KOMİSYON KONUŞMASI

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, kıymetli Komisyon üyeleri, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum öncelikle. Yeni çalışma döneminin Türkiye Büyük Millet Meclisinde verimli bir şekilde geçmesini temenni ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, gelen yasa tasarısının genel gerekçesi esas itibarıyla Türkiye'de yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ortaya çıkan, daha çok uygulamayla OHAL hukuku dediğimiz yeni bir içtihat oluşmasıyla ortaya çıkan uygulamanın devamı niteliğinde anlamına gelecek bir düzenlemeyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Buradaki bütün tartışma noktası şu: 15 Temmuzda FETÖ darbe girişimine girişti ve bu darbe girişimi en başta Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki namuslu, görevine bağlı, ülkesine bağlı subaylar başta olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve halkımızın ortak duruşuyla önlendi. Şimdi, buradan sonra yapılması gerekenler konusunda açıkçası iktidarla ciddi fikir ayrılıklarımız var ve bu meseleye yaklaşım, bu meseleye karşı geliştirilen çözüm önerilerinin Türkiye'deki bir normalleşme dönemine geçilmesine ciddi şekilde sekteye uğrattığını söyleyebiliriz.

Burada 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilk OHAL ilanı verildiğinde hatırlarsanız, o zaman Hükûmet Sözcüsü Numan Kurtulmuş dedi ki: "Üç ay gibi bir kısa süre için OHAL ilan edeceğiz ancak bundan çok daha erken bir zaman içerisinde son bulabilir. İhtiyacın ortadan kalkmasıyla OHAL'e de son vereceğiz." Ama OHAL yerleşik bir uygulama hâline geldi ve OHAL'le birlikte de Türkiye'nin sisteminin, rejiminin değiştiği bir dönemin içerisine girdik. Kuvvetlerin tek elde toplandığı bir Anayasa değişikliği oldu ve o Anayasa değişikliği sonucunda da en son 24 Haziranda seçimlere girildi ve şu anda bu sistem yürürlükte.

Şimdi, bu sistem içerisinde açıkçası Cumhurbaşkanı kararnameleri, çıkartılan kararnameler ve bugün buradaki yasa teklifini bir arada incelediğimizde şunu söyleyebiliriz: OHAL şeklen kalkıyor ama kurumsallaşan bir OHAL'le karşı karışayız çünkü OHAL ilanıyla birlikte en başta KHK'lerle kullanılan temel argümanlardan biri bütün meslek branşlarında yaygın ihraçların yapılmasıydı, bunlara yönelik bazı hukuki kısıtlamalar getirilmesiydi, yargı yolunun kapatılmasıydı. Yine Ceza Muhakemesi Kanunu'nda bazı değişiklikler yapılarak başta gözaltı süresi olmak üzere ilk etapta otuz güne, sonra on beş güne tekrardan bir süre sonra düşürülmesi gibi çeşitli düzenlemelere başvurulmuştu. Bu getirilen düzenlemeyle de şunu görüyoruz açıkçası OHAL, bir kaza geçiren bir hastanın yürümeye başladığında nasıl ki bir bastondan yardım alırsa, bir destek alırsa bir süre sonra iyileştikten sonra da onu bırakıp atması gerekir yani ne kadar kısa sürede onu atarsa o kadar sistem kendi içerisinde kendini sağlıklı bir zemine o kadar çabuk oturtmuş olur. Maalesef burada baston belki atılıyor ama bir protez takılıyor yani sürekli bir OHAL hâline gelmiş oluyor Türkiye'de. Dolayısıyla, biz bunun bir defa bu hâliyle geçmesinin Türkiye'deki hukuk güvenliğine ciddi zarar vereceğini düşünüyoruz. Türkiye'nin şöyle bir problemi var: Türkiye evet, zor bir coğrafyadayız, birçok olayla karşılaşıyoruz ancak Türkiye'nin demokratikleşmesi, insan haklarına duyarlı bir ülke hâline gelmesi, sivil toplum kuruluşlarının o denge denetim işlevini sistem içerisinde görebilmesi, kuvvetler ayrılığının bulunması ve ülkedeki özgürlük ortamının artmasıyla ancak kalıcı bir normalleşmenin olabilmesi, iç huzurun desteklenebilmesi ve bununla birlikte de hukuk güvenliğinin tesis edilmesi ve Türkiye'yi ancak bu şekilde gerçek anlamda kalkınmanın, ekonomik düzelmenin, sosyal hayatın düzelmesinin bir arada yaşanabileceğini düşünüyoruz. Bütün bunların hepsini bir bütün olarak değerlendirmek lazım.

Sayın Başkan, şimdi, burada Cumhurbaşkanı kararnameleriyle birlikte baktığımız zaman ortada şöyle bir gerçek var, bakın, daha yeni Anayasa değişikliği yapıldı, biz ciddi itirazlarda bulunduk ama bir şekilde bu yürürlükte ama bu getirilen Anayasa değişikliğine dahi uyulmadığını görüyoruz. Yani Anayasa'nın 104'üncü maddesi açık, Cumhurbaşkanı kararnamelerinin hangi alanda çıkartılacağı açık, Cumhurbaşkanı kararnameleri âdeta bir OHAL KHK'si gibi yani geçmiş dönem uygulanan OHAL KHK'si gibi Anayasa'da öngörülen değil ama o şekilde uygulanan bir metot hâline geldiğini görüyoruz. Niye? Çünkü kanunlarla düzenlenmesi gereken hususların kararnameyle yapılamayacağı 104'üncü maddede açık olarak belirtilmesine rağmen bunun bir uygulamama metodu olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Buradaki 25 maddeyle bir bütün olarak değerlendirdiğimizde ihraçlar her an yapılabilecek, üç yıl gibi bir süreyle olacak ve hukuk güvenliği açısından baktığımızda ihraç olup da haksız bir şekilde ihraç edilen insanlar tazminat davası dahi açamayacak, görevlerine iade edilseler dahi aynı birimlerde çalışamayacaklar. Yani siz hukuk devletinde kendi vatandaşınıza bir haksızlık yapıyorsunuz, o mahkeme kararı veya her ne suretle olursa olsun görevine dönse de onun gereğini yerine getirmeyeceksiniz, onun Anayasa'dan kaynaklı haklarını kullanmasına müsaade etmeyeceksiniz. Böyle değerlendirdiğimiz zaman hakikaten, ciddi şekilde Türkiye'deki insanların adalete güvenini, toplumsal barışı ciddi şekilde zedeleyecek bir düzenleme olduğunu görüyoruz.

Bizim, Sayın Başkan, öncelikli talebimiz, böylesine meselenin hızlıca burada görüşülüp tasarının Genel Kurula gitmesi değil, öncelikle alt komisyona gitmeli ve orada etraflıca bunun tekrardan değerlendirilmesi lazım. Bazı maddeler var ki bunların izahı yok, yani hukukta böyle muğlak ifadelerin varlığı kabul edilemez; valilere verilen yetkiden tutun da TMSF tarafından el konulacak şirketlere kadar baktığımız zaman, esas itibarıyla, hayatın her alanına her an her türlü hukuksuzluğun yapılmasına imkân tanınacak bir durum ortaya çıkıyor.

Yani mesela öyle maddeler var ki siz bir emniyet müdürünü görevden alacaksınız, adam çok haksız bir şekilde böylesine bir olayla itham edilecek, görevine iade edilmesi gerekecek ama siz onu görevine aynı rütbede iade etmeyeceksiniz. Niye? "İşte, biz bir defa buna haksızlık yaptık artık, bu böyle geçti gitti." mi diyeceğiz? Yani bu bir hukuk devletinde olmaması gereken, bir anayasal devlette olmaması gereken bir düzenleme. Kimsenin tazminat davası açma hakkı yani Anayasa'dan kaynaklı, hukuk devleti ilkesi gereği Anayasa'dan kaynaklı haklarını kullanılmasına yönelik bir engellemeyle karşılaşılması kabul edilir bir durum değil.

Buna baktığımız zaman Türkiye eğer darbelerden arınmak, darbeleri bir daha yaşamamak istiyorsa yapılması gerekenler neler? Yani dünyadaki demokratik ülkelere, darbelerin yaşanmadığı ya da işte demokrasi kalıbı olarak kullanıldığında, işte 1950'den bugünlere kadar demokrasisi kesintiye uğramamış ülkeleri baz alarak baktığımızda o ülkelerdeki ana uygulama nedir? Temel olarak yaşayış tarzı nedir? Yasalar nedir? Oradaki ticari yaşam nedir? Bunlara bir bütün olarak baktığımız zaman hangi ülkede kuvvetler ayrılığı varsa, iyi bir eğitim sistemi varsa, bağımsız yargı varsa, özgür üniversiteler varsa, denge denetleme işlemini kuracak özerk yapılar varsa o ülkelerde iç karışıklık da olmuyor, darbeler de olmuyor vesaire. Ama öteki türlü, hangi ülkede otoriterleşen, OHAL benzeri yönetimler varsa, tek adam rejimleri varsa o ülkelerde de, baktığımızda her türlü kötülüğün, melanetin yaşandığını görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin Adalet Komisyonu bu Meclisin en önemli komisyonlarından biri. Burada çıkan bütün yasalarda hepimizin bir şekilde dahli olacaktır, tarihe not düşmüş olacağız. Türkiye şayet daha iyi bir ülke olsun istiyorsak bu tip otoriterleşme eğilimi gösterecek yasalardan uzak durmak lazım. Bu meselede yani darbe girişimi gibi bütün toplumu hedef alan düzenlemeler karşısında toplumsal mutabakatın sağlanması, ortaklaşmanın sağlanması önemli.

Bugün buraya bizim çok sayıda, Sayın Başkan, milletvekilimiz de katıldı Anayasa hukukçularımız da var. Komisyon üyelerinden sonra onlara da söz verirseniz memnun oluruz.

Geneli üzerindeki konuşmamı ben burada tamamlayacağım. Daha sonrasında değerlendirme yapacağız ama öncelikli olarak maddeler görüşülmeye geçilmeden alt komisyona sevki konusunda da Komisyonun bir değerlendirme yapmasını temenni ediyoruz.

Teşekkür ederim.