toparlamamız gerekiyor." diye hatta bir torbanın içinde birbiriyle çelişen maddeler de koydunuz. 1'inci torbada çıkan şey olmadı diye, 2'nci torbada, 3'üncü torbada değiştirdiniz. Ama bir şeyiniz vardı, onun da anlaşılır bir mantığı vardı, panik şeklinde olmasına rağmen, gerçekten problem nedir, bu soruyu sorup temelden alıp olayı düzeltecek düzenlemeler olmamasına rağmen yine bir mantığı vardı. Yani Türkiye büyümeye devam etsin, istihdam artsın, evet, bunun da ekonomik şeyini alalım. Ama baktınız ki bu olmuyor, ondan sonra apar topar, işte baskın seçimle beraber geldiniz. Ben burada iddia ediyorum şimdi, not alın değerli arkadaşlarım, herkese söylüyorum, ilan ediyorum, siz kazanamayacaksınız inşallah, 24 Haziranda Adalet ve Kalkınma Partisi kâbusu, hükûmetleri bitecek inşallah. Ama eğer devam ederseniz, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir krizde görülmemiş ciddi, çok ağır ekonomik kararlar alacaksınız.

Sayın Bakanım, eğer siz bakan olursanız bu size nasip olacak, inşallah kazanamayacaksınız. Kemal Derviş'i filan bu millet mumla arayacak. Şimdi, bin lira veriyorsunuz filan ama iddia ediyorum siz emeklilerin maaşlarını, memurların maaşlarını donduracaksınız, dolar şimdi 4,20 ama 7 lira, 8 lira olacak, enflasyon bilmem nereye gidecek, çok ciddi ekonomi kararları alacaksınız. Bu kararları almamak için erken seçim kararı aldınız, erken seçim yapıyorsunuz, üstelik de ekonomiye 23 milyar filan... Hayır, Sayın Bakanım, 23 milyar TL'lik filan bir paket değil, bu paketi uygulayacaksanız yıllar içinde öyle 23 milyar TL'lik değil 200-300 milyar TL'lik maliyeti olacak bir paket.

BAŞKAN - Emekliye verilmesin mi, onu mu söylüyorsunuz yani?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hayır, öyle bir şey söylemiyorum.

BAŞKAN - Öyle anlaşıldı da.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu da çok ucuz oluyor Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Ama, vallahi öyle anladım ben.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Senin gibi tecrübeli bir siyasetçiye "Efendim, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili emekliye verilmesin..." Hayır, biz 2015 seçimlerinden önce çıkmışız hesaplamışız, nereden kaynak bulacağımızı, bunları da söylemişiz ve emeklilere Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı'ndan sonra birer maaş ikramiye vereceğiz demişiz.

BAŞKAN - Ama Sayın Bakan yıllık maliyetini söyledi o yüzden, 2018'in maliyetini.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Asgari ücreti 1.500 lira yapacağız demişiz. Hepsini demişiz.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Siz dediniz, biz yapıyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle bir şey söylemiyorum.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Siz konuşursunuz, biz yaparız.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Demişsiniz ama vatandaş inanmamış.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Vatandaş inanmamış." filan yani güzel, vatandaş size inansın. Yani şunu mu demek istiyorsun, vatandaşı...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın Bekaroğlu, CHP konuşur, AK PARTİ yapar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Peki, benim söylediklerimin bir tanesine "Hayır." deyin Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İnandırıcılığın yok.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Peki, sen kendi içinde çelişki içinde değil misin? O gün çıkmıştık "Kaynağı nereden bulacağız, bunları nereden yapacağız..."

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yine diyoruz, yine diyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bilmiyor muydunuz siz? Hesaplar yok muydu, kitaplar yok muydu? Siz taşeron işçiden haberdar değil miydiniz? Asgari ücretin ölüm sınırının, açlık sınırının altında olduğunu bilmiyor muydunuz? Hepsini biliyordunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yine hesapsız kitapsız şeyler söylüyorsunuz. Genel Başkanınız diyor ki...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bakın, bunları yaparsınız, sayısal olarak şeyiniz yetiyor. Ama, bakın, birçok hükûmet seçim ekonomisi uygulamıştır, seçimle ilgili birtakım değişiklikleri yapmıştır ama böyle milletin gözüne batıra batıra hiçbir şey yapmamıştır. Geçen sene emeklinin hiçbir derdi yok muydu değerli arkadaşlarım? Geçen sene Türkiye ekonomisinin rakamları bu seneden çok daha iyiydi. Niye yapmadınız değerli arkadaşlar? Yapmadınız çünkü şimdi seçim var.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Geçen sene ayda 100 lira verdik.

BAŞKAN - Halil Bey, soru olarak sorarsanız Sayın Bekaroğlu cevaplar, lütfen...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Her neyse, seçim var, mühür sizin elinizde, karar sizin elinizde, bunları yapabilirsiniz.

Değerli arkadaşlarım, çok fazla uzatmayacağım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Son toplantısı yani konuşsun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, belki sizin son toplantınızdır, belli mi olur yani.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Bakanım, ben görevimi yapıyorum, muhalefet partisi milletvekili olarak bu yaptığınızın ne anlama geldiğini anlatıyorum. Tabii, kararı siz vereceksiniz. Bakın, bu paket ve bundan önceki ama özellikle bu paket aslında sizin bu ülkeyi iyi yönetemediğinizin, yönetmediğinizin de açık bir şekilde resmidir değerli arkadaşlar. Bakın, daha öncekileri bırakıyorum, bu dönemde kaç tane vergi düzenlemesi, vergi affı getirdiniz, kaç defa getirdiniz değerli arkadaşlar? Şu Mecliste şu salonda biz kaç defa vergi affı yaptık, devlet alacaklarını yapılandırdık değerli arkadaşlar? Ne oldu? Kaç defa yapılandırdık, ne oldu, bunu birisi gelsin söylesin. Bakın, bunlarla bir yere gidilmez. Her şeyden evvel müthiş bir adaletsizlik yapıyorsunuz. Bakın, bu ülkede iki grup insan var; bir grup insan kazanıyor namusuyla "Ben ülkede yaşıyorum, bu ülke benim güvenliğimi sağlıyor, çoluk çocuğumun geleceği burada, bu ülkenin savunma giderleri var, altyapısı var, şu var, bu var dolayısıyla ben devletime vergi vereceğim." diye gidiyor vergisini zamanında veriyor, öbür adam vermiyor. Niye vermiyor? Çünkü "Bu Naci Ağbal var ya, Naci Ağbal nasıl olsa gelecek sene, ne gelecek sene, üç ay sonra tekrar af getirecek, vermiyorum." diyor, "Vermiyorum." diyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Direkt sataşma var. Bu nasıl bir dil?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yok, lafın gelişi olarak söyledim. "Vermiyor." Ve ikisi de onlar da öbürleri de bu ülkede yaşıyor değerli arkadaşlarım.

Şimdi başka bir şey, bakın, hiç siyasi olmayan bir şey söyleyeceğim. Çıktı dedi ki Sayın Başbakan: "Ben bedelli askerliğe iyi bakıyorum." Neyse Cumhurbaşkanı da... Muhtemelen gelebilir de ha, bilmiyoruz yani ilerleyen saatlerde buraya getirebilirsiniz çünkü seçimi kazanmak için yapmayacağınız hiçbir şey yok fakat bu haksızlık; savaş var, gidiyor garibanın çocuğu...

BAŞKAN - Cumhurbaşkanı net olarak söyledi bu konuyu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, değerli arkadaşlarım, bir şehit geliyor; bakıyoruz, hepsi zavallı, tuğlalar, çökük evler, uzman çavuş...

BAŞKAN - Sayın Başbakan bugün yapalım demedi ki.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Efendim, "sözleşmeli er..." Niye? Ekonomik olarak ihtiyacı var.

BAŞKAN - Sayın Başbakan bir sürü şey söyledi, "Profesyonel askerliğe geçtik." dedi, "Düşünülebilir." dedi. Bağlamından kopartırsak olmaz ki. Yani bu Komisyon yapmaz bu işleri.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya profesyonel askerliğe falan geçmedik ama profesyonel uyanıklar var bu ülkede; aynen vergiyi vermeyen gibi, bunu da geciktirenler var, imkânları var, gitmeyenler var, sahte raporu alanlar var vesaire. Bunları mükâfatlandırmayın değerli arkadaşlarım. Yani kazanırsınız, seçimi alabilirsiniz, şöyle olur ya da böyle olur ama aklın yolu bu değil, yaptığınız bu işler yanlış; bu ülkede adalet duygusunu ortadan kaldırıyorsunuz. Yıllar önce sizin babanız da benim babam da gitmişler İstanbul'a; birisi uyanık çıkmış, çevirmiş, orada önce gecekondu olmuş, bilmem, sonra birleşmiş filan -şimdi Sayın Bakanım sözünü etti- Büyükdere Caddesi'nin iki tarafında gökdelenler filan yükselmiş, birisinin olmuş çocukları. Ee, ne diyeceğiz? "O uyanıktı, öbürü de aptal." Canım bunu mu diyeceğiz yani buna mı hizmet ediyorsunuz değerli arkadaşlar?

BAŞKAN - Estağfurullah.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Adaleti ayağa kaldırmayacak mısınız? Üstelik de Adalet ve Kalkınma Partisi. Gerçi 2'nci, 3'üncü seneden sonra adaletten vazgeçtiniz, kalkınmayı da nereye getirdiğiniz belli değil.

Neyse, ben fazla uzatmak istemiyorum. Bu, son derece haksız, adaletsiz bir düzenleme yani birçok konuda düzenleme. Ha, "Buna karşıyız, yapılmaz." Hayır, yapılacak, doğru olan şeyler de var ama kendi içinizde bile tartışmamışsınız. İddia ediyorum, iddia ediyorum, gelsin tartışalım; Şehircilik Bakanı bu yapılan düzenlemeden hiç de memnun değil, Hazine Bakanı Maliye Bakanının yapmış olduğu bu popülist düzenlemelerin hiçbirinden memnun değil.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Konuştunuz mu?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, seçimden sonra alacağınız kararlardan söz ettim. Bu paket bu kararları ikiye katlamıştır, bunun faturasını, hepsini bu milleti ödeyecektir, buradan söylemiş olayım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.